Son sözümüz: Ya Kanal, Ya İstanbul! – Ersin Kiriş
Spread the love

İstanbul’a vereceği zararlar bilimsel verilerle ortada olan kanal projesinin referandumu yapılamaz. İstanbul’un yaşam alanları, suyu, nefesi seçim konusu edilemez. Bu proje İstanbul’un ihtiyacı değil, inşaat sermayesinin besleneceği kapsamlı bir emlak projesi.

İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul projesi desek yanlış olmaz.

2011 yılında Tayyip Erdoğan’ın seçim projesi olarak ilan ettiği ve daha sonra aralıklarla gündeme getirdiği Kanal İstanbul, Saray’ın yenildiği İstanbul seçimleri sonrasında bir anda yeniden İstanbulluların önüne getirildi.
Kanal İstanbul; Saray’ın İstanbul’a dayattığı, kamu varlıklarına el koyacağı, İstanbul’un varlıklarını inşaat patronlarına, arazi zenginlerine pazarladığı mega projeler zincirinin, yani 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun son halkası.

İnşaat şirketleri Erdoğan’ın Kanal İstanbul hayalini açıkladığı günden bugüne kanal manzaralı proje reklamları yapıyor, “hayal” satıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 2011 yılından bugüne bölgede 30 milyon m2’lik arazide mülk değişimi yaşandığını, inşaat şirketlerinin, Körfez sermayesinin tarım alanı niteliğindeki arazileri topladığını açıkladı.

ÇED bitmeden yağma planları açıklandı

23 Aralık 2019’da askıya çıkan ÇED raporuna itirazlar tamamlanmadan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kanal İstanbul Rezerv Yapı Alanı’nın 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda değişiklik yaptı. Projenin emlak projesi olduğunu itiraf ettikleri bu değişiklik, toplamda 33 bin 498 hektarlık alanı “imar alanı” olarak ilan etti. İstanbul’un kuzeyi yağmaya açıldı.

Proje İstanbul’u nasıl tehdit ediyor?

Kanal İstanbul, Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere ve Durusu (Terkos) üzerinden geçecek şekilde projelendirilmiş durumda. Kanal yaklaşık 45 km uzunluğunda ve kanalın taban genişliği 275 metre, derinliği 20,75 metre şeklinde projelendirildi.

Proje güzergâhı İstanbul’un ormanlık alanlarını, tarım arazilerini, yeraltı ve yerüstü su havzalarını, havasını ve doğal yerleşim alanlarını etkiliyor.

Su varlıkları yok oluşa uğrayacak

Proje alanı ve çevresindeki yeraltı su havzalarını besleyen su varlıkları Karadeniz ve Marmara denizinin tuzlu suları ile karışacak. Yıllık 55 milyon m3 kapasitesiyle İstanbul Avrupa Yakası için önemli bir tatlı su varlığı olan Sazlıdere Barajı güzergâh içinde kalarak yok olacak. Yaklaşık 736,2 km2 alanı ile İstanbul’un %20’lik su ihtiyacını karşılayan ikinci büyük havzası Terkos Gölü ve civarı tatlı su-kumul ekosistemleriyle Türkiye’deki en zengin floraya sahip iken proje nedeniyle tuzlanacak ve yeraltındaki beslenme damarlarını kaybedecek. Hâlihazırda su ihtiyacının önemli bir kısmını Istrancalar’dan Sakarya’ya uzanan geniş bir bölgeden sağlamak zorunda bırakılan İstanbul, üstüne kendi su varlıklarını da kaybetme riskiyle karşı karşıya. İstanbul’da, musluktan sağlıklı, temiz, içilebilir su temini mümkünken ve hala bir görev olarak dururken, bu olanak daha da zorlaşacak. Logistik gerektiren, hem sağlıksız hem paralı plastik şişelere/damacanalara sıkıştırılan hazır su, hayatımızı da sıkıştırmaya devam edecek.

Ayrıca proje etki alanının %78,83’ü farklı niteliklere sahip tarım arazilerinden oluşuyor. Yani İstanbul’a gıda sağlayan nitelikli tarım alanları projeyle yok olacak, İstanbul’un çeperlerinde tarımsal üretim yapan İstanbullular yerlerinden edilecek, tarım alanları zarar görecek ve birçok açıdan çevresine bağımlı yaşayan İstanbul’da gıda fiyatları yükselmeye devam edecek.*

Hafriyat yükü, hava kirliliği ve dolgu talanı

Projede öngörülen yaklaşık 1,5 milyar m3’lük hafriyat için çalışmalar 4 yıl devam edecek. Bu hafriyat İstanbul’da 50 yıllık hafriyat miktarına eşit. Hafriyat operasyonu için yaklaşık saatte 2 bin 283 kamyon seferi yapılacak, kentin havası kirletilecek. Politeknik’in hazırladığı Kanal İstanbul Raporu’na göre bu hafriyatın yaratacağı toz emisyonu 600 kg. Yani Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Yönetmeliği’ndeki limit değerin 600 katı.

Hafriyat kamyonlarının yaratacağı trafik yükü, ulaşım güvenliği için oluşturdukları tehdit katlanacak.

Projede öngörülen hafriyat Karadeniz kıyısında 800 milyon m3’lük bir dolguya dönüştürülecek, kıyı yok edilecek.

Projeye karşı seferberlik

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kanal İstanbul Projesi ÇED Raporu’nu 23 Aralık 2019’da askıya çıkardı. Rapor askıya çıkar çıkmaz kentine, geleceğine, yaşamına sahip çıkan yüzbinlerce insan itiraz dilekçeleriyle çevre ve şehircilik il müdürlüklerinin kapısına dayandı. Sadece İstanbul’da da değil; Artvin’den Çanakkale’ye, Antalya’dan Ankara’ya halkın, kentin, doğanın çıkarlarını yok sayan projenin durdurulması için seferberlik şeklinde itiraz hareketi başlatıldı.

İstanbul’da projeyi durdurmak üzere 130’a yakın kurum yan yana gelerek “Ya Kanal, Ya İstanbul Koordinasyonu”nu oluşturdu ve kente zarar verecek projenin karşısında sesini birleştirdi. Şimdi kentin dört bir yanında kente sahip çıkanların itirazları, talepleri görünür olacak.

Bu projenin referandumu yapılamaz

Projeye karşı mücadele sürerken “Kanal İstanbul halka sorulsun” diyenlere de bir çift sözümüz olsun. İstanbul’a vereceği zararlar bilimsel verilerle ortada olan projenin referandumu yapılamaz. İstanbul’un yaşam alanları, suyu, nefesi seçim konusu edilemez.

Bu proje İstanbul’un ihtiyacı değil, inşaat sermayesinin besleneceği kapsamlı bir emlak projesi. Kentin suyunu, havasını, yaşam alanlarını, sağlığını, geleceğini kaybetmesine seyirci kalmayacağız.

Ersin Kiriş / İnşaat Mühendisi
Politeknik YK Başkanı

*Politeknik Madde Madde Kanal İstanbul Raporu


Spread the love