İnşaat Mühendisleri Odası: “Yine deprem, yine görünür hale gelen vahim tablo”

Elazığ’da meydana gelen depremle ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 8 Mart 2010

Yine deprem, yine görünür hale gelen vahim tablo

İMO siyasi iktidara soruyor: Yapı denetimi neden tüm ülkede uygulanmıyor? Kuzey Anadolu fay hattında bulunan Elazığ neden yapı denetimi dışında tutuluyor?

Güvenli olmayan ve küçük bir yer sarsıntısında bile yerle bir olan yapı stokumuzla ilgili şimdiye kadar neler yaptınız?
Elazığ’da meydana gelen depremde ilk belirlemelere göre 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, onlarca vatandaşımız yaralanmıştır. Öncelikle ölen insanların yakınlarına baş sağlığı ve yaralananlara acil şifalar diliyoruz.
Ne yazık ki her yer sarsıntısı, şiddeti, derinliği gibi özellikleri ne olursa olsun, can ve mal kaybına yol açmakta, telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olmaktadır. Ve yine ne yazık ki, görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen siyasi iktidar sözcüleri, her zaman olduğu gibi hamaset yapmakta, “devletin en kısa zamanda yaraları saracağını” ifade etmektedir.
1999 Marmara depremlerinden ders alınması ve tüm toplumsal yaşamın deprem tehlikesine uygun düzenlenmesi yönündeki beklenti karşılıksız kalmış, her yer sarsıntısı ülkemizin acı gerçeğini, karşımızda duran vahim tabloyu görünür hale getirmiştir. 
Deprem bir doğa olayıdır; yeryüzü kadar eskidir, bundan sonra da yaşanmaya devam edecektir. Sorun, bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesidir ki, bugün, karşı karşıya kaldığımız ve önlem almak durumunda olduğumuz gerçek budur.
1999 depremlerinden ders alınmış olsaydı, geçen zaman zarfında insan sağlığı ve güvenliği açısından tehlike oluşturan yapılar ya yıkılır ya da güçlendirilirdi. Yapı Denetimi Yasası’ndaki eksiklik ve aksaklıklar giderilir, sistem 19 ille sınırlı tutulmaz, ülke genelinde uygulanırdı. Mühendislik Mimarlık Kanunu’ndan, İmar Kanunu’na kadar ilgili mevzuatta gerekli değişiklikler yapılır, tüm toplumsal yaşam deprem tehlikesini göre düzenlenirdi. 
Siyasi iktidarın yanıt vermesi gerekiyor: Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde ve 2. derece deprem bölgesinde bulunan bir il olan Elazığ neden yapı denetimi sistemi dışında tutulmuştur? Kapsam dışında bırakılan böyle kaç il vardır? 1 ve 2. deprem bölgesinde bulunan illerle ilgili yapı stoku çalışması yapılmış mıdır? Bu yapılar güvenli midir?
İşin doğrusu bu sorunların yanıtları bilinmektedir. Türkiye’deki yapı stoku güvenli olmaktan çok uzaktır ve can güvenliği açısından tehlike oluşturmaktadır. Ve yine ne yazık ki yapı stokunun güçlendirilmesi yönünde iç rahatlatacak bir çalışma gerçekleştirilmemiştir.
Ülkemiz topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derece deprem belgeleri içinde yer almakta, 3. ve 4. derece deprem bölgeleri de dikkate alındığında bu oran yüzde 92’ye çıkmaktadır. Bu oran neredeyse ülkemizin tamamının deprem tehlikesi altında olduğunu göstermektedir. Yapı denetimi yapılmayan 62 kentimizde bulunan binalar yüzde 30’a varan oranlarda deprem riski taşımakta, her an yıkılma tehlikesi altında bulunmaktadır. Yapı denetimi sistemine dahil illerde ise güçlendirme çalışmaları sorun ve sıkıntılıdır ve Yapı Denetim Yasası’ndaki aksaklık ve eksiklikler nedeniyle de sorunlar ve olası tehlikeler devam etmektedir. 
Elazığ’da yaşanan deprem, bu gerçekleri bir kez daha ve yine acı bir olayla karşımıza çıkartmıştır. 1999 depremlerinden kısa bir süre sonra işbaşına gelen AKP iktidarı, yaşanması olası acıların baş aktörü olmaktan kendisini kurtaramayacak, acıların vebalini üzerinden atamayacaktır.
İnşaat mühendisleri Odası hiçbir şey için geç kalınmadığını düşünmekte, bu çerçevede, yapılması gerekenleri bir kez daha kamuoyuyla paylaşmaktadır.
Tüm toplumsal yaşam deprem tehlikesine göre yeniden düzenlenmelidir.
Yapı denetim sistemi eksiklerinden arındırılarak tüm ülkede uygulanmalıdır.
Genel bütçeden deprem riskinin azaltılması için gerekli pay ayrılmalı, yapı denetimi ile gelecek kurtarılırken, yenileme ve güçlendirme çalışmaları kent ölçeğinde planlanarak bir an önce tamamlanmalıdır.
Yasal düzenlemeler bir bütün içinde ele alınmalı ve bu kapsamda, İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Yapı Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu, Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun ve mesleki sorumluluk sigortası ile ilgili kanunlar bir bütün olarak düşünülmeli, parçacıl bir anlayıştan vazgeçilmelidir.
Mevcut mevzuat, depreme hazırlanmayı ve riskleri azaltmayı öngören “tehlike” ve “risk” kavramlarını da içerecek bir anlayışla, bütüncül olarak yeniden ele alınmalıdır.
İmar yasasında; mikro bölgeleme, kentsel risk sektörleri, sakınım planı ve yeni imar araçları yer almalıdır.
Toplum afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmeli ve bu konularda kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli meslek gruplarının etkin işbirliği sağlanmalıdır.
Modern bir afet yönetimi sistemi kapsamında, ulusal ölçekten, yapı ölçeğine kadar planlama yapılmalıdır.
Kaçak ve mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların önüne geçilmeli, güvenli bir yapı ve sağlıklı bir çevrenin oluşması için imar planları bilimsel ölçütler dikkate alınarak düzenlenmelidir.
Deprem güvenliği olmayan okullar, hastaneler, diğer kamu binaları, insanların toplu olarak çalıştığı işyerleri, endüstri tesisleri, konutlar ve benzeri yapılar güçlendirilmeli veya yıkılıp yeniden yapılmalıdır.
Yerel yönetimlerin, yenileme ve dönüşümle ilgili kaynak yaratmalı, projeler üzerinden yürütülen çalışmalardan vazgeçilerek bütünlüklü planlama yapılmalıdır.
İlgili meslek odalarının deprem öncesi ve sonrasında yapılacak çalışmalara kurumsal düzeyde katılımı ve yönetim mekanizmalarında yer alması sağlanmalıdır.
Deprem sonrası yürütülecek hasar tespit çalışmalarında yararlanılacak mühendislerin ilgili meslek odaları tarafından sertifikalandırılmaları ve yetkilendirilmeleri sağlanmalıdır.