Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

Betona gömdükleri kentlerin dramı: AKP varsa afet var – Ersin Kiriş*


İstanbullular yağan yağmurla birlikte yine göle dönen sokaklarda, su basan ulaşım araçlarında, sel altında kalan kamusal alanlarda, evlerde, işyerlerinde mahsur kaldılar. 18 Temmuz’da 1 saat etkili yağışla birlikte altyapı çöktü, sokakta yüzen de oldu, bariyerlerde akrobatik yürüyüşler yapan da, araçlarının tavanına çıkıp kurtarılmayı bekleyen de… Kentlerimiz neden her yağmurda dereye dönüşüyor? Mevsim normallerinin üstünde yağış olduğunda sel oluşması iktidarın temsilcilerinin dediği gibi ‘normal’ midir? Bu sorunun yanıtlarını hiç usanmadan vermek, sorumluları bir kez daha ilan etmek yaşanabilir kentler için oldukça önemli.

İstanbul’daki ortaya çıkan tabloda kentin Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş  “Buna benzer sıkıntı dünyanın pek çok kentinde yaşanmakta.  Yıllar önce Londra’da metro istasyonunu sular, seller basmıştı.’ dedi ve ekledi “Bir saat içinde 65 kilogram doğu bölgelerde ve merkezde, batı bölgelerde 110 kilogram yağış düştü’’ Ülkenin en büyük metropolünü felç eden yağmur sonrası Başbakan Binali Yıldırım esprilerine sarıldı ‘Yağmur yağıyor, seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor’ dizelerini söyledi ve ‘Normal mevsim düzeylerinin, ortalamalarının çok çok üzerinde bir yağış.’ diyerek sular altında kalan kenti normalleştirmemizi bekledi. Ancak elimizdeki teknik veriler yağan her yağmurun sele dönüştürülmesinin temel bazı nedenleri olduğunu söylüyor. Üstelik 1994 yılından bu yana İstanbul’u AKP’liler yönetiyor.

Altyapı yetersiz, toprağın yerini beton alıyor
İstanbul başta olmak üzere kentlerin, mevcut coğrafi koşullarında ihtimal dahilinde olan yağmur miktarı yağsa dahi toplanacak suyu tahliye etme kapasitesi bulunmuyor. Yağmur suyu drenaj şebekesinin planlanması yapılırken, suyu emme kapasitesi yüksek toprak yüzeylerle kaplı yeşil alan olarak ön görülen parkların, kamusal alanların konuta, yola  vb. beton zemine sahip yapılara dönüştürülmesiyle, yüzeyde akışa geçmesi öngörülen yağış miktarı 10 kata kadar artıyor. Artışa rağmen altyapılar aynı kaldığı için su baskınları yaşanıyor. İstanbul’da bunun bolca örneği bulunuyor. ‘Kentsel dönüşüm’ adı altında Sulukule, Fikirtepe, Kadıköy ve bugün pek çok İstanbul ilçesinde yeniden inşa edilen yapıların toprak örtülü bahçeleri yok edildi. 99 Marmara Depremi sonrasında belirlenen 480 acil toplanma alanının 4’te 3 üne AVM ya da rezidans yapıldı. Kentin betonlaşması, yağmuru felakete döndürdü. Üstelik 1 Ekim 2017’de yürürlüğe girecek olan yeni Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile, yapıların üzerinde oturduğu arsanın %40’ına inşaat yapma hakkı %60’a çıkarılacak, beton yüzeyler arttırılacak.

Kentin ormanları kesiliyor, su havzalarını yok ediliyor
Kent içi yeşil alanların yok edilmesi dışında İstanbul’da Kuzey Ormanları gibi sık ağaç dokusuna sahip orman alanının 3. Köprü, 3. Havalimanı gibi mega projelere açılması, milyonlarca ağacın kesilmesi, ülkenin dört bir yanında inşaat, maden, enerji projeleri için doğal alanların tahrip edilmesi, su havzalarına zarar verilmesi sel potansiyelini arttırdı. Çünkü orman alanına düşen 100 kg yağışın sadece yaklaşık 5-25 kg arasındaki miktarı yüzeyden akarken, bu alanlar doğal yapısı bozulmuş, asfaltlanan zeminlerle dolu projelere çevrildiğinde 100 kg lık yağışın 70-95 kg’lık miktarı yüzeyden akıyor. Bu su baskınlarına, sellere neden oluyor. AKP iktidarı bu verileri hiçe saydı. Kent içi inşaat rantı yetmeyince 6292 Sayılı ‘Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’u çıkardı. İstanbul’da inşaat projelerine yeni alanlar yarattı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda yapılan değişikliklerle de İstanbul’da tarım alanları imara açılarak yok edildi.

Teknik açıdan olumsuz projeler göle döndü
Yağmurla birlikte neredeyse kent içindeki birçok karayolu dalış tüneli (battı-çıktı/altgeçit), karayolu suya gömüldü. Afetlerde sığınak olacak dedikleri Avrasya Tüneli afete dönüştü, sular altında kaldı.

Dalış tünelleri sahip olduğu eğimli yüzey nedeniyle gerek proje aşamasında gerekse imalat aşamasında en önemli parametrelerinden birisi suyun drenajıdır(tahliyesi). İstanbul’da pek çok altyapı projesi, bu parametreler yok sayılarak, mevcut projeye bağlı kalmadan inşa edildi. Yetersiz ve kalitesiz malzemelerle teknik açıdan güvenli olmayan altyapı hizmetleri sunuldu. Drenajı olmayan, yetersiz kalan alt geçitler sular altında kaldı.

Dere yatakları ve taşkın sınırı içindeki yerleşim alanları sular altında
Kentlerde dere yatakları ve dere taşkın sınırları içinde kalan alanlarda yapılmasına izin verilen alanlar yağmurla sular altında kalıyor. İstanbul yağışında Beşiktaş Ihlamurdere, Alibeyköy, Yenibosna, Merter, Davutpaşa, vb alanlar su baskınlarından daha fazla etkilendi. Buna rağmen İBB dere yataklarında imar düzenlemeleri yapmaya devam ediyor.

Asıl afet AKP belediyeciliğidir
İstanbul başta olmak üzere kentler betonlaşmaya devam ettiği, teknik açıdan bilimsel veriler yok sayılarak planlandığı sürece yağmurlar sel olmaya, yollar göl olmaya, halkın can güvenliği tehdit altında olmaya devam edecek. Bu yıkımda planlamayı yok sayan yerel yönetimler, ormanları, doğal alanları korumayan Orman ve Şu İşleri Bakanlığı, kenti imar rantına emanet eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı baş sorumludur.

Ersin Kiriş / İnşaat Mühendisi

*Yazı, İstanbul’da 18 Temmuz’da meydana gelen yağmur sonrasında yazıldı. Yazının üzerine İstanbul bir yağış daha atlattı.


Exit mobile version