Validebağ’da kadınlar, rant için başlatılan inşaat projesinin peşini bırakmıyor. Süpürgeleriyle faraşlarıyla koruya yürüyen kadılar “kaçak saraylardan verilen emirleri tanımıyoruz, süpürüyoruz” dedi.
Validebağ direnişinde kadınlar koruyu yapılaşmaya açmak için başlatılan inşaat projesine karşı mücadelesini sürdürüyor. Dün (13 Kasım) Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Acıbadem Yerleşkesi önünden koruya yürüyen kadınlar Yırca’dan Ermenek’e, Validebağ’a kadar yaşam düsmanlarına karşı en önde mücadele edeceklerini açıkladı. Kadınlar; eylem sonunda koru önündeki yaptıkları açıklamada “Polisleriniz, barikatlarınız, bizi yaktığınız biber gazınız olmadan, betonlarınızı dikemiyorsunuz. Sizi gözetim altına aldık.Kaçak saraylardan direnenleri, mücadele edenleri “süpürün” talimatları verdiğinizi biliyoruz. Biz valideler evlerimizi temizlediğimiz gibi bütün kötülükleri süpürmeyi de biliriz.” ifadeleriyle mücadelenin bitmeyeceğini belirttiler.
Validebağ’ı savunan kadınların yaptıkları açıklama metni şöyle;
Doğa, canlı ve cansız varlıkların eşit olduğu tek alandır. Orada insanoğlunun icadı olan zengin-fakir, dindar-dinsiz yoktur. Irk, cinsiyet ayrımı yoktur. İnsanlar da, sincaplar da, kuşlar da, ağaçlar ve yaprakları da, toprak da, güneş de güneşi, yağmuru, soğuğu, karı ve rüzgarı hisseder.
Biz yalnızca çalı-çırpı var dediğiniz bir koruyu değil, sevgiyle yaşayacağımız eşit bir alanı savunduk. Bu eşitliği betonunuzla, kar hırsınızla, yalanlarınız ve talanlarınla siz bozuyorsunuz; biz karşı çıkıyoruz. Sınıflı bir toplum yaratma projenize inat, biz tek bir ağacın dallarıyız. Şiddetinize, polisinize, biberinize, fişeğinize, mermilerinize rağmen, karşı çıkıyoruz.
Burnunu göğe doğru uzatanların Babil kulelerinin nasıl yıkıldığını, yerle bir edildiğini anlatan hikayeyi hatırlatacağız size her seferinde, her nefesimizde. Validebağ’da, Yırca’da yaşananlar hikaye değil, çocuklarımıza anlatacağımız onurlu bir mücadeledir. Toprağını korumak isteyenlerin, kibirden örülen bütün sarayları yerle bir edeceği bir mücadele.
Valideyiz, kız kardeşiz, eşiz ve eşitiz. Tüm kötülüklere karşı direnmeyi biliriz. Toprak ana derler bize. Gövdemizde bakıp büyüttüğümüz sevgiden yeşerir her şey, hayat bulur. Biz naif annelerimizden öğrendik bir çiçeği koparmak heyecanı içinde büyürken “koparma ağlar” demeyi. Çocuklarımıza öğrettik.
Hayatın ışığını gözlerinde söndürdüğümüz evlatlarımızı toprak ananın bağrına kendi ellerimizle koyanlarız, sabrımız sırf yeni bir umut doğsun diyedir. Biz bu ülkede binlerce kelebeğiz taş kadar, ağaç kadar, toprak kadar ömrü olmayan. Kısa ömrümüzde kibre yer yok. Çünkü biliriz güçsüz olduğumuzu düşünenlerin aksine tırtıldan kelebeğe, kelebekten tırtıla dönüşüm sürer gider. Bütün kelebekler özgürdür. Yalanlarınızı, talanlarınızı gizlediğiniz bu barikatları bu narin rengarenk kelebekler yıkacak. Her çiçeğimizi kopardığınızda toprak ananın gövdesinden yeni bir çiçek fışkıracak. Bütün kötülüklerinize inat her bir ağacın dallarına kurduğumuz salıncaklarda çocuklarımızı neşeyle sallayacağız, sizin kadar kötü olmasınlar diye.
Salçalarımızı, tarhanalarımızı yapar geliriz. Çocuklarımızı doyurup, direnmek için yine geliriz. Gökçe’yiz, Cansel’iz, Ayşe’yiz, Emine’yiz. Korumuz için direnişteyiz.
Ermenek’teyiz, Soma’yız, Yırca’yız. Köy köy, mahalle mahalle, şehir şehir, dalga dalga, gün be gün, bugünden yarına büyüyüp genişleyecek bir mücadeleyiz. Gölgenizden bile korkmanız bundandır.
Alışanlara, vurdumduymazlara, yatağında rahat uyuyanlara, panjurlarını kapatanlara, perdenin arkasından sessizce bakanlara rağmen, sizi görüyoruz. Sizi gözetim altında tutuyoruz.
Polisleriniz, barikatlarınız, bizi yaktığınız biber gazınız olmadan, betonlarınızı dikemiyorsunuz. Sizi gözetim altına aldık.
Kaçak saraylardan direnenleri, mücadele edenleri “süpürün” talimatları verdiğinizi biliyoruz. Biz valideler evlerimizi temizlediğimiz gibi bütün kötülükleri süpürmeyi de biliriz.
politeknik.org.tr