Utanın Sur’daki rant iştahınızdan – Çiğdem Toker (Cumhuriyet)
Spread the love

Bir buçuk yıl önce. Bülent Arınç başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü.

Bakanlar Kurulu toplantısı ardından (15 Eylül 2014) gazetecilerin karşısına çıkıyor Arınç.

Ve bundan sonra Meclis’e çok maddeli torba kanun tasarısı getirmeyeceklerini açıklıyor:

“Bundan sonra bu kadar maddeli bir tasarıyı görmeyeceksiniz. Sayın Başbakanımızın talimatı budur. Artık, 3, 5, 10, 15 ne ise o iş için gerekli olan tasarılar Meclis’e gönderilecek.

Davutoğlu, başbakanlığının henüz birinci ayında. Açıklama da hayli iddialı. Doğal olarak ertesi gün gazetelerin birinci sayfasından duyuruluyor.

“Artık torba yasa yok”, “Torba yasa dönemi rafa kalkıyor”.

Vs vs. (haliniz varsa gülebilirsiniz)

Madalyanın arkası

1 Nisan 2016 akşamı. Etkileyici isme sahip bir tasarı, TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul ediliyor:

“Şanlıurfa’ya İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.”

İlk kelimeler şahane bir makyaj. “Madalyanın arkasında” şunlar var:

15 bin polis; 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmen kadrosu.

– Zorunlu trafik sigortasında değişiklik.

Turizm işletmelerinin kira borcuna erteleme.

– İstanbul Finans Merkezi için referans faizin belirleneceği yeni bir para piyasası.

– Muhtaç aylığında hesap değişikliği.

Nakit yardımı alana iş sağlayan özel sektöre prim desteği.

– Kamu sendikalarının, şehit yakını ve gazilere nakit yardımı yapma izni.

Kanal İstanbul için “su yolu” tanımı ve su yollarına yasal statü. (Kanal İstanbul alanında, mera, yaylak filan varsa otomatik olarak Hazine adına tescilliyor. Mera Kanunu by-pass!)

Hakkında üç bakanın konuştuğu (Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Mehmet Şimşek) bir “torba”dan söz ediyoruz.

***

Akşam görüşmeler bitecekken torbadan “turpun irisi” çıkıyor. AKP’li vekiller metne eklenmek üzere, kanun değişikliği önergeleri veriyor.

Şanlıurfa’ya takılacak “madalya”nın arkasına; sadece tarihi 7 bin yıl öncesine uzanan Sur’u değil, AKP’nin istediği her yeri azgın ranta açacak maddeler ekleniyor.

Kutsal Kitap ayeti misali “kamu düzeni” deyince akan sular duruyor ya artık. Rant iştahı, bu önergelerde “kamu düzeni ve güvenliği” kavramlarının arasına gizleniyor. Kamu düzeni-güvenliği, olağan hayatı aksatmışsa, Bakanlar Kurulu o bölgeyi riskli alan ilan edebiliyor. Ya da olağan hayat aksamasa bile, diyelim ki AKP, bir alandaki yapıların yüzde 65’inin imara aykırı olduğunu düşünüyorsa, yine “riskli alan ilan etme yetkisi” alıyor.

***

Ve sinsi mi sinsi bir hukuk tanımazlık: “Riskli alan kararına karşı dava açılabilecek, ama alandaki uygulamalara karşı dava açılamayacak” maddesi.

Bir kere “riskli alan” idari nitelikli bir karar. Yargıya gidebilmek, AKP’nin lütfu değil, anayasal bir hak. Yanı sıra, “uygulama” da yargıya kapatılamaz. Ama buna yetkisi varmış gibi madde yazarak şunu söylüyor: Ben “riskli alan” ilanımı öyle hızlı yıkıp, rantımı öyle süratli yaratıp dağıtacağım ki, senin kararla ilgili davan bitinceye kadar işimi zaten bitiririm, sen de bu “uygulama” için dava açamıyor olursun.

Hukuku hiçe sayan maddeler bitmiyor. Mesela, iktidarın lütfuyla açılabilen davada ihtiyati tedbir kararı isteyemeyecekmişsiniz! Yıkılacak bir taşınmazdaki, önceki ipotekler ile hacizlerin bir hükmü olmayacakmış!

Özetle, gerçekten çılgın bir “torba” olmuş bu.

Biz buradan “utanın bu rant iştahınızdan” diyoruz.

Bir buçuk yıl önce “Torba kanun getirmeyeceğiz” diyen, iki ay önce de bir TV programında avukatlık yaptığı yılları özlediğini söyleyen Sayın Arınç’ın bir diyeceği?


Spread the love