Bir madencilik tarihi yok edilirken: Çanlar Zonguldak, TTK ve TKİ için çalıyor! – Mehmet MAKAR

Zonguldaklı madencilerin yeraltındaki direnişi ile gündeme gelen Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait kömür sahalarının ihale edilerek özelleştirilmesinin önünü açacak olan 58. Madde (Yeni 51. madde) değişikliği, TTK’nın aktif olarak üretim yaptığı ocaklar kapsam dışı bırakılarak Meclis’ten geçti. Değişiklik ile TTK ve TKİ ruhsatlarında bulunan madenler de özelleştirilme kapsamında alındı.

TTK’nın aktif ocakları kapsam dışı, Zonguldak Havzası ve TKİ sahaları satılıyor!
TTK ve TKİ’ye ait maden ruhsatlarının ihale edilebilmesi için torba yasanın 58. Maddesi ile 3213 sayılı Maden Kanunu’na değişiklik yapılarak TTK ve TKİ’ye ait olan sahaların özelleştirilebilmesinin önü açıldı. Kanuna eklenmek istenen; “Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir.” maddesi Zonguldaklı madencilerin yeraltındaki direnişiyle kısmen değişti ve tasarıya “Ancak, TTK’nin halen kendisi tarafından doğrudan işletilen işletme izin alanlarında oluşturulacak ruhsatlar bu madde kapsamında ihale edilemez” ifadesi eklendi. Tasarı AKP’li vekillerin oyları ile kabul edilerek yasallaştı.

Kapsam dışında tutulan bölgeler, TTK tarafından işletme izinleri bulunan yani aktif olarak kömür üretimi yapılan Armutçuk, Kozlu, Üzülmez, Karadon ve Amasra işletmeleri ve daha önce işletme izni (1) alınan alanlar. Bu ocaklar ihale edilemeyecek ancak bunlar dışında kalan Zonguldak havzasındaki ve ülkenin dört bir yanındaki TKİ kömür ruhsatları ihale edilerek satılabilecek.

Tasarıda, TTK ve TKİ’nin özelleştirilmesine, ‘rödövans (2) sürelerinin kısıtlı olmasından kaynaklı işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik uzun vadeli ileri teknolojiye uygun yatırımların yapılamaması’ gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak bu gerekçe gerçeği yansıtmıyor. Maden Mühendisleri Odası konu hakkında yaptığı basın açıklamasında “mevzuatımızda rödövans sözleşmeleri için herhangi bir süre kısıtlaması bulunmamaktadır. Rödövans sözleşmeleri ile faaliyet yürütülen ruhsat sahalarında süre kısıtlamasından bahisle, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli modern teknolojiye uygun yatırımlar yapılamamakta olduğu gerekçesini göstermek bahane olmaktan öte geçemeyecektir.” diyerek AKP’nin bu yalanını ortaya çıkardı.

Zonguldak kömür tarihi; devletleştirme, rödövans, özelleştirme taşeronlaşma, kaçak ocak, ölüm!TTK Ruhsat alanları haritası

Ereğli’den başlayarak Bartın-Amasra ve Kastamonu-Cide’ye kadar uzanan Zonguldak havzasında bulunan kömürlerin işletme ve ruhsat hakkı maden kanununa göre Türkiye Taşkömürü Kurumu’na aitti. Bu havzada bulunan kömürler 1900’lü yılların başında özel şirketler tarafından üretilirken Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte devletleştirilerek önce Ereğli Kömür İşletmeleri daha sonra isim değişikliği ile Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından üretildi. 1980 sonrasında TTK’ya ait havza, kanuna göre özelleştirilemediği için 1990 yılında kanuna aykırı bir şekilde Maden Uygulama Yönetmeliği‘ne eklenen rödövans uygulaması ile kömürlerin özelleştirilmenin önü açıldı. 2004 yılında yapılan kanun değişikliği ile rödövans kolaylaştırıldı.

Süreçle birlikte Zonguldak bölgesinde artan özel ocaklarla birlikte kaçak ocaklarda da artışlar yaşanarak iş kazaları ve iş cinayetleri de gözle görünür şekilde arttı. 1992 yılında Kozlu grizu faciasından sonra kamuya ait madenlerde önlemlerin arttırılması sonucu ölümler yaşanmazken, son dönemde Karadon, Kozlu, Elbistan, Soma, Ermenek, Şirvan gibi yaşanan katliamların tamamına yakını özel ocaklarda meydana geldi.

İSİG Meclisi verilerine göre 2 Kasım 2002’den, 15 Kasım 2017 tarihine kadar devam eden AKP’li yıllardan en az 1618 madenci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Bir işlevsizleştirme ile yok etme örneği olarak TTK ve TKİTTK tarihi kömür yükleme iskelesi

Diğer bir özelleştirme gerekçesi de ‘atıl durumdaki ocaklarda üretimin arttırılması’. Yapılan değişiklik ile TTK ve TKİ sahalarında daha fazla kömür üretimi yapılacağına dair iddialarda da hiçbir gerçeklik yok. Çünkü TTK ve TKİ’nin geçmiş dönemlerde yaptığı üretimlerle bugünkü üretimler karşılaştırıldığında AKP iktidarı döneminde kurumlara yeni işçi kadroları verilmeyerek ve teknolojik yatırım yapmalarının engellenmesi ile kömür üretimleri düşürülerek kurumlar işlevsizleştirildi.

2002 yılında TTK’da 15761 işçi çalışırken 2 milyon 240 bin ton kömür üretildi. 2016 yılında ise 9573 işçi ile TTK tarihinin en düşük üretimi gerçekleştirilerek 908 bin ton kömür üretildi. Madencilik teknolojisinin günümüz kadar gelişmemiş olduğu 1974 yılında 39390 madenci ile 5 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirilirken günümüzde AKP iktidarı tarafından yapılan işlevsizleştirme politikaları nedeniyle TTK tarihinin en düşün üretimi gerçekleştirilerek 1 milyon ton altı kömür üretimi gerçekleştirildi.

Maden Mühendisleri Odası’na göre; TKİ, 2000 yılında 39,2 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirirken 2015 yılında sadece 12,9 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirdi. Bu üretimin 4.957.705 tonu yeraltı yöntemi ile üretildi, % 97`si yani yaklaşık 4.800.000 tonu TKİ adına özel sektör tarafından rödövans ve çeşitli üretim sözleşmeleri adı altında özel sektör tarafından üretildi. TKİ`nin yeraltı üretim kültürü bitirildi.

SGK verilerine göre 2001 yılında 29.613`ü kamu, 13.244`ü özel sektör olmak üzere toplam 42.857 kömürde çalışan maden işçisi bulunuyordu. 2017 yılı Nisan ayı verilerine göre ise 10.772`si kamu, 27.022`si özel sektör olmak üzere toplam 34.742 işçi kömür madenciliğinde çalışıyor.(3) AKP’li yıllarda bir yandan kömürde çalışan işçi sayıları azalırken diğer yandan da kamuda çalışan işçi sayısında yaşanan küçülmelerle kurumlar zayıflatıldı.

Yıllardır ürettiği taş kömürü ile çelik sanayisinin bel kemiği olan ve aynı zamanda yetiştirdiği deneyimli madencilerle Türkiye madencilik iş kolu için bir okul olan TTK, AKP’nin neoliberal politikaları ile kömür üretemez hale geldi. TTK tarafından 2016 yılı faaliyet raporunda belirtilen açıklama AKP’nin TTK’yı nasıl bu hale getirdiğinin açık bir kanıtı niteliğinde:

“İşçi Noksanlığı: Kurumumuza 2009 yılı başında işe alınan pano üretim işçilerinin üretimi arttırması yönünde olumlu etkileri görülmekle birlikte bunun yanında yer altında üretime destek işçilerinin noksanlığı hat safhaya ulaştığından mevcut faaliyetlerin idamesi için mevcut pano ayak üretim işçilerinden yararlanıldığı için bu işçilerden 2011, 2012, 2013 ve 2014 yılı için yeterli randıman alınamamıştır. Kurumumuzda üretimin sürdürülebilirliği ve mevcut altyapının korunması amacıyla 2.700 pano ayak üretim işçisi ve 1.922 üretime destek işçisi olmak üzere toplam 4.622 işçinin alınması için 20.11.2014 tarihinde Enerji Bakanlığı kanalıyla T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığına başvuruda bulunulmuş olup olumsuz yanıt alınmıştır.”

Havza madenciliği ortadan kaldırıldı!
Madencilik sektörü ve özellikle kömür madenciliğinde üretimin güvenli ve planlı bir şekilde yapılabilmesi için projelerin tek elden, merkezden yürütülerek bölünmeden takip edilmesi ve işlerin yürütülmesi gerekir. Tam da bu nedenle Zonguldak, Soma ve Elbistan gibi büyük maden havzalarının tek elden yönetilerek güvenli bir şekilde üretimlerin gerçekleştirilmesi gereklidir. Soma ve Elbistan katliamlarında ortaya çıkan sonuç havza madenciliğinin ne kadar gerekli ve elzem olduğunun göstergesidir. Enerji Bakanlığı’na bağlı Elektrik Üretim Anonim Şirketi‘ne (EÜAŞ) ait olan Elbistan havzası yapılan özelleştirme ile Ciner Holding’e verildi. Yapılan hatalı çalışmalar sonrası çok büyük bir alanda şev kayması yaşandı, 11 madenci hayatını kaybetti. 2011’deki bu katliamdan bugüne 9 maden işçisi hala toprak altında. Yine aynı şekilde Soma’da TKİ’ye ait kömür ocağı Soma A.Ş.’ye verilerek 301 madencinin katledilmesine neden olundu.

Meslek odaları ve bilim insanları tarafından yıllardır ifade edilen, Soma katliamı sonrası AKP’liler tarafından bile kabul edilmek zorunda kalınan havza madenciliği, 58. Madde ile yapılan değişiklikle fiilen ortadan kaldırılacak. TTK ve TKİ’ye ait ruhsatların bölünerek ihale edilmesi demek maden havzalarının paramparça edilerek havza madenciliğinin yok edilmesi anlamına geliyor.

Sonuç yerine…
Zonguldaklı madencilerin direnişi sonrasında Genel Maden İşçileri Sendikası’nın (GMİS) Türk-İş Konfederasyonu ile Bakanlıklarla yaptıkları uzlaşmayla TTK’nın aktif olarak çalıştığı ocaklar kapsam dışı bırakıldı. Maden işçileri bir direniş göstermiş olsa da sendikanın kabul ettiği ve Meclis’ten geçen madde son derece kötü ve TTK için geçici bir kazanımdan başka bir şey değil. Yüz yıldır kamuya ait olan Zonguldak havzası ocakları bu yasadan sonra ihale edilerek özel şirketlere verilecek. Ocakları rödovansla elinden alınarak üretimden el çektirilen TKİ şimdi de ruhsatlarını kaybedecek.

Yok edilmek istenen sadece TTK ya da madenler değildir. Bir zamanlar 40 bin yakın madenci ile 8,5 milyon ton kömür üretmiş olan bir kamu kurumunun üretim kültürünün yok edilmesidir. Aynı zamanda, madenciler ve ailelerin yaşadığı konutlar, sağlık tesisleri, çocukların eğitimleri için kurulan okullar, işçilerin sosyalleşmesi için açılan sinemalar, sosyal tesisler ve hatta madencilerin gıda vb. alışverişlerini yapabilmeleri için EKİ tarafından basılan ‘ekonoma’ paralarıyla alışverişlerin yapıldığı marketler özetle tüm bu hizmetlerin bir kamu kurumu tarafından sağlanması yok edilmiş olacak. Yeraltında çalışan işçisi ile yer üstünde yaşayan kentlinin bir madencilik kurumu sayesinde oluşturduğu madencilik kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması yok edilecek.

TTK’nın özelleştirilmesi geçici olarak durduruldu fakat çember biraz daha daraldı. Zonguldaklı madencilerin yeraltından çıkmayarak gösterdikleri direniş AKP iktidarına kısmen geri adım attırdı. Ancak Zonguldak havzası ve TKİ için geri dönüşü olmayan bir sürece girildi. Bir zamanlar salt kâr amaçlı değil, yeraltındaki madencisinden yer üstündeki kentliye ve hatta köyde yaşayan insanlara kadar bir havzayı düşünerek yapılan kamusal ve planlı bir madencilik vardı.

Madencilere güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışarak, ölümden başka bir şey getirmeyen bu özelleştirmelerin karşısında durmak dışında başka bir seçenek bulunmuyor. Yeraltından çıkmayarak TTK için AKP’ye geri attıran maden işçileri, geleceğinin yine kendi ellerinde olduğunu biliyor. Yoksa tarih geçmişi silerek yeniden yazılmaya devam edecek.

Mehmet MAKAR
Maden Mühendisi

Kaynaklar:
1. İşletme izni ve işletme ruhsatı aynı kavramlar değildir. İşletme ruhsatı çok daha geniş alanı tarif ederken, işletme izni daha dar alanlar için alınmaktadır.

2. Rödövans “maden ruhsat alanlarının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye, bir süre tahsis edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin, esas ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ” olarak tanımlanmaktadır.
Madencilik Sektöründe Taşeronlaştırma ve Özelleştirme Yöntemi: Rödövans, Esra Ergüzeloğlu Kilim, (http://esrakilim.blogcu.com/madencilik-sektorunde-taseronlastirma-ve-ozellestirme-yontemi-r/3306167)

3. Maden Mühendisleri Odası 58. madde basın açıklaması – TBMM’de görüşülmekte olan torba kanun ile halkımızın elinde kalan son varlıkları olan TTK ve TKİ özelleştirilerek yok edilecektir.
( http://www.maden.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=10954&tipi=3&sube=0 )

4. Maden Mühendisleri Odası açıklamaları.

5. İSİG Meclis Raporları, http://www.guvenlicalisma.org/

6. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) istatistikleri, http://www.taskomuru.gov.tr/

7. Enerji ve Kömür Raporu, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, 2017

8. zonguldaknostalji.com