Hasankeyf`te Tarih Tarih Üstüne – Oktay EKİNCİ

 “Araştırılan alanların çoğu inşaat yapılması planlanan bölgelerde kalmaktadır. İnşaat planının bu merkezleri dışarıda bırakacak şekilde yeniden planlanması gerekmektedir…”

Bu öneri, Hasankeyf ve çevresini sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nın proje alanında en son yapılan arkeolojik araştırmalara ait bilgilendirme raporunda yer alıyor.

Mardin’e bağlı Dargeçit ilçesindeki Ilısu Köyü ve çevresinde planlanan baraj gövde inşaat sahası ve yine inşaata toprak alımları için seçilen yerlerdeki yaklaşık 1600 hektarlık kamulaştırma alanının 1300 hektarlık bölümü ile aynı barajın derivasyon tünellerinin açılması için tasarlanan Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Koçtepe köyündeki alanlarda gerçekleştirilen yüzey araştırmalarının sonucu özetle şöyle: “Projeden etkilenecek tüm alanlarda, hemen tüm çağlara ait yerleşme ve toplumsal yaşam bulguları, sıklıkla ve geniş alanlara yayılmış olarak yer almaktadır…”

Bu sonucun, özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğ’nün isteğiyle şubat (2008) ayında gerçekleştirilen araştırmalarda belgelenmiş olması da araştırmayı çok daha önemli kılıyor.

Çünkü Başbakan Erdoğan, rekor sayıdaki bakanlarıyla birlikte Diyarbakır’a giderek “Güneydoğu’yu kalkındırma” programını açıkladığında, Ilısu Barajı tartışmaları için de “Tarihi yok etmeyiz” sözünü vermişti.

Kocaeli Üniversitesi’nden Tuba Ökse, Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Ahmet Görmüş, Diyarbakır Müzesi’nden Leyla Aykol ve çok sayıda uzmandan oluşan araştırma grubunun doğrudan baraj inşaat alanında ortaya çıkardığı kültürel zenginlik, Başbakan’ın bu sözüne de dayanak oluşturabilecek en son bilimsel verileri içeriyor…

TÜM ÇAĞLARDA YAŞANILMIŞ

Araştırma grubunun, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü’nce yayımlanan “Haberler” bülteninin Mayıs-2008 tarihli 26. sayısında yer alan raporlarına göre, proje alanındaki kültür tarihi, insanoğlunun ilk yerleşim çağlarına kadar uzanıyor.

Seramiksiz neolitik çağa ait çok sayıda çakmaktaşı, obsidyen yonga, çekirdek ve alet parçalarının bulunduğu 2.6 hektarlık düz bir alan, tarihöncesi yaşanmışlıkların belgelenmesi açısından dünya çapında önem taşıyor. Aynı bölgedeki kalkolitik döneme ait el yapımı tek renkli kaplar ve 2’si büyük boyutlu olmak üzere değişik ölçülerdeki mezarlar da bir “yüzey araştırması”nda bile saptanabilen değerler…

Doğu Anadolu’daki İÖ 1200-900 yıllarına takvimlenen erken demir çağı seramikleri de 4 ayrı bölgede görülürken Helenistik ve Roma dönemlerine ait günlük kullanım kapları, yaklaşık 5 km’lik bir alanın en uzak köşelerinde bile bulunabiliyor…

Ortaçağ yerleşimlerinin buluntularına ise alanda ayrı ayrı yerlerdeki 22 araştırma noktasında da rastlanabiliyor. Bunlar, Geç Roma, Erken Bizans, Erken Sasani ve İslami dönemlere ait mezarlıklar, hatta yakın dönemlere kadar da kullanılmış ev kalıntıları…

ASUR TARİHİNE IŞIK TUTACAK MERKEZLER

Uzmanlara göre bölgedeki seramiksiz neolitik dönem merkezi olan “Boncuklu Tarla”, seramikli neolitik dönemden ortaçağa kadar iskân edildiği anlaşılan “Harabe”, “Tivilki Tarlası”, “Ilısu Köyü”, “Zuraki Zeri”, “Benabahlu” ile “Saruhan” ve “Şarköy” gibi yerlerin “Asur” tarihini de aydınlatacak merkezler…

Böylesi bir “dünya mirası” bölgenin, bugünkü uluslararası tarih ve koruma anlaşmalarının henüz akla bile gelmediği; 40 yıl öncenin “uygarlık bilinci yoksunu sözde kalkınma politikaları”yla yer seçimi yapılmış; bu nedenle de artık “çağ dışı” kabul edilen bir baraj projesiyle gözden çıkarılması “ayıbımız”dan bakalım nasıl kurtulabileceğiz?..

Oktay EKİNCİ – 01 Temmuz 2007-Cumhuriyet