Su için savaşım – Alınteri

Yaşamın kaynağını kar kapısı yapmak için gelecekler. Bu bir ölüm kalım sorunu…

Su sorununda, ilk yoklamaların ardından yeni bir düzleme geçiliyor. Mart 2009’da İstanbul’da yapılacak 5. Dünya Su Forumu bir irade, güç yoğunlaşması ve sıçrama tahtası olarak kullanılarak, toplumsal yaşam kaynaklarından suyun da özelleştirilmesine hazırlanılıyor.

Önceki dönem, yaşanan kuraklığı emperyalist kapitalist üretim ilişkilerinden tümüyle koparıp, doğanın keyfiyetiyle açıklamaya kalkmış; bir kriz daha doğurup (“su krizi”), işçi sınıfı ve emekçi halkların toplumsal yaşam kaynak ve olanaklarını daha da dar boğaza sokmuş; “kriz yönetimi” olarak da, hiç yabancısı olmadığımız reçeteyi burnumuza dayamışlardı: Kesinti, kısıntı, zam; özcesi, özelleştirme ve emekçilerin toplumsal ihtiyaçlarından tasarruf!

Nehirleri, gölleri “Babalar gibi satmayı” gündeme getirmiş, Edirne’de olduğu gibi belediye üzerinden suyu özelleştirmeye kalkmış; sanayi kapitalistlerin su ihtiyacını karşılamak için seferber olurken, emekçileri çeşme başı kavgalarına ve yağmur duasına sevk etmişlerdi.

Üretim ve yaşam alanlarında işçi ve emekçileri, içlerindeki sınıf çelişkisiyle yüzleştirerek, tutum almaya zorlamışlardı: Ya, yaşam alanlarında, bir bidon su için, kendisi gibi susuzluğa mahkum edilen emekçilerle rekabet etmek, komşusu susuz kalmışken kendisini kurtarmış olmakla övünme; üretim alanlarındaysa, nasıl emek gücünü kapitalistlere satmak zorunda kalıyor ve sömürülmelerinin sürdürülmesi tutunulacak biricik halka olarak kalmışsa; çalışabilmek için suyun da kapitalistlerin malı olduğunu kabul etmek ve su sorununda da, kapitalistlerin çözümüne rıza göstermek.

Ya da, Edirne’de platform düzeyinde örgütlülüklerin (Su Yaşamdır Platformu), Mamak’da kitlesel yol kesme eylemlerinin ucunu açtığı gibi; işçi sınıfı ve kent yoksullarının, suyun özelleştirilmesine karşı, ancak onunla da sınırlı kalmayacak; su gibi toplumsal yaşam kaynaklarının, kapitalizmin önceki dönemindeki örgütlenmesine uygun düzenlenmesi ve denetimine, kısacası geçmişe değil; geleceğe, doğaya hakimiyetin, teknoloji, bilim ve toplumsal emeğin bugünkü gelişkinlik düzeyi içinden gelişkin bir sosyalizmde düzenlenişine dair projeksiyonlar içinden örgütlenmesi ve mücadelesi.

Organize işler
İşçi sınıfı ve emekçileri eze eze yürütülen program ve bölge çapında askeri, siyasal, ekonomik güç olma itilimiyle birlikte emperyalizm ve mali sermayesiyle kaynaşma düzeyi yükseldikçe, sınıfların, emekçi halkların geleceğini belirleyen, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin dev çaplı toplantıları da Türkiye’ye doğru kayıyor. İşbirlikçi tekelci burjuvazi ve devleti, emperyalist tekel ve kurumlarla birlikte, Mart 2009’da İstanbul’da düzenleyecekleri, 5. Dünya Su Forumu’na hazırlanıyor.

Dünya Su Forumu (WWF) ve arka plandaki Dünya Su Konseyi (WWC) ve Uluslararası Su Kaynakları Kurumu (IWRA), işçi sınıfı ve emekçi halkların karşısına, “halkın içme suyuna ulaşımı”, “yoksulların su ihtiyacının karşılanması” demagojileriyle çıkmalarına karşın; kökenlerinin emperyalist Birleşmiş Milletler’e dayanması ve bileşenlerinin emperyalist tekel, onların güdümündeki “sivil toplum örgütleri”nden oluşması ve hedeflerinin, dünya çapındaki su kaynaklarının emperyalist tekellerin mülkiyet ve denetimine alınması oluşuyla karakterizeler.

Sudan para
Tüm dünyada yaşanan susuzluk sıkıntısı su teknolojilerine olan ilgiyi arttırıyor. Yeni teknolojiler su arıtma işlemlerini daha verimli hale getirmeye başladı. Son 2 senede pek çok endüstriyel tesis bu alana yatırım yapmaya başladı. Uzmanlar, dünyada önümüzdeki 25 yılda su konusunda 25 trilyon dolarlık altyapı yatırımı gerektiğine dikkat çekiyorlar. Susuzluk eskiden sadece hükümetlerin ve belediyelerin sorunuydu. Artık özel sektöre büyük görev düşüyor.

General Electric’in Türkiye Genel Müdürü Kürşat Özkan
Bu emperyalist su kurumsallaşmasına göre, dünya çapında yüz milyonlarca insanın suya erişimini engelleyen temel unsur, “yoksul devletlerin su yatırımı yapamaması”; eh, sorun böyle konulduktan sonra, çözüm de başından bellidir zaten: Su çıkarmak, iletimini sağlamak, baraj yapmak vb. için emperyalist mali sermayeye başvuru, emperyalist tekellerin suya dev çaplı yatırımlar yapması ve bunun bedelinin de, faizlerle katlanan borç ödemeleri, suyun metalaşması ve fahiş fiyattan satılması ile emekçi sınıflara ödetilmesi!

Bir örnek verelim. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Doğan Altınbilek, Uluslararası Su Kurumu’nun (IWRA) yönetim kurulunda başkan vekili; aynı zamanda, Hidroelektirik Santrallerin Uluslararası Birliği başkanı, Dünya Su Konseyi Guvernörler Kurulu üyesi ve İçtaş Enerji AŞ’nin de yönetim kurulu başkanı. İbrahim Çeçen Holding’in şirketlerinden İçtaş, Dünya Su Konseyi’nin üyesi ve aynı zamanda inşaat alanında da faaliyet yürütüyor. Türkiye’de “yap-işlet” modeliyle başlamayı bekleyen çok sayıda baraj, su iletim tesisi olduğunu hatırlarsak; holding – üniversite – emperyalist tekel ve kuruluşlar (Dünya Su Konseyi, Uluslararası Su Kurumu, Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası vb.)-devlet-belediye (Dünya Su Forumu, Kadir Topbaş’a onursal başkanlık verdi) ilişkilerinin bütün giriftliğine karşın, toplumsal yaşam kaynaklarından suya el koymada nasıl bir kilitlenme, güç yoğunlaşması ve hazırlık içinde oldukları ortaya çıkıyor. Örneğimizdeki Dr. Doğan Altınbilek, Mart 2009’da İstanbul’da yapılacak olan 5.Dünya Su Forumu’nun yönetim kurulu üyesi! Dünya Su Konseyi’nin üyeleri arasında, emperyalist su tekelleri (Suez vb.), emperyalist bankaların (Avrupa Yatırım Bankası, Afrika Yatırım Bankası, Asya Kalkınma Bankası vb.) yanısıra, Türkiye’den de “kamu” kuruluşları (İSKİ, DSİ, GAP), inşaat, müteahhitlik, mühendislik şirketleri (Tekfen Holding, Doğuş İnşaat, Ceylan İnşaat, İçtaş İnşaat, Kiska İnşaat, Nurol İnşaat, Ünal Şirketler Grubu vb.) bulunuyor.

Meydan boş değil!
Bütünsel özelleştirme saldırısında, içimizdeki düşman sendika bürokrasisi, sınıf içi bölünmüşlük, rekabet ve özelleştirme saldırısının hedefindeki sınıf kesimlerinin yalıtılmışlığı ve mücadelenin yüzünün geleceğe, sosyalizme değil, geçmişe, kapitalizmin önceki dönemki örgütleniş koşullarının korunmasına dönüklüğü nedenleriyle, büyük ölçüde yenilmiş olsak da; su konusunda meydan boş değil! Su konusunda toplumsal bir duyarlılık oluşmuş durumda, susuzluğa ve zamlara karşı eylemlere açılan tepkiler sürüyor ve İstanbul’da yapılacak Dünya Su Forumu’na karşı, aynı tarihlerde, yine İstanbul’da, yine dünya çapında alternatif bir su forumu örgütlenecek.

22-23 Mart tarihlerinde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yapılan, “Kapitalizmin Kıskacında Su” Konferansı da, mücadelenin gelişim sürecinin yapı taşlarından biriydi.

Eğer, Dünya Su Konseyi, Dünya Su Forumu ve onları var edenler tarafından ekonomik bir meta olarak tanımlanan suyun temel bir hak olduğunu düşünüyorsanız, Türkiye’nin neden Dünya Su Forumu-5 için ev sahibi ülke olarak belirlendiğini merak ediyorsanız, insanlığın ve canlı yaşamın en temel yaşam kaynağı olan suyun ticarileştirilmesinin arka planında hangi kapitalist çıkarların yattığını öğrenmek istiyorsanız ve dünyada verilmekte olan su mücadelelerini birebir bu mücadelelerde yer almış aktivistlerin kendilerinden dinlemek istiyorsanız, Kapitalizm Kıskacında Su Konferansına katılın.

Çağrısı işte böyle yapılan konferansta, sermaye birikim süreçlerinden suyun ticarileşmesinde devletler ve kurumların rolüne, yeni liberalizmin yerel yönetimlere yüklediği rollerden su kullanım alanlarının su kaynakları üzerine etkilerine, suyun ticariletirilmesinin evsel kullanımdaki toplumsal yansımalarından ticarileşmenin su emekçileri üzerindeki etkilerine, sulama sistemleri ve Türkiye’deki sulama birlikleri pratiği üzerinden su özelleştirmelerinden suyun ticarileşmesinin geçimlik tarım üzerindeki etkilerine, tarımın kapitalistleşmesinin tarımda su kullanımı üzerine etkilerinden metalaşan suyun toplum sağlığı üzerindeki etkilerine, uluslararası su kurumlarının ulusal ölçekteki su politikalarına etkilerinden muhalif toplumsal hareketlerin hedefleri ve dünyadan su mücadele örneklerine kadar bütünlüklü bir çerçeve ve mücadelenin gelişimi açısından bir “yol haritası” çizilmişti.

“Alternatif forum” ve mücadelenin sürekliliği
Çalışmaları süren “alternatif su forumu”nun, sınıfa karşı sınıf eksenine ve işçi sınıfı ve emekçilerin yakıcı ihtiyaçlarıyla ilişkilendirilerek, geniş, yaygın sınıf ve emekçi platformları ve eylemleri, enternasyonal dayanışma, deneyim aktarımı, ortak mücadele temeline oturması, Dünya Su Forumu’nun emperyalist ve işbirlikçi düzenleyicilerinin heveslerini boğazlarında düğümleyecek. Aynı zamanda, susuzluk, su kaynaklarına ulaşmak için savaşım; suyu kimlerin, hangi ihtiyaçlar için kullanacaklarının savaşım içinde belirlenmesi olduğuna göre, toplumsal mülkiyet olup, işçi sınıfı ve emekçilerin toplumsal yaşamlarını sürdürüp geliştirmelerinin temel bir kaynağı olarak mı korunup geliştirilip kullanılacağı; yoksa, önümüze ölüm kalım sorunu olarak koyulduğu gibi, emekçilerin doğal ve toplumsal yaşam kaynağı olmaktan tümüyle koparılıp, dolaysızca sermayeleşip, artı değer sömürüsünün artırılmasının ve toplumun haraca kesilmesinin bir aracına mı dönüşeceğine dair savaşımda, işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden önemli bir kazanım ve geleceğe yönelik bir adım olacak.

Kaynak: Alinteri.org