14-15 Kasım 2015 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirilen TMMOB 4. Kadın Kurultayı’nda, TMMOB erkek yönetim kurulu üyelerinin protokol olarak yer alması ve açılış konuşması yapmasını kadın delegelerin protesto etmesi ve yaşanan gerginlikler üzerine TMMOB Yürütme Kurulu, TMMOB resmi twitter hesabından ve web sayfasından bir açıklama yayınlanmıştır. Yapılan açıklamada, tepkilerini ve protesto hakkını
4. TMMOB Kadın Kurultay’ında yaşanan protesto eylemine ilişkin TMMOB Yönetim Kurulu imzasıyla yayınlanan açıklama, ne içeriğiyle ne de tarzıyla kamuoyunu bilgilendirme ve TMMOB örgütlülüğünü güçlendirme amacı taşımamaktadır. Her yıl yapılan ve her yıl açılış konuşmasında kadınların itirazlarına rağmen konuşma yapmakta ısrar eden Mehmet Soğancı, bu yılki Kadın Kurultayı’nda da şaşırtmadı.
10 Ekim Ankara katliamının üzerinden tam 44 gün geçti. Ancak acımız, öfkemiz ve isyanımız geçmedi ve geçmeyecek! Öfkemiz cenazelerimizle beraber gömülmüyor; acımız yaralılarımızın iyileşmesiyle azalmıyor; isyanımız zamanla sönüp gitmiyor! Çünkü emeğin, barışın ve demokrasinin düşmanları henüz hesap vermedi. 10 Ekim Emek-Barış-Demokrasi mitingimizi kana bulayan canlı bombaların ismini, yerini, yurdunu bilip
TMMOB 4. Kadın Kurultayında yaşanan ve gerek TMMOB düzleminde gerekse muhalefet güçleri nazarında demokratik bir hak olan protesto etme hakkını kullanan kadın arkadaşlarımız üzerinden karalayıcı bir üslupla devam eden yazışmalar, açıklamalar üzüntü vericidir. TMMOB Yürütme Kurulu imzalı açıklamadaki birçok ifadeyi kabul etmemiz söz konusu olamaz. Birliğimizin en yetkili organının bu
Ülkemizin içinden geçtiği bu süreçte, gerici dalganın gün geçtikçe yükseldiği, bu dalgadan en fazla yarayı alan Kadınların tacize, tecavüze uğradığı, çökmüş adalet sistemimizle katillerin ve tecavüzcülerin cezasız kaldığı ya da hiç ceza almadığı bir dönemde örgütümüz TMMOB, 4. Kadın Kurultayını İzmir’de gerçekleştirdi. Örgütümüz TMMOB tarafından ilki 2009 yılında gerçekleştirilen Kadın
14-15 Kasım 2015 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirilen 4.TMMOB Kadın Kurultayı açılışında, en temel insan haklarından biri olan protesto hakkını kullanan mühendis, mimar ve şehir plancısı kadın arkadaşlarımıza karşı TMMOB Yürütme Kurulu’nun TMMOB meslek örgütünün iradesini yansıtmadığını düşündüğümüz antidemokratik tavrını kabul edilemez buluyor ve kınıyoruz. Kurultay esnasında ve sonraki süreçte yaşanan bu
TMMOB Yürütme Kurulu, ‘Tmmob’ye Karşı Yürütülen Karalama Kampanyası’ başlıklı açıklama ile TMMOB’un demokratik yapısını karalamıştır. Bilindiği üzere, 14-15 Kasım tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen TMMOB 4. Kadın Kurultayı’nda, kurultaya katılan kadınların bir kısmı, açılış konuşmasının bir erkek tarafından yapılması ve protokolün TMMOB’un erkek yöneticileri tarafından doldurulması gibi konulardaki özgül, politik kararları ile
Bu yıl 4.sü İzmir‘de gerçekleştirilen TMMOB Kadın Kurultayı açılışında yaşanan protesto eylemine karşı TMMOB Yürütme Kurulunun takındığı tavır ve ardından yapılan açıklamalarla isimlerin hedef gösterilerek suçlanması, eşitlik, özgürlük ve adaletten yana demokrasi kültürüyle yoğrulmuş bir TMMOB kültürüne aykırı düşmektedir ve şubemiz tarafından da kabul edilebilir değildir. Protesto demokratik bir haktır
Gericiliğin gittikçe yükseldiği, kadınların evlerinde devlet eliyle katledildiği, öldürülen kadınların bedeninin çırılçıplak teşhir edildiği, kadın katillerinin/tecavüzcülerinin cezasız kaldığı ya da indirimler aldığı, çalışma yaşamında emek sömürüsünün derinleştiği, kadınların sokakta varoluşunun sorgulandığı, “makbul kadın” olmanın gerekliliğinin her gün mevcut iktidar tarafından dillendirildiği bugünlerde, kadınların öz örgütlülüğü tartışılamaz bir önemdedir. 2009’dan bugüne
14-15 Kasım tarihlerinde İzmir‘de düzenlenen TMMOB 4. Kadın Kurultayı açılışında yaşanan protesto eylemine karşı TMMOB Yürütme Kurulu’nun takınmış olduğu tavır, kurultayda yaşananlara dair TMMOB Yönetim Kurulu adına kaleme alınmış metnin dili ve metinde TMMOB’li kadın arkadaşlarımızın açıkça hedef gösterilmesi Şubemiz açısından kabul edilebilir bir tutum değildir. TMMOB`nin emekten, demokrasiden; eşitlikten
Kamuoyunda Maslak 1453 olarak bilinen inşaat projesinin yasal dayanağı olan ve 16.09.2011 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanan Şişli İlçesi Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Revizyon Nazım ve Uygulama İmar Planları’nın yürütmesi Danıştay Altıncı Daire’nin aldığı 26.03.2014 ve 2012/4412 sayılı kararla durdurulmuştu. Açık bir kent suçu olan
30 Ekim 2015 tarihli Resmi Gazete`de, “Mera Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı. Yapılan değişiklik, Bakanlar Kurulunca kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilen alanlardan mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerin tahsis amacında değişiklik yapılmasına ilişkin düzenlemeleri içeriyor. Hayvancılıkta
Bir yıl önce 28 Ekim 2014 tarihinde saat 12:15 sıralarında Karaman İli Ermenek İlçesinde özel sektör tarafından rodövans usulüyle üretim yapılan yeraltı kömür ocağının mücavirinde bulunan ve geçmiş yıllarda üretim yapılarak terk edilmiş ocakta birikmiş yaklaşık 10.000 metreküp suyun facianın yaşandığı ocakta yapılan çalışmalar sırasında ocak içerisine aniden deşarj olmasıyla
Dikkat edilirse, ülkemizde hemen her soruna hamasetle yaklaşılıyor. Bir başka ifadeyle, sorunların tespit edilmesi ve uygulanabilir çözüm önerilerinin geliştirilmesi değil, yok sayılması tercih ediliyor. Sorun yaşanmadığına ve var olan sorunların çözüldüğüne dair yaratılan algı, kamu idaresinin elini rahatlatan sihirli değnek işlevi görüyor. Sadece, depremlerle ve inşaat mühendisliğinin meslek alanına dahil
Doğa olaylarının afet ile açıklandığı, demokratik hak ve taleplerlerini dile getirilenlerin alçakça katledildiği ülkemizde, bundan dört yıl önce 23 Ekim 2011 Pazar günü yaşadığımız Van Depremi`nde 604 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, bir ay geçmeden 09.11.2011 tarihinde yaşanan ikinci depremde de hasarsız olduğu düşünülen iki otelin çökmesiyle 40 yurttaşımız daha enkaz altında
Günümüz sermaye-iktidar bloğunun –belki de bir noktadan sonra kaderdaşlığının- hem ekolojik-kentsel mekan üstündeki varlığının, hem de tanımlayıcı niteliğinin vazgeçilmezlerinden biri olan 3. havalimanı projesi, İstanbul’u yıkıma koşmaya devam ediyor. Geçtiğimiz Ağustos ayında havalimanı projesi yüklenici şirketi İGA, 3. havalimanı projesinin “Çevresel Ve Sosyal Etki Değerlendirilmesi’ (ÇSED) toplantısını organize etmeye kalkıştı.
Bizler emek ve meslek örgütleri olarak ülkemizin içine sürüklendiği kaotik ve militarist ortama dur demek istedik. Ülkemizin başkentinde gür bir barış sesi haykırmak istedik. Bizler emek meslek örgütleri olarak, ülkemizdeki savaş iklimini ve ortamını dağıtmak, kendi var oluş ortamımızı korumak, emeğin haklarıyla barış arasındaki dolaysız irtibatı kurmak üzere bir miting
Hayatın bir anda ne denli yarım kalabileceğini bize aylardır planladığımız, büyük umutlarla yola çıktığımız “Barış Mitingi” öğretti. Barış şehitlerinden Öğretmen Hakan Dursun Akalın‘ın dediği gibi; Ankara‘dan barışı alıp getirecektik… Oysa yolda beraber şakalaştığımız, güldüğümüz, eğlendiğimiz; kol kola halaylar çektiğimiz arkadaşlarımız dönüşte yanımızda yoktu. 10 Ekim‘de Ankara‘da yaşanan faşist saldırı sonucu
12 Ekim’de 10.04’ten itibaren #HayatıDurduruyoruz. Parklarımızı, meydanlarımızı, forum alanlarımızı katliamda hayatıdurduruyoruzyitirdiğimiz kardeşlerimizi anmak; hesap sormak için eylem alanına dönüştürüyoruz; mahallelerimizi, semtlerimizi, sokaklarımızı komşularımızla birlikte yasımızın simgeleriyle donatıyoruz; yasımızla yaşamı savunanların direnişine can katıyoruz. Katili tanıyoruz… Korkmuyoruz… Halka alçakça saldıranlar bilmelidir ki, bugün vicdanlarımızda en ağır cezayı alanlar, yarın adalete hesap
Boğaziçi girişinin nadir yapılaşmamış, tarih, kültür ve doğal peyzaj alanlarından olan; Beşiktaş’a kadar sahilde tek çocuk oyun alanının ve yeşil alanın bulunduğu, deniz ile buluşabildiği ve nefes alabildiği Fındıklı Parkı başta olmak üzere Kabataş sahilindeki tüm yeşil alanlar ve parkların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından “metro” inşaat şantiyesi haline getirilmek üzere