Derelerin Kardeşliği Platformu: “Çernobil’i Unutmak Mümkün mü?”

Çernobil’den Fukişima’ya Erivan ve HES Projeleri! Günümüzün Çernobil’i HES Projeleridir!..
Çernobil’i Unutmak Mümkün mü?
Bilindiği gibi 25 yıl önce bugün, 26 Nisan 1986 tarihinde, Ukrayna’nın Çernobil kentindeki Nükleer Enerji Reaktörünün patlamasıyla büyük bir nükleer facia yaşanmış, adına radyasyon denen ölüm bulutları insan yaşamını ve gelecek nesilleri, doğal yaşam koşullarımızı tehdit ederek, ölümcül sonuçlar doğurmuştu. 
Çernobil’in bu etkileri hala devam ediyor!
Aradan geçen 25 yıllık süreçte, yurdumuz insanı ve özellikle de Doğusuyla, Batısıyla ve Ortasıyla Karadeniz insanı Çernobil’i unutmadı, unutamaz ve unutmayacak!
Çünkü Çernobil’in bu olumsuz etkileri hala insanlarımızın içinde, genlerinde yaşıyor…
Doğu Karadeniz’in hemen her evinde, Çernobil’in etkileriyle yaşanan kanserden ölümler devam ederken, çocuklarımız sakat doğmaya ve amansız kanser hastalıklarıyla mücadeleye devam ederken, insanlarımız Çernobil’i unutabilirler mi?
Asıl unutulmaması gereken, Çernobil’le birlikte halkımızı, yurdumuz insanlarını ‘enayi ve aptal’ yerine koyan, insan yaşamını umursamadan gerçekleri saklayarak, bilimi dahi baskı altına almaya çalışan siyasetçiler, kamu yöneticiler ve hatta bilim adamları değil midir?
Asıl unutulmaması gereken, gerekli uyarıları yapmayıp, yapılan uyarılara, verilen tepkilere kulak asmayan, gerçek dışı rapor ve açıklamalara imza atarak halkımızı yanıltanlar değil midir?
Biz, onları da unutmadık!  İsimleri, söyledikleri, pozları, yalanları ve imzaladıkları sahte raporları hala aklımızda ve arşivimizde…
Ancak, ne yazıktır ki bugün de aynı anlayış, aynı kafa, aynı vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinlik devam etmektedir! 
Bugün hala Çernobil’in bu etkilerini saklamak, adeta Çernobil’i aklamak için oluşturulan komisyonlarda, ülkemiz ve bölgemizdeki kanser vakalarındaki artış ve çeşitliliğin ‘psikolojik’ sonuçlara bağlanması, aynı aldatmacanın devam ettiğinin göstergesi değil midir?
Özellikle de Mart ayı içerisinde, teknoloji devi olarak bakılan Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felaketi sonrası Fukuşima’daki nükleer santrallerde meydana gelen patlamalar ve radyoaktif sızıntının etkileri hala üzerimizde dolaşıyor! Bununla birlikte bütün dünyada nükleer karşıtlığı hız kazanıp, nükleer projelerden vazgeçilirken; ülkemizdeki nükleer dayatma konusunda yaşanan gelişmeler, işte tam da bu vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinliğin en açık göstergesidir. 
Öyle ki, bu dayatmacı zihniyet; nükleer konusunda yanlış yaptıklarını, yanıldıklarını kaydederek başta bütün Japon halkından ve dünyadan özür dileyen Japon Başbakanı’nın açıklamalarına karşın; nükleer santralleri ‘evdeki tüp gaz’ boyutuna indirgeyerek; Sinop’tan, Mersin’e ve Trakya’ya kadar doğal yaşam alanlarımıza nükleer santral yapmayı planlamakta ve savunmaktadır! 
Bütün bu yaşananlar, dayatma ve tehlikelerin etkisi, vurdumduymaz tavrı ve saldırganlıkları devam ederken; hemen yanı başımızdaki, Çernobil’in bir benzeri olan Erivan’daki Metsamor Nükleer Santralinde de aynı tehlike bizleri beklemektedir. 
Yıllardır, patlamaya hazır bir bomba gibi hemen ülkemizin sınırında, yaşam alanlarımızın etki sınırlarında bulunan Metsamor santralinde yaşanan sızıntılar özellikle Doğu Bölgelerimizde etkisini göstermiş ve bu yönde tehlike boyutunda ölçümler yapılmıştır. 
Hemen başımızın ucundaki bu tehlike göz ardı edilerek, neredeyse hiçbir önlem alınmazken; ülkemizdeki yaşamın vazgeçilmezi sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, doğa ve bütün bunların ayakta tuttuğu ve var ettiği yaşamlarımız, iktidarların ve şirketlerin topyekûn saldırılarıyla karşı karşıya… Bugün, başta Doğu Karadeniz Bölgesi olmak üzere, yurdumuzun bütün bölgelerindeki doğal yaşam alanlarımıza geri dönüşümsüz zararlar vererek, insan yaşamını ve doğal yaşamı tehdit etmekte olan Hidroelektrik Santralleri (HES’ler) de bizim için bir başka Çernobil vakasıdır!
Çernobil’deki emperyalist çıkar ve paylaşım hesapları bu kez HES’ler üzerinden insan yaşamını tehdit etmekte, sularımız, vadilerimiz ve derelerimiz, kısacası tarihi, sosyal ve kültürel değerlerimizi barındırdığımız doğal yaşam alanlarımız rant ve çıkar hesapları ile yağmalanmaktadır.
Vahşi kapitalizmin doymak bilmeyen kar hırsı için, paylaşım uğruna, damarlarımızdaki kan gibi Anadolu’ya can veren sularımız, derelerimiz ve vadilerimiz HES projeleriyle yağmalanıyor… Yerli ve yabancı sermayeli şirketlere satılıyor! Bunun yanında termik santraller, maden aramaları ve sanayi atıklarıyla doğal yaşam alanlarımız zehirleniyor, ciğerlerimiz gibi koruduğumuz ormanlarımız, çalışarak, alın teri dökerek ürettiğimiz meralar ve tarım alanlarımız yağmalanıyor… 
Temiz ve çevreci enerji gözü ile bakılmakta olan HES projeleri bugün ne yargı kararlarını, ne halk tepkisini, ne bilimsel raporları ve uyarıları dikkate almaktadır. Projelendirme aşamasından, yapım çalışmalarına ve üretim aşamasına kadar verdiği geri dönüşümsüz zararların yanında, üretime geçtiklerinde kurulması planlanan iletim hatları ile de insan yaşamını ve doğal yaşamı olumsuz yönde etkileyecek olan bu projelerin etkileri de Çernobil’in etkilerini aratmayacaktır! Bu da hazırlanan bilimsel raporlarla ortaya konulmuştur!
Bizler, bu projelere imza atanları, geliştirerek, türlü aymazlıklar ve sahte raporlar, bilim dışı gerekçelerle insanlarımıza dayatanları da unutmayacağız!
Bu süreçte geliştirilen çeşitli projelerle ülkemizin tüm akarsuları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sermayenin hizmetine sunuluyor. 
Siyasal iktidar, süreci hızlandırmak için bütün hukuksuzluklar ve yasa tanımazlıkların yanında yasaları değiştiriyor, yöre halkı ve şirketler arasında devam eden mücadelede şirketlerin yanında saf tutup, halka sırtını dönüyor.
Bu zor koşullar altında bile su, toprak ve yaşam mücadelesi verenler teslim olmuyor. Her gün daha da güçlü bir şekilde yan yana geliyor, örgütleniyor, mücadele ediyor.
Ülkemizde yeni Çernobiller ve Fukuşimalar yaşanmaması, Erivan’da yanı başımızdaki tehlikeye bir kez daha dikkat çekerek; derelerimizin, vadilerimizin, sularımızın emperyalist çıkar ve paylaşım hesaplarına alet edilmemesi, suyun ticarileştirilmemesi için Derelerin Kardeşliği Platformu olarak, yurt genelindeki bütün bileşenlerimizle birlikte mücadelemizi yılmadan, birlik ve bütünlük içerisinde sürdürmekte kararlıyız.
HES projeleriyle, Termik Santrallerle, Güvenlik Amaçlı Sınır Barajlarıyla, Nükleer Santrallerle, Maden Aramalarıyla; Mera, Kıyı ve Orman Kanunlarıyla insanca yaşam hakkımız elimizden alınıyor. Hayatlarımız sermaye sahiplerinin insafına teslim ediliyor. Atalarımızın, dedelerimizin yüzyıllardır koruyup kolladığı, bizlere emanet ettiği yaşam alanlarımızdan göçe zorlanarak yurtsuzlaştırılıyoruz…
Ve biz, bütün bunların karşısında bilime dayalı, akılcı ve insancıl yaşam hakkımız olarak, doğal yaşam alanlarımıza verilmek istenen geri dönüşümsüz zararları önlemek için HES projeleri başta olmak üzere bütün bu projelere karşı demokratik ve hukuksal mücadelemizdeki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.
Çernobil’in etkilerini halkımızdan saklayan, HES projelerini dayatmacı bir zihniyetle, aynı Çernobil’de olduğu gibi üzerimize salan bütün siyasileri, kamu görevlilerini, bürokrat ve sözde bilim adamlarını protesto ediyoruz.
Metsamor Nükleer Santraline bir kez daha dikkat çekerken; Çernobil’in etkileri ve Fukuşima’da yaşanan felaketler sonucunda yaşamlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, hastalıkla mücadele edenlere de acil şifalar diliyoruz.
Ömer ŞAN
Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü