İstanbul`da 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan Torunlar İnşaat alanındaki facianın yankıları sürerken, ne yazık ki dün (16 Ekim 2014) İzmir`de yaşanan kazada biri ağır olmak üzere 4 işçimiz yaralanmıştır. Karşıyaka İlçesi Örnekköy Semti`nde 14 katlı bir konut inşaatında işçiler tarafından kullanılan düşey yönde motorlu taşıyıcı platformun 8. kattan aşağıya düşmesi şeklinde gerçekleşen kazanın olduğu yerde EMO İzmir Şubesi tarafından da inceleme yapılmıştır.
Olay yerinde yapılan ön incelemede, iki adet motor ve dişli sistemi üzerinde kılavuzlama yöntemi ile hareket eden taşıyıcı platform inşaat malzemeleri ile birlikte katlara ulaşım için kullanılmakta iken facianın yaşandığı tespit edilmiştir. Yüklenen malzemelerin üst katlara taşınması sırasında alttaki motora bağlı bulunan redüktör milinin kırılması sonucunda taşıyıcı platform tek motorla hareketine devam etmek istemiş; ancak tek kalan motorun kontrollü hareketi yerine getirememesinden dolayı taşıyıcı platform içindeki işçiler ile birlikte aşağı yönde kontrolsüz bir şekilde hızlanarak zemine çarpmıştır.
Kaza sırasında; taşıyıcı platform aşağı yönde kontrolsüz bir şekilde düşerken paraşüt sistemi olarak bilinen güvenlik tertibatının devreye girmediği; düşmeye karşı işçileri koruyacak olan yaşam halatlarının kazanın olduğu bölümde bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca işçilerin taşındığı platformun çevresinde, korkuluk olarak tabir edilen koruyucu mekanizmanın sadece ön cephede olduğu, üç cephenin ise açık konumda bulunduğu, öte yandan genişliği 4 metreye yaklaşan taşıyıcı platformda aşırı ve dengesiz yüklemeye karşı herhangi bir güvenlik tertibatının da bulunmadığı görülmüştür.
Bu tip yerlerde kullanılan dikey taşıma araçları mevzuatımızda kaldırma makinaları olarak yer almakta, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayımlanan Asansör Yönetmeliği kapsamında bulunmayıp, Makine Emniyeti Yönetmeliği`ne göre değerlendirilmektedir. Öte yandan inşaatlarda kullanılan kaldırma makinaları veya asansörlerin “İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği” çerçevesinde periyodik olarak denetlenmesi gerekmektedir. Ancak bu tip kaldırma makinalarının eğer içine insan binecek ise özel güvenlik tertibatları ile donatılması gerekmekte, her kat artışında yeniden güvenlik kriterlerinin gözden geçirilmesi, sistem donanımlarının en baştan kontrol edilmesi, sistemin güvenilirliği açısından büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca bu tip dikey taşıma araçları mevcut şantiyenin organizasyonunda önemli bir değişiklik anlamına geldiği için şantiyenin kurulumunda yapılan risk analizinde bir revizyona gidilip dikey taşıma aracının oluşturabileceği riskler belirlenmeli ve işçilerin bu risklerden nasıl korunabileceği ile ilgili önlemler alınmalı, gerekli kişisel koruyucu donanımlar belirlenip işçilere eğitimler verilmelidir. Bu sayede hem araçta çalışanlar ve hem de etrafta çalışmakta olan insanlar güven altına alınmalıdır. Ne yazık ki çoğu kez uzman olmayan kişiler eliyle ve güvenlik kriterlerine uyulmadan kurulan bu araçların risklerinin belirlenmesi ve önlem alınması hususunda da hiçbir şey yapılmamaktadır.
Ülkemizde basit tipte ve yük taşımak için tasarlanmış kaldırma cihazlarının inşaat alanlarında gayri resmi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu nedenle, inşaatlarda kullanılan taşıyıcı platformlardan en az birinin gerekli güvenlik önlemleri alın insan kullanıma uygun olarak tasarlanması önemlidir. İlgili Bakanlık tarafından bu yönde bir mevzuatın oluşturulmasına yönelik çalışmaların başlatılması, bugün her inşaatta nasıl şantiye elektriği bağlanıp gerekli projelendirme ve kabul işlemleri yapılıyorsa işçilerin kullanımına yönelik en az bir taşıyıcı platform ve asansörün projelendirilip, ilgili belediye veya ruhsat veren kurumun onayı ile inşaat süresince işletmeye açılması sağlanmalıdır.
Asansör denetimine ilişkin genel sorunların yanında inşaat halindeki binalar ve inşaatlarda kurulan asansörler veya taşıyıcı platformlar, yeterli denetimin sağlanmadığı, sorunlu bir alanı oluşturmaktadır. İnşaatlarda kullanılan personel, yük ve eşya taşıma amaçlı taşıyıcı platformlar kiralama yoluyla, inşaatlar arasında gezici bir sistemle kurulmaktadır. Bu ekipmanlar Makine Emniyet Yönetmeliği hükümlerine göre; yapı sahibi, şantiye şefi, iş güvenliği uzmanı tarafından kontrol edilmeli, ruhsat vermeye yetkili ilgili kamu idareleri tarafından işletme teknik ruhsatı düzenlenerek denetlenmelidir. Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği‘ne göre de bu kontrollerin yapılıp yapılmadığının yapı denetim şirketleri tarafından takip edilmesi gerekmektedir. Ancak yapı denetim şirketini müteahhit belirlediği için denetim sisteminin içeriğini ve niteliğini de müteahhit belirler olmuştur. Bakanlık eliyle yapı sürecindeki denetimin kağıt üzerinde kalmış, sermayenin istediği denetimsiz çalışma koşulları kendisine sunulmuştur. Bu nedenle piyasalaşmış ve özel sektörün insafına bırakılmış bir yapı denetim sisteminin sağlıklı işlemesi düşünülemez.
Ülkemiz iş kazası sayısı bakımından Avrupa`da birinci, dünyada ise üçüncü sıradadır. Sadece 2014 yılında Soma`da ve İstanbul`da katliam denebilecek iş kazaları meydana gelmiştir. Asansör sektöründe ise ELA (Avrupa Asansör Derneği) rakamlarına göre 25 AB ülkesi ve Türkiye olmak üzere 26 ülkede 2013 yılında asansörlerde yaşanan 17 ölümlü kazanın 12`sinin ülkemizde meydana gelmiştir. Bu bağlamda, ilk başta işverenler ve çalışanlar olmak üzere tüm halkımızda işçi sağlığı ve iş güvenliği kültürünün yerleşmesi için başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm bakanlıklara, işverenlere, işveren örgütlerine, sendikalara, yazılı ve görsel basına, meslek odalarına ve sektörel derneklere önemli görevler düşmektedir.
Soma faciasında da yaşananlar için “bu işin fıtratında var”, 10 işçiye mezar olan İstanbul Mecidiyeköy`deki asansör katliamı için “Bunlar sektörel vakalar” diyebilen anlayış, bugün işçinin adının bile geçmediği İş(çisiz) Sağlığı ve Güvenliği Yasası`na sahip çıkmaktadır. Sermaye sahiplerini, patronları koruyan, tüm bu sorumluluğu Odamız üyesi, meslektaşlarımızın da içinde bulunduğu iş güvenliği uzmanlarına yüklemek isteyen, işçi sağlığı ve güvenliği mekanizmalarını piyasaya devreden anlayışından vazgeçilerek çalışanların güvenliği temel alan bir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası hayata geçirilmelidir.
EMO İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu