Toprağın üstü ‘altın’dan değerli – Emine Girgin
Spread the love

‘Değerli’ madenlerin yer altında kalması, yer üstünde yaşamın var olabilmesine olanak tanıması açısından paha biçilmezdir. 

90’lı yıllarda Bergama’da çevre mücadelesini hafızamıza kazıyan ve ülkemizde ekoloji direnişlerinin başlangıcı kabul edilen siyanürlü altın madenciliğine karşı Bergama Ovacık köylülerinin mücadelesi bugün başta Karadeniz bölgesi olmak üzere tüm Anadolu’da güçlenerek sürüyor.

Ekolojik yıkım ile sonuçlanacak projeler her yerde ve her alanda artmaya devam ederken madencilik alanındaki artış dikkat çekici. Maden sektöründeki bu yağmacı hareketliliğin beraberinde yeni direnişleri getirmesi ve “siyanürlü altın madenciliğine hayır” sloganının tüm ülkede yankı bulması kaçınılmaz. Bu nedenle genelde madencilik faaliyetlerinin yarattığı çevresel tahribat ve özelde siyanürlü zenginleştirme ile maden işleme yönteminin yarattığı geri dönüşü mümkün olmayan ekolojik yıkımın tekrar altını çizmekte fayda var.

Madenciliğin ekolojik yıkımı
Ekolojik yıkım; soluduğumuz hava, içtiğimiz su, besin sağlayıcımız toprak, yeryüzünü paylaştığımız tüm canlılar ve tüm bunların bütününü oluşturan insanın da parçası olduğu ekosistem üzerinde yıkıcı etkiler yaratacak faaliyetleri tanımlıyor. Bu yıkıcı etki ortaya çıktığı alanda canlıların ölümü veya bölgeyi terk etmesi ile sonuçlanarak, yaşamı yok ediyor. Bu anlamıyla tüm ‘değerli’ madenlerin yer altında kalması, yer üstünde yaşamın var olabilmesine olanak tanıması açısından paha biçilmezdir.

Maden işletmeleri kapalı ya da açık işletme olarak iki farklı şekilde projelendirilebilir. Kapalı işletmelere kıyasla yarattığı ekolojik yıkım kabul edilemez boyutlarda olan açık işletme, maliyetleri önemli oranda düşürmesi nedeniyle sermaye tarafından tercih edilen yöntem oluyor.
Açık işletmelerin zararlı etkilerinin boyutu; ocak alanı ve jeolojik yapısı, mevcut toprak, bitki örtüsü ve iklim şartlarına bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor ancak tüm açık işletmeler, jeolojik yapı ve su döngüsünde doğrudan değişiklikler ve arazinin doğal görünümünün büyük ölçüde bozulması ile sonuçlanır.

Maden işletmesinin çevresel yıkımını adım adım izlersek;

-Maden arazisinin tamamında tüm bitki örtüsü kesilerek, arazi tıraşlanır. Üstte bulunan canlı toprak tabakası ve barındırdığı canlı yaşamı iş makineleriyle kazılarak uzaklaştırılır. Arazide yok edilen canlı toprak tabakasının yeniden oluşması uzun yıllar sürmektedir.

-Maden sahasından çıkarılan atıkların sahanın dışına yığılması nedeniyle maden sahası dışında da toprak ve bitki örtüsü bozulacaktır.

-Arazide yapılacak kazı ve nakliyat çalışmaları, zaman zaman yapılan patlatmalar ve iş makinelerinin oluşturduğu toz, gürültü ve titreşimler yakın çevrede yaşayan tüm canlıları olumsuz etkileyecektir.

-Maden çıkarıldıktan sonra kazılan kısımların derinlikleri, eğimlerin dikliği ve kayalık olması, su erozyonu ve su basması gibi sebeplerden dolayı, arazinin yeniden kullanımı mümkün olamamaktadır.

-Maden ocağını kuru tutmak için su seviyesinin düşürülmesi, geniş bir alana yayılı bitki örtüsünün susuz kalması ile sonuçlanacaktır.

-Maden sahasında oluşacak drenaj nedeniyle yeryüzü ve yeraltı sularının kirlenmesi riski bulunmaktadır.

Madenciliğin içine siyanür de girince
Yeraltından çeşitli metodlarla çıkarılan madenlerin zenginleştirilme işlemleri farklılık gösteriyor. Altın madenciliğinde siyanür ile zenginleştirme yöntemi uygulanıyor.
Maden zenginleştirme sonucu ortaya çıkan sıvı atıklar için ‘atık havuzları’ oluşturuluyor. Madenin işletilmesi safhasında, topraktaki arsenik, civa, kadmiyum, kurşun gibi tehlikeli kimyasallar açığa çıkıyor, siyanür ile birlikte bu havuzda toplanıyor. Atık havuzları maden işletilmesi tamamlanınca üstü kapatılarak terk edilir ve zehirli kimyasallar, yıllarca yöre halkını ve ekolojik dengeyi tehdit etmeye devam eder. Deprem, sel, çatlak gibi önlenemez olaylar nedeniyle atık havuzunun yeraltı suyuna ya da toprağa karışması, büyük bir felakete dönüşebilir.

AKP iktidarının devletin tüm imkanlarını sermaye lehine seferber ettiği bugünlerde, doğanın korunması, yaşamın sürdürülebilmesi ve güvenli bir gelecek ekolojik yıkım yaratacak projeler karşısında yürüttüğümüz mücadele ile mümkün.
Eşme’den Fatsa’ya; Kütahya’dan Artvin’e yaşam alanlarına sahip çıkanların siyanürlü altın madenciliğini durdurma hedefiyle bir araya gelmesi doğaya, yaşama düşman projelere karşı süren mücadeleleri büyütecek.

Emine Girgin
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi YK Başkanı


Spread the love