Van’da Deprem Değil AKP’nin Rant ve Talan Politikaları Öldürdü!
Spread the love

Van ilinin kuzeyinde, Erçek Gölünün kuzey batısında, 23/10/2011 günü saat 13:41’de,  büyüklüğü 7,2 (Mw=7.2) olan bir deprem meydana gelmiştir.

Deprem, Van (Merkez), Erciş, Muradiye ve diğer ilçeler ile çevre illerde kuvvetli bir biçimde hissedilmiştir. Depremin merkez istasyonunda yapılan ilksel tespitlere göre şiddet değerinin yani yol açtığı hasarın 9-10 birim (En yüksek değeri MSK:12’dir) olduğu görülmüştür. Bu değer bölgedeki hasarın derecesini yansıtması açısından önemlidir. İl ve çevresi 1. ve 2. derece deprem bölgesi içinde yer almaktadır. Depremin ardından 5.0’den büyük orta şiddette birçok artçı deprem meydana gelmiştir. Deprem, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay zonları dışından bağımsız bir alanda meydana gelmiştir.

Tarihsel ve aletsel döneme ait depremlerde de ciddi hasarlar alan ve deprem tehlike düzeyi iyi bilinen bir şehirde deprem yine afete dönüşmüştür. Van’da deprem değil, yine güvenli olmayan, çürük yapılar halkın ölümüne yol açmıştır.

Denetim Sisteminin Çöktüğü Bir Kez Daha Görülmüştür

1990’lı yıllarda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yaptırılan çalışmayla, Van(Merkez) ve ilçelerinde Afet Bölgesi olarak ilan edilen alanlar, geçmiş unutularak yapılaşmaya açılmıştır. Afet bölgeleri üzerindeki yapılar ise depremin gerçekleştiği güne kadar hala her hangi bir denetim ve yenilenme yapılmadan kullanılmaktaydı *. Yine o dönem afet bölgesi ilan edilen alanlarda hiç bir denetim görmeyen bu yapıların bazıları kamu binalarına dönüştürülmüş ve son depremde bu binaların (okul, yurt, hastane) tamamı hasar görmüş ya da çökmüştür. Van depremi denetim sisteminin çöktüğünü bir kez daha acı bir biçimde açığa çıkarmıştır.

Bugün yetkileri genişletilerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adı altında yapılanan eski bakanlıklardan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bünyesindeki Afet İşleri Genel Müdürlüğü, 1999 İzmit depreminden sonra Afet Acil Durum Müdürlüklerine (AFAD) çevrilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesine devredilen AFAD’ların, yapıların denetimi konusunda görev ve yetkileri tanımlanmış olsa da pratikte kamu denetimi tamamen ortadan kaldırılmıştır. AKP, uyguladığı neoliberal politikalar doğrultusunda kentler dahil yaşam alanlarının tamamını rant sağlamak amacıyla tasarlamaktadır. Yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da kentlerde daha sistemli bir biçimde rant elde etmeyi sağlamak üzere yaplandırılmış ve görevlendirilmiştir. “Yapı Denetim” firmalarıyla, denetim piyasalaştırılmış, özelleştirilmiş ve paranın gücüne teslim edilmiştir. “’Yapı Denetim’ uygulaması 19 pilot ilden sonra Türkiye’nin tüm illerine yayılmıştır” söylemiyle övünen AKP, afet bölgesi ilan edilen Van ilinde bile yaşanan depremle bir kez daha açığa çıktığı gibi ölümleri, yaralıları ve acıları engelleyememiştir.

Depremlere Hazırlanılmamıştır

Depremler / doğa olayları,  AKP hükümeti tarafından yalnızca sermayeye yeni rant alanları açılacağı zaman hatırlatılmakta, halkın yararına adım atılıp afetlerin önüne geçilmesi noktasında ise yol katedilememektedir. Yıllardır “deprem vergisi” adı altında toplanan paraların akıbeti gibi basit bir maddi konu bile AKP hükümeti tarafından açıklanamamaktadır.

Bölgenin önemli merkezlerinden biri olan Van’da sadece bir hastanenin ayakta kaldığını, yardım malzemeleri için bir deponun olmadığını ve bu nedenle çadır, battaniye gibi acil ihtiyaçların karşılanamadığını hep birlikte gördük, görüyoruz. Gelen yardım malzemeleri dahi, yerel yönetimlerle eşgüdüm kurularak, düzgün biçimde dağıtılamamaktadır.  Bütün bunlar ya bir afet planının olmadığını ya da olsa da uygulamaya yönelik bir hazırlığın olmadığını göstermektedir. Ayrıca depremden sonra 4 gün geçmesine rağmen Van ili ve ilçe sınırları afet bölgesi ilan edilmemiştir. Hükümet bakanlar kurulu kararı ile Van’ı afet bölgesi ilan etmeyerek Van halkının bundan sonra güvenli bir biçimde yaşamasını sağlayacak sorumluluklardan kaçmaktadır. Çiftçilere ve esnaflara sözde yardım olarak verilen faizsiz borç erteleme vaadi de böylesi bir durumda hiç bir anlam ifade etmemektedir.

Piyasacı, Rantçı Yaklaşım, Planlama ve Mühendisliğe Karşıdır

Mikrobölgelemenin, başka bir ifade ile zemin etüdünün, yasal bir zorunluluk olmadığı 2000 yılından önceki tüm binaların zemin etütlerinin yapılması, statik ve yapı kalitesi açısından  değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu denetimlerle deprem güvenli olup olmadığının araştırılması ve deprem güvenli olmayan binaların güvenli hale getirilmesi gerekirken, AKP hükümetinin ilgili bakanlıkları,  bir çok alanı ‘Çevre ve Nazım İmar Planları’ hazırlanmadan, zemin etütleri yapılmadan yerleşime açmıştır. AKP hükümeti, mevcut imar yönetmeliklerini, zemin ve temel etüt genelgelerini, piyasacı yapı denetim yönetmeliklerini bile uygulatmamaktadır.

Bugüne kadar TMMOB başta olmak üzere bir çok meslek odası ile bilim insanları defalarca güvenli barınma ve insanca yaşanabilecek kentler için raporlar hazırlamış, AKP’nin yerleşim alanlarındaki piyasacı ve rantçı uygulamalarına son verme çağrısını dile getirmiştir. Buna rağmen AKP hükümetinin temsilcileri ve daha depremin üzerinden saatler geçmemişken ekranlara çıkan “bilim (YÖK) insanları” depremin faturasını neredeyse AKP hükümeti dışındaki herkese çıkartmaya çalışmaktadır. AKP her zamanki “usta” manevraları ile böylesi bir acıdan kendine pay çıkarmaya, kendini haksız durumdan haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Bu depremi TOKİ için yeni bir inşaat furyası alanına dönüştürmeye ve kentsel rant projeleri için bir gerekçe olarak sunmaya çalışmaktadır.

Gericiliğin Depremle Sınavı

Üzerinde durulması gereken bir nokta da, AKP Hükümetinin gerici milliyetçi söylem ile birlikte, KCK operasyonlarıyla uygulamaya koyduğu yeni savaş konsepti ve sonrasında yaşanan çatışmalar ve ölümler, ırkçı şoven dalganın yükselmesine yol açmasıdır. Bu ortamda yaşanan deprem, bir takım faşistlerin Çukurca’da ölen askerlerle, depremde ölenleri karşılaştırmasına, televizyon ekranlarında bazı yalakaların yardım isteyenlerin, aslında taş atan çocuklar olduğunu söylemesine vesile oldu. Boş durmayan dinci gericiler de, gazetelerinde depremin bölgeye ilahi ikaz olduğunu söylerken, bizzat Erciş’te fuhuş yapan öğrenciler tarafından bu belanın başlarına geldiği gibi bir propagandayı yapabildiler. Ancak, halkın önemli bir kısmı, bu kara propagandaya karşın, ülke çapında dayanışmasını göstermeye çalışıyor.

Sonuç olarak yaşanan felakette asıl sorumlu, piyasacı ve rantçı anlayışıyla AKP hükümetinin ta kendisidir ve yapılması gerekenler çok net ve açıktır:

*Öncelikle koşulsuz olarak herkese güvenli barınma hakkı sağlanmalıdır.

*Kentsel dönüşüm adı altında sürdürülen rantsal dönüşüm projeleriyle halk kent merkezleri dışına, barınma hakkı güvencesi olmadan itilmektedir. Rant amaçlı kentsel dönüşüm projelerine son verilmeli, insanca yaşanabilir kentler planlanmalıdır.

*Mevcut piyasacı yapı denetim sistemi yerine, kamunun yapı denetimi yapacağı bir sistem oluşturulmalıdır.

*İlk olarak yaşamsal öneme sahip yapılar ve sosyal paylaşım alanları (hastaneler, okullar, kamu hizmet binaları, köprüler, viyadükler, dolum tesisleri, rafineriler vb.) güvenli hale getirilmelidir.

*1. derece deprem bölgelerinden başlanarak tüm yapıların merkezi ve yerel yönetimlerce deprem güvenliği açısından denetleneceği bir acil plan hazırlanarak, uygulamaya koyulmalıdır. Bu denetimler sonucunda gerekli olduğu ortaya çıkacak bina güçlendirmeleri ve yeniden yapılmaları için kamusal finansman sağlanmalıdır.

*Yıllardır deprem gerekçe gösterilerek kesilen vergiler ve toplanan paralar güvenli barınma hakkını sağlamak amacıyla kullanılmalı, konuyla ilgili kamuoyuna gerekli bilgilendirme yapılmalıdır.

*Deprem anı ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili “Temel Afet Bilinci Eğitimi” verilmelidir. 

*Bölgesel afet planları ayrıntılı biçimde hazırlanmalı, var olan planlar uygulanabilir biçimde gözden geçirilmeli, planlara uygun hazırlıklar derhal yapılmalıdır. Bölge merkezlerinde, şehirlerde afetler için her an kullanıma hazır yaşam malzemelerinin yer aldığı depolar oluşturulmalıdır.

Sonuç olarak, deprem değil deprem güvenli olmayan yapılar ve deprem güvenli planlanmayan kentler öldürmektedir.

Halkın mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları olarak Van halkıyla dayanışma içerisinde acıları sarmaya, dayanışmanın büyümesi için çalışmaya, gericilerin kara propagandasına karşı bilimsel gerçekler ile doğa olaylarını ve yapılması gerekenleri anlatmaya ve insanca yaşanabilir kentler için mücadele etmeye devam edeceğiz.


* Medyada yapı denetiminin son 8 ayda yapılan binalara uygulanmaya başlandığı haberlerinin ne kadar gerçek olduğu tartışmalıdır.


Spread the love