Halkı yaşam hakkını gasp eden yağma ve yıkım politikalarına karşı düzenlenecek olan “Yaşamın Yağmalanmasına Karşı Çalıştay”ın Düzenleme Kurulu üyeleri, soL’un çalıştayın toplanma nedenleri ve hedefi konusunda sorularını yanıtladı.
Toplumun farklı kesimlerinde tartışılmaya başlanan ve somut adımlar atılan toplumdan, emekten yana kesimlerin ülkenin gidişatına karşı bir araya gelme, cepheleşme faaliyetlerinde farklı kesimlerin sesleri duyulmaya başlıyor. Bu konuda bir araya gelen mühendis, mimar ve şehir plancıları bir süreden beri bir özellikle İstanbul’da çalışmalar yürütüyor. Başta büyük kentler olmak üzere, tüm ülkede atılım, dönüşüm adı altında yürütülen ve doğrudan mühendis, mimar ve şehir plancılarının muhatabı olduğu yağma ve yıkım politikaları yaşamın her alanında, sokağa çıktığımız andan itibaren bizi etkiliyor, geleceğimizi gasp ediyor.
Tüm bu politikalara karşı çıkan, farklı meslek disiplinlerinden gelen mühendis, mimar ve şehir plancıları, çalışmalarının ilk adımı olarak “Yaşamın Yağmalanmasına Karşı Çalıştay” adı altında bir etkinlik düzenleyecekler. Çalıştay düzenleme kurulunu oluşturan Orman Endüstri Mühendisi Ünal Çakır (Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi), İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Y. Doç. Dr. M. Tevfik Özlüdemir, İnşaat Mühendisi Cihangir Nuhoğlu, Elektronik ve Haberleşme Mühendisi Ali Seçer, Matematik Mühendisi Samet Çulha ve İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürkan Emre Gürcanlı ile yaptıkları ve yapacakları konusunda sohbet ettik.
Merhaba arkadaşlar, izninizle ben hemen sorulara geçeyim yavaş yavaş çalışmalarınızın son durumu üzerine sohbete başlayalım. İlk önce şunu sorayım, neden böyle bir Çalıştay ve sonucunda murad ettiğimiz nedir?
M. Tevfik Özlüdemir: Ülkemizde mühendislik mimarlık şehir plancılığı alanları dahil olmak üzere, birçok alanda yağma süreci yaşanıyor. Bilimi ve tekniği toplumla buluşturmayı, hedefleyen toplumcu yurtsever emekten yana mühendis, mimar ve şehir plancılarının bu sürece dur demesi gerekiyor. Rant odaklı kentsel dönüşüm projelerinin, tarihi, kültürel ve doğal değerleri tahrip eden enerji ve madencilik projelerinin, ulaştırma alanında toplu taşımayı dışlayan ve otomotiv tekellerine alan açan ulaşım politikalarının, işçi sağlığı ve iş güvenliğini hiçe sayan ve patronların çıkarları doğrultusunda biçimlendirilen iş güvenliği uygulamalarının ve adını sayamadığımız mühendislik mimarlık alanındaki bir dizi girişimin karşısında böyle bir birlikteliğin ve ortak bir irade beyanının anlamlı olduğunu düşüyorum.
Ünal Çakır: Uzun zamandır AKP tarafından yaşamımıza ve İstanbul’a karşı yürütülen saldırılar var, biz bu durum karşısında mühendis ve mimarlar olarak sessiz kalamayız. Mühendis, mimar, şehir plancıları olarak toplumdan, emekten.yaşamdan yana tavır almak bu saldıralara karşı bir hat örmek gerek diye düşünüyoruz. Uygulanmak istenen bu projeleri yapanları, bunlardan rant elde edenleri, ormanlarımızı yok edenleri, yoksul insanları yerlerinden yurtlarından edenleri, sularımızı kirleten, daha çok kar etmek uğruna doğal hayatımızı hiçe sayanları halkımıza teşhir edip, yaşamımıza direk saldırı olan bu projelerin hayata geçmemesi için emekçi halkımızı okumuş insanlar olarak bilinçlendirip onlarla beraber bir direnç oluşturmak zorundayız.
Gürkan Emre Gürcanlı: Kısa ve net söyleyeyim. Ülke felakete gidiyor, yaşamın her alanında bunu hissediyoruz. Artık yaşamı savunur hale geldik günümüzde. İşyerindeki iş kazalarından mı söz edelim, yalan yanlış projeler sonucu gerçekleşen trafik kazalarından mı, doğası yok edilen köylülerimizden mi? Tüm bu konuları tartışmak amacıyla bir araya geldik, bir çalıştay düzenleyerek de bu tartışmaları olgunlaştırmak ve kamuoyuna “artık biz mimar, mühendis ve şehir plancıları olarak tarafımızı ilan ediyoruz, bundan sonra bir arada mesleğimizle ilgili her alana müdahale edeceğiz” demek istiyoruz. İş kazası olduğunda kazaya maruz kalan işçi ve ailesi bizden güç almalı, direnen onurlu Loç vadisi halkı inşaat mühendislerini onları yok edecek baraj inşaatında, yani karşısında değil yanında görmeli, İstanbul için felaket anlamına gelecek 3. Köprü cinayetine önce mühendis, mimar ve şehir plancıları karşı çıkmalı, Sarıyer’de, Beykoz’da halkın yanında olmalı… Yazarak çizerek raporlar yayınlayarak değil yalnızca, bizzat sokakta konuşarak, anlatarak… Çalıştay bunun için başlangıç, hemen ertesi gün kollarımızı sıvıyoruz ben öyle bir umutla bu işin içindeyim.
Tüm odaların, oda şubelerinin daha doğrusu bir araya geleceği her il bazında, İl Koordinasyon Kurulları üzerinden söz gelimi bir birliktelik daha verimli olmaz mı zira yürütülmekte olan pek çok çalışma var odalarda…
M. Tevfik Özlüdemir: TMMOB ve bağlı organları benzer başlıklar üzerinde çalışmalar yürütüyorlar. Ancak bu çalıştay, odaların düzenlediği etkinliklere bir alternatif değil. Aksine odaların bu alanlarda yaptığı çalışmalara katkı sağlayacak, toplumcu, yurtsever, emekten yana mühendis, mimar ve şehir plancılarını sürece daha fazla katacak ve bu çerçevede bir itki yaratacak bir etkinlik olarak algılanmalı. Odalar ciddi çalışmalar yapıyor, raporlar hazırlıyor, etkinlikler düzenliyor ama maalesef kabul edelim toplumla bağı zayıf kalıyor. Bunu sağlayacağız, umudumuz bu yönde…
Ünal Çakır: TMMOB Demokratik mesleki kitle örgütü sonuçta. Dolayısıyla teknik meselelerin yoğun olarak tartışıldığı ortamlar, bu konuda ciddi çalışmaları var, hazırladıkları raporların ötesinde açılan davalar var. Ancak bu çalışmaların sokağa taşamama gibi, siyasallaşamama gibi sıkıntıları var. Halkın gündemine girmiyor yapılan bu değerli çalışmalar. Çalıştay aslında tam da bu dağınık durumu ve halktan kopukluğu giderecek diye düşünüyorum. TMMOB’a alternatif bir çalışma değil bu çalıştay. TMMOB’ un meslek örgütü olarak dolduramayacağı boşlukları doldurmak ve kendini halktan yana taraf hisseden mimar mühendislerin halkla bütünleşme çabası olarak algılanmalı.
Samet Çulha: Ben de benzer düşünüyorum çalıştayla başlayan süreç için, bu TMMOB’ye alternatif değil, TMMOB’deki durgunluğu giderecek, harekete geçirecek, oradaki çalışmalara katkı koyacak bir çalışma. Bir kanal açmayı düşünüyoruz, bu kanala odalardan, yerelliklerden, akademiden ve unutmayalım öğrencilerden katılım olacak ve kanal büyüyecek. Buradan odalarımız da güçlenir, toplumsal muhalefete güç de aktarılır.
Ali Seçer: Odalar elbette ki bizim de içinde bulunduğumuz etkinlikler yapıyorlar, bu konuların hepsine dair söyledikleri var ama toplumla kurdukları bağ ve yapılan etkinliklerin etkisi ve gücü konusunda bazı eksiklikler var, bunu etkinlikleri yapanlar da söylüyor. Sayısız rapor, sayısız etkinlik, açılan sayısız dava. Bunlar yaşamımıza yapılan saldırılarda ciddi direnç oluşturuyor kimse TMMOB ve bağlı odaların rolünü küçümsemesin. Ama şu da açık, toplumsal direnç odaklarıyla da daha fazla bağ kurmak için bir odak olmaya ihtiyaç var. Örneğin kentsel dönüşüm, örneğin Hidroelektrik Santral adı altında doğaya ve yaşama saldırı daha pek çok konu, bu başlıklarda yerel bağlara sahip daha fazla devinen bir tarzı tercih edeceğiz. Sonuçta sıfırdan başlamıyoruz, hepimiz oda üyesi, oda yöneticisi, pek çok komisyonun ve platformun aktivisti insanlarız, eksiği gideriyoruz, birliktelik ve koordinasyon.
Peki bu bir aradalık neler yapacak somut planlarınız var mı?
Samet Çulha: Türkiye’de AKP’nin getirdiği süreç itibariyle bir cepheleşmeye taraflaşmaya gereksinim var, mühendislik alanı da bunun bir parçası, bu cepheleşme sürecinin ilk adımının atılmasıdır amacımız.
M. Tevfik Özlüdemir: Mühendislik, mimarlık alanında örgütlenmiş olan direnç odakları söz konusu. Bu direnç odaklarının mücadelelerini ortaklaştırmaları, kendi alanlarında ortak bir irade ortaya koymaları ve toplumla buluşmaları büyük önem taşıyor. Bu nedenle, atılan bir ilk adım olma özelliği taşıyan bu çalıştay ortak bir irade oluşturma amacına hizmet edecek.
Cihangir Nuhoğlu: AKP talan politikalarında bu kadar hızlı davranırken bizim de öncelikle toplanmamız gerekiyor. Farklı çalışmaları bir araya getirmemiz gerekiyor, gücümüze güç katmamız dağınıklığı önlememiz gerekiyor. Bu çalışmanın sonunda belki toplantıların sürekliliğini sağlayacak bir meclis çıkabilir. Beklentimiz o yöndedir. Mühendis, mimar ve şehir plancılarının toplumla bağını dinamik olarak sağlayacak bir meclis neden çıkmasın, 400’e yakın mühendis, mimar ve şehir plancısının gelmesini bekliyoruz, bunun için çalışıyoruz, buradan çok şey çıkar kanaatimce.
Ali Seçer: Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak ne emeğe ne doğaya ne toplumsal yaşama dönük saldırılardan muaf görebiliriz kendimizi. Çalıştay sonrası bir meclis kurulmalıdır, benim düşüncem bu. Sınıfın bir parçası olan mühendislerin emeğinin korunması; ÇED raporları dikkate alınmadan çılgınca heryere kurulmaya çalışılan HESler, termik santraller, nükleer enerji planları, nikel ve altın madenleri, köprüler vb başlıklarda kar hırsıyla doğaya ve insana yapılan saldırının püskürtülmesi ve bunların karşısına alternatif politikalarla çıkılabilmesi ancak bilimden, emekten, aydınlıktan yana mühendis, mimar ve plancıların ortak amaç etrafında toplanması ve toplumun diğer kesimleriyle güçlü bir bağı kurabilmesiyle mümkün olacaktır. Bu acil bir görevdir, bu yüzden bu çalıştay çok önemli.
Ünal Çakır: Okumuş insanlar emekçi halka karşı sorumludur. Kendini emekçi hisseden mühendis, mimar, şehir plancısı arkadaşlarla hem kendi özgün sorunlarına karşı, hem de kapitalizmin yıkımına karşı halktan yana bir birliktelik sağlanması adına ülke çapında oluşturulacak bir meclisin kurulması gerektiğine inanıyorum.