İktidar tarafından çıkartılan yönetmelik ve genelgelerle yapı denetim süreçlerinden mühendis, mimar ve şehir plâncılarının, Meslek Odaları‘nın dışlanmasının bedelini ağır bir biçimde ödüyoruz.
Plânsız programsız yapılaşma; kentsel dönüşüm adı altında başlatılan ve vahşi kapitalizmin dizginlenemeyen kâr hırsının dere yataklarını, ormanları, gecekondu alanlarını yok etme girişimi sonucu kamusal denetimi engel olarak görenler, çıkardıkları yönetmeliklerle halktan, kamudan, kamusal denetimden yana olan Meslek Odaları‘nı işlevsizleştirme yoluna gitmektedirler.
Geçtiğimiz yıllarda başta Samsun Canik ilçesinde olmak üzere Zonguldak‘ta, Tekirdağ‘da meydana gelen sel baskınları sonucu çok sayıda insan hayatını kaybederken son dönemde meydana gelen yangınların bilançosu tamiri olanaksız sonuçlar doğurmuştur. Kısaca bakacak olursak;
28 Kasım 2010 tarihinde, tarihi Haydarpaşa Garı yandı,
19 Şubat 2011 tarihinde Beyazıt Cami içindeki Hünkar Kasrı yandı,
24 Aralık 2012 tarihinde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü yandı,
23 Ocak 2013 tarihinde Galatasaray Üniversitesi kampusu yandı,
ve son olarak 6 Mart 2013 tarihinde Yunus Emre Halk Çarşısı yanarak tamamen kül oldu.
644, 646 ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler yoluyla mühendislik, mimarlık ve şehir plâncılığı hizmetlerini gerçekleştirme koşullarının yeterlilik ve yetkinliklerinin belirlenmesi, meslek içi eğitim gibi Meslek Odalarının ana görevleri Bakanlığın uhdesine alınırken, 3 ve 14 Nisan genelgeleri ile Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği ve Tip İmar Yönetmeliği‘nde değişiklikler yapılarak yapı sürecindeki üyelerimizden oda üyeliği, sicil durum belgesi istenmeyeceği, üyelerin taahhütlerinin yeterli olduğu belirtilerek oda denetimi ortadan kaldırılmıştır.
Proje çizen, inşaat ruhsatı alan, ihaleye giren, teknik uygulama sorumlusu görevini üstlenen yapı denetim elemanı, fenni mesullerin üye olup olmadığı bir yana mühendis ve mimar oldukları dahi kuşkulu olmakla birlikte görev üstlenen kişilerin mühendis, mimar olduğuna ilişkin güvenilir hiçbir kayıt ve denetim bulunmamaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işi o kadar abartmıştır ki üye olduğunu ve meslek denetiminden geçtiğini belgeleyen üyelerin projelerinin alınmaması için İçişleri Bakanlığı‘na, bilgi için tüm valilik ve belediyelere genelgeler yollamakta, belge veren Oda yöneticileri hakkında ceza soruşturması açılması yönünde talimatlar yağdırmaktadır.
Denetim boşluğunun bu kadar yoğun olduğu ortamda sel felaketlerinin, yangınların artarak çoğalmasının önünde hiçbir engel bulunmamakta, kamusal denetim için yoğun mesai harcayan TMMOB ve bağlı Meslek Odaları susturulmaya, işlevsizleştirilmeye, yandaş medya aracılığı ile itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta, hatta daha da ileri gidilerek torba yasaya eklenecek bir yasa ile TMMOB kanarya severler derneği statüsüne dönüştürülmek istenmektedir.
Yangının Sorumluları Bellidir
6 Mart 2013 tarihinde Dışkapı Yunus Emre Halk Çarşısı‘nda yangın çıkmış, çarşı tamamen kül olmuştur. Çeşitli yasal düzenlemelerle TMMOB ve bağlı meslek odalarının mesleki denetim yetkilerinin zayıflatılma çabaları sonucunda ortaya çıkan bu gibi denetimsizlik örnekleri bu süreçle doğrudan ilişkilidir.
Yangının ardından TMMOB‘ye bağlı Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası Ankara şubelerinin uzmanları tarafından hazırlanan ön rapordaki bilgiler bu alanda çıkan yangının önceden geliyorum dediğini göstermektedir.
Rapordan bazı alıntılar yapacak olursak. Raporun bir yerinde şöyle denilmektedir; “Daha önce açık pazar yeri olarak inşa edilmiş olan bir yerin hiçbir elektrik, mekanik ve mimari düzenleme yapılmaksızın ve gerekli yangın önlemleri alınmaksızın çoğunlukla kolay tutuşan yanıcı maddelerin satıldığı bir yarı açık pazara dönüştürülmüş olması başlı başına yangına davetiye çıkarmak anlamına gelmektedir. Bu türden yangınlar da göstermektedir ki; ülkemizde can ve mal güvenliği merkezi ve yerel yönetimlerce güvence altına alınmamıştır.
Yangın ihbar sistemleri ve/veya söndürme sistemleri genelde bir maliyet unsuru olarak görülmekte ve çoğu kez standartlara uygun şekilde yapılmamaktadır. Hiçbir teknik kritere ve standarda uymadan prizden prize, lambadan lambaya açıktan geçen kablolarla elektrik tesisatı yapılmıştır. (Bu durum bize denetimsizliğin had safhada olduğunu göstermektedir.) Daha önce sadece açık Pazar ihtiyaçları için öngörülen elektrik tesisatı 687 esnafın minimum ihtiyacını bile karşılayamayacak düzeydedir. Gelinen durumda elektrik kablolarının akım taşıma kapasiteleri yetersiz kalmakta ve kablolar öngörülen ısınma sınırlarını aşmaktadır. Bu durum bile tek başına yangın için bir nedendir. Yangının çıkış nedeni ne olursa olsun hiçbir güvenlik önlemi alınmaksızın bu denli büyük yapılanmaya izin veren yerel yönetimler zaten başlı başına felaketin sorumlusudur.”
Raporun bir başka yerinde aynen şu ifadeler geçmektedir; “Söz konusu yapının uzay çatı açık pazaryeri olarak inşa edildiği, ancak pazaryeri çevresinin mevzuata aykırı olarak yanıcı branda ve malzemelerle kapatıldığı, satış tezgâhları arasında mesafenin bitişik nizam konumlandırıldığı ve çıkacak bu durumlar için ilk müdahaleyi yapacak görevlinin bulunmadığı veya ilk müdahalenin yapılmadığı, bu nedenlerle bir bölgede başlayan yangının bütün tezgâhlara sirayet ettiği anlaşılmaktadır. Çoğunlukla yanıcı olan giysi türü malzemelerin satıldığı bu tür açık pazaryerlerinin çevresinin kapatılmaması ve açılan tezgâhları arasında temasın olmaması aralarında en az 2 m. Mesafe olması, her 250 m2 en az bir adet seyyar yangın söndürme cihazı ve ilk müdahaleyi yapacak sürekli en az bir görevlinin bulunması gerekmektedir. Kapalı pazaryeri olarak plânlanan alanda çelik konstrüksiyon ve uzay kafes sistemi ile kapatılmış son derece niteliksiz yapı olarak inşa edildiği tespit edilmiştir. Böylesine bir ortamda mekansal olarak hiçbir plânlama kriterine uymayan ve çalakalem olarak esnafın talepleri doğrultusunda kullanıma açılan bu alanda ne tesisat ne de elektrik tesisatlarının asgari standartları bile sağlamaktan uzak olduğu görülmüştür.”
Hemen hemen her yangından sonra yetkililerin çok kısa süre içinde yangınların elektrik kontağından çıktığını açıklamaları bazı gerçekleri örtmekten başka bir şey değildir. Yangınların üzerinden dakikalar geçtikten sonra yapılan bu açıklamalar zihinlerimizde hangi kriminolojik incelemenin bu kadar kısa sürede yapıldığı sorusunu getirmektedir. Üstelik, özellikle tarihi yapılarda meydana gelen yangınların öncesi ve sonrasında bu yapıların amaçları dışında kullanılması tartışmaları devam ederken. Her tarihi binanın yanmasından sonra, her pazar yerinin yanmasından sonra buralara otellerin, alışveriş merkezlerinin yapılacağı iddiaları kamuoyunu ve yıllardır buralarda yaşamlarını sürdüren esnafın ve civar halkın kafasını kurcalamakta, umutlarını yok etmektedir.
Binaların yangından korunması hakkında yönetmelik ile “Kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis ve işletmelerin, tasarımı, yapımı, işletimi, bakımı ve kullanımı aşamalarında, herhangi bir şekilde çıkan yangının, can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlayacak yangın öncesinde ve sırasında alınacak tedbirler ile organizasyon, eğitim ve denetimi sağlamak” amaçlanmakta ve yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından, yapı ruhsatı vermeye yetkili idare, yatırımcı kuruluşlar, mal sahipleri, işveren temsilcileri, tasarım ekibi, mimar ve mühendisler, uygulayıcı yükleniciler, imalatçılar görevli ve sorumlu tutulmaktadır.
Yönetmelik kapsamında sorumlukları bulunan tüm unsurları sorumluklarını yerine getirmeye bir daha böylesi yangınların ve kayıpların yaşanmaması için gerekli olan denetim mekanizmasının ticari kaygılardan arındırılarak kamusal bir sorumlukça yerine getirilmesini talep ediyoruz. Bu kapsamda ilgili mevzuatlarda yapılacak değişikliklerde TMMOB ve ilgilerine göre bağlı meslek odalarının görüşlerinin dikkate alınarak yapılaşma sürecinin bütünlüğünü bozacak her türlü uygulamanın son bulmasını umut ediyoruz.
TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu