Halkın Hakları Formu 21-23 Ocak 2011 tarihleri arasında Ankara’da toplandı. Bu toplantıya memleketin dört bir yanından; gecekondu damlarından, dere yataklarından, öğrenci yurtlarından, üretim bandından, çokça da direniş çadırlarından kopup gelen bini aşkın kadın ve erkek direnişçi katıldı.
Bizleri zemheride Ankara’da buluşturan ortak duygu, cüretkârlıktır. Bu toprakların alnı açık, başı dik, emekleriyle varolan insanları olarak beyan ederiz ki, yeni zaman haramilerinin saldığı korku yüreklerimize işlemez, değişmez dedikleri dünya düzeni fikri beynimize girmez. İnsanlığımızı, ortaklaşa paylaştığımız varlıklarımızı ve de ülkemizin kaderini egemenlere terk etmeyeceğiz.
Egemenler; ülkeyi ucuz emek ve güvencesiz çalışma cenneti haline getirdi; emelleri, çokuluslu şirketlerin kumanda ettiği küresel mal ve hizmet üretiminin bölgesel taşeronluğudur. Adalet ve Kalkınma Partisi emperyalist-kapitalist sistem için ülkeyi cennete çevirdikçe, mazlum Türkiye halkı cehennem alazında daha çok kavruluyor. İş bulabilmek veya işini kaybetmemek korkusu yürek dağlıyor; onuru, öz-saygısı, gelecek umudu örseleniyor. Başta insan varlığımız olmak üzere, bu ülkenin taşı-toprağı, taşeronluk ilişkisi içinde emperyalist talana konu ediliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, toplum mühendisliği marifetiyle sermaye ile bütünleşen kendi suretindeki gericiliği, piyasacılığı, kadını öteleyen erilliği yukardan aşağıya topluma giydirmeye çalışıyor.
Günlük hayatta görüyoruz; emek üretir ve yaratırken sermaye çalıyor! Başta emek ürünlerimiz olmak üzere; toprağımızı, suyumuzu, evimizi, sağlığımızı, topyekün yaşamımızı çalan sermaye, bunları birer piyasa malı olarak etiketleyip vitrine yerleştirmekte pek mahir. Ortaklaşa varlıklarımızın müşterisi, değilsek dilencisi olmamız buyruluyor. Bu buyruk geri çevrilemez bir büyük hakikat olarak sunuluyor.
Bu dünyaya piyasa malı olmak için gelmedik! İnsani varlığımızı ve bir parçası olduğumuz doğamızı sermayeleştiremezsiniz! Neoliberal aşamasıyla kapitalizm haddi hayali aşmıştır. Kapitalist düzen, insan aklına ziyandır. Cüret ediyoruz; kapitalist düzeninizi dürüp bu topraklardan defedeceğiz. Cesaretimizi insanca yaşama olan tutkumuzdan alıyoruz. İnsanca yaşamak, hakkımızdır! Bu Forum’da da açığa çıktığı gibi, kamusal vicdanda sömürüye ve adaletsizliğe karşı depreşen ahlaki öfke seli, halkın hakları mücadelesinde birikmeye devam ediyor. Bu mücadele birikiminin başlıca kaynakları şunlardır:
1. Emeğin güvencesizleştirilmesine karşı, üretim ve yeniden üretim alanlarındaki mücadelelerin birliğini sağlayan ve sermaye tahakkümünü hedef alan bir stratejik mücadele çizgisini benimsiyoruz. Güvencesizliğe karşı mücadele kapsamlı bir stratejik anlayışla, çok düzeyli ve çok işlevli örgütlenmelerin bilinçli seferberliğiyle yürütülecektir. Bu mücadeleyi, güvencesizleştirmenin en ağır mağdurları olan kadınların ve Kürt halkının cinsiyetçiliğe ve şovenizme karşı mücadelesiyle iç içe geçireceğiz. Fiili, meşru ve militan mücadelemize işçi demokrasisi ve işçi sınıfı bilimi rehberlik edecektir.
Eğitimde sermaye tahakkümünün pekişmesi bir taraftan bu alanın sermayenin değerlenme alanı olarak düzenlenmesine, eğitimin hak değil bir meta, öğrencinin müşteri olmasına yol açarken, emeğin güvencesizleştirilmesi ve yaşamak için iş gücü piyasalarında “rekabet gücü” kazanmaya daha fazla zorlanması “yaşam boyu eğitim satın almayı zorunlu kılmakta” ve “eğitim piyasasını genişletmektedir”. Eğitim diğer yandan düzenin zorlaşan ideolojik yeniden üretimi için daha da gericileşmekte, cinsiyetçilik ve şovenizm bu yeniden üretimin değişmez unsurlarından olmaktadır. Bu güvencesizlik-piyasalaştırma ve gericilik sarmalının kırılmasına karşı mücadele neoliberal kapitalizme karşı direnişin temel kanallarından olacaktır.
Ertelenemez, geciktirilemez, telafisi mümkün olmayan bir kamusal hizmet alanı olan sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması, uzun ve sağlıksız çalışma koşullarının yaygınlaşmasıyla, üretim/yeniden üretim alanlarında artan güvencesizlikle iyi beslenme, sağlıklı bir ortamda barınma ve dinlenme olanaklarını giderek kaybedenler sağlık piyasasının “müşteri portföyü”nü genişletmektedir. Herkese eşit, parasız nitelikli sağlık hizmeti en acil toplumsal taleptir.
2. Kentlerin ikinci sınıf sayılan yurttaşları olarak, barınma, ulaşım, enerji, iletişim, kültür-sanat ve bütün kamusal haklarımızı bir bütün olarak ve hepimiz için talep ediyoruz. Bu haklarımızdan herhangi birine yönelik saldırıyı tümüne ve insani varlığımıza yönelik bütünsel bir saldırı sayacağımızı ilan ediyor; bu hakların ancak bir bütün olarak ve öz gücümüzü temsil eden ortak muhalefet araçlarıyla savunulabileceğini vurguluyoruz. Sermayenin kent politikalarına karşı mücadelenin, güvencesizleştirmeye ve doğanın metalaştırılmasına/ yok edilmesine karşı mücadeleyle birlikte, yaşam hakkı mücadelesi ekseninde örülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Kentlerin “ikinci sınıf yurttaşları” içerisinde özel bir yere sahip olan kadınların ve Kürt göçmenlerin, kentlerdeki neo-liberal saldırganlığın özel hedefleri olduklarının bilinciyle, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Kent’in kadını ve göçmen Kürdü de eşit ve özgür kentliler haline getirmesinin zorunlu olduğunu ilan ediyoruz.
Kentlerde yaşayan insanların sermayenin kent politikalarına karşı insani, toplumsal, yaşamsal ihtiyaçlarını talep etme; yaşadıkları kentleri bu ihtiyaçlara göre yeniden biçimlendirme, kentler üzerinde söz, yetki, karar ve iktidar hakları pazarlık konusu edilemeyecek vazgeçilmez haklardır. Kentlerle ilgili parasız kamusal hak taleplerimiz sermayenin kent politikalarına karşı emeğin kent politikalarının asgari ortak temeli olacaktır.
3. Emeğin, insanlığın ve doğanın kurtuluş mücadelesinin hem tarihsel hem geleceğe dair sorumluluğunun bilinciyle doğanın metalaştırılmasına ve yok edilmesine karşı kırda ve kentte birleşik bir mücadeleyi yaratacağız. Mücadelemiz, doğanın yıkımı ve neoliberal tarım politikalarıyla desteklenen mülksüzleştirme/proleterleştirme saldırısına, yaşam ortamının yok edilmesine karşı direnen köylünün; sağlıklı yaşama, beslenme ve su hakkı elinden alınıp piyasaya bağımlı kılınan kentli emekçinin; metalaştırma saldırısının karşısında kendini savunamayan tüm canlı varlıkların ortak mücadelesidir. Aynı zamanda kapitalizmin doğa ve insan arasında yarattığı yabancılaşmayı ortadan kaldıracak başka bir uygarlığın çağrıcısıdır.
Bu mücadele, kadınların emeği ve bedeni üzerinde, doğanın sömürüsü ile derinleşen tahakkümün ortadan kalkmasına yönelik talepleri içerecek; Kürt halkı üzerinde sistematik baskı ve ayrımcılığı üreten ve aynı zamanda doğanın yıkımına neden olan güncel savaş politikalarına karşı ortak direnişi yükseltecek bir mücadele olacaktır.
Anadolu’nun dört bir yanında HES projelerine, termik ve nükleer santrallere, doğayı zehirleyen maden şirketlerine, taş ocaklarına, su havzalarının ticarileştirilmesine ve kirletilmesine; biyoçeşitliliğin metalaştırılmasına, neoliberal su, tarım ve enerji politikalarına karşı mücadele eden kent ve kır emekçilerinin iletişim ve dayanışma ağlarını kurmak; eylem birlikteliklerini, mücadele ortaklığını ve ortak örgütlenmelerini yaratmak için harekete geçiyoruz.
4. Emek düşmanlığı ve siyasal gericilikle iç içe gelişen Yeni Kadın Düşmanlığına karşı mücadele, hak mücadelelerimizin temel eksenlerinden biridir. Kadın Hareketinin ve hak mücadelelerinin birliğini sağlayan ve kadınların hem evin içinde hem de evin dışında, kadın, emekçi, yoksul olarak emeğine ve bedenine sahip çıktığı özgün bir kadın hareketini yaratmak somut hedefimizdir.
5. Kürtlerin varlığını inkar eden ve Kürt halkını yokoluşa mahkum eden devlet politikaları ve bu temelde topluma egemen kılınan ırkçılık, tüm Türkiye halkını, neo-liberal yıkım politikalarının kurbanı haline getiren siyasi ve toplumsal koşulların kurucu bir unsurudur. Bu nedenle Kürtlerin eşit ve özgür yurttaşlık mücadelesini, halkın hakları mücadelesinin en güçlü bileşenlerinden biri olarak kavrıyoruz. Neo-liberal saldırı altındaki her bir hak kavgamızda, kadın ve yoksul olarak Kürt insanını uğruna mücadele ettiğimiz hak ve özgürlüklerin eşit bir öznesi haline getirecek özgül talep hareketlerinin örgütlenmesini acil bir mücadele hedefi olarak benimsiyoruz.
6. Kapitalizm için emek güçleri değersiz kabul edilen, kentlerde yok sayılan, eğitime, sağlığa ve genel olarak insanca yaşama dair talepleri neoliberal hayırseverliğin insafına bırakılan engellilerin hak mücadelelerini, halkın hakları mücadelesinin asli bileşeni olarak görüyoruz. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan güvenceli çalışmaya, tüm mücadele alanlarında engellilerin özgün taleplerini de kavgamızın bayrağı yapacağımızı ilan ediyoruz.
7. Gericilik, halka karşı neo-liberal saldırının koçbaşıdır. Halkın hakları mücadelesi, İslamcı-liberal sözde destek ağlarına ve cemaatçi otoritelere ve hegemonyaya karşı mücadele içinde geliştirilebilecektir. Gericilerin neo-liberal saldırganlığı kutsallaştırmasına karşı, neo-liberal saldırganlığın dünyevi niteliğini ortaya çıkarabilmek için toplumdaki tüm gericilik mekanizmalarını yok etmeyi hak mücadelemizin özel bir hedefi olarak kavrıyoruz. Bugün Türkiye’de AKP iktidarıyla yükselişe geçen gericiliğe karşı mücadeleyi, sermaye tahakkümüne, emperyalist bağımlılık ilişkilerine, erkek egemenliğine ve şovenizme karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediyoruz.
8. Üniversitedeki neo-liberal gerici işgal hareketine karşı özerk-demokratik üniversiteyi ve bilimsel özgürlüğü savunmak ve egemen hale getirmek halkın hakları mücadelesinin gözbebeğidir. Halkın kak mücadelelerinin bütün organları, üniversite gençliğinin demokratik üniversite yolundaki militan mücadelesine her koşulda sahip çıkacaktır.
Halkın Hakları Mücadelesi, toplumun farklı kesimlerini birleşik ve politikleşmiş bir sınıf hareketi olarak örgütlemeyi mümkün kılıyor. Bir mücadele zemini olarak hak mücadeleleri, farklılıkların birliğini, özgüllüklerin ortaklığını tesis edebilmenin olanaklarını sunuyor. İlki 2007’de gerçekleşen Halkın Hakları Forumu’nda, her bir hak mücadele başlığı için yerel-bölgesel ve ulusal ölçeğe uzanan bir meclisleşme hedefi ortaya konmuştu. Hak mücadelesi alanlarında bilgi ve deneyim paylaşımını gerçekleştirecek örgütsel yapıların inşası, yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi sürdürülmelidir. Bununla birlikte hak mücadelesi alanlarındaki meclisleri bir araya getirecek bir kongre hareketine duyulan gereksinim de açığa çıkmış bulunuyor. Halkın Hakları Kongrelerini yerel-bölgesel ve ulusal ölçekte inşa etmek için yola koyuluyoruz. Halkın Hakları Forumu’nun üçüncüsünü, Halkın Hakları Kongresi olarak gerçekleştirme hedefiyle ilerliyoruz.
Bizlerden zemheri ayında gül isteyenler, imkânsızı istediniz ya, gözünüz aydın! Yaşamı borsa endeksinde puana vuranlara inat, gülü gül ile tartanlar bu topraklarda yeniden sahne alıyor. Sınıflar mücadelesi, günümüzde, halkın hakları mücadelesinde somutlaşıyor. Hak mücadeleleri gündelik ihtiyaçları çözerken büyük bilinç sıçramaları yaratarak emekçi kitlelerin ufkunu açıyor. Güncel devrimcileşirken, devrim de güncelleşiyor. Yolumuz açık olsun…