‘İğneada’da meydana gelecek bir radyoaktif sızıntının, İstanbul’un yanı sıra, nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu Türkiye’nin batı bölgelerini etkileyeceği görülmektedir.
Her seçim döneminde ortaya atılan birtakım projeler, seçim mitinglerine malzeme edildikten sonra rafa kaldırılır, sonra gündemi değiştirmek için iktidardakiler tarafından zaman zaman ısıtılıp tekrar servis edilir. Bir ara seçim meydanlarının en gözde projesi Kanal İstanbul’du. Son zamanlarda adından pek bahseden duymadık, yerli otomobil, yerli savaş uçağı, yerli yolcu uçağı, uzay üssü derken, yine bir seçim döneminin malzemesi de III. nükleer santral projesi olmuştu.
Mersin Akkuyu nükleer santralinin bile devreye gireceği tarih 2023’lere ötelenmişken, İğneada’ya III. nükleer santral yapacak olmak ne kadar akıl işi siz düşünün. İğneada için 2014 yılında ABD’li Westinghouse ve Çinli milli nükleer teknoloji şirketi SNPTC (State Nuclear Power Technology Corporation) ile mutabakat zaptı şeklinde anlaşma yapıldı. Daha sonra 2015 yılında 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında kurulan geçici hükümetin Enerji Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye’de yapılacak üçüncü nükleer santral için İğneada bölgesinin planlandığını söyledi.
Aslında İğneada, o günlerde hem seçim kozu olarak kullanılmak, hem de ilişkilerin gerildiği Rusya’ya nükleer üzerinden alternatifsiz olmadıklarının mesajını vermek için İğneada’nın ortaya atıldığı gayet açıktı. İstanbul’da bu hafta yapılan Dünya Petrol Kongresi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ne kadar yer adı zikretmese de, III. nükleer santralle ilgili çalışmaların başladığını ifade etti.
İğneada’da nasıl eşsiz bir doğal varlığın bulunduğu herkesin malumu. İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı ile ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın kendi sitesinde yer alan ifadeler şöyle: “3155 hektarlık milli park alanı, Demirköy’e 25 km uzaklıkta ve İğneada beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Yıldız (Istranca) Dağları’ndan Karadeniz sahillerine doğru akan derelerin taşıdığı alüvyonların birikmesi ve mevsimsel olarak sular altında kalması sonucunda milli parktaki longoz ormanları oluşmuştur. Longoz tipi ormanlığın dünyadaki üç örneğinden biri İğneada ve Kıyıköy sahil şeridi ormanlıklarıdır. Longoz (subasar) tipi ormanlık alanı; kışları sularla kaplanan ormanlık alandır. Dünyada Amazon, Afrika Kongo Havzası ve Türkiye’de de İğneada’da bulunmaktadır.”
Karadeniz kıyısında Türkiye ve Bulgaristan sınırında yer alan İğneada Longuzu, mevsimsel su basar ormanları, bataklıkları, tatlı ve tuzlu su gölleri ve kıyı kumullarını bir arada bulunduran nadir ekosistemlerden biri.
Kalkınma Bakanlığı’nın turizm bölgesi ilan ettiği santralin yapılacağı İğneada’daki Beğendik Köyü, Bulgaristan’ın Rezova Köyü ile sınır komşusu. İki köyü, iki ormanlık alanı sadece bir dere ayırıyor. Burada Bulgaristan’ın en önemli ekolojik turizm bölgesi Strandja Doğal Parkı var. Çiçek koparmak, kelebek tutmak, çadır kurmak yasak. Bizim tarafta termik santral, sanayi bölgesi, liman, doğalgaz boru hattı, nükleer santral inşa etmek serbest…
Tarihin en büyük nükleer kazasının yaşandığı Çernobil, nükleer santralinden II. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan iki atom bombasının 200 katı iyonize radyasyon dünyaya saçıldı. Çernobil’den ilerleyen radyasyonlu bulutlar, dünyanın çevresini iki kez dolaştı. 2011’de Japonya’da meydana gelen Fukushima nükleer felaketinin ardından radyasyon yüklü bulutlar birkaç gün içinde Amerika’nın, bir hafta sonrasında da Avrupa’nın üzerinden geçti. Çernobil’in etkilerini felaketin yaşandığı yerden 1500 kilometre uzaklıktaki tüm Karadeniz şeridinin nasıl yaşadığını hala görüyoruz, duyuyoruz. Peki, İğneada’da bir nükleer kaza gerçekleşse etkileri nasıl olur?
İğneada’nın III. nükleer santral için adının geçmesinin ardından Çevre Mühendisleri Odası, radyasyonlu parçacık dağılımı modelleme çalışması gerçekleştirmişti. Çalışmayla, İğneada’da yapılması planlanan nükleer santralde bir kaza gerçekleşmesi halinde İstanbul’un yanı sıra, Trakya’nın tamamı ile Kuzey Ege’nin büyük tehdit altında kalacağı, ayrıca Marmara, Batı Karadeniz, Kıyı Ege ve Kıyı Akdeniz’de oluşacak radyasyon bulutundan hemen etkileneceğini ortaya kondu. Kaza anında ilk etapta 300 kilometre çapında bir alan direkt olarak etkileniyor.
Fukushima ya da Çernobil benzeri bir kazanın İğneada’da yaşanması durumunda Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın nasıl bir risk altında kalacağını belirlemek için Çevre Mühendisleri’nin yaptığı bu çalışma daha önce Mersin Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri için de gerçekleştirilmişti. İğneada için yapılan bu çalışmada, ABD’deki NOAA tarafından geliştirilen HYSPLIT modeli kullanılarak, İğneada’dan kaynaklı bir radyoaktif serpintinin izleyeceği yollar hesaplanmıştı.
Aslında böyle bir modellemenin Enerji Bakanlığı tarafından yapılması gerekiyor ancak böyle bir çalışma yok. Bu modellemenin ne Akkuyu ne de Sinop için yapılmadığını da hatırlatalım.
Yaklaşık 20 milyon kişinin yaşadığı nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgede bulunması ve Türkiye’yi en fazla etkileyen hava kütlelerinin yolları üzerinde olması nedeniyle İğneada, nükleer santral için en riskli alanlardan birisi. Nedeni basit, Türkiye’ye yağışlar genellikle Balkanlar üzerinden geliyor.
Uzmanlar, hakim rüzgarın Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru tam İğneada’da üzerinden aktığını, olası bir kaza durumunda İstanbul dahil Türkiye’nin üçte birini barındıran Marmara Bölgesi’nin tamamının birinci derecede radyoaktif serpinti riski altında olduğuna dikkat çekiyor. Bu, Anadolu’nun büyük bölümü de aynı risk altında demek.
Çevre Mühendisleri Odası açıklamasında, “İğneada’da meydana gelecek bir radyoaktif sızıntının, İstanbul’un yanı sıra, nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu Türkiye’nin batı bölgelerini etkileyeceği görülmektedir. Tarım alanlarının, zeytinliklerin ve turizm merkezlerinin önemli ölçüde risk altında kalacağı bilinmelidir” diyor.
Şimdi bir hesaplayın bakalım İğneada sizin eve kaç kilometre uzakta?