İstanbul’un neredeyse her sokağında bir şantiye var desek yanlış olmaz. Kent yoksullarının yaşadığı bazı ilçelerde ve mahallelerde geniş çaplı dönüşüm projeleri ile yürütülen kentsel dönüşüm, bazı semtlerde parsel ve ada bazında gerçekleştiriliyor.
Plan değişiklikleriyle yapı yoğunluğu arttırılan ve projelerle istila edilen her bir sokak, cadde, mahalle yaşanamaz hale geliyor. Gece gündüz devam eden hafriyat çalışmaları, sokakları ele geçiren beton mikserleri ve hafriyat kamyonları, kaldırımları işgal eden paneller ve inşaat gereçleri yayaların hayatını tehdit eder boyutta.
Yürümek de, yaşamak da zor bir hal almış durumda.
Bugünlerde bu örneklerden biri de İstanbul Beşiktaş’taki Dikilitaş Mahallesi. Bölgede yapılar teker teker dönüştürülüyor. Yapı sayısı artıyor, devasa inşaat kazıları mahallenin içinde kraterler açıyor. İnşaatlardan çıkan toz, olası asbest mahalleye yayılıyor.
Kaldırımlar işgal altında ya da yıkılmış durumda. Yayalar yürümekte zorlanıyor, beton dökme araçları, inşaat malzemeleri kuralsız, sınırsız biçimde sokaklara yayılıyor.
2020 yılında plan değişikliği ile verilen kat artışları mahallede yapı yoğunluğunu attırıyor. Nüfus artarken altyapı aynı kalıyor. Halihazırda plansız durumdaki yerleşim alanı araçların park yeri için savaştığı, ara sokaklarda dahi trafiğin yaşandığı bir hal aldı.
Dönüşümün diğer yıkıcı yanı ise kentsel dokunun hızla bozulması. Eski yapıların bahçelerindeki ağaçlar, toprak örtü yok ediliyor. Sokakla geçirgen ilişkiler kuran yapılar yerini beton duvarlı, rüküş cephe kaplamaları olan ölçeksiz, kaba yapılara bırakıyor.
politeknik.org.tr