Praksis Dergisi’nin 2001 yılında yayımlanan ilk sayısının hemen başında E.P Thompson’un sözlerine yer verilir:
“Sosyalistlerin asla yapmamaları gereken şey, kendilerini tümüyle yerleşik kurumlara -yayınevleri, ticari medya, üniversiteler, vakıflar- bağımlı olmalarına izin vermektir. Bu kurumların tümü baskıcıdır demiyorum- muhakkak ki onlarla birlikte pek çok şey yapılabilir. Ama sosyalist entelektüeller doğrudan kendilerinin olan bir alan kaplamalıdırlar: Kendi dergileri, kendi teorik ve pratik merkezleri olmalıdır. Herkesin not ya da terfi için değil, toplumu dönüştürmek için çalıştığı, eleştiri ve özeleştirinin hararetli ama aynı zaman karşılıklı yardımın ve teorik ve pratik bilgi değişiminin de yoğun olduğu yerler: Bazı yönlerden geleceğin toplumunu önceden canlandıran yerler.”
Bugün medyadaki yeniden yapılan(dır)mayı göz önüne alırsak, Bilim ve Gelecek’in, Evrensel Kültür’ün, Birgün’ün vb gazetelerin/dergilerin varlığı daha önemli hale gelir. Geleneksel gazete ve dergiler, toplum için hala önemlidir. Ancak bugün bilişim ve iletişim teknolojileri (BİT) alternatif iletişim ilişkileri yaratmıştır. Ana akım medyada, düzenin bekçileri tarafından onaylanmadığı için yer alamayacak haberler, makaleler ve araştırmalar İnternet aracılığıyla hızla okuyucuyla buluşabilmektedir. Bunun yanında, kitle iletişim araçlarının pasif okuyucusu/izleyicisi birçok günlük gazete için haber değeri taşımayan kendi hikayesini yazabilmekte, olayları kendi ucuz kamerasından tüm dünyaya iletebilmektedir. Kitaplara ve filmlere getirilen yasaklar İnternet’in varlığı ile beraber geçersiz kalmaktadır.
Kısacası İnternet, Thompson’un belirttiği “bazı yönlerden geleceğin toplumunu önceden canlandıran” bir yer potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi ve İnternet’in demokratik alt yapısının korunması gerekir. Bu bağlamda, İnternet’e yönelik ilk tehdidi biliyoruz: site engellemeleri, kullanıcıların gözetlenmesi ve filtreler aracılığıyla hükumetlerin İnternet’e getirdikleri düzenlemelerle oluşan tehdit. İkinci tehdit ise daha sinsidir ve çoğu zaman fark edilmemektedir. Aslında medya ve bilişim tekelleri, hükumet düzenlemelerinden daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır. İnternet’i bilginin eşit ve özgür paylaşımı için bir ortam olarak gören İnternet kullanıcıları ile tekeller arasında yoğun bir mücadele vardır. Ayrıca, söz konusu tekellerin, hükumetlerin İnternet’e getirdiği/getirmek istediği sınırlamalar ve yasaların oluşturulması konusunda büyük payı vardır. Fakat gerek hükumetlerin kendi iktidarlarını gerekse de tekellerin çıkarları korumak adına attıkları adımlar ve getirdikleri düzenlemeler İnternet’e dışsal olan ve uygulamaya konduktan sonra bile geri püskürtülebilecek hamlelerdir. Tekeller ise fikri mülkiyet hakları çerçevesinde yürüttükleri tartışmalar ve bu doğrultuda BİT uygulamalarına ekledikleri sınırlamalarla doğrudan İnternet’in altyapısına müdahale etmekte ve erkenden önlem alınmazsa kalıcı hasarlar oluşturabilmektedirler. Örneğin, Microsoft’un İnternet Explorer ile İnternet’i kuşatma planı, Firefox’un ortaya çıkmasıyla başarılı olamamıştır. Fakat, web geliştiricilerinin, web standartlarından ayrılarak Microsoft standartlarına uygun hazırladıkları web siteleri hala erişim sorunları yaratmaktadır. Tekellerin bu eğiliminin daha iyi anlaşılması için Stallman’ın “e-Kitaplardaki Tehlike” başlıklı yazısına bakmakta fayda vardır*.
Bir yanlış anlaşılmaya neden olmamak için en başta belirtelim: Yazıda bahsedilen elektronik kitaplar kullanıcıların İnternet’ten indirdiği pdf ya da html uzantılı ve hiçbir özel mülk yazılım olmaksızın da okunabilen kitaplar değil. Şirketlerin sadece belirli yazılım ya da donanımla okunabilmesi için tasarladığı kitaplar.
Stallman, basılı kitaplarla Amazon’un elektronik kitapları arasındaki farkları aşağıdaki gibi ortaya koymaktadır. Bu farklar, BİT’in bireyi özgürleştirme potansiyelinin yanında, tam tersi bir potansiyele de sahip olduğunu göstermektedir.
Basılı kitapların genel özellikleri şunlardır:
• Anonim olarak satın alınabilir. Kredi kartıyla ya da taksitle alışveriş yapmadığınız sürece kimliğinizi beyan etmek zorunda değilsiniz.
• Aldığınız kitabın sahibi sizsiniz.
• Kitaptaki kullanım haklarınızı sınırlayan bir lisans imzalamak zorunda değilsiniz.
• Kitabı okumak için, sizi kitabı satın aldığınız yere bağımlı kılan herhangi bir özel araca gereksinim yoktur.
• Aldığınız kitabı başka birine hediye edebilir, ödünç verebilir ya da satabilirsiniz.
• Kitabı tarayabilir ve fotokopide çoğaltabilirsiniz. Hatta bazı durumlarda bunu yaparken telif hakkı kanunlarını bile ihlal etmiş olmazsınız.
• Kimse kitabınızı imha edemez .
Amazon’un elektronik kitapları Kindle adlı elektronik kitap okuyucusu ile okunabilmektedir. Kindle aşağıda görüldüğü gibi okuyucu sınırlandırmaktadır:
• Anonim olarak bir kitabı edinemezsiniz. Kendinizi tanıtmalısınız.
• Bazı ülkelerde Amazon, kullanıcının kitaba sahip olmadığını söylemektedir.
• Kitabı okuyabilmek için kitap üzerindeki haklarınızı sınırlandıran bir lisansı kabul etmek zorundasınız.
• Kitabın formatı gizlidir ve kitap sadece kullanıcıyı sınırlandıran özel mülk bir yazılımla okunabilir.
• Satın aldığınız kitabı başkasına hediye edemezsiniz ya da satamazsınız. Ancak bazı durumlarda, aynı sistem üzerinde bulunan başka bir kullanıcıya bir süreliğine ödünç verebilirsiniz.
• Kitabın kopyalanması teknik olarak sınırlandırılmıştır. Hukuksal açıdan bakıldığında ise kullanıcı telif haklarından daha sınırlayıcı bir lisansı kabul ettiği görülür.
• Kullanılan özel mülk yazılımın sunduğu arka kapıdan girilip, satın aldıktan sonra sahibi olduğunuzu düşündüğünüz kitap şirket tarafından silinebilir.
Son madde, satın aldığınız kitabın Amazon tarafından silinebilirliği, bir komplo teorisi olarak görünebilir. Fakat Amazon 2009 yılında, kullanıcıların izni olmaksızın, bir kitabı Kindle’dan silmiştir. Amazon, kitabın Kindle’a buna hakkı olmayan bir şirket tarafından yüklenmiş olmasını gerekçe göstermiştir. Bu nedenle, ilgili kitabı kullanıcı cihazlarından silmeye hakkı olduğunu düşünerek hareket etmiştir. Bu silme işleminin ironik yanı ise silinen kitabın George Orwell’in “1984” adlı kitabı olmasıdır…
Bugün elektronik kitapların yaygınlaşıp basılı kitapların yerini almasını olanaksız olarak görenler çıkabilir. Birçok bilgisayar kullanıcısı hala basılı yayınları elektronik kitaplara tercih etmektedir. Başbakan Erdoğan seçim meydanlarından tüm çocuklara elektronik kitap vermekten bahsediyordu. Bu vaadin ne zaman gerçekleşeceği henüz net olmasa da, er ya da geç gerçekleşecektir. Elektronik kitaplarla eğitim alan çocuklar, bizler gibi basılı yayınları tercih etmeyecek, uzun makalelerin çıktısını almayacak. Günümüzde bile, yeni nesil, kütüphaneye gitmek, ansiklopedileri karıştırmak yerine Wikipedia’ya, Google’a sormayı tercih ediyor. Dolayısıyla, Amazon ve benzeri şirketlere karşı şimdiden önlem alınması ve mücadele edilmesi gerekmektedir.
Elektronik kitaplar, sadece bir örnektir. BİT, medya ve bilişim tekelleri tarafından tuzaklarla donatılmaktadır. İnternet kullanıcıları ve şirketler arasında, mülkiyet hakları çerçevesinde kıyasıya bir mücadele vardır. Önümüzdeki sayılarda bu mücadelenin telif hakları (copyright), patentler, Sayısal Sınırlamalar Yönetimi gibi farklı boyutlarına değinilecek.
* Stallman böyle yazmış, ama Türkiye’de bunun böyle olmadığını biliyoruz.
Kaynaklar
[1] Stallman, R., The Danger of e-Books, http://stallman.org/articles/ebooks.pdf, son erişim tarihi 20.07.2011
[2] http://www.nytimes.com/2009/07/18/technology/companies/18amazon.html, son erişim tarihi 20.07.2011
* Bu yazı Bilim ve Gelecek dergisinin Ağustos sayısında yayınlanmıştır.