İMO: “Odamız ‘Odalığını Bilmeye’ Devam Edecektir”

Sayın Eroğlu ve Siyasi İktidar Sorumluluktan Kaçamaz…
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu‘ nun 21.06.2011 tarihinde Bayat İlçesi ziyareti sırasında yapmış olduğu açıklamaya istinaden…
Veysel Eroğlu‘nun söz konusu demecinde 2011 yılı içerisinde gerçekleşen Simav Depremi sonrası “fark ettiği” yapı üretimi ve denetimine ilişkin eksikliklerden Odamızı sorumlu tutması iktidarda bulunan partisinin, yaptığı ya da yapmadığı işler hakkında hiçbir bilgiye sahip olmaksızın fikir sahibi olduğunun göstergesidir. Söz konusu eksikliklerden odamız sorumlu tutularak aslında, yürütme erkine sahip olanların görev ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri itiraf edilmekte ve deprem coğrafyasında bulunan ülkemizde yaşanan veya yaşanacak sorunların çözümünün hangi ellerde olduğunu da göstermektedir.
 
Bu durum Odamızın yıllardır dile getirdiği yapı denetim mekanizmasının giderilmeyen sorunlarından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Simav Depremi ve sonuçları bir ilk olmadığı gibi çalışmalarımız uyarılarımız ve önerilerimiz dikkate alınmadığı müddetçe maalesef bir son da olmayacaktır. 
İnşaat Mühendisleri Odası‘nın mevcut yapı stokunun güçlendirilmesi, deprem yönetmeliğine uygun hale getirilmesi, yapı denetim mevzuatının yenilenerek uygulanması yönünde birçok çalışması ve uyarısı olmuştur. Odamız, üyelerinin özellikle depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda mesleki gelişimlerini sağlamak amacıyla tüm birimlerinde düzenli olarak kongre ve sempozyumlar, çalıştaylar ve meslek içi eğitim programları düzenlemektedir. Mevzuata yön vermek için kamuoyuyla paylaşılan sonuç bildirgeleri, yapı denetiminde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri, uygulama eksiklilikleri ve hatta mevcut yapı stokuna ilişkin saha raporları Odamızın çalışmalarından sadece birkaçını oluşturmaktadır. Bu kadar çalışmayı yürüten bir kurum olarak Sayın Bakan‘ın Depremin yol açtığı hasarları “ustalık hatasına” indirgemesini de bilim ve akıl dışı bulduğumuzu belirtmeliyiz.
Sayın Eroğlu‘ nun konuşmasında  diğer ülkeleri örnek vererek sözünü ettiği “Yapı Polisliği” uygulamasını, yapı üretim sürecinin denetlenmesi gerekliliğinden yola çıkarak 60‘ lı yılların sonlarından itibaren Ülkemizde uygulamaya sokan ve uzun süre hayata geçiren İnşaat Mühendisleri Odası‘dır. Bu ve benzeri konularda yasal çerçeveyi ve mevzuatı oluşturmayanların sorumluluktan kurtulmaları kabul edilemez.
Odamızın “meslekle ilgili bir şey yapmadığını” iddia eden Sayın Bakan‘ın Yapı projelendirme, üretim ve denetim süreçlerini sistematik ve planlı bir şekilde gerçekleştirmeye yönelik çözüm önerileri sunmak yerine Odamızı hedef alan açıklamalar yapması, ancak bir acizlik olarak yorumlanabilir. Aksi takdirde Simav Depreminin hemen ardından bölgeye gidip tespit çalışmaları yapan, raporlarıyla görüş ve önerilerini kamuoyuyla paylaşan,  en son 14 Mayıs 2011‘de Yapı Denetim Çalıştayı düzenleyip sonuç bildirgesini tüm kurumlara ileten Odamızın hedef alınmasını anlamamız mümkün görünmemektedir. 
Bir diğer yandan bilindiği gibi “siyaset” herkesin görevini tayin eden bürokratların, iktidar partisi üyelerinin ya da devlet koltuklarında oturanların tekelinde olmadığı gibi, Sayın Bakan‘ın tekelinde de değildir. Bir ülkenin tüm vatandaşları siyaset yapma hakkına sahiptir. Gerek sosyal paylaşım sitelerinde, gerek kahvelerde, gerekse eğitim kurumlarında ya da işyerlerinde, herkes, doğrudan kendisini ilgilendiren konularda siyaset yapar, düşünce üretir ve ifade eder. Bu bağlamda “siyasal alan” meclis sınırları içerisine hapsedilemeyeceği gibi devlet kurumlarının tahakküm alanı olarak da sınırlandırılamaz.
Odamız “Yapı Denetim Mevzuatı” üzerine yapmış olduğu çalışmalar ışığında “mevzuatı genişletin”, “mevzuata uyun ve gereken denetimleri acilen ve sistematik olarak uygulayın”, “mevcut yapıların durum tespitlerini yapın ve deprem yönetmeliğine uygun hale getirecek güçlendirme çalışmalarını derhal hayata geçirin” dediği zaman bunun adı “siyaset yapmak” oluyorsa, odamız siyaset yapmaya devam edecektir.
Hiç kimsenin endişesi olmasın ki, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Odamıza had bildirmeye yeltenen, görev ve sorumluluklarının sınırlarını çizmeye kalkışan siyasetçiler olduğu müddetçe, Odamız “odalığını bilerek”  meslek haklarını ve onurunu korumaya, halkımızın çıkarlarını savunmaya, rant ve kar uğruna satılığa çıkarılan geleceğimize sahip çıkmaya devam edecektir.