Beyaz Baret – Ertuğrul Ünlütürk

Ankara OSTİM’deki patlamalarda 19 işçi ve bir mühendis yaşamını yitirmişti. Onların acısı henüz taze iken, Elbistan’da özel sektör tarafından işletilen açık kömür ocağında bir heyelan felaketi yaşadık, 10 emekçi milyonlarca ton heyelan malzemesinin altında kalarak can verdi. Yitirdiğimiz emekçilerin içinde iki mühendis bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde de Edirne’de bir makine mühendisi, işçisini kurtarmak isterken yaşamını yitirdi.
 
Mühendisler fabrikalarda ve şantiyelerde işçilerle birlikte üretiyorlar, birlikte ölüme itiliyorlar. Günlük iş yaşamında aralarında bulunan statü ayrımına rağmen, mühendisin çalıştırdığı işçiden bir farkı bulunmuyor. İşsizlik korkusu, düşük ücretler, fazla mesailer, taşeronlaşma gibi dertlerle mühendisler de boğuşuyor.
Mühendislik fakültelerinin hiçbirinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi doğru düzgün verilmez, mühendisler bu eğitimi mezun olduktan sonra edinmeye çalışırlar. Yeni mezun mühendis bu eğitimi ücret karşılığı alabilir, ama parası yoksa hiç alamaz. Doğru olanı, çalıştıkları işyerlerinde bu eğitimi yetkili uzmanlar tarafından almalarıdır, fakat patronların eğitime ayıracak zamanı ve bütçesi yoktur; onlar için eğitim demek, üretim kesintisi demektir. Mühendis, işçisiyle birlikte eğitim almak ister, eğitim verilmez. Mühendis, işçisine çelik burunlu iş ayakkabısı, eldiven, maske, iş gözlüğü gibi koruyucu malzeme aldırmak ister, bunlar alınmaz. Mühendis, işçisinin altında çalıştığı vincin halatının sertifikalı ve güvenli olmasını ister, patronu gider yan sanayi ya da çakma halat alır. Mühendis, yaptıracağı hafriyatın eğimini hesap kitapla belirlemek ister, patron ona bile müdahale eder. Mühendis eğer bu konularda çok hassas ve direngen olursa da performans düşüklüğü gerekçesiyle kapının önüne konulur.
 
Fabrikalarda ve şantiyelerde, mühendisin üstlendiği ağır bir sorumluluk daha vardır. İş yerinde meydana gelen iş kazalarından, patronlar yerine şantiye şefi ya da üretim şefi olan mühendisler sorumlu tutulur; yargılanıp yıllarca hapis yatarlar, iş ve aile yaşamları kaybolur gider. Patronların günahını cezaevlerinde yatarak ödeyen birçok mühendisle iş yaşamımda karşılaştım, dediklerim doğrudur. Patronlar, sorumlu mühendislerine işe girerken bir öğüt verirler, iş kazası olduğunda hemen ortadan kaybolmalarını önerirler. Bunun nedeni, sorumlu şeflerin kaza sırasında iş yerinde yakalandıklarında suçüstü uygulamasına tabi tutulmalarıdır. Patronların önerdiği tek önlem budur; buna uyup uymamak da artık o sorumlu mühendisin sütüne kalmıştır.
 
Bu sorunları hem özel sektörde, hem de kamu sektöründe yaşayan mühendisin sendikası yoktur, sigortası ya yapılmaz, ya da primleri eksik yatırılır. Ortada sendika falan olmayınca da iş, haliyle meslek odalarına düşüyor. Örneğin Maden Mühendisleri Odası; her maden kazasında başkanıyla, yöneticisiyle, üyesiyle maden ocağının kapısında bitiyor, göçük altındaki işçileri bekliyor, gönülsüz devlet görevlilerini çalışmaya ve önlem almaya zorluyor. Sadece basın açıklamalarıyla yetinmeyip duruma yerinden ve doğrudan müdahale edebilen bu anlayış, meslek odalarımızın yüz akıdır.
 
Fabrikalarda çalışanlar beyaz veya mavi yakalı olarak ayrılır. Şantiyelerde de işçiler sarı baret, mühendisler ise beyaz baret takarlar. Bu garip ayrımın nereden geldiği bilinmiyor, ama yıllardır uygulanıyor. Emekçinin yakasının ya da taktığı baretin rengi ne olursa olsun,onlar birbirlerini kapitalizmin vahşetinden kurtarabilmek için canlarını verebiliyor. O renklere bakmadan can veren bütün emekçileri, mühendisiyle, işçisiyle yüreğimizde yaşatıyoruz.
 
kaynak: evrensel