İMO: “İçişleri Bakanlığı Sorumlular Hakkında Soruşturma İzni Vermedi”

Çaycuma köprü kazasında yaşamını yitirenlerin yakınlarına bir acı daha…
İçişleri Bakanlığı sorumlular hakkında soruşturma izni vermedi.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yıl Nisan ayında Zonguldak Çaycuma‘da Filyos Çayı üzerinde bulunan köprünün çökmesi sonucunda 15 insan hayatını kaybetmiş, hayatını kaybedenlerden beşi hariç diğerlerinin cenazesine ulaşılmış, olay sonrası bölgeye ulaşan İMO heyeti, kazayla ilgili ayrıntılı bir rapor hazırlayarak kamuoyuyla paylaşmıştı.
Köprü faciasıyla birlikte kamuoyunun dikkati, eski köprülere ve dere yatağında inşa edilen yapılara çevrildi; İMO Raporu‘nda bu yönde vurgular yer aldı. Kaza ile ilgili Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın yürüttüğü soruşturma kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden de rapor istenmiş, iki raporda da aynı hususlara temas edilmiş, her iki raporda da facianın, köprü ayaklarındaki oyulmayı önleyen bariyerin fonksiyonunu kaybetmesiyle köprü ayaklarında oyulma yaşanmasından kaynaklandığı belirtilmişti. 
İMO raporunda kazayla ilgili bir başka sorun gündeme taşınmış, Karayolları, Çaycuma Belediyesi gibi konunun muhatabı olan kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluğun altı çizilmişti.
İşin ilginç noktası, 1951 yılında yapımı tamamlanarak hizmete giren köprünün 2010‘da onarımının yapılmış olmasıydı ki, onarım Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmiş ve Çaycuma Belediyesi‘ne teslim edilmişti. Belediyenin bu “teslimatı” yalanlamasıyla birlikte, idari sorumluluk tartışması yaşanmış, köprünün bir nehir yapısı olması nedeniyle DSİ de olası sorumlular arasında sayılmış, “sorumlu tespit çalışmasının” sınırı daha da genişletilmiş nehrin debisine ilişkin veriler ve HES firmaları da listeye eklenmişti. DSİ, “debinin limit içi olduğunu” ifade ederek sorumlu listesine dâhil edilmesini kabul etmemişti. Sonuçta tüm kurumlar bir şekilde konunun kendileriyle ilgisinin olmadığını ifade etmiş, ihmali üstlenmek bir yana ülkemize özgü yetki karmaşası yaratılarak, sorumluluktan kurtulma gayretkeşliği sergilenmişti.
Pek çok doğal afette olduğu gibi, olan yine ölene, yakınlarını kaybedenlere, ekonomik zarara uğrayanlara oldu; meslek odaları ve üniversiteler rapor hazırlayıp kamuoyuyla paylaşmak dışında biçare bırakıldı.
Facianın vahim bir tablo ortaya koyması yetmezmiş gibi yürütülen soruşturma kapsamında ve bilirkişi raporu uyarınca sorumluluğu olduğu iddia edilen kurumlar dokunulmazlık zırhına alındı. Çaycuma Cumhuriyet Savcılığı‘nın Karayolları Kastamonu Bölge Müdürlüğü ve DSİ 232. Şube Müdürlüğü için soruşturma talebi Kastamonu Valiliğince “olayda herhangi bir kusurları bulunmadığı gerekçesiyle reddedildi, yakınlarını kaybedenlerin Bölge İdare Mahkemesine başvurması sonucunda ise söz konusu kurumların adli takibini gerektirecek bir durum olmadığına hükmedildi. Kamu idaresi, köprünün yıkılmasına neden olan taşkına değil, soruşturmaya bariyer oluşturarak, insan hayatına verdiği değeri gösterdi. Sorumluları koruma kalkanının sadece Valilikle sınırlı olmadığı basına yansıyan haberlerle anlaşıldı. İçişleri Bakanlığı, Çaycuma Belediye Başkanı ve Fen İşleri Müdür Vekili için açılacak soruşturmaya izin vermedi.  İçişleri Bakanlığı, köprünün kar yağması, havaların ani ısınması, yağmur yağmasıyla gibi etkilerle oluşan “tabii afet” nedeniyle köprünün yıkıldığını belirterek, belediyenin kusursuz olduğuna hükmetti. İçişleri Bakanlığı bu “hükmüyle” Türkiye‘nin bir kez daha “tabii afetler” ve “takdir-i ilahi” ölümler ve sorumsuz sorumlular ülkesi olduğunu açığa çıkardı.
Açık ki, tüm normal dışı doğa olaylarını tarif etmesi için üretilmiş “tabii afet” kavramını, kamu idaresinin sorumluluğunu gölgelemek amacıyla öne çıkarmak, “takdir-i ilahi” demenin başka bir formudur. Mühendislik ürünleri sadece yolunda giden ve pek sakin doğa koşullarına mukavim olmakla sorumlu değildir. Aksine doğal afetlere mukavemet etmek mühendisliğin olmazsa olmazıdır. İçişleri Bakanlığı‘nın “hükmü”, uygulamalı bilimlere saldırıdır; mühendisliği önemsizleştirmenin bir başka yolunu tarif etmektedir. “Tabii afette” evlerimiz, köprülerimiz, okullarımız yıkılacaksa ki yıkılıyor, mühendisliğe gerek var mı sorusunun meşruluğu sağlanmak istenmektedir.
Kamuoyunun dikkatini çekmek isteriz: Yapım, onarım, bakım ve sorumluluk alma noktasında karşımızda duran koordinasyonsuzluk ve iptidai yaklaşım yerini, örgütlü ve organize bir şekilde sorumluları korumaya ve olayın üstünü kapatmaya bırakmıştır. Hukuk ve kamu vicdanı karşısında bu kararın ne anlama geldiği ayrı bir konudur ancak asıl sorun, acılı insanlara bu kararın nasıl izah edilebileceğidir.
 
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası