Onlar için Tek Adam’a “hayır” diyebilmek, ileride bir gün patrona da “hayır” diyebilmek için bir başlangıç olacak. Çünkü hepsinin içinde bir ukde bu…
Referandum sürecinde Hayır diyen bütün kesimleri bir araya getiren yerel Hayır Meclislerinin yanı sıra üniversiteliler, liseliler, kadınlar, işçiler derken yaşam alanları, bedenleri, hayatları iktidarın politikalarıyla saldırı altında olan diğer kesimler öznel sorunları üzerinden de “hayır”ı örgütlüyor. İşte bunlardan biri de beyaz yakalılar. Hayır Beyaz Yaka’nın çağrısıyla kimisi bir şirkette mühendis, mimar, plancı; kimisi bir reklam şirketinde kimisi bir araştırma firmasında kimisi büyük kimisi küçük bir firmada çalışan ama en nihayetinde “hayır” diyen bir grup bir araya geldi. Bu, referandum sürecindeki ikinci buluşmaları. Üzerinden 15 gün geçen ilk buluşmadan sonra, bugüne kadar yaptıklarını değerlendirmek ve bundan sonra ne yapacaklarını belirlemek için dün (12 Mart) yine bir aradaydılar ve biz de bu toplantıya katılarak tartışmalara kulak misafiri olduk.
Öğle arasında siyaset
Bu zamanda işyerinde siyaset konuşmak oldukça zor. Ama onlar daha da zor bir şeyi deniyorlar. İşyerinde siyaset yapmak. Bunun bazı riskleri de var elbet ve onlar bunun farkındalar. Hiyerarşinin çok baskın olduğu işyerlerinde iş ile siyaset oldukça ayrışmış durumda. Sizden beklenen bu. Sanki bir ay sonra referandum yokmuşçasına bu konuları hiç açmamanız, iş arkadaşınızla ilişkinizi tüm bu toplumsal gerçekliğin dışında tutmanız bekleniyor. Ancak camdan fanus sandıkları işyerlerinin dışında, yemek molalarında, Facebook’ta veya Twitter’da bunun konuşulmasını engelleyemiyorlar.
Bir beyaz yakalı öğle arasında iş arkadaşlarıyla çıktığı yemekteki sohbeti aktarıyor:
Yemeğe çıktık. Hepimiz “hayır”cıyız. Bir arkadaşımız “evet”çi olduğunu söyleyince başta şaka yapıyor sandık. Ancak çok ciddiydi. Nedenini sorduk? Benim için “evet” deyince ben de dedim ki, “Yani ben ‘evet’ demek için hiçbir sebep göremiyorum. Neden ‘evet’ diyorsun? Beni ikna et.” Yine yanıt gelmedi ve Erdoğan’ı sevdiği için “evet” diyeceğini söyleyerek geçiştirdi.
“Evet” diyecekler suskun
“Hayır” kampanyalarının sokağa da yansıyan moral üstünlüğü “evet”çileri sessizce beklemek zorunda bırakmış. Yine bir beyaz yakalı, kendi işyerindeki sessiz “evet”çilerden söz ediyor. Bilal Erdoğan’la dalga geçildiğinde susup o konu geçince yeniden sohbete katılan arkadaşlarının referandum konusu açıldığında da fikirlerini beyan etmekten kaçındıklarını anlatıyor.
Bir başkası ise her alandaki steril çevresi yüzünden “evet”çilerin dinamiklerini göremediğinden yakınıyor. Önlerinde “evet”çilerle ilgili bir araştırma yapma projesi de var.
İşe gidip gelirken “hayır” propagandası
Tabii plaza çalışanlarının da hepsinin “hayır”ı bir değil. Biri kulak misafiri olduğu bir sohbeti aktarıyor:
“Tamam şimdi Erdoğan iyi adam da ya yarın öbür gün komünistler iktidar olursa, o zaman ne olacak?”
Öteki işe gidip gelirken vapurda, otobüste sürekli insanlarla konuşmaya çalıştığını ve “hayır”ı anlattığını aktarıyor.
Zaten Maslak ve Gayrettepe’de plaza önlerinde bildiri dağıtımları devam ediyor. Beyaz yakalılar işe gitmek için biraz daha erken kalkıp önce bildirisini dağıtıyor sonra plazasına gidiyor.
Hepsi için o kadar kolay değil bütün bunlar. Üstleri tarafından sürekli takip edilmekten yakınıyorlar. Sosyal medyaya Gezi günlerinde çekilmiş zafer işaretli öylesine bir fotoğrafını koyduğunun ertesi günü işyerinde karşılaştığı muameleyi aktarıyor biri:
Ertesi gün işe gittim. Amirim bana diyor ki “Sen öyle bir insan mısın? Ben seni iyi bir kız bilirdim. Şimdi sen polise taş mı atıyorsun.”
İşe alırken “evet-hayır” kıstası
Biri bir maden firmasında işe başvuran arkadaşına işe alım görüşmesinde “Referandumda ne oy vereceksiniz” diye sorulduğunu aktarınca konu yine çalışma yaşamındaki sıkıntılara geliyor. Zaten ne konuşulsa konu bir şekilde oraya geliyor.
Türkiye’de ne kapitalizm ne de neoliberalizm AKP ile başladı ama 15 yıllık iktidarı boyunca çalışma yaşantısında hak gaspından başka bir şey görmeyen beyaz yakalılara bir dokununca bin ah işitiyorsun. Özellikle son yıllarda sürekli “Kıdem tazminatı ha gitti ha gidecek”, “Aman zorunlu Biresel Emeklilik Sigortası (BES) geldi geliyor”, “Asgari ücret artacak mı, iş güvenliği gelecek mi” gibi sorunlarla/sorularla cebelleşen çalışanlar için durumun özeti şu: “Bugüne kadar hangi sorunumuzu çözmeye çalıştı ki bundan sonra çözsün!”
Geleceğimiz için “Hayır”
“Hayır”ı nasıl örgütleyeceklerini konuşmak için toplanan beyaz yakalılar bir anda referandum sonrasına hazırlanır buluyor kendilerini. “Evet” de çıksa “hayır” da çıksa beyaz yakalıların çalışma yaşantısına dair örgütlenme ihtiyacını konuşur buluyorlar. Hiçbir hukuka uymadan sürüp giden çalışma düzeninden, bu hukuksuzlukların kendileri tarafından normalleştirilmesinden dert yanıyorlar: Bir şey yapmalı!
“Hayır”cı patronlar, “hayır”cı çalışanlar, “evet”çi düzen
Toplantıya katılanlardan bazıları da “hayır”cı patronlarla çalışıyor. Neredeyse tamamı “hayır”cı olan çalışma arkadaşları, işyerindeki “evet”çileri “hayır”a ikna etmeye çalışan patronları var. Ama sorunları değişmiyor: Zorunlu BES’ten çıkışın yolunu kendi başlarına bulmalılar, gecenin bir yarısı gelen maillerine yanıt vermek zorundalar, fazla mesai yapsalar da isyan etmemek, sigortalarının asgariden yatmasını garipsememek zorundalar. Her ne kadar “hayır”cı patronlar ve “hayır”cı çalışma arkadaşları olsa da “evet”çi düzende yaşamaya zorlanıyorlar.
Bu sorunlarına değinmek ve bir yandan da “hayır” diyebilmeye bir yerden başlamak için videolar çekiyorlar. Bunlardan birini “hayır”cı patronuna izleten beyaz yakalı anlatıyor:
Videoyu patrona izlettim, şaşkın bir şekilde “Biz size böyle mi davranıyoruz?” dedi. Çalışma arkadaşlarıma da izlettim. Şirkette patrona “hayır” deme oranı arttı. Tabii odasından beni görebilen patronun her “hayır”dan sonra bana bir bakış atması da…
Tek Adam’a “hayır” demek, patrona “hayır” demek
24 saat çalışma, fazla mesai, düşük sigorta primi… Bütün bu sorunlar onları referandumda “hayır” seçeneğinde birleştiriyor. Asıl soru da burada başlıyor. Patrona “hayır” diyemeyen beyaz yakalılar Tek Adam’a “hayır” diyebilecek mi? Kaybedecek çok fazla şeyleri var; kredi ve kredi kartı borçları, sosyal çevreleri, yükselme umutları…
Onlar için Tek Adam’a “hayır” diyebilmek ileride bir gün patrona da “hayır” diyebilmek için bir başlangıç olacak. Çünkü hepsinin içinde bir ukde bu…