Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

Yeterli, Yetkin vb. Mühendislik Tasarıları – Armağan Öztuksavul*


Sunuş

Bilindiği gibi Dünya Ticaret Örgütü-WTO’nun geçtiğimiz 30 Kasım’da yapılmak istenen zirvesinde “milenyum raund” (bin yıllık dönem) denen görüşmeler turu başlayacaktı. Ancak bu girişim emperyalistler açısından başarısızlıkla sonuçlandı. ABD’nin Seattle kentinde toplanan yüzbine yakın emekçi ve küreselleşme karşıtının yoğun protestoları sonucu zirvenin açılışı yapılamamış ve karar alınamadan bitmişti. Eğer bu toplantıda milenyum raund gündemi oluşturulabilseydi tarımla birlikte en önemli maddelerden biri hizmetlerin tam liberizasyonu (tam olarak serbest piyasaya açılması) olacaktı. ABD’nin hazırladığı bu gündem maddesinde hiçbir alan dışarıda bırakılmaksızın 70 civarında hizmet biçimi sayılmış ve mühendislik mimarlık da bu alanların arasında yer almıştı. Bugün emperyalist bir odaktan başka bir şey olmayan AB’nin yeniden canlandırmaya çalıştığı milenyum raund toplantılarında hizmetlerin tam liberizasyonu yine gündeme gelecektir. GATT sürecinin sonucu olan Ticaretle İlgili Hizmetler Anlaşması hem hizmet hem kapsamı açısından genişletilmek isteniyor hem de serbest piyasanın önündeki tüm kamucu engeller kaldırılmak isteniyor. T.C. devleti milenyum raund ve MAI gibi anlaşmalarla yazılmakta olan emperyalizmin yeni anayasasına bazen IMF, DB dayatma önermeleriyle bazen de geleneksel işbirlikçi refleksi ile gönüllü olarak angaje olmuştur. Sosyal güvenliğin yok edilişi, özelleştirme tahkim ve hazırlanmakta olan “tarım reformu” gibi düzenlemelerle  bu me’şum anayasaya uyum yasalarını oluşturmaktadır. Hizmetlerin tam olarak piyasaya açılması biçimindeki saldırının somut uyum yasasından olan Yapı Denetimi KHK ve uzman mühendislik KHK tasarısında da görülmemektedir. Her şey gibi kamusal denetim, kamusal eğitim ve kamu yararına mühendislik terkedilerek piyasanın görünmez eli denen bir mekanizma ile bu alanların düzenleneceği umulmaktadır. Bu görünmez elin, görünmediği gibi, var olmadığı da malumdur. Bu söylem kapitalizmin en vahşi ve kuralsız sömürü döneminin yeniden yaşatılmasının ideolojisinden başka bir şey değildir.

Mevcut sistemin, eğitimden başlayarak oluşturduğu eşitsizlik, yetkin, yeterli, uzman, sertifikalı, profesyonel vb. mühendislik, mimarlık tanımlarıyla tescillenerek mühendisler, mimarlar, serbest piyasa koşulları denen vahşi ormana terkedilmek istenmektedirler. Sorunlara eğitim, sanayi, istihdam, bölüşüm gibi tüm alanları kapsayacak bütünsel bir bakışla yaklaşarak, kaynağına inmek ve çözmeye çalışmak yerine, varolan eşitsizliği derinleştiren ve nitelik eksikliğini normal karşılayan bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu eşitsizlik ve nitelik içinde “iyi”ler tespit edilmek istenmekte ve altta kalanın canı çıksın denmektedir. Birer şirket haline gelen üniversiteler içinde sermaye yapıları güçlü üniversiteler akredite edilirken, parası olan ve müşteri haline gelerek bu okullardan mezun olan föğrenciler de akredite edilerek diğerleri için başınızın çaresine bakın denmektedir.

Uzun süredir planlara da yansımış olan ve işgücü arzı düşen Avrupa’ya işgücü arzı hedefini saklamayan yaklaşımlarla da bu girişim uyum içindedir. AB’de mühendislik yapacak az sayıda mühendisin saptanması ve geri kalanların “akredite olamamışlar” olarak ucuz işgücü haline gelmesi de sağlanacaktır.

Ne yazık ki, bilerek ya da bilmeyerek, Küreslleşme-YDD adlarıyla yürütülen emperyalist politikalara angaje olanlar sadece devlet ve egemen sermaye değildir. Odalarda birbirileri ile kesişim kümeleri de olan başlıca üç kesim farklı gerekçelerle bu sürece eklemleniyorlar.

–    TMMOB içinde büro ve küçük atölye sahiplerince temsil edilen ve iki temel sınıfın arasına sıkışıp kalmış, ama son zamanlarda tercihini sermayeden yana koymuş olan küçük girişim;
–    Şirketlerde elde ettiği yönetici konumunu patronluk sanarak TMMOB‘nin kuruluşundaki elitizmi canlandırmaya çalışan mühendis aristokrasisi;
–    Fiili olarak şirketleşmeye başlayan ve trilyonlarla ölçülen gelirlere sahip odaların bazılarında, mevcut durumu korumak isteyen ve artık devletle iyi ilişki arayışı içindeki yönetim kastları;

Beraberce bu eklemlemenin yürütücülüğüne soyunmuşlardır. Bu kesimlerin temsilcilerinin çoğu, sol geleneklerden geldiği için, serbest piyasacı yaklaşımlarını kamu çıkarı gibi göstermeye çalışmakta sol gösterip sağ vurmaktadırlar. Bu kesimlerin girişimi yeni değil on yıla yayılan bir süreçtir ve Körfez depremini fırsat bilmişlerdir.

“Devletle ilişki arayışlarının son örnekleri, özellikle inşaat, mimarlık ve makine birimlerinde seslendirilmeye çalışılan “peştemallı mühendislik mimarlık” ’tasarılarında da görülür. Peştamal bilindiği gibi usta çırak ilişkisinin en katı kurallarla yaşandığı lonca sisteminin bir simgesi ve her sabah törenle kuşanılan mesleki bir ünvandır. Bir süredir mimarlık meslek yasası, sertifikalı mühendislik, profesyonel mühendislik gibi isimlerle sunulan tasarılar, küçük girişimin “çağdaş” peştemallı sisteminin somut ifadesidirler. Bu tasarılarda, okullardan mezun olan mühendisler, mimarlar belli bir süre yetkisiz olarak çalıştıktan sonra bir kurul tarafından yeterli görülürse yetkilendirileceklerdir. (“Mimar adayları” mimar; inşaat mühendisleri, sertifikalı mühendis; makine mühendisleri, profesyonel mühendis vb. ünvanlar alacaklardır.) Bu kurullarda bakanlıkların da temsilcileri olacaktır. Bu, mühendis mimar odalarnı bakanlıklara bağlamanın ön adımıdır. Mühendis mimarların mezun olduklarında formasyon farklılıklarının ve eksikliklerinin sorumlusu, sermaye düzeninin eğitim sistemi değilmiş gibi, zorunlu göçün, çarpık kentleşmenin bir depremde veya selde yerle bir olan binaların, rüşvetin, işkazalarının, güvenliksiz çalışmanın, insan sağlığıyla oynamanın, toprağın, suyun, havanın yaşanmaz kılınmasının sorumlusu ve bizzat faili, sermaye düzeni ve onun devleti değilmiş gibi, bütün bu pisliklerin sorumluluğu mühendis ve mimarlara yüklenmektedir. Bu pislikler, çürümüşlükler gösterilerek yeni kastların hazırlığı yapılmaktadır. Sermaye düzeninin ve onun devletinin sorumlusu olduğu sorunlar karşısında, yine devlete yaslanarak çözüm aranmaktadır.

TMMOB’nin üyelerine ve halka karşı sorumluluğunu yerine getirebilmesi, mesleki gelişimi sağlayabilmesi için devletten örgütsel bağımsız konumunu sürdürebilmesi gerekmektedir. Elbette TMMOB ve birimler MPM gibi TSE gibi çeşitli kuruluşlarda yer almakta, bazı kuruluşlarla çeşitli mesleki çalışmalara girilmektedir. Tüm bu ilişkilerde emekten, halktan yana tavır ve örgütsel bağımsızlığın korunması gözetilmelidir. Mesleki denetim emekten halktan yana mesleki politikalar üretimi, aydın sorumluluğunun yerine getirilmesi, üyelerinin çıkarlarının sermayeye ve devlete karşı korunması örgütsel bağımsızlığı zorunlu kılmaktadır.“(Nasıl bir TMMOB – ECTE (Emek Cephesinde Teknik Elemanlar), 1995.s 13)

5 Yıla yakın bir zaman önce yazılmış bir broşürden yapılan bu uzunca alıntı, sanki 17 Ağustos 1999 depremi sonrası yaşananların habercisi gibi. TMMOB’ye 12 Eylül sonrası sirayet etmeye çalışan elitizm etkisini çeşitli biçimlerde göstermektedir ve bu elitizmin elbette ekonomik ve politik dayanakları mevcuttur. Okuldan  mezun olan mühendis ve mimarların yetkilerinin kısıtlanması, yetkili mühendis mimar arzını daraltacaktır. Bu durum ise, daha az sayıda yetkili mühendis mimarın talep sabit kalsa da fiyatını artırabilecektir. En azından bu girişimlerden böyle beklentileri olanlar vardır.

“Sertifikasyon uygulaması ile bugün bir yada iki mühendisin çalıştığı küçük proje ofislerinin büyük çoğunluğu imza yetkisi olmadığı için kapanacak, bunların yerini birkaç tane sertifikalı mühendis mimarın altında stajyer olarak çalışan mühendis-mimarlardan oluşan orta ve büyük ölçekli proje ofisleri alacaktır. Sertifikasyon uygulaması uzman olan ve olmayan diye mühendisleri iki kategoriye bölecek, uzman olmayan mühendisleri uzman olanların emrine vererek mühendis-mimarlar arasında bir kast yaratacaktır. Kar mekanizması projeleri bu “yeterli” olmadığı söylenen mühendis-mimarların yapmasını “uzmanların” ise sadece imza atmasını getirecektir.”(Emin Çetin, Sol Dergisi)

Uzman mühendislik tasarısının nasıl bir kölelik sistemi oluşturduğu tartışmasız olarak görülebilmektedir. Genç mühendislerin ve özellikle de Anadolu Üniversitelerinden mezun olanların sokulmak istendiği katmerli sömürü mekanizması kolay anlaşılabilmektedir. Tartışmalarda şimdilik fazla gündeme gelmeyen konu, ilk alıntıda dikkat çekildiği biçimde bu tasarının TMMOB’nin örgütsel bağımsızlığına ilişkin problemdir. Mimar Raşit Gökçeli uzman mühendislik mimarlık tasarılarında biri olan “Mimarlık Meslek Yasası”nın  görüşüldüğü 1993 kongre sürecinde bunu dile getirmiştir. “Mimarlık meslek yasa taslağının en sakıncalı taraflarından biri TMMOB’nin Hükümet Dışı Örgüt olma pratiğini dışlayan bir anlayışı sergilemesidir. Hükümet organlarının “vasiliği” “koruyuculuğu” altında görev yapan bir Mimarlar Odası önerilmektedir. Bu ise mimarlar ve mühendislerin toplumsal pratık içinde 1954’ten hatta 1927’den  bu yana elde ettikleri  baskı grubu olma yeteneklerini köreltici ve toplumsal itibarlarını zedeleyici bir durumdur.” (Mimarlara Mektup.1992, Özel Sayı)

Sorunun temel kaynaklarından biri bu düzenin dayattığı eğitim sorunudur. 1995 itibarıyla yapılan bir çalışmada 52 üniversitenin 46’ında mühendislik eğitimi verilmekte olduğu ve Boğaziçi Üniversitesiyle, Harran Üniversitesi arasında eğitim farklılığından çok, bir uçurumdan söz edilmekteydi. Devlet kalkınma planlarına yansıdığı gibi, bir taraftan AB ile entegrasyon hedefi ve dolaysıyla ucuz ve eğitimli bir işgücü oluşturma, bir taraftan da üniversite önündeki yığılmayı azaltma fikriyle gecekondu üniversiteler açmaktadır. İkinci olarak sermayenin de mühendis çoğunluğu açısından mesleki açıdan iyi yetişmiş mühendis talebi bulunmamaktadır. Üniversiteler toplum yararının temel alınarak, eğitimin niteliğinin yükseltileceği; tüm üniversitelerde eşit ve ücretsiz bir eğitim verileceği; özgür ve bilimsel ortamların oluşturulacağı biçimde yapılandırılmadığı sürece cahil ve sorumluluklarının farkında olmayan mühendis ve mimarların yetişeceği açıktır. TMMOB mücadelesinde temel argümanlardan biri olarak bunu önüne koymalıdır.

Bilgili ve nitelikli mühendis mimarlar yetişse de sorun yine çözülmeyecektir. Çünkü bilmek ve uygulamak farklı süreçlerdir. Mesleğinin gerektirdiği teknolojik formasyonu iyi kazanmış ve meslek etiğini bilen mühendis mimarın üzerinde de sistemin ekonomik yasaları işlemektedir. “Mesleğin uygulanmasında görülen eksik ve yanlışlıklar sadece mesleki yetersizlikten kaynaklanmıyor, hatta büyük oranda mesleki yetersizlikten kaynaklanmıyor. Kapitalist sistemde neyin nasıl yapılacağını toplumsal çıkarlar ve bu doğrultuda kullanılan mesleki bilgi değil kar mekanizmaları beliriliyor.” (Emin Çetin ölçü gazetesi Sayı 49 s.3) Projelerde ve uygulamalardaki yanlışların ne kadarının bilgi eksikliğinden kaynaklandığı iyi görülmelidir. Bir mühendis, bir preste iş güvenliği önleminin önemini ahlaki olarak bilebilir, teknolojik olarak nasıl yapılacağını da bilebilir. Ama bu önlemin maliyetini karşılamak fiili olarak patronun ukdesindedir.”

Elbette bu tespitle elimizi kolumuzu bağlayıp beklemeyeceğiz. Ama sorunun gerçek nedeni iyi tespit edilebilirse hem talepler hem de “iyileştirme” girişimleri daha doğru tespit edilebilir.

Sonuç
Uzman, yetkin, yeterli, sertifikalı ve profesyonel mühendislik tasarıları bütünseldir.

–    Tasarılar Küreselleşme-YDD adları ile oluşturulan emperyalizmin tam liberalizasyon   politikalarıyla uyum içindedir.

–    Tasarılar, gerekçe olarak öne çıkardığı sorunları çözmeyecektir.

–    Tasarılar, mühendisler, mimarlar arasında kast sistemi oluşturarak korkunç bir sömürü mekanizması oluşturmaktadır.

–    Tasarılar, proje alnında tekelleşme ve rant kavgası oluşturacaktır.

–    Tasarılar, TMMOB ve birimlerini devlet organlarına bağlamanın ön adımı olacaktır.

–    Tasarılara tümden karşı çıkılmalıdır.

–    Tasarıların, gerekçe olarak öne çıkardığı sorunlar için alternatif çözüm önerileri sunulmalıdır.

Karar taslağı
TMMOB, mevcut eşitsizliği temel alan ve bütüncül bir bakış açısıyla sorunların kaynağına inmeyen, mühendisler ve mimarlar arasında kastlaşma oluşturacak yetkin, yeterli, uzman, sertifikalı, profesyonel vb. adlarla hiçbir kurumsallık oluşturmaz ve bu tasarıları savunmaz.

*Armağan ÖZTUKSAVUL
Cemalettin KÜÇÜK
Behice ÇAĞLAR
Hamza KOÇ
Soydan KENEŞ
Ayla ÖNER
Ülkü HATMAN
Ozan Devrim YAY
Emin ÇETİN
Ali Hasan BARK
B. Birol  ÖZDEMİR
Zehra Güner  AKAD
Nurten GÜLTEKİN
Faik ULAŞ
Tezcan E. ABAY
M. Tevfik ÖZLÜDEMİR
Oktay GAZİOĞLU
Zafer ANADOLU


28-29 Nisan 2000’de I. Mühendislik, Mimarlık Kurultayı’na sunulmuştur.

 

 

Yukarıdaki metinde de sözü edilen ve tasarıların gerekçe olarak öne çıkardığı sorunlar için alternatif çözüm önerileri 18-02-2000’de  MMO Genel Kurulu’nda dağıtılan metinde sunulmuştur.

 

Çözüm önerileri için ip uçları:

• Sorunların eğitim sistemi ile ilgileri kurularak; eşit, ücretsiz, bilimsel, özgür ve niteliği toplum yararı gözetilerek yükseltilmiş bir eğitim için düşünce ve eylem bazında mücadele edilmelidir.
• Mevcut mühendis ve mimarların eşitsiz ve/veya niteliği yetersiz eğitimden kaynaklı bilgisizliklerinin sorumlusu devlettir. TMMOB, temel konularda, bunları ortadan kaldıracak bir meslek içi eğitim seferberliğinin programını  hazırlamalıdır. Bu programın uygulanması sonucunda oluşacak yarar, kamu yararı olduğu için ve bu problemin kaynağı sistemin eğitim politikaları olduğu için finansmanı, hükümet bütçesinden faizlerden ve savaş harcamalarından kesinti yaparak sağlanmalıdır. Yine bu kamu yararı düşünülerek bu programın eğiticilerinin en azından bir kısmının bir toplumsal dayanışma mantığı içinde gönüllü olacakları bir kampanya örgütlenmelidir. Bu süreçte sermayeden ve devletten örgütsel bağımsızlığın korunmasına özen gösterilmelidir. İşçi sağlığı, iş güvenliği ve meslek etiği gibi bazı acil konularda ücretsiz eğitim vermek için kamusal finans beklenmeden harekete geçilmelidir.
• Uzun eğitim gerektiren uzmanlık konuları için şu an işlevsiz bulunan yüksek lisans eğitimi temelden değiştirilerek düzenlenmeli ve bu öğrencilerin istekleri halinde tıpta olduğu gibi kamusal istihdamı sağlanmalıdır.
• Mesleki denetim konusunda odalar şimdi olduğundan daha kapsamlı bir çalışma ve sorumluluk içine girmelidir.
• Bilgilerine uygun olarak mesleklerini icra etmede veya mesleki etik açısından  uygulamada sorun yaşayan üyelerin arkasında dayanışmacı ve eylemci bir tarzda odalar yer almalıdır. Böylece işsizlik korkusuyla veya işyerindeki yalnızlığından dolayı doğru tavır almayan mühendis mimarların toplum yararına davranmaları sağlanmalıdır.

Armağan Öztuksavul   Hayati CAN

 

 


Exit mobile version