Seçimin ardından zam yağmuru devam ediyor. Patates, soğan gibi en temel gıdaların fiyatları katlanıyor, enflasyon yükseliyor, ücretler eriyor ve yaşam herkes için her gün daha zor hale geliyor. Tarımın iflası, ithalatla kapatılmaya çalışılıyor.
Tarımsal üretimin adım adım düştüğü, tarım alanlarının inşaat, enerji ve maden projeleriyle tahrip edildiği, çiftçi sayısının her geçen gün azaldığı Türkiye’de bu kez patates ithalatı yapıldı. Fiyat yükselişleriyle, önceki yıllarda başlatılan buğday, saman, et ithalatına bu kez patates dahil edildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yıllardır iç savaş içindeki Suriye’den 2017’de 9.1 milyon dolar karşılığında 67 bin ton patates, 2018’in ilk beş ayında ise 686 bin dolar karşılığında 5 bin 700 ton patates ihracatı yaptı.
Peki gıda fiyatları neden yükseliyor, tarımsal üretim ne durumda, ithalat ne getirecek ve süreç vatandaşı nasıl etkileyecek? Konu hakkında Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy’un görüşlerini aldık.
‘Üreticiler zor durumda’
Sadece patates ve soğan için değil tüm ürünler için benzer sorunlar yaşanabilir çünkü ülkemizin bir üretim planı yok, bu en önemli neden. Günümüz teknolojilerinde bu işlem çok kolaylıkla parsel tabanlı oluşturulacak bilgi sistemi yardımı ile her yıl tüm ürünler için üretim alanları ve elde edilebilecek olası verimler tahmin edilebilir. Doğrudan gelir desteği ve daha sonra havza bazlı destek dedikleri sistem üretim planlamasını sağlamadı. Verimli üretim için ürün, üretim ve pazar üçgeninde bozulan dengeyi düzenleyecek, çiftçileri üretim maliyetleri altında ezdirmeyecek bir destekleme modeli geliştirilmelidir.
‘Planlama yok, karaborsacılık var’
Üretim planlaması gerçekleştirilemediği için ölçemediğimiz bir şeyi yönetmemiz de denetlememiz de mümkün değil. Üretimde ‘çok yıl’, ‘az yıl’ ikilemi/söylemi yaşanmaya devam edecektir. Bu durumda tekelleşmiş komisyoncular, ulaşım maliyetleri, ürün azlığı, ürünün tüketiciye kadar olan dönemdeki kayıpları, iklimsel koşulları vs. nedenlerle fiyatı kontrol ediyor. Üretici ve tüketicinin zarar ettiği, tekelleşmiş komisyoncuların durumu fırsata, karaborsacılığa dönüştürdüğü bir durum ortaya çıkıyor.
Çiftçi iflas ettiriliyor
Her üretim sezonunda sürekli artan girdi maliyetlerinin yüksekliğine (tohum, gübre, zirai mücadele kimyasalları, yakıt, işçilik) rağmen yerinde sayan ürün fiyatları ülkemiz üreticilerinin her geçen gün yoksullaşmasına ve borçlanmasına neden oldu. Başka gelir kaynağı veya geçimini sağlayacak uğraşı alanı olmayan üreticilerimiz yoksulluk ve borçluluk durumlarının derinleşmesine neden olacak biçimde ya zararına üretim yapmaya devam ediyor, ya garanti ve tek ürüne dayalı gıda güvencesine zarar verecek bir üretim biçimine yöneliyor ya da üretimden koparak köyünü, toprağını terk edip kentlere göç ediyor. Bu durum gıda güvencesinin sürdürülebilirliğine olumsuz etki yaratacak iki temel soruna neden oluyor. Yoksullaşan ve borçlanan üretici bu sorunun çözümü için arazilerini satıyor veya tarımsal üretime uygun olmasına rağmen arazisine ekim-dikim yapmıyor, üretim azalıyor, bu durum fiyatlara da yansıyor.
‘Tarım alanları yok edildi’
Üreticilerimiz üretimden koptu, tarım arazilerinin amacı dışında kullanıldığına dair veriler de mevcut. TUİK verilerine göre 2000’li yıllarda 26,3 milyon hektar (1998 yılında 27,7 milyon hektardı) tarım arazi varlığımız 2017 yılında 23,3 milyon hektara düştü. Yani 3 milyon hektar azaldı, bu azalmanın 2,5 milyon hektarının ise tarım arazilerinin amaç dışı kullanımından kaynaklandığını Tarım Reformu Genel Müdürlüğü açıkladı. Ayrıca 2000’li yıllarda 18,0 milyon hektar (1998 yılında 18,9 milyon hektardı) tarım arazisi tarımsal üretim amacıyla işlenir iken, 3,4 milyon hektar azalarak 2017 yılında 15,5 milyon hektara geriledi. Ürün yetiştirecek topraklar yok edilmiş oldu. Bu süreçte de ülke nüfusumuz 63,1 milyon (2000 yılı) iken 79,8 milyona (2017 yılı) ulaşmış yani 16,7 milyon kişi arttı.
‘Bakan ithalat demiyor, gerçeği saklamaya çalışıyor’
Ekonomi Bakanı Suriye’den ‘kontrolümüz altındaki bölgeden’ ifadeleriyle durumu sevimlileştirmeye ve ithalat dememeye çalışsa da 4000 ton patates ithalini basın açıklamasında açıkça itiraf etti. Fiyat artışını denetim altına alamadıkları için ‘en kolay yolu tercih ediyoruz’ demiş oldu. Bu bir tercihtir, kolaycılıktır ve bizi yönetenlerin içinde bulunduğu yönetmeme aczinin bir göstergesidir.
Üretim artmalı, çiftçi güvence altına alınmalı
AKP Hükümetleri ve bakanları, artan fiyatları aşağıya çekmek, fiyatları kontrol altında tutmak için yine ithalata başvurdu. Gerçek anlamda bir çözüm (orta ve uzun vadede) üretim planlamasının temel alındığı bir anlayış ile üretimi artırmakla sağlanabilir.
Üreticilerin üretim maliyetlerini azaltacak veya sübvanse edecek bir destekleme modeli öncelikli olmakla birlikte üretenlerin kendilerinin ve çocuklarının üretimde kalmalarını teşvik edecek eğitim, sağlık gibi konularında ayrıcalık sağlayan düzenlemeler yapılabilir.
Tarımsal ve hayvansal ürünlerin vergisiz, gümrüksüz ve denetlenemez bir biçimde ithalatı, tarımsal üretimin ve çiftçinin yaşadığı krizi çözmediği gibi üretimin daha da düşmesine neden oluyor. Tarımsal ve hayvansal üretimin yok edilmesi, üreticilerin tarımdan geri dönüşü olmayacak biçimde uzaklaştırılması, toprağına yabancılaştırılması, yabancı üreticilerin kalitesiz, denetlenemeyen koşullarda üretilmiş ürünlerinin bir pazarı durumuna getirilen ülkemizin varlıklarının da ithalat yapılan ülkelere ve üreticilerine aktarılması anlamına geliyor.
Her bir cm2 toprağımızın korunması, üreticilerimizin korunmasını ve desteklenmesini; ithalat yerine üretimi; tarımsal ve hayvansal üretimin fiziksel, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümünü hedefleyen ulusal tarım politikalarının hayata geçirilmesi zorunludur.
‘Üreticilerin örgütlülüğü büyümeli’
Öncelikle 5403 Sayılı ‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun 13 yıldır uygulanmamış “Madde 11. Tarımsal amaçlı arazi kullanım plân ve projelerinin hazırlanması” gereğince arazi kullanım planlamasının yapılması gerek. Bunun için de “Madde 7. Toprak ve arazi varlığının belirlenmesi, sınıflandırılması, harita ve veri tabanının hazırlanması” maddeleri uygulamaya koyularak ürün planlamasına temel olacak çalışmalar yerine getirilmelidir.
Üretici örgütleri desteklenerek güçlendirilmeli siyasi baskılardan arındırılarak gerçek anlamda üreticileri koruyan, finanse edebilen, üretimde ve pazarlamada söz sahibi olabilecek bir örgütlenme modeli geliştirilmelidir. Kısa vadede, ürüne, üretene, arazi sahibine, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olsun veya olmasın üretim maliyetlerinin üzerinde bir gelir elde etmesini sağlayacak bir destekleme modeli geliştirilmelidir.
politeknik.org.tr