Yeni YÖK Yasası’na karşı üniversite bileşenleri 25 Aralık’ta Beyazıt Meydanı’nda buluşuyor.
Üniversiteleri şirketlere dönüştüren, piyasalaştıran, araştırma görevlilerini güvencesizleştiren yeni YÖK Yasası’na karşı öğrenciler, araştırma görevlileri, hocalar ve üniversite çalışanları 25 Aralık Salı günü 12.30’da biraraya geliyor.
“Üniversite A.Ş.’ye, YÖK’e, yasasına geçit yok” diyen üniversite bileşenlerinin çağrı metni şu şekilde;
Üniversite A.Ş.’ye, YÖK’e, yasasına geçit yok!
Bir süredir yeni YÖK yasa “taslağı” adı altında bir metnin dolaştırıldığı ve düzenlenen çeşitli toplantılarla güya katılımcı bir tartışma olduğu imajının yaratıldığı bir sürecin içindeyiz. Bu, aslında uzunca bir süredir yükseköğretimi sermayenin, devletin ve siyasal iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda yeninden yapılandırma girişimlerinin vardığı son nokta. YÖK yönetimi, sözüm ona bir üniversite reformunu gündemine almış. YÖK’ün merkeziyetçi, bürokratik yapısını dönüştürme iddiası üzerinden sahte muhalifçilik oynayan tüm bu kesimler aslında üniversiteleri kendi boyunduruklarına sokma sürecini nihai aşamasına taşımayı hedeflemektedirler. Yükseköğretim alanındaki bu girişimler, 4+4+4 yasal düzenlemelerinde de ortaya çıkan eğitimdeki bütünsel dönüşümün bir parçasıdır.
Yeni yükseköğretim yasasının çıkarılmaya hazırlandığı bu günlerde, taslak diye dolaşan metinde de görüldüğü gibi YÖK kaldırılmak bir yana TYÖK adı altında daha güçlü bir baskı ve denetleme aracı olarak korunmaktadır. Üstelik her bir üniversitede “Üniversite Konseyleri” adı altında yeni YÖKçükler yaratılmakta ve hem yeni TYÖK hem de Üniversite Konseyleri’nin oluşumunda siyasal iktidarın çeşitli kanatları ve sermaye temsilcileri doğrudan dahil edilmektedir. Yükseköğretimin bir kâr kapısı olarak görülmesinde vakıf üniversiteleri yetersiz bulunup özel üniversite ve yabancı yükseköğretim şirketlerine kapı açılmaktadır. Akademik hayatın temelini oluşturan araştırma görevliliği lağvedilerek burslu öğrenci statüsüne geçilmektedir. Rekabet ve performans değerlendirmesi üzerinden bilim insanları birbirinin kurdu haline getirilmek ve baskı altına alınmak istenmektedir. Öğrenciler müşteri olarak görülmekte, kısmi zamanlı çalışma ile işçi haklarından mahrum bırakılacak şekilde ucuz emek olarak görülmekte ve disiplin hükümleriyle fikirleri ve eylemleri zapturapt altına alınmak istenmektedir. Üniversite kapıları emekçi çocuklarına kapatılmaktadır. Tüm bunların sonucu, bütün üniversite bileşenleri ve halk için en büyük zararı verecek şekilde akademik özgürlüklerin ihlal edilmesidir.
Belli ki YÖK’ü kaldırmak, 1980 darbesinin ürünü olan zihniyetlerin işi değil. Onların işi, kendilerinden önceki hükümetlerin yaptıkları gibi, baskıcı YÖK rejimini kendi iktidarları için kullanmak. Onların işi YÖK ile değil, YÖK’ü istedikleri gibi yönetebilmekle ilgili. Yukarıda sayılan tüm bu kesimler, YÖK’ün hem otoriter hem de neoliberal zihniyetini aynen sahiplenmekte ve derinleştirmektedir. Yükseköğretimde 12 Eylülcülerin izinden yoluna devam eden devlet, sermaye ve AKP iktidarı, bu süreç karşısında saf tutabilecek tüm kesimleri ortadan kaldırmaya uğraşıyor.
Yükseköğretim alanında her türlü gericileştirmeye, eğitimin metalaşmasına, üniversitelerin şirketleşmesine, üniversite emekçilerinin iş güvencesinden mahrum bırakılmasına, her türlü kadrolaşmaya, öğrencilerin müşterileştirilmesine ve baskı altına alınmasına karşı çıktık, çıkıyoruz ve çıkacağız. Kamusal-özgür-bilimsel-demokratik üniversite talebini ve anadilde eğitimi savunmak ve üniversiteyi üniversite olmaktan çıkaracak saldırılara karşı koymak üzere tüm üniversite bileşenleri ve demokratik kamuoyu olarak bir araya geldik. 25 Aralık 2012’de “Üniversite A.Ş.’ye, YÖK’e, Yasasına Geçit Vermemek” için en gür sesimizle, davullarımızla, ıslıklarımızla, müziğimizle Beyazıt Meydanı’nda olacağız.
politeknik.org.tr