TMMOB’den gelip geçenler, geçemeyip kalanlar – Hatice Erbay-Gökçe Avcıoğlu-Turgay Yılmaz (siyasihaber1.org)
Spread the love

TMMOB Türkiye’de örgütlülüğü bakımından hem en eski hem de döneminin siyasi hayatına damga vuran güçlü ve büyük emek örgütlerinden biri olarak kendisini ortaya koyar. Bu örgüt, 1954 yılında, devlet eliyle, desteğiyle ve anayasal madde ile mühendislerin “ticari dayanışması” için kurulmuştur. 1970’lere kadar neredeyse bir “lonca” şeklinde devam ederken, 70’lerin başından itibaren ise Türkiye’de yaşanan devrimci-demokrat yükselişten etkilendiği ve siyasi alana çıktığını görürüz. Oluşturduğu etki ile ismini TMMOB dışındaki kitlelere de ulaştıran Teoman Öztürk’ün başkanlığıyla da bunun perçinlendiğini ve yeniden bir inşaa dönemine girildiğini söyleyebiliriz.

Teoman Öztürk’ün, TMMOB’nin muhalif döneminin planlanması ve genel politik hattının yeniden belirlenmesiyle geçirdiği 7 yıllık yönetimi, kendisini Türkiye siyasi tarihinde neredeyse “efsane başkan” konumuna taşımıştır. TMMOB’ye yönelik siyasi bakışının ve başkan olarak kişisel erkten çok örgütte kolektifliği örmeye çalışmasının etkileri günümüzde de hala önemle hatırlanmaya değerdir. 1980 döneminde faşist hareketin cepheden çarpışma alanlarından biri olan TMMOB’yi her şeye rağmen açık tutmaya çalışan örgüt başkanı ise Bülent Tanık’tır. Örgütteki bir grup gencin eleştirilerine maruz kalan, Teoman Alptürk’ün 10 yıllık başkanlık dönemi ise bize gelecek dönemlerde TMMOB’de uzun dönemli yönetimler olabileceğinin ipuçlarını verir. Uzun süren bu başkanlığa ve TMMOB’nin dönem itibariyle ürettiği politikalara eleştirel yaklaşan ve bu temelde örgütlenmek isteyen bir grup, 1992 yılında Devrimci Demokrat Platform’un (DDP) temelini atar. Tüm devrimci demokratların bir araya gelerek, yönetici-üye hiyerarşisinden kendisini azade kıldığı ve uzun yıllar TMMOB’de her anlamda etkili olan bu platform 1994’de Yavuz Önen’i başkan adayı yaparak TMMOB’de önemli bir dönemin daha kapısını açar.

Önen’in başkanlığındaki dönemde, mesleki alanda söz söyleme gücünü büyüten ve döneminin siyasal gelişmelerine en etkili şekilde müdahil olarak mesleki olanı toplumsallıkla, toplumsal olanı meslekle birleştiren ve buradan örgütsel yapısını, politikalarını ve dilini şekillendiren bir TMMOB hayat bulmaya başlar. Bu yükselişle birlikte TMMOB’de “farklılıkların çatışması” da yine aynı platformda (DDP) nükseder ve platformdan kopmalar başlar. Bu dağılmayla, TMMOB’de, yönetim anlayışının kişi iktidarıyla değil de ortak akılla belirlenmesi sürecini geride bırakarak, Mehmet Soğancı‘nın başkanlığıyla (2004) 11 yıllık bir yönetim daha çok da bir “iktidar” dönemine geliriz. Bu dönem itibari ile TMMOB’nin muhalif kimliği ile birlikte üyeleriyle olan bağı da gittikçe zayıflamış, adeta gövdesi olmayan bir örgüte dönüşmeye başlamıştır.

Diğer bir yandan, neo-liberal politikaların bir sonucu olarak, mühendis, mimar ve şehir plancılar açısından da, işsizler ordusu epey büyümüş, fakat TMMOB yönetimleri bu gidişi engelleyecek adımlar atamamış, serbest piyasanın ihtiyaç duyduğu ve devletin yap(a)madığı denetleme görevine hem talip olmuş hem de altında kalarak; ücret karşılığı kurs veren, devlet adına denetim yapan bir kamusal yapı haline gelmiştir. İçinde barındırdığı devrimci, demokrat, Kürt hareketi, gençlik ve kadın hareketinden çıkan sesleri bastırmaya çalışmış, organlarında ve çalışma alanlarında yer vermeyerek birçok değerli kadroyu örgütsel yapıdan uzaklaştırmıştır.

Tüm bu gidişata karşın, son bir umut olarak, TMMOB ve odalar bünyesinde örgütlenen ve devrimci-demokrat niteliğe bürünen öğrenci hareketi 2006 yılında yapılan TMMOB Genel Kurulu’na damgasını vurmuş, genel kurul üyelerinin de desteği ile istenmedikleri, konuşturulmadıkları kurulu “işgal” etmiş, bitmeyen bir mücadele alanı olan, “yetkin mühendislik” meselesini gündemleştirerek, gün boyunca eylem yapmışlardır.

Akabinde, kendi geleceklerine sahip çıkmak isteyen öğrenci üyeler, bir bir odalardan el çektirilmiş, öğrenci örgütlülükleri daraltılmış ve dağıtılmıştır. Böylece TMMOB alttan gelecek yeni, genç potansiyel yönetici kadrolarını yani gençliği tasfiye etmiştir. TMMOB’de, örgütsel birliği ortadan kaldırıp yerine rekabeti koyan ve kendi gibi düşünmeyen tüm kesimlerin ifade hakkını elinden alarak dışlayan bir örgütsel yapı hakimiyetini kesinleştirirken, bu sonuca karşı çıkan bir muhalefetin de kendisini örgütleyemediğini ve dağıldığını söyleyebiliriz.

Birçok sorun ve sorunsalla devam eden TMMOB en son 4. Kadın Kurultayı’nda nasıl bir erk olduğunu ne yazık ki gözler önüne sermiştir. TMMOB ve bağlı tüm odalarda, yönetim kurullarının yeniden yapılandırılacağı seçim süreci tekrar gelip çatmış ve bu süreçte seçilecek yönetimlerin önünde devasa meseleler birikmiştir. Örgüt ve demokrasi anlayışından, mesleki-toplumsal çıkarlar, kadınların özerk örgütlülüğü, zorunlu kadın kotası, piyasaya endeksli politik tutum, eş başkanlık, öğrenci örgütlülüğü, odalarla ilişkiler ve elbette erk, iktidar gibi meselelere kadar birçok soru, sorun, olanak ve olasılıklar sahipsiz bir şekilde ortada durmaktadır. Bu devasa meselelere tek başına ne TMMOB ve oda yönetimleri ne de birlikte hareket edemeyen çeşitli muhalefet grupları çare olabilir. Ancak ortak politik yaklaşımlarda birleşen bütünlükçü bir muhalif hareketin dönüştürücü etkisi ile ve örgütsel tarihine bakarak ve oraya rücu ederek, TMMOB yönetsel erkinin artık ayyuka çıkmış iktidar anlayışını terk etmesiyle bir çare bulunabilir. En önemli kısım ise elbette, suskun, hareketsiz büyük çoğunluğun yani devrimci ve demokrat tabanın örgütüne sahip çıkması, irade geliştirmesi ve bunu bir iddia olarak ortaya koymasıdır.


Spread the love