MÜSİAD: ORMAN = PARA
MÜSİAD tarafından hazırlanarak, 24 Eylül 2008 tarihinde basına yansıyan raporunda: “Bütçeye büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz, “2B Yasası” olarak anılan yasanın çıkartılmasının önündeki engeller kaldırılarak bunun tekrar gündeme alınması gerekmektedir.” denilmektedir.
“Orman niteliğini yitirmiştir” gerekçesiyle ormancılık düzeni dışına çıkarılan yerlerin satılması tek boyutlu bir konu değildir.
2003 yılındaki 2/B tartışmalarında da ormanlarımızın sırtından 25 milyar dolarlık gelir düşleriyle yola çıkılmıştı. Şimdiyse, yaklaşık yetmiş yıllık bir geçmişe sahip ormancılığımızın temellerinin yıkılmasına gelindi. Gerçekten de; anayasada yapılmak istenen değişiklik öngörüldüğü gibi gerçekleştirildiğinde yalnızca “orman niteliğini yitirmiştir” gerekçesiyle ormancılık düzeni dışına çıkarılan yaklaşık 500 bin hektar arazinin işgalcilere satılmayacaktır. Yetmiş yıllık devlet ormancılığı düzeni de yıkılmış olacaktır. Bu yıkım, her türlü kamusal varlığın ve alanın yok pahasına özelleştirildiği bir dönemde çok kişiye yadırgatıcı gelmeyebilecektir. Ne var ki yalnızca ekonomik bir yıkım değildir söz konusu olan. Çünkü, söz konusu anayasa değişikliği, çok kısa zamanda ekolojik yıkımları ve derin toplumsal çatışmaları da gündeme getirebilecektir.
Çünkü, yirmisekiz yıldır Türkiye ormancılığının su başlarını tutmuş aymazlar, siyasal iktidarı yanıltıyor. Çünkü, artık kimi TV kanallarında da sergilendiği gibi, karapara sahipleri söz konusu arazileri satın almak için bu anayasa değişikliğini dört gözle bekliyor. Çünkü, “gün gelir, bizim yaptıklarımız da yanımıza kalır” diyen vurguncular, önüne gelen orman arazilerini şimdiden ormansızlaştırıyor ya da yerleşme yerine dönüştürüyor. Çünkü yurttaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu, bu “en büyük vatan suçunun” işlenmesine izin verilmeyeceğine içtenlikle inanıyor.
Öte yandan, bu türden açıklamalarla, kamuoyuna eksik ve yanlış bilgi verilmesinin yanı sıra, yapılmak istenen anayasa değişikliği yalnızca, “belirli özelliklere sahip arazilerin satılması yoluyla gelir elde edilmesi” boyutuna indirgenmektedir. Oysa, “orman niteliğini 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından tam olarak yitirmiştir” gerekçesiyle ormancılık düzeni dışına çıkarılan yerlerin satılması, yapılmak istenen anayasa değişikliğinin yalnızca bir boyutudur. Böyle iken, siyasal iktidar ile yandaşları ve dolayısıyla da kullanabildiği kitle iletişim araçları, anayasa değişikliğinin çok daha yaşamsal öneme sahip öteki boyutlarını hemen hemen hiç tartışmamaktadır. Bu düzenlemelerin yol açabileceği ekonomik, ekolojik ve toplumsal gelişmeler siyasal iktidar ile yandaşlarının kullanabildiği kitle iletişim araçları ele almamaktadır.
NE YAPILMAK İSTENİYOR
Anayasada yapılmak istenen değişikliklerle gerçekte ne yapılmak istendiğini daha önce çeşitli biçimlerde bir çok kez açıkladık. Ancak, bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz. Çünkü yol açabileceği ekolojik ve toplumsal yıkımlar yeterince tartışılmıyor. Oysa, bu tartışmaları yapmadan, Anayasa değişikliği karşısında doğru karar verebilmek olanaksızdır.
Devlet orman işletmeciliği düzeni
özelleştirilmek isteniyor…
Orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin herkese satılmasının kurumsallaştırılıp sürekli kılınması
amaçlanıyor…
“İmar Affı”nın orman sınırları dışına
çıkarılan arazilerdeki kaçak yapılaşmalar
affedilmek isteniyor !
25 Nisan 2003 bir TV kanalında konuyla ilgili bir soruyu, zamanın Orman Bakanı Osman PEPE, akıl almaz bir gözü karalıkla şöyle yanıtlamaktadır: <<- Telaffuz ettiğim rakamın ne manaya geldiğini biliyorum. Plan Bütçe Komisyonu’nda değerli bir CHP’li üye arkadaşım, Türkiye’de bu kadar para var mı dedi. Ben, Türkiye’de kayıt dışı olarak bu paranın mevcut olduğuna inanıyorum. Aslında, Türkiye’de ekonomistlerin yapmış olduğu analizlerde de Türkiye’de kayıt dışı olarak vatandaş, bu konularda tedarikli olduğunu… Bakın şu arazi sahipleri… Bize buralardan çok yoğun bir telefon, faks, bilgi akımı geliyor. Müthiş bir bombardıman var. Ne olur, bize bu satışı bir an önce yapın. Bizim paramız hazır, bekliyoruz. Biz bu belirsizlikten kurtulalım.>>
İşte, yapılmak istenen anayasa değişikliğinin gerçek amacı budur; kara parayı aklayarak, işgalcileri affederek kamusal varlıkları satmak ya da terk etmek yahut devretmek ve kiralamak…
“Orman niteliğini yitirmiştir” gerekçesiyle ormancılık düzeni dışına çıkarılan yerlerin satılması tek boyutlu bir konu değildir.
Kamuoyuna ısrarla, arazi satışlardan elde edilecek “25 milyar Dolar”dan söz edilmektedir. Oysa, konu hiç de bu denli yalın değildir. Çünkü, söz konusu olana arazilerin çoğunluğu ormanların içinde ve/veya bitişiğinde; kimileri kıyılarda; kimileri de son derece duyarlı yapısal özelliklere sahip dağlarda bulunmaktadır. Bu nedenle de, bu arazilerin gelir elde etmek dışında hiçbir koşul ya da özellik yahut özel durum gözetilmeden rastgele satılması, onarılamayacak ekolojik ve toplumsal sorunlara da yol açabilecektir.
Yukarıda belirttiğimiz görüşlerimizi 2003 yılındaki 2/B tartışmaları sırasında da ortak hareket ettiğimiz 72 örgütle birlikte oluşturduğumuz “ORMANLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM BİRLİĞİ” olarak belirtmiştik. Bugün de, bunlar hiç söylenmemiş gibi konunun aynı biçimde gündeme getirilmesi “kayıt dışı parayı aklayarak, işgalcileri affederek kamusal varlıkları satmak ya da terk etmek yahut devretmek ve kiralamak…” isteyenlerin vazgeçmeme niyetinde olduklarını göstermektedir.
Bizler de ormanlarımıza sahip çıkma kararlılığımızı sürdüreceğiz.
TMMOB
Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi