Egemenlerin emek güçlerine saldırılarını arttırdığı bir dönemden geçiyoruz. AKP iktidarı, krizin artan etkisine karşı sesini yükselten emekçileri, dinci cemaat örgütlenmesi ile tam kontrol sağladığı polis gücüne dayanarak durdurmaya çalışıyor. Sol, muhalif güçlere yönelik tutuklama, gözaltı terörü ve fiziki şiddet bu saldırının bir parçası olarak yürütülüyor.
Son bir kaç hafta içinde KESK yönetici ve üyelerinin tutuklanmaları; Obama’yı protesto eden solculara 5’er yıl ceza istenmesi; Esenyurt’ta tekstil işçilerini mücadeleye çağıran solculara silahla saldırılması ve tutuklanmaları; ulaşım zamlarını protesto eden ve “pazara çık” kampanyasına karşı çıkan halkevcilerin dayak atılarak gözaltına alınması; hakları için yürüyen Eğitim Sen üyelerine ve ATV-Sabah grecilerine yönelik polis engellemeleri; İzmir’de CHP’li belediyenin işten attğı, direnişteki Kent A.Ş. işçilerine yönelik polis şideti, Ankara Konur sokakta polis-faşist işbirliği ile muhalif kurumların standlarına yönelik saldırılar ve sonrasında bir devrimci gencin tutuklanması, Üzmez’i protesto eden kadınların yargılanması; ODTÜ’de JİTEM elemanını açığa çıkaran devrimci gençlerin tutuklanması, üniversitelerde polis, faşist, idare işbirliği ile yapılan saldırıların artması; Batman’da ABD şirketini protesto eden 32 işçinin tutuklanması, hep büyüme eğilimi gösteren direnişlerin baştan önünü kesme amacı güdüyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın raporuna göre Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun değiştiği 2007’den beri polis şiddetiyle 53 kişi yaşamını yitirdi. Başbakan Erdoğan’ın “Polis rejimin teminatıdır” sözü bu tabloyu tamamlayan önemli bir figür oldu.
Egemenler Çatışıyor, Emekçiler Eziliyor
Bu gelişmeler, şapkadan tavşan çıkartma maharetiyle, AKP gericiliğinden demokratlık çıkarmaya çalışan bir takım çevrelerin en azından bazılarının gözünü açar mı bilemiyoruz, ancak toplumsal muhalefetin birleşik mücadelesini ayağa kaldırmanın gerekliliği kesin olarak ortaya çıkıyor.
Egemenlerni kendi içindeki iktidar çatışmaları ise belge savaşı ile sürüyor. Halkın gerçek gündemini örtmeye yol açan bu süreç, aynı zamanda gerici örgütlenmelerin de meşrulaşmasının önünü açıyor. Bu dalaşma, emekçilere yönelik saldırının hızının kesilmesine ise yol açmıyor.
Obama cilalı emperyalist planlarda iktidarın almaya çalıştığı role karşı durmak için, krizin faturasını emekçilere ödetmemek için, halkın temel haklarını kazanabilmek için ve artan gerici-faşist saldırılara karşı birleşik bir cepheyi örebilmek için toplumsal muhalefetin adımları henüz çok zayıf düzeyde. Türk-İş yönetimi “Kriz varsa, çare de var” kampanyasıyla, zaten emekçilere “pazara çıkmalarını önererek”, patronların kuyruğuna takılma derdinde. İlerici emek ve meslek örgütleri ise ortaya bir mücadele programı koyamadığı gibi, KESK’i kısmen dışında tutarsak bir hareketlenme de oluşturmuyorlar. KESK 1 Mayıs’ın ardından gömüldüğü sessizlikten, tutuklama terörüne karşı protestolarla ve toplu sözleşme eylemleriyle sıyrılmaya çalıştı. Ancak bu gündemlerle sınırlayarak Ankara’da düzenlediği eylemin çok da başarılı olduğu söylenemez.
Bizim de üyeler olarak içinde yer aldığımız TMMOB ise bu toplumsal muhalefetin bir bileşeni olarak, benzer durumda. Onun da bir mücadele programı yok ve kimisi yapay olan iç gündemleriyle uğraşıyor. Yalnız TMMOB’nin iç gündemlerinden ikisi özellikle çok önemli ve sadece TMMOB üyesi emekçileri değil ama onların yan yana oldukları tüm emek güçlerini ilgilendiriyor. Hem de teknik elemanların krize karşı mücadele programlarını oluşturabilmek için olanaklar sunuyor.
TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı
14-15 Kasım’da yapılacak olan TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı’na verdiğimiz önem sanırız biliniyor. Ve yine, Kurultay’ı anlamına uygun olarak, iki günlük bir toplantı değil, iki yıla yayılan bir örgütlenme ve mücadele süreci olarak değerlendirdiğimizin de biliniyor olduğunu düşünüyoruz. TMMOB’nin yeniden gerçek bir toplumsal güç haline gelmesinde ve teknik eleman hareketinin yeniden ayağa kalkmasında Kurultay’ın ayırt edici bir işlev yerine getirebileceğini söylüyoruz. Buradaki temel argümanlarımızdan biri, TMMOB üye olan ve olmayan mühendis, mimar, şehir plancıları ile daha örgütlü bir ilişki kurabilir ve onları hareketlendirebilirse sözünün bir ağırlığı olabilir ve bu üye kitlesi toplumsallaşma yolunda aktif olabilir. Üye tabanının ve potansiyelinin çok büyük çoğunluğunun ücretli ve işsiz teknik elemanlardan oluşması nedeniyle, bu amaç için göz dikilecek kitle de ortaya çıkmaktadır.
Diğer yandan TMMOB, geleneksel olarak sahiplendiği emekten, halktan yana olma söyleminin gereği olarak tercihlerini, emek gücünü satarak yaşamak zorunda olan ücretli ve işsiz üyelerinden yana kullanmak ve politikalarını bu yönde belirleme durumunadır.
TMMOB merkez ve birimlerin yönetimlerinde bulunan ve kendilerine demokrat, ilerici, çağdaş, yurtsever, devrimci gibi sıfatlarla tanımlayan ve tanımı gereği emekçiden yana olması gereken unsurların da bu saydığımız kaygıları taşımaları beklenmektedir. Ancak, tek tek kimi yöneticileri tenzih ederek söyleyelim ki, bu beklentinin TMMOB içinde karşılığını görmekte çoğu zaman zorlanıyoruz. Kurultay süreci, örgütlenme, alana ilişkin politikaların örgütlenmesi gibi bütün diğer işlevleri yanında bu konunun test edilmesi için de olanak sunuyor. Başlıklardan bir tanesi, Kurultay için ayrılan kaynaklar olacak.
TMMOB Kadın Mühendis, Mimar, Şehir Plancı Kurultayı
Mesleklerini yaparken bir de kadın olmaktan kaynaklı ilave sorunlar yaşayan kadın meslektaşlarımızın önemli bir etkinliğini de bu çerçevede anmakta yarar var. 21-22 Kasım 2009 tarihinde İstanbul’da yapılacak olan TMMOB Kadın Mühendis, Mimar, Şehir Plancı Kurultay’ndaı da, benzer biçimde özellikle kadın üyelerin çalışma yaşamında, kriz karşısında, örgüt içinde karşılaştıkları zorlukları masaya yatırılacak. Bu kurultay da diğeri gibi, örgütten en üst düzeyde ilgiyi hak ediyor.
TMMOB Olanakları Emekçi Teknik Elemanlar İçin Kullanılmalıdır
TMMOB’nde bağlı odaların bütçeleri ve TMMOB merkezinin bütçesi ayrı ayrı gerçekleştirilmektedir. Birlik bütçesinin gelir kısmı ağırlıklı olarak, odaların katkı paylarıyla oluşmaktadır. Birlik bütçesinde 2009 için öngörülen gelirler 2.250.000 TL olarak karar altına alınmış. Odaların bütçeleri ise bu rakamın çok çok üstündedir. Geçen dönem -Kurultay’ın önceli sayılan Mühendis İstihdamı ve Ücretlendirme Sempozyumunu düzenleyen- Makina Mühendisleri Odası’nın 2007’de gerçekleşen bütçesi, 55 milyon YTL‘yi aşmıştı. Bu dönem Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı‘nın sorumluluğunu alan EMO’nun 2007’deki bütçesi ise, 14 milyon YTL civarında gerçekleşti. Tüm TMMOB örgütlülüğünü göz önüne alarak, diğer 21 odanın bütçelerine de baktığımızda hatırı sayılır bir rakam ortaya çıkıyor. Örgüt içinde uzun dönemdir hizmet üretimi yapılarak gelir elde edilmesi tartışılıyor. Bu konuda yapılan eleştirileri, TMMOB ve birim yöneticileri, “İyi ama biz bu gelirleri, emek ve demokrasi mücadelesi ve de üyelerimiz için harcıyoruz” diyerek yanıtlıyorlar. Biz de bu yönetici arkadaşlara uzun dönemdir sorduğumuz şu soruyu tekrar soruyoruz. Bu söylediklerinizin en dürüst ve samimi kanıtı olarak, çok uzun yıllardır yapılması pek de akla gelmeyen, böylesi bir kurultaya bütün maddi olanakların aktarılması gerekmez mi?….
Tarih yakınlaştıkça Kurultayın bütçesi de tartışma başlıklarından biri haline geldi. Örgüt birimlerinin bir çoğununun ilgisizliği yanında, Kurultay’ın giderlerinin karşılanması konusunda da tam bir duyarsızlık söz konusu. Yukarıda verdiğimiz rakamlarda gelirler elden edilen bir örgütte, emekçi teknik elemanların bu büyük buluşması için bütçesi kısıldıkça kısılmaya çalışılıyor. Kısılmaya çalışılan son rakam sadece 90.000 (yazıyla doksan bin) TL. Zaten 120.000 TL’lik talepten bu rakama gelindi. Kurultay’ın sorumluluğunu EMO adına yürüten İstanbul Şubesi’nin olumlu çabalarını bir tarafa bırakırsak, örgütte bu konuda sergilenen tavır hiç de iç açıcı değil. Bütçeyi arttırmak için yapılan girişimler ise Birlik düzeyinde üç maymun tavrıyla karşılandı. En önemli bahane ise, mevzuat… Buna göre, TMMOB adına yapılan bir etkinliğin sorumluluğunu üstlenen bir oda, etkinliğin giderlerini de karşılıyor. İşin daha da vahimi İstanbul dışından gelecek olan ücretli ve işsiz teknik elemanların nakilleri ve konaklamaları konusunun ortada kalmasıdır.
Bu durum kabul edilemez!
Bir, söz konusu iki kurultay gibi, doğrudan üye tabanının ilgilendiren etkinlikler, TMMOB’nin herhangi bir etkinliği ile -ayrı ayrı her biri farklı açılardan önemli de olsa- kıyaslanamaz..
İki, bu uygulama (giderlerin bir oda tarafından karşılanması) zaten Birlik ruhuna ve TMMOB’nin dayanışmacı geleneğine tamamen aykırıdır. Geliri az olan oda, TMMOB adına etkinlik yapmayıversin, etkinlik sırasında para kazanmaya çalışsın ya da sponsorlara mahkum olsun demektir. Hiçbir şıkkın tutulacak yeri yoktur. TMMOB 40. Olağan Genel Kurulu’nda 19 No.lu karar şu şekildedir:
a. Etkinliklerin öncelikli olarak öz kaynaklar ile yapılmasının denenmesine,
b. Olanakların yeterli olmaması durumunda odalar arası işbirliğinin ve olanakların zorlanarak denenmesine,
c. Bunun da yeterli olmaması durumunda örgütsel bağımsızlığı zedelemeyecek şekilde kaynak arayışına gidilmesi oy çokluğu ile kabul edilmiştir.
Üç, teknik elemanlar da kriz mağduru iken, onlara ikinci bir kriz yaşatmaktır.
Dört, bu türden kısıntılar etkinliğin başarısızlığına, katılımın düşmesine yol açacaktır.
Beş, bu kadar büyük gelirli bir örgüte bu durum “yakışmamaktadır”
Kurultay Bir Sınav Olacaktır
Yapılan hazırlık toplantılarında, kurultayların yürütme kurulunda bulunan yönetici arkadaşların da gördüğünü sanıyoruz ki; TMMOB artık, işçi sınıfının bir parçası olma hali giderek belirginleşen mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşlarımızın sorunlarına kayıtsız kalamaz. Meslektaşlarımız neyin ne olduğunun, kimin yanlarında olduğunun kimin olmadığının ayırtına daha fazla varıyorlar. Bu bakımdan TMMOB bu anlamda da bir sınavdan geçmektedir. Gücünü meslektaşlarımızın yarattığı birikimden alan örgütümüz, bu gücünü tekrar büyük üye çoğunluğunu oluşturan emekçi mühendis, mimar ve şehir plancıları için kullanmak zorundadır. Geliri fazla olan odalar başta olmak üzere, TMMOB birimlerinin emekten yana söylemlerinin doğal sonucu olarak ve bu sınavı layıkıyla geçmeleri için Kurultay giderlerine ve çalışmalara gereken katkıyı sunmaları gerektiğini hatırlatıyoruz. Kurultaylara İstanbul dışından gelecek tüm meslektaşlarımızın kurultaylara katkı sunmabilmeleri adına, hiç bir organizasyondan da kaçınılmamasını talep ediyoruz.
Bu kurultayların, kriz bahanesiyle işten atılan, işten atılırken tüm sosyal ve ekonomik hakları gasp edilmiş olan, çalışıyor olmasına rağmen birçok sosyal hakları elinden alınmış, ücretleri düşürülmüş ve emekleri değersizleştirilmiş meslektaşlarımız açısından verimli ve sonuca yönelik güçlü adımlar atılan buluşmalar olması için elimizden geleni yapacağız.
Buradan Devrimci Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları olarak ilan ediyoruz ki, eğer TMMOB ve birimlerindeki yönetimler, -ihtimal vermek istemiyoruz ama-, Kurultaylar için İstanbul’a gelecek olanlara konaklama için yer sağlamaktan imtina ederlerse, meslektaşlarımız ve sınıf kardeşlerimiz olan mühendis, mimar, şehir plancılarını memnuniyetle evlerimizde konuk edeceğiz ve hiç birini açıkta bırakmayacağız.