Bir yazı okudum, yazı BirGün’de de yayınlandıktan sonra önemsedim, dünyam değişti.
Sağ olasın Ertuğrul Bilir, varolasın Ertuğrul Bilir. Uzun zaman okuduk, yüksek lisanslar yaptık, üniversitede ders verdik. Meğer biz mühendisler, hele ki Endüstri Mühendisleri (EM) neler yapmışız?
Yıllardır fabrikalarda, tarlalarda, hizmet kurumlarında verimlilik, kalite, hatasız üretim, ekip çalışması, çalışanların karar süreçlerine katılımı, daha az enerji, dolayısıyla daha az fosil yakıt, elektrik, daha az nükleer enerji talebi, tüketiciye daha ucuz ürün diye diye kapitalistlerin paralarına para katıp durmuşuz, durmaktayız. Ama artık silkinme ve görev zamanıdır.
Bu yazı sayesinde artık öğrendik ki yalın üretim, 6 Sigma, toplam kalite gibi yönetimin desteği ve çalışanların karar süreçlerine katılımı olmadan asla başarılamayacak verimlilik tekniklerinin sağladığı yararlar işçi sınıfının kafasını bulandırmaktadır. Emek-sermaye çelişkisinin derinleşmesini engellemektedir. Sadece bunlar değil. Kurumsal Kaynak Planlama, Montaj Hattı Dengeleme, Tedarik Zinciri Yönetimi gibi tüm EM yaklaşım ve teknikleri genellikle ekstra teknoloji yatırımı gerektirmeden ek katma değer yarattığı, bu değerin bir kısmının fiyat düşüşlerini sağladığı, hatta bazı kapitalistlerin bunun bir bölümünü ücret artışı olarak yansıttığı için doğrudur ama tehlikelidir.
Kapitalistlerin ağzımıza bir parmak bal çalmasıdır. EM’ler işçi sınıfını sınıf bilincinden uzaklaştırarak kapitalizme hizmetten vazgeçmeli, derhal dükkanlarını kapatmalıdır. Varsın ithalat patlasın, varsın sıfıra yakın “emek” maliyetli Çin malları fabrikalar kapattırsın, nasıl olsa proletaryanın çelik disiplini işsizler ordusunu da kucaklayacak, hedefe yöneltecektir.
Sadece EM’ler mi sorumlu? Hayır. Dört yanımız düşmanlarla çevrilidir ve bize bizden başka dost yoktur. Ya elektrik, elektronik, makina, mekatronik mühendislerine ne demeli? Durmadan “işgücü verimliliğini arttırma” yalanıyla, bilim, teknoloji, inovasyon diyerek fabrikalara tarlalara makineler, robotlar, otomasyon, CAD/CAM yapıyorlar. Amaçları bellidir: Daha az işgücüyle daha çok ve kaliteli ürün çıkartarak kapitalistlere hizmet ve işçi düşmanlığı.
TMMOB MMO NE YAPMAK İSTİYOR?
Mühendislere ortamlar yaratıp bilgi birikimlerini birbirlerine aktarmalarını sağlayarak yukardaki tekniklerin virüs gibi yayılmasına neden oluyor. MMO “sürekli eğitim, “mesleki yeterlilik” gibi kavramlarla mühendisleri eğitip uzmanlaştırarak mühendisliği pekiştirmekte, sözde GATS’a karşı önlemini alıyor. Bununla da yetinmeyip GATS sürecinin uzantısı olan “Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu”ndan mühendisleri kurtarmıştır. Ama bunların işçi sınıfına ne yararı var? Varsın yurduma yabancı mühendisler dolsun. Dolsun ki benim mühendisim ya uygulayıcı olsun ya da işsiz olarak yedek proleter ordusuna katılsın. MMO, KOBİ’leri işçi sınıfının yerine koyarak orta sınıfa mı oynamaktadır? İstihdamın yüzde 80-85’ine karşılık, yaratılan katma değerin sadece yüzde 60-65’ini elde eden verimsizlik nedeniyle sigortasız işçi çalıştıran KOBİ’lere mühendislik hizmetlerini götürerek verimliliklerini artırmayı mı istemektedir?
KOBİ’leri orta sınıfa katmaya çalışmayın. Bırakınız batsınlar. Onlar da yedek proleter ordusuna katılsın. Mühendisler ve onların örgütleri sürekli manipülasyon yaparak halkı kandırmaktadır. İşçi sınıfının yanında düşmana kendi silahı ile saldırmalı gerekirse, manipülasyon yapmalı, hatta bazı gerçekleri halkımızdan saklamalıyız. Nasıl mı? Aynen Ertuğrul Bilir’in yaptığı gibi:
Fordizmin ve post-fordizmin kapitalizmin birbirini takip eden iki ayrı döneminde ortaya çıkmış üretim rejimleri olduğunu bilmeyelim. Emeği bilgiden soyutlayıp üretim bandına tabi kılarak niteliksizleştiren fordist üretim sürecini sosyalist üretim biçimi gibiymişçesine kutsayalım.
1 Mayısların, 8 Martların, 15-16 Haziranların, binlerce işçi kıyımının, işsizliğin, yoksulluğun, yoksunluğun, eşitsizliğin, adaletsizliğin, işgallerin, kapitalist üretim ilişkilerinden kaynaklandığını görmezden gelelim. İki kapitalist üretim rejiminden birinin yanında saf tutalım.
Emeğin kazanımlarının kapitalist üretim rejimlerinin değil, emek güçlerinin iki yüz yıla yakın örgütlü mücadelesinin sonucu olduğu gerçeğini ve bu uğurda ödenen bedelleri işçi sınıfına unutturalım. “İşgücü verimliliğini artıran yeni üretim teknikleri yoksulluğu artırmaktadır” gibi garip iktisat teorileri üretelim. Üretelim ki doğsun aç midelerden nur topu gibi ihtilaller.
Yalın, Toplam Kalite gibi yaklaşımların çalışan katılımını şart koştuğunu halkımızdan saklayalım. Onlara “bunlar maliyet düşürmekten işçi çıkarmayı kastediyor” diyelim. Verimlilik arttırma tekniklerini “Kaz Dağlarında altın arama” ve “nükleer enerji” ile bir tutacak kadar ileri gidelim.
MMO’nun sadece bilgi paylaşımı amaçlı konferanslarını, sanki bir kongre, kurultay ya da sempozyum” yapılıyormuş gibi sunarak, “bu etkinlikte işçi sınıfı örgütlerine yer verilmiyor” çıkarsamasıyla emek güçlerini MMO’dan uzaklaştıralım. MMO’nun Genel Kurulu’nda dağıtılan “Türkiye’de Özelleştirme Gerçeği”, TMMOB Sanayi Kongrelerinde Önerilenler ve Sanayide Gerçekleşenler”, “Ülke Örnekleri ile Kalkınma ve Sanayileşme Modelleri”, “Makina İmalat Sanayi Sektör Araştırması”, Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Siteleri, Endüstri Bölgeleri ve Teknoparklar”, “İş Sağlığı ve Güvenliği”, “Ulaşım ve Trafik Politikalarında Planlama Gerekliliği”, “Ulaşımda Demiryolu Gerçeği”, “Türkiye’nin Doğal Gaz Temin ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi”, “Dünyada ve Türkiye’de Enerji Verimliliği”, “Mühendislik Tasarımında Meslek Odalarının Yeri ve Önemi” raporlarını ve onlarca sempozyumun binlerce sayfa dökümanını, sendikalarımızla, partilerimizle örgütlerimizle paylaşmayalım. Çünkü emek örgütlerinin MMO’ya sempatisi sınıfa zarar verir.
Herhangi bir kongrede bildiri sunan bir mühendisin çalıştığı şirketin tarihini didikleyelim. Metinleri cımbızlayalım. Örneğin Yalın Üretim Konferansları sırasında bildiri sunan 28 yaşındaki mühendise “senin çalıştığın şirketin taşeron firmasının malzeme aldığı bir başka firmada bundan 16 yıl önce işçilerin toplu işten çıkarıldığı ve bundan ana firmasının ve bu firmada çalıştığı için de kendisinin sorumlu olduğu” gerçeğini bir tokat gibi hatırlatalım. Bu tokat o mühendisi kendine getirir. Cımbızda sınır tanımayalım. Bol bol papaza kızıp oruç bozalım.
Ertuğrul Bilir “… Ancak yukarıdaki örneklerle de gösterildiği gibi, patronların bu düzeydeki işgücünden beklediği bilgi sadece bu kadarla sınırlı değildir. Sermaye, yönetici personelden “sendikalaşmayı engelleme becerisi, işten atma becerisi, maliyetleri düşürmek için personel giderlerini olabildiğince düşürme becerisi, halkın yararlandığı kamusal harcamaların kesilmesini sağlama becerisi, rüşvetle ihale alma becerisi, kamu kaynaklarının özel sektör emrine sunulmasını sağlama becerisi” istemektedir. Peki, bu becerileri de MMO kazandıracak mıdır?” demektedir. Bravo kendisine. Yükseği dahil bunca yıllık EM eğitiminde ben yukarıdaki becerileri kazanmaya yönelik ders, kurs, kredi vb. görmedim. Ama emek güçlerinden bu gerçeği saklamalıyız. Çok daha önemlisi Ertuğrul’un sözlerini tüm mühendislerden saklamalıyız. Çünkü yemezler.
MMO üyeleri Oda başkanımız Emin Koramaz’ın Genel Kurul’da Ertuğrul Bilir’in eleştirilerine verdiği yanıtta olduğu gibi mesleki ve toplumsal sorumluluklarının bilincinde. “Endüstri mühendisliği disiplininin temel amacı verimliliğin arttırılmasıdır. Tıpkı Makina mühendisleri gibi. Ama burada temel alınacak ölçüt işverenden çok halkın, çalışanların, bu ülke çoğunluğunun çıkarlarının savunulması. Tabii ki yalın üretim bilinecek, tabii ki altı sigma bilinecek, ama bir işyerinde işverenin Türkiye aleyhine, işletmede çalışanlar aleyhine, kent aleyhine, Türkiye’nin geleceği aleyhine yaptığı uygulamalara da karşı çıkılacak. Üyemiz bu uygulamaları odasına raporlayacak. Odası da onun verdiği raporlar doğrultusunda toplumu hareketlendirecek. Biz, Makina Mühendisleri Odası olarak böyle bir yönelim içindeyiz.”
Ancak biz böyle yapmayalım. İçinde yaşadığımız kapitalist sistemden kendimizi soyutlayarak, sonuçta yürütülen her hizmet burjuvaziye hizmet ediyor diyerek diplomalarımızın gereğini sosyalizme kadar yerine getirmeyelim. Bir meslek örgütünün Genel Kurullarını Sosyalist, Komünist Parti genel kurulları gibi algılayalım, algılatalım. Belki birkaç solcu mühendis daha bize katılır.
MMO’yu, “enerji verimliliği”, “üretim verimliliği”, “AR-GE, inovasyon”, “rant yerine üretim”, “sanayileşme” gibi kavramlardan uzak tutalım. Üyelerinden kopsunlar. Üyeleri bize katılsın.
“Mesleki Yeterlilik” gibi sadece mühendisleri değil halkı da mühendislerden koruyan kavramları çarpıtalım. Öğrencileri, yeni mezunları tavlayalım MMO zayıflasın, yok olsun. Hatta birazcık devrimcilerse kendilerini lağvetsinler.
Evet değerli dostlar yıllardır mühendisliği bilimi teknolojiye dönüştürme, teknolojiyi insanlık yararına sunma, katma değer yaratma sandım. Mühendisliğin her koşulda katma değer yaratması refah arttırması gerektiğine, aslolan siyasi mücadelenin yaratılan katma değerin bölüşümü üzerinden yürütülmesine, kısaca adil ve hakça bölüşüme inandım. Ama anladım ki hepsi yalanmış. Kapitalistlerin, neoliboşların oyununa gelmişiz. Artık titreyip kendimize gelme ve dikkat etme zamanıdır.
BirGün, 7 Mayıs 2008, s.7
*Makina Mühendisleri Odası Yalın Altı Sigma Konferansları Danışmanlar Kurulu Üyesi