Kentlerde depreme karşı yapıları güvenli hale getirme, halkın barınma ve yaşam güvenliğini sağlama konusunda yıllardır adım atmayan AKP iktidarı, İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı İstanbul tahliye planını eleştiren jeofizik mühendisi akademisyen Savaş Karabulut’u hedef aldı.
Jeofizik mühendisi deprem bilimci akademisyen Dr. Savaş Karabulut, İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ve olası İstanbul depreminde kenti tahliye etmeye odaklanan deprem eylem planını “iktidarın sorumluluktan kaçış planı” diyerek eleştirmiş ve İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı tarafından “Değerlendirmeleri bir akademisyenin yetkinliği ile bağdaştırılamayacak kadar bilimsellikten uzak, diploması sorgulanmalı” ifadeleriyle hedef gösterilmişti.
Halkın barınma/yaşam güvenliğini inşaat rantına terkeden, 19 yıllık iktidarında kentleri afetlere karşı daha korumasız hale getiren AKP iktidarının, hakikati dile getiren, mesleki sorumluluklarına sahip çıkan bilim insanlarına saldırıları elbette şaşırtıcı değil.
Yıllardır deprem güvenli kentler konusunda birlikte çalıştığımız, İstanbul’un çeşitli mahallerinde deprem bilgilendirme çalışmaları yaptığımız, yayımlar ürettiğimiz üyemiz, meslektaşımız Savaş Karabulut konuyla ilgili Politeknik’e konuştu.
“İktidarın öncelikli görevi riski azaltmak”
İktidarın deprem konusunda yapılarla ilgili riskleri ortadan kaldırmak yerine afet sonrası yapılması mümkün olmayan planlarla güvenli barınma sağlama görevini yok saydığını vurgulayan Savaş Karabulut, AFAD’ın hazırladığı planların olası bir afet durumunda uygulanabilirlikten uzak, bilimsel verilere aykırılık taşıdığını söyledi
Karabulut şunları söyledi:
AFAD yani Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bildiğiniz üzere İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kurumdur. Görevi afet risk azaltma, mekânsal planlama ve müdahale süreçlerini yönetmektir. Doğal tehlikelerin afete dönüşmemesi için tahliye, arama-kurtarma vb afet müdahale planlarından önce; risk azaltma sürecinin çözülmesi gerekir. Eğer deprem gibi bir doğal tehlike ile ilgili gerekli önlemler önceden alınırsa ki; deprem master planı, Bakanlık ve İBB’nin hazırladığı onlarca rapor bulunuyor, tüm yapılar bakanlık ve belediyeler tarafından kontrol edilip performans analizleri yapılıp, zemin etütleri yapılarsa karşı karşıya olduğumuz risk daha doğru bir şekilde tespit edilmiş olur. Riskin ortadan kaldırılması, başta üzerine anayasal sorumluluk alan AKP iktidarının ve yerel yönetimlerin görevidir. Kamu kaynakları kullanılarak riskli tüm yapıların ivedilikle yıkılıp baştan yapılması gerekir.
“Kentteki yapıları güvenli hale getirmeye odaklanılmalı”
Depremler sırasındaki zemin hareketleri ile birlikte deniz, karayolu ve demiryolu ulaşım sistemlerinin işlemez hale gelebileceğini vurgulayan Karabulut, bu senaryolar yokmuşçasına plan yapan Bakanlığın bilimsel verilerin dile getirilmesinden rahatsız olduğunu belirtti.
Karabulut şöyle konuştu:
Tahliye planı diye basına yansıyan senaryoda; limanlar başta olmak üzere kara-deniz-hava yolları ile tahliye amaçlanmış. Ama bu tahliye öncesi yıllardır soruyoruz; nerede bu toplanma ve barınma alanları? Sorunun yanıtı ortada yok. Yolların riskli binaların çökmesi sonucu kapanması, çöken binaların altında kalan yakınlarını, komşularını kurtarmak için mücadele edecek insanların şehri tek edeceğini düşünüp plan yapmak hatalı. Limanlar özellikle Yenikapı, Zeytinburnu, ODTÜ-İBB ortak çalışmasından elde edilen sonuçlara göre tsunami dalgalarından etkilenip kullanılmayacak hale gelecek. Doğal olarak limandaki gemiler de kullanılamayacak. Tren yolları; bakın Pamukova ve Çorlu tren kazalarının neden ve sonuçlarını unutmayın. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde Tepetarla’da S dalgası nedeniyle tren hatlarının yamulduğunu hatırlayın. Halkalı, Yeşilköy ve Tuzla tren istasyonlarının zeminsel açıdan problemli olduğunu düşünürseniz bugün İstanbul’u tahliye etmeyi planladıkları bir tren de kalmayabilir. Havalimanı deseniz? ODTÜ Raporu’na göre Marmara Denizi’nde meydana gelecek tsunami dalgalarının Ayamama Deresi üzerinden 1200 metre karaya doğru ilerlemesi senaryosunda havalimanı pistlerinin ve uçakların, büyük Tohoku ve Sumatra depremlerindeki gibi sürüklenebileceği bir dalga hızıyla karşı karşıyayız. Karayollarının ise % 35-60 arası kapanacağı bir durumda Bakanlık’ın tahliyeye odaklı afet müdahale planı sadece bir kağıt parçası olmak dışında bir anlam ifade etmiyor.
“Kamunun üzerindeki sorumluluğu halka yüklemeye çalışıyorlar”
Kentteki yapılar deprem güvenli hale getirilmediği gibi, İmar Affı ile çürük yapılar affedildi diyen Karabulut bu politikaların bedelini kentlerde yaşayan insanların ödeyeceğini söyledi.
Karabulut şu ifadeleri kullandı:
AKP iktidarı ve öncesindeki tüm iktidarlar deprem konusunda hiçbir hazırlık yapmadı. Üzerine imar rantları sağlandı ve aflar çıkarıldı. Bu nedenle göz yumulan, denetlenmeyen teknik açıdan uygunsuz yapıların olası depremde enkaza dönüşmesinde hepsinin sorumluluğu olacak. Tabi AKP iktidarına özel sayfa açmak gerekiyor. Çünkü kenti bir beton mezarlığı çevirdiler, neredeyse hiçbir yeşil alanı gözünden kaçırmayan bir yönetim modeli oluşturdular. AKP iktidarı ne yapması gerektiğini biliyor, yani burada “konu hakkında bilgileri yok” diyerek sadece sorumluluklarını aklamış oluruz. Bu nedenle Evrensel Gazetesi’ne verdiğim demeç önemli. Kanayan bir yaraya tuz bastım ve bundan rahatsız oldular. Bir yıla yakın zamandır AFAD tarafından deprem için hazırlanan videoları izlediğinizde, tüm sorumluluğu halka yani ona oy veren/vermeyen yurttaşa yüklediğini rahatlıkla görebilirsiniz.
“Deprem konusunda alınacak bilimsel önlemleri savunmak mesleki sorumluluğumuz”
Depremin yaratacağı risklerin acilen azaltılması gerektiğini vurgulayan Karabulut, bilimsel öneriler yapmaya her koşulda devam edeceğini söyledi.
Karabulut şu ifadeleri kullandı:
Deprem konusunda acil olarak lağvedilen Deprem Konseyi yani bilim kurulu tekrar oluşturulmalı. Konunun uzmanı akademisyenler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarından oluşmalı. JICA, Dünya Bankası kredileriyle İBB bünyesinde hazırlanan Deprem Master Planı, Deprem Şurası kararları, üniversiteler, meslek odaları ve İBB tarafından hazırlanan kayıp tahmin kitapçığı ve tsunami eylem planı gibi bilgiler kullanılarak deprem riski azaltma konusu merkeze alınmalıdır. Deprem riskini azaltmak hayatidir.
Bakanlık 48000 arama-kurtarma ekibi olduğuna açıkladı. Ancak İBB’nin 50 bin adet binanın riskli olduğu, mevcut Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’un ve eski bakan Özhaseki’nin ise yüzbinlerce insanın hayatını kaybedeceği yönündeki açıklamaları beraber düşünüldüğünde; Marmara Depremi’nde ne 48 bin, ne de 480 bin arama kurtarma ekibi süreci yönetebilir. Yani afet müdahale sisteminin çökeceğini söylemek, abartı olmayacaktır. 1509 Marmara Depremi literatürde “küçük kıyamet” olarak adlandırılmışken, meydana gelecek Marmara depremi ise “büyük kıyamet” olarak tarihe geçebilir. Bu durumda kentte; kaos, güvenlik sorunları, açlık, salgın, susuzluk ile karşılaşılabilir.
Bilgiyi üreten bilim insanı, yönetenleri uyarmayı kendine görev bilir. Bilim insanlarının prangalarla mahkum edildiği, konuşanın cezalandırıldığı ve akademinin susturulmaya çalışıldığı bir dönemde hakikati dile getirmek çok önemli. Deprem ve benzeri doğal tehlikelere karşı Politeknik çatısı altında yıllardır vermiş olduğumuz güvenli barınma hakkı mücadelesini sürdürmeye, toplumla bilgimi paylaşmaya devam edeceğim.
politeknik.org.tr