İnşaat MO: “AKP‘nin Sosyal Devleti Yok Etme Girişimlerine Sessiz Kalmayacağız”

AKP‘nin çalışanlara oynadığı yeni bir oyunla karşı karşıyayız

İktidarda bulunduğu süre içerisinde çalışanların haklarını yok etmeye, sosyal devlet olgusu yerine “piyasacı devlet” mantığını inşa etmeye kararlı olan AKP Hükümeti‘nin çalışanlar üzerinde oynadığı yeni bir oyunla karşı karşıyayız.

Çalışma yaşamına işveren penceresinden bakmaktan, bunu açık açık savunmaktan imtina etmeyen ve gerekli mevzuat değişikliklerini hayata geçirme önünde hiçbir engel tanımayan AKP Hükümeti bu sefer “torba yasayla” çalışanların haklarına yeni kısıtlamalar getirmeye hazırlanıyor. Üstelik bu sefer yalnızca işçilerin değil kamu çalışanlarının haklarını düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nda da değişiklik yapılmak isteniyor.

Toplumsal yaşamı neo-liberal politikalar çerçevesinde düzenlemeye çalışan AKP Hükümeti, Torba Yasa Tasarısıyla çalışanların güvencelerini ortadan kaldırıyor, örgütlenme haklarını ellerinden alıyor.

Bu amaçla 2010 yılı içerisinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nda da değişiklik yapılmasına ilişkin hükümler taşıyan iki tasarı hazırlayan AKP Hükümeti, tasarıların ilkini 9 Haziran 2010 tarihinde TBMM Başkanlığına sunmuş ancak tasarı “TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu”nun gündemine alınmamıştı.

Bir önceki tasarıda çalışanların aleyhine olan hükümleri aynen koruyarak ikinci bir tasarı hazırlayan AKP Hükümeti Torba Yasa Tasarısı adını verdiği tasarıyı 25 Ocak 2011 tarihinden bu yana Meclis Genel Kurulu‘nda görüşüyor ve madde madde yasalaştırıyor. 

Ancak “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”  adıyla hazırlanan ikinci tasarıyla sadece çalışanlara değil toplumun tümüne büyük bir oyun oynanıyor.

Yeni tasarıda vergi affı, emekli zammı, öğrenci affı gibi kamuoyunun büyük bir kesimi tarafından merakla beklenen yasal değişiklikler ile çalışanların istihdamında planlanan hak kısıtlamaları birlikte düzenleniyor.

Kamu hizmeti gibi toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir alanda yapılmak istenen hak gaspları ile yine toplumun geniş kesimleri tarafından beklenen “af”ların birlikte düzenlenmesi tam anlamıyla bizlere oynanan bir tür “Ali Cengiz” oyunudur.

Çalışanların haklarında olumsuz değişiklikler öngören bir tasarının özellikle “vergi affı” ve “öğrenci affı” gibi konularla birlikte ele alınmasındaki temel amacın aftan yararlananların desteğini almak olduğu görülmektedir. Bu durum, tasarının getirdiği hak kayıpları ve sosyal devletin tasfiyesi ile emekçi kesimler üzerinde oluşacak olumsuz etkilere karşı gelişen haklı ve meşru muhalefeti yürütenleri, “vergi affı” ve “öğrenci affı” üzerinden tasarıyı destekleyenlerle karşı karşıya getirme tehlikesi barındırmaktadır.   

Tasarıyla kamu çalışanlarının hakları nasıl yok edilecek?

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nu tamamen değiştirme niyetini taşıyan siyasi iktidar, Torba Yasayla hem bu amacının önemli bir bölümünü hayata geçirmekte hem de işçilerin haklarını işveren lehine zayıflatmaya soyunmaktadır.

AKP Hükümeti bu tasarıyla iddia ettiği gibi “memur sendikaları, sivil toplum kuruluşları ve çalışanların makul ve uygun görülen isteklerini karşılamayı” değil, neo-liberal politikaları çalışma yaşamında tam anlamıyla uygulamaya koymayı hedeflemektedir. 

Tasarı genel olarak

“Kamu hizmeti”ni ortadan kaldırarak, her vatandaşın “siyasal hakkı” olan kamu hizmetinde çalışma hakkını yok etmeyi, Anayasanın değiştirilemez hükümlerden biri olan “sosyal devlet ilkesi”nin en temel mekanizmasını ve sayısı 3 milyon olan kamu personelinin iş güvenceli kariyerini ortadan kaldırmayı; işçilerin zaten sınırlı olan iş güvencelerini iyice zayıflatmayı, sendikalarda örgütlenmeyi yok etmeyi, taşeronlaşmanın önünü açmayı ve işverenin üzerindeki yükü azaltmayı amaçlamaktadır.

Tasarının olumsuz yönlerini gizleme amacıyla vitrin niyetine sunulan “izin hakları ile kadın ve engelli çalışma koşullarında yapılan iyileştirmeler” dışarıda bırakıldığında kamu çalışanlarının hak kayıpları üç temel noktada düzenlenmektedir.  

Siyasal iktidarın “kadro kaldırma yetkisi”nin sık ve yaygın kullanılabilir kılınması.

Tasarı ile siyasal iktidarın “kadro kaldırma yetkisini” sık ve yaygın kullanabilmesine olanak tanınmaktadır. Temel memur güvencesini ortadan kaldıran bu değişiklikle birlikte, “kadro kaldırma yetkisi” tüm kamu sistemini sürekli tehdit edecek bir yetki olarak kullanılabilecek serbest yetkiye dönüştürülmekte, böylece siyasal iktidarın kamu personeli üzerinde yapacağı partizanca işlemlerin kapısı sonuna kadar açılacaktır.

Üst kademe yöneticilik makamlarının özel sektöre ve serbest meslek sahiplerine açılması.

Tasarı yöneticilik görevleri için değerlendirmeyi “sicil sistemi” dışına çıkarmakta, üst düzey kamu yöneticiliği için 12 yıl hizmeti yeterli saymakta ve bu sürenin hesabında özel kurumlarda veya serbest olarak çalışılan sürenin tamamının dikkate alınacağını hükme bağlamaktadır. Özel sektöre ve serbest meslek sahiplerine kamuda üst kademe yönetici olma yolunu açan bu değişiklikle birlikte, kamu yönetiminin üst düzey yöneticilik makamları, siyasal iktidarla gelip gidecek “siyasal kadrolara” dönüştürülecek, memuriyet kariyer sisteminin taşıyıcısı olan “piramidin tepesi” kariyer sistemine kapanacaktır.

Sicil değerlendirme sisteminin yerine “disiplin” ile “ödül” uçları üzerinde yükselen “performans değerlendirme sistemi”nin getirilmesi.

Tasarı sicil sistemini ortadan kaldırılmakta, insan doğasının benmerkezci ve kişisel çıkar odaklı olduğu kabulüne dayanan liberal değerler üzerine kurulan ödüllendirme-cezalandırma çerçevesinde bir performans değerlendirme sistemi kurmaktadır. Kolektif bir iş olan kamu hizmetini performans değerlendirme sistemi ile bireysel rekabete dayalı bir iş haline getiren değişikliklerle kamu hizmeti kavramının altı boşaltılmaktadır.

Özetle tasarı ile

Kamu hizmetini tasfiye etme politikasının önü açılmaktadır.

Tasarı, kendi içinde danışma, görüşme, tartışma, direnme yollarını kapatmakta, iç dengeleme mekanizmaları olmayan, siyasal iktidarın ve başlıca toplumsal güç odaklarının vurucu aleti haline gelmiş bir yönetim aygıtı öngörülmektedir.

Üst kademe yöneticilik makamları siyasal kadroların ve özel sektör aktörlerinin iş görme yerlerine dönüştürülmektedir. Bunlar, hükümetle gelip hükümetle gitmekle birlikte, emir-komuta makamlarında kamu kaynaklarına yön veren ve bütün bir yönetim aygıtını ve personelini yönlendirip değerlendiren kadrolar olarak iş göreceklerdir. Emirlerinde çalışacak olanların güvenceden yoksun oldukları ve bir yandan disiplin bir yandan da bunların takdirlerine bağlanmış ödüllemeye dayalı performans değerlendirme sistemine bağlandıkları düşünüldüğünde, bu yeni elitin etkilerinin yalnızca genel politika belirleme ile sınırlı kalmayacağı, doğrudan uygulamanın ayrıntılarına da uzanacağı açıkça görülmelidir. 

Bu noktada Anayasada “Çalışma Hakkı ve Ödevi”nin “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” ana başlığı altında; “Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı”nın ise “Siyasal Haklar ve Ödevler” içerisinde sayıldığının hatırlatılmasında fayda bulunmaktadır. Bu ayrımın temel felsefesini kamu adına karar verenlerin siyasal iktidarın baskılarının yanında farklı çıkar gruplarına karşı da kamu adına korunması gerekliliğinde aranmalıdır. Bu niteliği ile kamu hizmetine girme siyasal bir öz taşımaktadır. Tasarı getirdiği hükümlerle kamu hizmetini ve bu hizmeti görenleri kamu adına koruma anlayışından vazgeçildiğini de işaret etmektedir.

Tasarı, kamu hizmetinin ve dolayısıyla kamu yönetimi örgütlenmesinin kapsamlı ve sürekli tasfiyesini gerçekleştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaç, ancak, kamu personel rejiminin memurluk ve kariyer sisteminden çıkarılmasıyla, sözleşmelilik ve kadro sistemine geçirilmesiyle gerçekleştirilebilir.

Tasarı, kamu hizmeti kavramını sözlüklerden çıkaracak bir nitelikte olması nedeniyle sadece 657 sayılı yasaya tabi çalışanları değil toplumun tüm emekçi kesimlerini olumsuz etkileyecek bir özellik taşımaktadır.

Torba Yasa iş yaşamına neler getiriyor?

Tasarı yasalaşırsa

Asgari ücret hesaplamasında belirlenen 16 yaş sınırı 18‘e çıkarılacak. Böylece 16-18 yaş arasındaki 200 binden fazla gencin asgari ücretleri yaklaşık 80 TL azaltılacak. 

Kısmi süreli çalıştığı için sigorta primi eksik yatanlar eksik süreyi 30 güne tamamlayacak ve farkı kendileri ödeyecekler. Ödememeleri durumunda devletin sağlık hizmetinden yararlanamayacaklar.

Tasarıda 18-29 yaş arası erkekler ile 18 yaş üstü kadınları istihdam eden işverenlerin sigorta primlerinin işveren tarafından ödenmesi gereken tutarı, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonu‘ndan karşılanacak. Bu durum 30 ve daha yukarı yaşlardaki çalışanları işten atılma tehdidiyle karşı karşıya bırakacak. “İstihdam artırma niyetiyle” yapılan bu düzenlemeler ne yazık ki aynı zamanda yeni işsizler yaratma tehlikesi taşımaktadır.

Şirketler kadrolu işçi çalıştırmak yerine, sadece ihtiyacı olduğunda işçi çalıştıracak, böylece kısa süreli çalıştırmanın yolu açılacak. Geriye kalan süreyi 30 güne tamamlamak için kendi cebinden primini yatıramayan hiçbir çalışan, ömür boyu emekli olamayacaktır.

İşe alımlarda deneme süresi 2 aydan 4 aya çıkarılacak ve buna karşılık ücret ödenmeyecek.

Tasarıyla aynı zamanda İl Özel İdarelerinde çalışan yaklaşık 80 bin işçinin sendikasızlaştırılmasının önü açılacak.

İnşaat Mühendisleri Odası mesleki ve toplumsal sorumluğu gereği kamuda çalışan mühendis ve mimarların, sayıları üç milyonu bulan kamu çalışanlarının ve özel sektörde çalışan işçilerin haklarını korumak adına, Torba Yasa‘nın çalışanlarla ilgili hükümlerine karşı çıkmaktadır.

Çalışanların haklarında ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nda yapılmak istenen değişiklikler vergi affı, öğrenci affı gibi yasa tasarılarıyla birlikte ele alınamaz.

Kamu çalışanlarıyla ilgili yapılacak bir düzenleme, kamusal alanın taşıdığı özellikler nedeniyle ayrıca değerlendirilmeli ve konunun sosyal taraflarıyla ele alınmalıdır. 

Kamu hizmeti veren kamu çalışanlarının güvencesiz koşullarda çalıştırılmaları “kamu hizmeti” kavramının temel anlayışına aykırıdır. Dolayısıyla üç milyon kamu çalışanı güvencesiz çalışmaya mahkûm edilemez. Tasarıda ilgili alanlarda yapılan değişiklikler derhal geri çekilmelidir.

İnşaat Mühendisleri Odası, siyasal iktidarın, Anayasa‘nın vazgeçilmezlerinden olan sosyal devlet anlayışını tamamen ortadan kaldıran, yerine neoliberalizmin piyasacı anlayışını ikame eden yaklaşıma şimdiye kadar nasıl karşı durduysa bundan sonra da karşı durmaya devam edecektir.

Odamız, TMMOB, KESK, DİSK ve TTB‘nin açıkladığı eylem planı doğrultusunda 31 Ocak-3 Şubat 2011 tarihleri arasında alanlarda tüm örgütsel yapısıyla çalışanların yok edilmek istenen haklarını savunacaktır. 

Bu doğrultuda tüm üyelerimizi TMMOB‘nin içinde yer aldığı platformun Torba Yasa‘ya karşı düzenleyeceği eylem ve etkinliklere karşı duyarlı olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz. 

 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası