“Temiz bir hava için Yırca’da zeytinliklerin önüne set olmak, ağaçlar için nöbet tutmak, bisiklet yolu için inat etmek, enerji faturalarındaki soyguna dur demek gerekiyor.” Türkiye’de hava kirliliği kimi kentlerde sınır değerleri fazlasıyla aşıyor. Hava kirliliği çocuklar, yaşlılar, solunum yolu problemi olanlar için büyük bir tehlike. Kirli hava akciğer kanserine, kalp
Temiz bir çevrede, sağlıklı, güvenli ve stressiz bir ulaşım sisteminin sağlanması kentte yaşayan her bireyin hakkı. Sağlıklı bir kentin var olmasının yolu da bisikletli ulaşımdan geçiyor. Bisikletli ulaşım bugün birçok kentin ulaşım sisteminde hatırı sayılır bir paya sahip. Otomobil kullanımının önünde alternatif ve sağlıklı bir ulaşım aracı olarak ortaya çıkan
İş yerlerinde, madenlerde, inşaatlarda iş kazalarını önlemek için çalışan ‘İş Güvenliği Uzmanı’ mühendisler var. Mühendisler iş bulma olasılıklarını arttırmak için bir umutla iş güvenliği uzmanı oluyor, çalışma hayatına uzman olarak atılıyor. İş güvenliği uzmanlarının mesleki sorumluluğu büyük: İş yerlerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı yaratmak, iş kazalarını önlemek. Ancak
Torunlar GYO, 2014 yılının ilk 9 aylık mali tablolarına göre 555 milyon(TL) satış yaparak bir önceki yılın aynı dönemine göre satışlarını %247 oranında artırdı. Bu tabloya göre vergi, amortisman ve faiz öncesi karını 322,6 milyon olarak duyurdu. Kasasına kalan net para ise 204 milyon oldu.( Dünya Gazetesi 12 Kasım 2014)
Bu ülkede kentin ve doğanın kıyımını durdurabilecek tek güç sokağın sesidir. Herkesi bu sese katılmaya, 28 Aralık Marmara Mitingi’ne katılmaya davet ediyoruz Zeytinini, suyunu, korusunu koruyanlar; ormanına, bostanına, tarım arazisine sahip çıkanlar doğayı, kentleri, emeği, İstanbul’u ve Marmara’yı savunmak için 28 Aralık’ta bir araya gelecek. Biz de Edirne’de hayatını sürdüren
Bildiğimiz üzere tüm diğer toplumsal muhalefet kurumları gibi TMMOB olarak bizler de hükümetin ve sermayenin halkın güvenliğini ve halkın zenginliklerini sınırsızca sömüren yıkıcılığına karşı çeşitli mücadele araçları üretiyoruz. Tabi ki hukuki mücadele alanı da bunlardan birisi. Ayrıca hukuk mücadelesi uzun, özel bilgi ve takip gerektiren, dolayısı ile akademik bir mücadele
Bir TMMOB- MMO üyesi olarak her yıl düzenlenen ve yeniden düzenleneceğini umduğumuz TMMOB Enerji sempozyumlarının planlanması, hedefleri ve sonuç bildirgeleri ile ilgili öneri ve değerlendirmelerimi sunmak istiyorum. Öncelikle geçmiş sempozyumların bugüne kadar örgütleyicisi, çalışanı olan, emeği geçen herkese teşekkürlerimi bildirmek isterim. Enerji konusu, artık salt verimlilik, global tekeller ve özelleştirme
Büyük idealler ve pembe rüyalarla bitirdiğimiz üniversitelerimizin ardından, bize sunulan yaşamın acımasızlığıyla yüzleşiyoruz. Ağır gelen bu yüzleşmeyi taşıyamıyor, bu yükün altında eziliyoruz. Haklarımız alınıyor birer birer. Diplomamızın işlevsizliği yıkıyor hayallerimizi. Hayallerimizle oynanıyor, Hayallerimiz çalınıyor! Giderek çalışacak iş bulamıyor, işsizleşiyor, işçileşiyoruz. Meslek alanlarımız, hatta yaşam alanlarımız daralıyor. Yaşam kaygımız, meslek kaygımızın
Bu konunun tarafımdan seçilmesinin nedeni şu an İstanbul’da yaşadığımız tüm problemlerin aynı çatı altında toplandığı bir vaka örneği özelliliğindendir. Noeliberal politikaların Mühendislerin, Mimarların ve Şehir Plancılarının (MMŞP) etik kurallarını da zedeleyen gelişim süreci, sonuçlardan bakıldığında bu kuralları uygulamakla yükümlü meslek örgütlerini de kıskaca almış durumdadır. Bu yazı basit tespitler yapmaktan
Vahap, İslamcı çetelerden oluşan IŞİD adlı örgütün Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı verilen savaşta 21 Ekim günü yaşamını yitirdi. Vicdanının sesiyle Kobanê’ye geçen Vahap; “Trabzon’dan geldim. Buradan bütün sol, sosyalist ve demokrat kesimlere sesleniyorum. Buraya duyarlı olsunlar. Bu sadece bir Kürt direnişi değil, vicdani bir direniştir” dedi. O, cephede düşen diğerleri
Mekanlarımıza, meydanlarımıza, doğamıza, kamusal alanlarımıza, var olma biçimlerimize, bedenlerimize yani kent ve kent içerisindeki bizlere gün geçtikçe artan bir saldırı söz konusu. Kentine, kentte ürettiği değerlere, kentte varoluşumuza sahip çıkmak için bizim olan ve bizimle şekillenen şimdi ise üzerine söylenen her sözün biz yok saydığı, her hamlenin bizi yok ettiği,
Suya dair söylenmiş en büyük sözü arayıp bulmak istedim yazıya başlamadan önce , Su için söylenen en büyük söz nedir dediğimde “ olağan sihirli bilgi membağına” “ Uludağın zirvesinden , doğanın iyiliği ve canlılığı seninle “ sloganı ile karşılaşınca vazgeçtim aramaktan, Suyu aramak değil anlamak gerektiğine karar verdim böylece, su
Bugün; Irakla baslayan, Arap Baharı’yla devam eden, Kuzey Afrika ve Ortadoğu eksenli çok büyük bir sömürü ve paylaşım savaşının tam orta yerinde bulunmaktayız. Emperyalist blok ülkelerinin dünya zenginliklerini paylaşım savası ülkemizin kuzeyinde Doğu Ukrayna’da; güneyinde ise Suriye’de doğal pazarlık sınırlarına gelip dayanmıştır. Ortaya çıkan bu tabloda Ortadoğu’daki bu çıkmazı farklı bir boyuta
Ülkemizde, vahşi yapılaşma harekatının ve denetimsizliğin getirdiği göçük haberlerini son zamanlarda sık sık duymaya başladık. 16 Ağustos’ta Üsküdar Belediyesi’ne ait Kongre Merkezi-Şehir Otoparkı-Belediye Binası inşaatında meydana gelen istinat duvarı göçüğünün ardından bugün (18 Ağustos) Maltepe’de otomobil firmasına ait bir inşaatın istinat duvarının çökmesi üzerine yandan geçen yol da çöktü. Göçük esnasında
İstanbul her yağmurda aynı manzaraları yaşıyor; su baskınları, caddelerden denize dökülen şelaleler, suyun gitmesi gereken altyapı boşluklarından geri tepen sular.. Giderek sıklaşan bu görüntülerin iki yönü var. Bir yanda doğanın, kentlerin betonlaştırılarak yağmalanması, diğer yanda plansızlığa ve bilimden uzak “çözüm”lere bırakılmış kent altyapıları. İstanbul’un her metrekaresinin betonla kaplandığını düşünürsek yaşananları
İstanbul’da su krizi yaşanıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve İSKİ su sıkıntısının olmadığı yönünde açıklamalar yapıyor. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emine Girgin ile röportaj yaptık. Emine Girgin, yaşanan su krizinin nedenlerini, suyun neden koktuğunu, su politikalarını, İSKİ’nin, Orman ve Su İşleri Bakanı’nın son dönemde yaptığı açıklamaları
Sosyal medya tartışmalarında, sosyal medyadaki etkileşim sonucunda oluşan büyük veri çoğunlukla ihmal ediliyor. Kişisel verilere zaman zaman mahremiyet bağlamında değinildiği oluyor. Ama nedense daha ileri gidilmiyor. Büyük veri, mahremiyetin çok daha ötesinde kritik bir konu. Ali’nin ya da Ayşe’nin kişisel verisinden ve mahremiyetinden bahsedebiliriz. Fakat Ali, Ayşe, Can gibi binlerce
TMMOB 43. Olağan Genel Kurulu’ndayız. Üstelik üç gün daha buradayız. Genel Kurul 29-31 Mayıs 2014 tarihleri arasında yapılıyor. Genel kurulun Haziran İsyanının başlangıç günlerine gelmesi elbette büyük bir “talihsizlik”. TMMOB yönetimi, sanal alemde başlatılan “genel kurulu erteleyin” çağrılarını ciddiye almamış[1] olmalı ki toplantı önceden planlanan biçimde başladı, devam ediyor. Genel
Sabahıyla akşamının bir olmadığı günler sıklaştı memlekette. İlk olarak Haziran İsyanı’yla başlamıştı. Neredeyse bir yılı geride bırakırken ‘hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı’ park forumları, sokak eylemleri, dayanışma örnekleri, iletişim yolları, kent hareketleriyle dolu deneyimlerle isyanı yaşamaya devam ettik. Genç mühendisler kitlesel katılımlarıyla hazirandan bu yana isyanı büyüten, güvenli bir gelecek
60 yıllık bir örgütün tarihine bakmak kolay iş değil. Hele de tarihsel olarak dünyada ilkeler, amaçlar ve çalışma anlayışı bakımından benzeri olmayan bir birliğe bağlı meslek odasından bahsediyorsak. Bu yazıda “kolayı” seçeceğim. EMO’nun 60 yıllık tarihinde çok yer tutmayan, günümüz ve gelecek açısından önemli bir çalışma başlığına, ücretli mühendislerin güvence