TMMOB YK Başkanı M. Soğancı: “Bursa’daki Hastane Yangınından Herkes Gereken Dersi Çıkarmalıdır

Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’nde önünde saat 13:00’te TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy, DİSK’e bağlı Dev-Sağlık İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve KESK’e bağlı SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun birer açıklama yaptı. Teknik heyetin hazırladığı rapor ise TMMOB Bursa İKK Sekreteri Erdal Aktuğ tarafından okundu. Basın açıklamasına TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Emir Birgün de katıldı.
BURSA‘DAKİ HASTANE YANGININDAN HİÇ KİMSE FIRSAT KOLLAMAMALI, HERKES KENDİNE GEREKEN DERSİ ÇIKARMALIDIR
26 Mayıs 2009 günü saat 02.00 civarında Bursa‘da bulunan Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinde yaşanan yangın sonucu 8 yurttaşımızın yaşamını yitirmesi herkes açısından ibret verici bir olaydır. Öncelikle, TMMOB halkımızın acısını yürekten paylaşmakta ve yaşamını yitiren hastaların geride kalan yakınlarına başsağlığı dilemektedir.
Sağlığına kavuşmak için Şevket Yılmaz Devlet Hastanesine kaldırılan insanlarımızı tedavi edilirken hastane yangınında kaybettik. Bu kayıp olağan mıdır? Canlarımızın yitirilmesi “kader böyleymiş” deyip geçiştirilecek bir olgu mudur? Bu hastanede bu yangın düpedüz ihmaller zincirinin ve yanlış sağlık politikalarının sonucudur. Bu hastanede 2004 yılında da meydana gelen yangın olayından hiçbir ders alınmamıştır. Ortada duran gerçek budur! Hastanelerde yangın önlemlerini almak için daha kaç yangın ve kaç canımızın kaybı gerekmektedir?
Bu olayda yaşanan ihmali, yaşanan skandalı hiç kimse örtbas edemez. Sağlık alanında tırnak içindeki sağlıkta dönüşüm politikaları ne yazık ki bu sonuçları, bu felaketleri oluşturmaktadır. En temelde, sağlık alanında uygulanan özelleştirme, taşeronlaşma politikalarının bu felaketlerin hazırlayıcısı olduğu gerçeğini kimse görmezlikten gelemez, gelmemelidir.
Bu olay bütün ülkemizdeki tüm kamu ve özel hastaneleri için geçerli bir olguyu bize bir kez daha göstermiştir. Özelleştirme, taşeronlaştırma sonucunda yetersiz koşullar, yetersiz elemanlar, yetersiz malzeme ve ekipmanlar, yetersiz eğitim ve denetimler insan odaklı değil, kar temelinde şekillenen ve adına sağlıkta dönüşüm diye yutturulmaya çalışılan politikaların bir sonucudur.
Sağlığına kavuşmak için hastaneye yatmış olan yurttaşlarımızın bir hastane yangınında yitirilmelerine tepki gösteriyoruz. Bu örnekte olduğu gibi bizi yönetenlerin yine olayı geçiştirmeye yönelik çabalarına, kaderci yaklaşımlarına tepki gösteriyoruz. İstifa etmek gibi bir sorumluluğu duyumsayamayan duyarsız yöneticilere ve yetkililere tepki gösteriyoruz. 
Hastanelerimizde yaşanan ölümler yapı üretim, denetim ve işletimine ait yasal mevzuatın bir ayıbıdır. Her zaman söyledik, burada bir kez daha söylüyoruz:
İnsanlarımızın toplu olarak bulunduğu binalar, özellikle hastanelerimiz insan sağlığını ve can güvenliğini garanti altına alacak tesisatlarla donatılmak zorundadır. Bu tesisatların ulusal, uluslararası teknik mevzuatlar kapsamında tesis edilmesinin yanı sıra yine uluslararası kabul görmüş teknik şartnameler ve yönetmelikler çerçevesinde sürekli olarak bakım ve periyodik kontrolleri gerçekleştirilerek işletilmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki yasal mevzuat, bugün itibariyle hastanelerimizde olması gereken teknolojik tesisatların teknik şartnamelere göre tesis edilmesini, güvenli ve sağlıklı bir şekilde işletilmesi ve bakımını, periyodik kontrollerinin gerçekleştirilmesini sağlamaktan uzaktır.
Bilinmelidir ki hastanelerimizde ameliyat olan, çeşitli birimlerinde tedavi gören hastalarımız ve yeni doğan bebeklerimiz, hastane sağlık personelinin yanı sıra, hastane binasında yer alan hijyenik klima ve havalandırma, yangından, dumandan korunma tesisatlarına da teslim edilmektedir. Ancak hastalarımız ve yeni doğan bebeklerimiz, yattıkları hastanenin sağlıklı ve güvenli tesisatlarla donatıldığını, bu tesisatların fonksiyonlarını kaybetmeden düzenli olarak bakım ve periyodik kontrollerinin gerçekleştirilerek işletilip işletilmediğini bilmek zorunda değillerdir. Bunun garantisini yasal ve teknik mevzuatlarımız, ilgili kamu kurumlarımız, ilgili Bakanlıklarımız vermek zorundadır. Ülkemizde son yıllarda hastanelerimizde yaşanan enfeksiyonlara ve kazalara bağlı ölümler bu garantinin verilmediğini gözler önüne sermektedir.
Mevcut yasal mevzuatlarla düzenlenmiş bulunan yapı üretim ve denetim süreci bugün itibariyle insanlarımızın güven içinde barınacağı sağlıklı, güvenli ve çağdaş yapılar gerçekleştirilmesini sağlayamamaktadır.
Oysa, dünya çapında yapı teknolojileri son yıllarda çok gelişmiştir. Bu gelişime paralel olarak, gelişimi yakından takip etmeye çalışan teknik elemanlarımız ve bağlı odalarımız bu bilgiye sahiptir. Bu bilgi birikimi bağlı odalarımızın kendi olanaklarıyla düzenlediği teknik kongrelerde paylaşılmakta, teknik mevzuatın alt yapıları bu kongrelerde oluşturulmaktadır. Dünyadaki en gelişmiş teknolojik bilgilerin paylaşıldığı bu kongrelerimize ne yazık ki ilgili bakanlıklarımızın yeterli ilgiyi gösterdiğini, bu bilgi birikimini ülkemizin yasal mevzuatına taşımaya çalıştığını görememekteyiz.
Yapı mevzuatımızda planlama, tasarım, üretim ve denetim süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bağlı odalarımızın da sürece daha etkin katılımını sağlayacak yeni bir tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin yaratılması gerektiği artık kaçınılmazdır. 4708 Sayılı Yapı Denetim Kanunu ile 3194 Sayılı İmar Kanunu ve bağlı ikincil mevzuatın insan odaklı bir model esas alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca her türlü yapı denetim mevzuatının dışında tutulan kamuya ait binalar, başta kamu ve özel hastaneleri acilen kamuya ve bağlı odalarımızın denetimine açılmalıdır. Denetimlerde eksiklikleri tespit edilen hastanelerin iyileştirme çalışmaları planlı bir şekilde ve süratle yerine getirilmelidir.
Buradan siyasal iktidara, merkezi ve yerel yöneticilere sesleniyorum:
Bu felaketlerin önüne geçebilmek için Birliğimizin ve bağlı odalarımızın bilimin ve tekniğin ışığında söylediklerini anlamaya ve algılamaya çalışın. Sorumluluklarınızı yerine getirin.
Buradan hasta sahibi yurttaşlarımıza sesleniyorum:
Yaşamımızın bir döneminde hepimiz sağlıklı yaşamı sürdürebilmek için, kendimiz için, çocuklarımız için ya da hasta sahibi olarak hastanelerde bulunuyoruz. Anlaşılıyor ki, hasta sahibi olmak yetmiyor. Hastanelere sahip çıkmak gerekiyor. Hastaneleri piyasacı anlayışın zalim insafına terk etmemek gerekiyor ve bunun için de mücadele etmek gerekiyor. TMMOB bu mücadelenin yanındadır.
Herkes bilsin:
TMMOB sağlıkta dönüşüm yutturmasına, sağlıkta hizmetlerin özelleştirilmesine, taşeronlaştırılmasına karşı çıkmakta ve sosyal devlet anlayışını savunmaktadır.
Bursa birimlerimizce yerinde yapılan tespit ve ön incelemelerimizi şimdi, arkadaşlarım sizlerle paylaşacak. TMMOB, bu olayın bütün yönleriyle ayrıntılı olarak incelenmesi ve aydınlatılması için çalışmalarını sürdürecektir. Konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı burada kamuoyuna bir kez duyuruyoruz.
 
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı