Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

Madde madde DSİ Yasası: Ormanlar, su varlıkları ve topraklar şirket istilasına uğrayacak


Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu, TBMM Genel Kurulu’nda 10 Nisan’dan itibaren görüşülmeye devam ediyor. Su varlıklarını, tarım alanlarını tehdit eden yasanın maddeleri muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen AKP’lilerin oylarıyla kabul ediliyor. Orman ve Şu İşleri Bakanlığı, hanelere milyonlarca tohum yollamanın reklamını yaparken, ormanları tahrip edecek, şirketlere satacak yasanın imzası atıldı.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gündeminin ardından tüm su varlıklarının DSİ kontrolüne verilerek özelleştirilmesi, ormanların imara açılması, arazi toplulaştırma işlemlerinin DSİ’ye verilerek köylülerin arazilerinin gaspı yasalaştırılıyor.

Yasanın getirdiklerini madde madde sıraladık:

Su varlıklarının özelleştirilmesinin yolu açılıyor

-Barajlar, göletler ve su kanallarının etrafına ve üzerine güneş enerjisi sistemlerinin kurulması için, kamu arazilerinin enerji firmalarına kiralanması ve bu sistemlerin ilgili firmalarca işletilmesi mümkün kılınıyor. (Madde 1)

-Köylünün sulama suyu yatırımlarının kamu tarafından değil, köylüler tarafından yaptırılması için kanun çıkarıp ‘Sulama Birlikleri’ni kuran AKP, şimdide finansal açıdan zora giren/girecek ‘Sulama Birlikleri ile sulama kooperatifleri tesislerinin DSİ’ye bedelsiz devredilmesini, kontrol ve denetiminin DSİ tarafından yapılmasını sağlıyor. Sulama Birlikleri’nin seçimle oluşan yönetimi kaldırılıyor, yerine Bakan onayı ile kamu personeli ‘Başkan’ atanıyor. Osmanlı’daki tahsildar sistemi benzeri bir uygulama kuruluyor. Sulama Birlikleri ve kooperatiflerin köylülerle su kullanım sözleşmeleri imzalayarak, aboneleşme getiriliyor. Şimdiye kadar yatırım, bakım onarım için belirlenen su bedellerine su parası da ekleniyor. ‘Başkan’a idari para cezası verme yetkisi tanınıyor. (Madde 8) (Madde 48) (Madde 49)

Sulama Birlikleri’nin özel sektöre devrini de öngören kanun, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda itirazlar sonucu tasarıdan çıkarıldı. Ancak mecliste veya KHK ile özelleştirme maddesinin yasalaştırılması mümkün. Yani köylünün suyu bir KHK ile özel şirketlere devredilebilir.

-Sulama borcu olan köylülerin borçlarının, tarımsal destek ödemelerinin yapıldığı banka tarafından tahsil edilmesinin yolu açılıyor. Desteklerle ayakta durabilen köylünün yeni mahsul ekebilmesi bile engellenecek, tarımsal üretime bir darbe daha vurulacak (Madde 8)

-Tüzel kişiliği sona eren Sulama Birlikleri tesislerinin, DSİ veya talep halinde ilgili belediye, il özel idarelerince işletilmesi sağlanıyor. Halktan alınacak su bedelinin Bakan’ın belirlediği su ücretinden düşük olamayacağı öngörülüyor. Orman ve Su İşleri Bakanı, Belediyeler yerine su ücretlerinin taban fiyatını belirleme yetkisine sahip oluyor. Kamusal su hizmetini düşük ücretlerle halka ulaştırmaya çalışan yerel yönetimler engellenmiş olacak. Su fiyatı, enerji fiyatı gibi tek elden belirlenecek. Elektrik faturalarında tüketim miktarını geçen giderlerle faturalar nasıl katlanıyorsa, su faturaları da benzer şekilde kabaracak. (Madde 8)

Arazi toplulaştırması

-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yürüttüğü arazi toplulaştırması işlemleri DSİ’ye devredilecek. (Madde 2)

-Bugüne kadar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca tarımsal üretimin ve verimliliğin artırılması gerekçesiyle uygulanan ‘Arazi Toplulaştırması ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri’ bu kanunla birlikte ‘ekonomik, ekolojik ve toplumsal yönden daha işlevsel yeni parsellerin oluşturulması ve bu parsellerin arazi özellikleri ve alanı değerlendirilerek kullanım şekillerinin belirlenmesi’ ifadeleriyle tarımsal amacın dışına çıkarılıyor. Böylece AKP döneminde zaten azalan tarım arazileri daha da azalacak, tarım ürünlerinde ithalata bağımlılık daha da artacak. (Madde 8)

-Şimdiye kadar arazi toplulaştırmada arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekirken kanunla birlikte bu şart kaldırılıyor. “DSİ tarafından bağlı olduğu Bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir veya yaptırılabilir.” ifadeleriyle yurttaşlara ait arazilere el koyma yasalaşıyor. (Madde 8)

-DSİ ve araziye göz koyan özel şirketler kanundaki “DSİ veya proje idaresi tarafından yapılacak fiili uygulamalar, hak sahiplerinin iznine tabi değildir. Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yürütülen alanlarda tarımsal faaliyetleri kısıtlamaya DSİ veya proje idaresi yetkilidir” ifadeleriyle diledikleri arazileri sınırsızca gasp edebilecekler. Kanunda geçen ve tepkileri azaltmak için masumlaştırılarak ifade edilen ‘proje idaresi’nden kasıt ise şirketler. Proje sahibi şirket, tarladaki ürüne dahi istediği gibi zarar verebilecek, mülk sahibi dava açsa bile çalışmalarına devam edecek, hafriyat yapabilecek, maden arayabilecek, tarlayı yok edebilecek. Kanunda ayrıca, mülk sahiplerine arazi toplulaştırma işlemi doğrudan değil, internet yoluyla, muhtarlıklara asılan bildirimlerle tebliğ edilmiş sayılacağı belirtiliyor. Böylece 30 gün itiraz süresinde arazi sahiplerinin haberi dahi olmadan arazilere el konabilecek. (Madde 8)

-AKP iktidarı küçük köylülüğü de tamamen tasfiye ediyor. Kanundaki ‘Araziler; öncelikle arazi toplulaştırmasına veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı takdirde, yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünde (5 dekar) tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine, rayiç bedeli üzerinden DSİ’nin veya proje idaresinin talebi üzerine, Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslara göre satılır.” ifadeleriyle, zaten geçimini sağlamakta zorlanan köylünün büyük arazileri satın alabilmesi mümkün olamayacağından, köylünün topraklarını DSİ aracılığıyla şirketler alacak.

-Kanun, arazi toplulaştırması nedeniyle çiftçilerin karşı karşıya kalacakları zararın karşılanacağını söylese de mülkiyetin ihtilaflı olması veya sahibinin gelir kaybını karşılamaya yönelik bedeli kabul etmemesi durumunda DSİ, bedel tespiti için mahkemeye başvuracak. Mahkemece belirlenen bedel, vadeli hesaba yatırılacak ve sahibinin iznine gerek olmadan toplulaştırmaya devam edilecek. (Madde 8)

-Hazine arazileri tarıma uygun olsa dahi enerji, maden, imar rantı gibi amaçlarla özel şirketlere devredilebilecek. Kanundaki ‘Hazinenin özel mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve arazi toplulaştırması maksatlarına uygun olarak değerlendirilmesi mümkün olan tarım arazileri, DSİ’nin talebine istinaden vasfına ve mevcut kullanım şekline bakılmaksızın Maliye Bakanlığınca DSİ’ye veya proje idaresine tahsis edilir.” ifadeleri ile kamu arazilerinin talanı yasalaşmış olacak. (Madde 8)

Ormanların talanı ve özelleştirilmesi

-Orman arazilerinde yer altı depolama alanlarının açılmasına izin verilecek. Bu alanlarda ne tür malzemelerin depolanacağına ilişkin bir sınırlama bulunmuyor. Nükleer ve tehlikeli kimyasalların da depolanması mümkün kılınıyor. Ne kadar depo yapılacağı ve kapsamına dair bir sınır da bulunmuyor. Bu, ormanları doğrudan tahrip edecek ve zarar verecek bir yıkımın yasalaştırılması anlamına geliyor. Aynı zamanda yer altı ve yer üstü su varlıklarının da kirletilmesinin önü açılıyor. (Madde 12)

-Ormanlardaki bakım işletme giderleri bahane edilerek ormanlar en çok parayı veren şirketlere tahsis edilecek. Kanundaki “Devlet ormanlarından elde edilen dikili ağaç da dahil orman ürünlerinin piyasa satışlarında açık artırma esastır. Kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçları ile lüzum ve fayda görülen veya acele olarak satış yapılmasını gerektiren hallerde, her türlü orman ürünü piyasa fiyatı üzerinden tahsisen satılabilir” maddesiyle birlikte dikili ağaçların bulunduğu ormanın geleceği bu şirketlere emanet edilecek, yani talan edilecek. (Madde 13)

-Özellikle sahillere yakın bölgelerde bulunan taşlık, kayalık veya maki benzeri alanlar orman sınırı dışına çıkarılıyor. Kanundaki ‘’Orman ve Su İşleri Bakanlığınca, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan, Orman ve Su İşleri Bakanlığının teklifi üzerine sınırları Bakanlar Kurulunca belirlenen alanlar, Bakanlar Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre Orman Genel Müdürlüğünce orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda Hazine adına tescil edilir” maddesiyle doğal yaşam alanlarının bütünlüğü bozulacak ve imara açılabilecek. Mevcut yasalarla dahi türlü hukuksuzluklarla tahrip edilen orman alanlarının bölünmesi, parçalanması, yapılaşmaya açılması AKP iktidarının inisiyatifine bırakılıyor. (Madde 18)

politeknik.org.tr


Exit mobile version