Sokağın ve Akademinin Bilgisi Emeğin Hakları Forumu’nda Buluştu
Spread the love

Dev Sağlık-İş, Basın-İş ve Enerji-Sen’in çağrısıyla düzenlenen Emeğin Hakları Forumu’nda direnişlerin coşkusu işçi sınıfının düşünsel birikimiyle buluştu.

Emeğin Hakları Forumu yüzlerce işçinin, akademisyenin, sendikacının katılımıyla İstanbul Petrol-İş Sendikası’nda başladı.

İşçi sınıfı mücadelesinde ve iş kazalarında yaşamlarını yitirenler için yapılan saygı duruşunun ardından Sine-Sen tarafından hazırlanan Türkiye’de sınıf mücadelesinin tarihine ilişkin bir sinevizyon gösterisi izlendi. Sinevizyon gösterisi “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla selamlandı.

Nakliyat-İş üyesi Yurt İçi Kargo İşçileri, Hava-İş üyesi THY işçileri, Dev Sağlık-İş üyesi Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Hastanesi işçileri, Tek Gıda İş üyesi Pakmaya işçileri, sarı sendikaya direnen Birleşik Metal İş üyeleri, Koç Üniversitesi işçileri direnişin coşkusunu salona taşıdı.

Tunus’tan, Mısır’dan ve Kıbrıs’tan gelen işçi hareketi temsilcileri de salonu “işçi sınıfının uluslararası dayanışması” mesajlarıyla selamladı.

İşçi Sınıfının İktidar Mücadelesi İçin…

Forumun açılış konuşmasını, çağrıcı sendikalar adına DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu yaptı. Çerkezoğlu, foruma katılan direnişçi işçileri, sendikaları, akademisyenleri ve basın emekçilerini selamlayarak başladığı konuşmasında kapitalizmin işçi sınıfına vereceği hiçbir şey kalmadığına dikkat çekti. Çerkezoğlu konuşmasını “Burada iki gün boyunca tartışılacak olanlar işçi sınıfının iktidar mücadelesinin yapıtaşlarından biri olsun” sözleriyle tamamladı.

Ortak Payda Güvenceli İş

Çerkezoğlu’nun ardından Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın bir konuşma yaptı. Öztaşkın, 1987 yılında taşeron çalıştırmaya karşı ilk mücadeleyi başlatan sendika olduklarını hatırlatarak açılan 10 bin dava sonucunda taşeron işçilerin kadrolu işçi statüsüne kavuşturulduğunu anlattı. AKP’nin taşeron sistemi ile ilgili bir düzenleme hazırladığını söyleyen Öztaşkın bu düzenlemenin taşeron sistemini yaygınlaştıracağının altını çizdi. Öztaşkın diğer sendikalarla ve konfederasyonlarla ortak paydanın “güvenceli iş” mücadelesi olduğunu vurguladı.

SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, kapitalizm kriz yaşarken bir sendikal kriz yaşandığını söyledi. Eski sendikal anlayışın günümüzü kucaklamadığını, sonuç alamadığını anlatan Erdolu, forumun bu nedenle önemli ve anlamlı olduğunun altını çizdi.

“Kapitalizmin Özgeçmişinde Demokrasi Yoktur”

“Sermayenin saldırısı ve emeğin direnmesi” başlıklı bir konuşma yapan Korkut Boratav neoliberal saldırıların tarihini anlatan ve direnişin mümkün olduğunu gösteren bir konuşma yaptı. “Piyasa serbestisi ve sınırsız mülkiyet hakkının hayata geçirilmesi” olarak tanımlanan neoliberalizmin kaynak tahsisinde adalet ve etkinlik iddialarını “yalan ve yanlış” olarak nitelendiren Boratav, neoliberalizmin tahayyül ettiği dünyanın 19’uncu yüzyıl vahşi kapitalizmi olduğunu söyledi. Neoliberalizm ile bölüşüm meselesini dışlayan neoklasik iktisat arasında paralellik kuran Boratav, tarihten örneklerle nasıl bir dünya istendiğini tasvir etti. Ortaçağın ardından tek özgürlükleri meta haline gelmiş emekleri olan emekçilerin mücadelelerinden örnekler veren Boratav, ilk sendikaların gizli örgütler olarak kurulduğunu ve oy hakkının ancak devrimci mücadelelerle alındığını anlattı. Paranın gücüne dayandığı için kapitalizmin demokratik olmadığını vurgulayan Boratav “Kapitalizmin özgeçmişinde demokrasi yoktur” dedi.

Emeğe Karşı Meydan Muharebesi

“Sistemi değiştirmeyi hedefleyen devrimci dalgalar sermayeyi geri çekilmeye mecbur kıldı” diyen Boratav, Fransız devriminden 1970’li yıllara kadar mücadeleden örnekler ile “kapitalizmin altın çağı” dönemin nasıl doğduğunu anlattı.

Zaman içerisinde emek-sermaye ilişkilerinde dengenin emek lehine değişmesiyle sistemin emeğe karşı meydan muharebesi açtığını anlatan Boratav, sermayenin tüm programlarda ortak noktanın iş gücü piyasalarını esnekleştirilmesi, yani 19 yüzyıldaki çalışma düzeni olduğunun altını çizdi. Bu programın 1970’lerden itibaren gerekirse devlet müdahaleleriyle, askeri darbelerle hayata geçirildiğini anlatan Boratav, bütün insafsız düzenlemelerin “reform” diye sunulduğunu söyledi.

Kapitalizmin Ömrü Az Kaldı…

Bugün kapitalizmin cilası döküldüğünü “Takke düştü, kel göründü” sözleriyle anlatan Boratav, dalga dalga toplumsal muhalefet belirtileri olduğunu, emekçilerin “el yordamıyla” direnmenin yolunu bulduğunu hatırlattı. Tunus ve Mısır’da emekçilerin sermayenin ve emperyalistlerin iktidarını yıktıklarının ancak örgütlü olmadıklarından iktidarı sermayenin yeni iktidarına bıraktıklarının altını çizen Boratav, ABD’de, İtalya’da, İspanya’da, Yunanistan’da da emekçilerin sokakları hallaç pamuğu gibi attığını söyledi.

“Geçmiş birikimlerin hatırlanma zamanı” diyen Boratav sömürüsüz, sınıfsız bir toplum arayışının Fransız Devrimi’nden beri sürdüğünü, bugün de emekçilerin sokağı yeniden keşfettiğini söyledi. Boratav, “Kapitalizmin ömrü az kaldı ama neye dönüşeceğini emeğin, solun mücadelesi belirleyecek” sözleriyle konuşmasını tamamlandı ve salondan büyük alkış aldı.

Korkut Boratav’ın konuşmasının ardından “Güvencesizlik Rejimi, Emek Hareketinin Müdahale Olanakları ve İşçi Sınıfı Hareketinin Yükselen Dinamikleri” başlıklı panel Prof. Dr. Ahmet Haşim Köse’nin moderatörlüğünde başladı.

 

 

“İşçi İşçinin Kurdu Haline Getiriliyor”

Panelin ilk konuşmacısı “Taşeron Cumhuriyeti ya da Neoliberal Toplumun Kurucu Gücü Olarak Güvencesizlik Rejimi” başlıklı sunumuyla Ferda Koç idi. Koç, konuşmasına Kürt illerinde örgütlenme çalışmalarına başlayan mevsimlik tarım işçilerinin selamını getirerek başladı. Neoliberalizmin tüm dünya nüfusunu proleterleştirme süreçlerine değinen Koç, geçim araçlarından koparılan ve ücrete mecbur bırakılarak proleterleştirilen geniş yığınların varlığına dikkat çekti. Bu sürecin sadece ekonomik zorlamayla olmadığını, uluslararası ve siyasal bir süreç olarak uygulandığını vurgulayan Koç,  neoliberalizm varlığının otoriter bir devlet tarafından güvence altına alındığına dikkat çekti. Ekonomide liberal, siyasette dinsel veya milliyetçi siyasi doktrinler ile neoliberalizmin stabilizasyonunun sağlandığına dikkat çeken Koç, Türkiye’de de son gelişmelerin Cumhuriyet’e karşı bir dış komplo olarak anlamanın bir çarpıtma olduğunun altını çizdi. Parçalanma ve güvencesizlik ile “işçi işçinin kurdudur” denilebilecek bir ortamın yaratıldığına dikkat çeken Koç, emek piyasasının şiddetli rekabete sürüklendiğini anlattı.  Neoliberalizmin savaşı, krizi, yoksulluğu yönetmeyi önüne koyan bir düzen olduğunun altını çizen Koç, sorunların yönetilmesi denince iç güvenlik doktrininin ve  “özel savaş” söyleminin önemine dikkat çekti.

“Sosyal Haklar Emeğin Anayasadaki Adıdır”

“Emek ve Sermaye Örgütleri ile Düşünce Kuruluşlarının Yeni Anayasa İçin Sosyal Haklar Konusundaki Görüş ve Önerilerine Eleştirel Bir Bakış” başlıklı sunuşunda Prof. Dr. Mesut Gülmez Anayasa yapım sürecinde emeğin suskunluğuna vurgu yaptı.  “Sosyal haklar emeğin anayasalardaki adıdır” diyen Gülmez, iktidara yakın sendikalar dışındaki sendikaların bu konuyla ilgilenmediğini, kendisinin ilk kez emekle birlikte anayasa sürecinde sosyal hakları konuşma imkanı bulduğunu söyledi. Emek ve sermaye örgütlerinin Anayasa’ya dair önerilerini değerlendiren Gülmez, MÜSİAD’ın ve Memur-Sen’in bu konudaki hazırlıklarına dikkat çekti ve emeğin sosyal hakları için bu süreçte sesini çıkarıp tartışması gerektiğini söyledi.

“Sınıf Dinamiklerini Kapsayacak Odak….”

Gülmez’in ardından söz alan Doç. Dr. Aziz Çelik “Yeni Sendikal Rejim: 6356 ve Sendikal Harekete Etkileri” başlıklı bir sunuş yaptı. Esneklik ve kuralsızlığın kurumsallaşması sürecine dikkat çeken Çelik, “Eski çalıştırma biçiminin güvencelerinin gevşetilmesi dönemi kapandı. Tümüyle güvencesiz ve esnek çalışma rejiminin tüm unsurları yerleştiriliyor” saptamasında bulundu. Sendikalaşma ve grev rakamlarındaki düşüklüğün yanı sıra, yasal grev yerine yaygın, küçük ölçekli, yerel çok sayıda hak arayışının söz konusu olduğunu vurgulayan Çelik, emek hareketinin eski refleksleri ve sendikal tarzıyla müdahale etmesinin mümkün olmadığının, formel sendikal yapılar yanında sınıf dinamiklerini kapsayacak bir odağa ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

“İnsanlık Namına Meydan Okuyabiliriz”

Prof.Dr. Metin Özuğurlu “Büyük Proleterleşme Dalgası, Bütün Bileşenleriyle İşçi Sınıfı” başlıklı sunuşunda işçi sınıfı nüfusunun 20 yılda ikiye katlanarak 3 milyara çıktığına dikkat çekti ve “İşçiler olarak insanlık namına konuşabiliriz. İnsanlık namına meydan okuyabiliriz” dedi.  18. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılda tamamlanan “kuzeyin proleterleşmesi” sürecinde zanaat kökenli proleterleşme ile köylerinden atılanların ittifakı sonucu sosyal devrimler meydana geldiğini anımsatan Özuğurlu, 21. yüzyıla da Kuzey’deki yeniden proleterleştirme ile Güney’deki proleterleşmenin damgasını vurduğunu söyledi. Bu yüzyıla karakterini verecek ittifakın, “yeniden işçileşen refah rejiminin orta sınıfı profesyonel meslek sahipleri ile vasıfsız, güvencesiz koşullarda iş gücü piyasasına fırlatan kesimlerin ittifakı”  olduğun söyledi. Özuğurlu konuşmasının sonunda  “İstihdam biçimlerimizdeki farklılaşmaya bakarak istihdam tarzındaki homojenleşmeyi görmezden gelmeyelim” çağrısında bulunarak sözü DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’na bıraktı.

“Direnişin Dilini Devrimin Diline Çevirmek”

Konuşmasına Ata Soyer’i anarak başlayan Arzu Çerkezoğlu, 2 yıl önceki Dev-Sağlık İş Genel Kurul çalışma raporu başlığını hatırlattı:  “Yeni bir sendikal hareket çağının kapısında”  Nicel ve nitel olarak işçi sınıfının en büyük genişlemesini yaşanırken yepyeni bir dil ve mücadele biçiminin doğduğuna dikkat çeken Çerkezoğlu,  “Sınıf hareketi tüm yeni dinamikleriyle devrimci bir yenilenmeye giriyor. Bunun sadece bir ihtiyaç değil aynı zamanda mümkün olduğu bir dönemden geçiyoruz” dedi.  Formel toplu sözleşmeye, işkoluna, kendi üyelerinin kazanılmış haklarına sınırlı sendikal stratejinin sınırlarının göründüğünü, bu stratejiyle var olan hakların da korunamadığını söyleyen Çerkezoğlu, sınıf hareketinin geleceğinin ucuz ve güvencesiz işçilik politikalarına karşı güvencesizliğe karşı mücadele ekseninde kurulacağının altını çizdi.

“Sınıf hareketi en baştan itibaren işçi sınıfının iktidarını hedeflemek zorundadır. Bugün fiili meşru militan mücadele dönemi, devrimci profesyonellik dönemdedir” diyen Çerkezoğlu, “Sadece direnmek yetmez. Direnişin dilini devrimin diline dönüştürme zaman” sözleriyle konuşmasına son verdi.

Emeğin Medyası Atölyesi: “Emekçiler Kendi Medyasını Kurmalı”

Sermaye İktidarının Gerici Medya Kuşatmasının Dağıtılmasında Emeğin Medyası Atölyesi’nde Basın-İş, Devrimci Sağlık-İş, Enerji-Sen, Yol-İş, SES, Haber-Sen, Eğitim-Sen, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Sendika.Org, Bianet, Özgür Gündem, Nor Radyo, amatör muhabirler, basın emekçileri, Plaza Eyem Platformu’ndan bilişim çalışanları, Çağrı Merkezleri Çalışanları Derneği, İşçi Filmleri Festivali ekibi, medyaya merakı olan işçiler ve akademisyenler katılım sağladı.

Yaklaşık 35 kişinin katıldığı atölyede basın emekçilerinin örgütlülüğü, alternatif medya deneyimleri ve sendikaların basın birimleri başlıkları üzerinden sunumlar yapıldı, tartışmalar yürütüldü. Emeğin Hakları Forumu’nun birleşik emek mücadelesinin önemine işaret ettiğine dikkat çekilirken, atölyede de emeğin sesinin daha güçlü şekilde duyurulmasına dair yöntemsel tartışmalar yapıldı. Atölyede ayrıca akademinin bilgisinin medya organları ve basın-yayın birimlerine aktarılması için eğitim çalışmalarına önem verilmesi üzerine de fikir birliğine varıldı. Atölyedeki tartışmalarda çıkan önerilerin bir kısmının ise daha geniş katılımlarla forum sonrasında sürdürülmesine ve geliştirilmesine karar verildi.

Kadın Emeği Atölyesi’de Emek Hareketinin Kurucu Özneleri Konuştu

Emeğin Hakları Forumu Kadın Emeği Atölyesi’nde akademisyenler, sendika uzmanları ve çok çeşitli çalışma alanlarından, direnişlerden kadınlar bir araya geldi. Kadın emeğine yönelik neoliberal politikaların ve erkek egemen saldırıların ele alındığı atölyede sürdürülen tartışmalarda kadınların hem güvencesiz ve esnek çalışma biçimleri içerisine hapsedilmeye çalışıldığı hem de bedenleri üzerinde tahakküm kurulmak istendiği vurgulandı. Berna Güler Müftüoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği atölyede Nuray Ergüneş neoliberal kadın istihdamı politikaları, Necla Akgökçe de sendikalarda kadın mücadelesi hakkında kısa birer sunuş yaptı.

Çeşitli direnişlerden kadınların bir araya geldiği atölyede kadınlar direnişlerde biriktirdikleri deneyimleri paylaştı. Koç Üniversitesi direnişlerini kazanımla sonuçlandıran kadın işçiler, Adana Balcalı ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çalışan Dev Sağlık İş üyesi taşeron sağlık işçisi kadınlar, 105 gündür Tuzla Serbest Bölgede direnişte olan ISMACCO işçisi kadınlar ve THY direnişinden kadınlar deneyimlerini atölyeye taşıdı. Atölyede ayrıca TMMOB’lu kadınlar ve IMECE Kadın Sendikası’ndan kadınların bulundukları alanlarda sürdürdüğü mücadeleyi ve taleplerini aktardı.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Atölyesi: “İnsan Hayatı Maliyet Olarak Görülemez”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Atölyesi’nde sendikal hareketin en önemli başlıklarından birinin iş güvenliği olduğu üzerine konuşuldu. Bilirkişi raporları konusunda sendikaların, meslek örgütlerinin emekten yana bir mücadele örgütlemesi gerektiği sonucuna varıldı. Atölyede ilk sunumu İş Müfettişleri Derneği üyesi Şeref Özcan yaptı. Özcan, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak iş kazalarına karşı verilen mücadeleden ve meclisin yaptığı anketin verilerinden bahsetti.

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu konuşmasında, maliyete bakılan bir çalışma biçimi yürütüldüğünü ve neoliberal kapitalizme karşı bir mücadele yürütülecekse işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Enerji Sen ve Çağrı Merkezi Dayanışma Derneği adına yapılan konuşmalarda meslek hastalıklarına, iş güvenliğine ve işçi sağlığına dönük yürütülen mücadelelerden bahsedildi. Atölyede ayrıca hukuksal mücadele süreçleri ele alındı.

Sosyal Haklar Atölyesi: “Mücadele Birikimimiz Yol Göstericimiz”

Sosyal Haklar Atölyesi, çalışma hakkı ve güvence, sosyal güvenlik hakkı, toplu sözleşme hakkı ve emeğin yeniden üretim alanındaki hak mücadelesi başlıkları altında gerçekleşti. En kalabalık atölyelerden biri olan Sosyal Haklar Atölyesi’nde akademisyenler, direniş çadırından gelen işçiler, öğretmenler ve sendika uzmanları bir araya geldi.

Akademisyen Murat Özveri, kıdem tazminatı ve bireysel iş hukuku hakkında bir sunum yaptı. Kocaeli Dev Sağlık İş’ten Hasan Yöndem, asgari ücret mücadelesini anlattığı sunumunu video ile zenginleştirdi. Sendikaya üye oldukları için işlerine son verilen Pakmaya işçileri adına Nazım Şalmar, örgütlenme sürecini anlattı.

Şalmar’ın ardından Koç Üniversitesi çalışanları adına Melahat Erdem direnişi ve kazanımlarını atölye katılımcılarıyla paylaştı. İTÜ Asistan Dayanışması adına Aykut Kılıç, araştırma görevlilerinin 8 aydır süren direnişini ve yaşadıkları deneyimi anlattı. Eğitim alanındaki güvencesizleştirme ve sosyal hak gaspları, Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu ve kadrolu öğretmenler adına yapılan konuşmalarda anlatıldı. Politeknik üyesi Gökhan Zengin mühendislerin çalışma yaşamı ve asgari ücret çalışması üzerine konuştu.

Halkevleri Emekli Hakları Atölyesi’nden Mehmet Zülküf Laçiner emeklilik ve emekli hakları ilgili bir sunum yaptı. 80 gündür direnen Yurtiçi Kargo işçileri ve aylardır direnişini sürdüren THY işçileri mücadele deneyimlerini aktardı. Büro Emekçileri Sendikası’dan Murat Öztürkmen emeklilik yaşının kademeli olarak artırılması, emeklilik haklarının gasp edilmesi ve bireysel emeklilikle ilgili bir konuşma yaptı. Sendika.Org yazarı Ferda Koç, mevsimlik tarım işçilerinin örgütlenmesi ve toplu sözleşme hakkının üretilmesi üzerine bir sunum yaptı. Ayrıca Tonya Çevre Platformu’nun çevre mücadelesi ve Gazi İlköğretim Okulu’nun eğitim hakkı mücadelesi deneyimleri aktarıldı.

Hukuk Atölyesi Taşeronlaştırma Saldırılarına Karşı Parasız Yargı Hakkı İstedi

Emeğin Hakları Forumu’nun Hukuk Atölyesi avukat, işçi ve akademisyen katılımıyla gerçekleştirildi. Atölye, en yakın direnişin, Koç Üniversitesi mücadelesinin heyecanının aktarılmasıyla başladı. ÇHD’den Av. Ceren Uysal, Koç’ta işçilerle yaşadıkları deneyimi paylaşarak, dili hukuk dilinden çıkarıp, bizzat direnen özneler olarak yol katedebildiklerini ifade etti.

Taşeron kavramının yasadaki yerini konuşan Atölye, yasada “alt işveren” kavramının olmasının dahi bir çalıştırma biçimini dayattığını söyleyerek, güvencesizliğin yasalaştırıldığını vurguladı.

Dava masraflarının dava açarken peşin olarak açılması da atölyenin diğer önemli gündemi oldu. 300 liralık bir alacak için 600 liralık masraf ödemek durumuda kaldıklarını anlatan Av. Deniz Özbilgin, işçilerin bu nedenlerle çoğu zaman, dava açamadıklarını dile getirdi. Atölye, “parasız yargı hakkı” için mücadele edilmesi gerektiği konusunda uzlaştı.

İkinci Gün: Söz Direnenlerin

Emeğin Hakları Forumu’nun ikinci gününde atölyelerin sonuç metinleri paylaşıldı. Yapılandırılmış Forum bölümünde ise Mısır, Tunus ve Kıbrıs’ta mücadele edenler, Türkiye’de ise farklı alanlarda direnişler sergileyenler söz aldı.

Devrimci Sağlık-İş, Enerji-Sen ve Basın-İş tarafından düzenlenen, yüzlerce işçinin, sendikacının ve akademisyenin katılımıyla gerçekleşen Emeğin Hakları Forumu’nun ikinci günü başladı. İlk günün son bölümünde beş atölyedeki tartışmalardan çıkarılan sonuç metinleri okundu ve sonuç metinleri paylaşıldı.

Sonuç metinlerinin okunmasının ardından direnenlerin, işçilerin, emekçilerin deneyimlerini aktaracağı ve yeni bir işçi sınıfı hareketini inşa etme tartışmalarını yürüteceği Yapılandırılmış Forum’a geçildi.

‘Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin’

Yapılandırılmış forumun “Ne yapmalı, nasıl yapmalı” başlıklı ilk bölümünde Tunus Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu üyesi Abdelhedi Ben Jomaa ve Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu üyesi Nagy Rashadabd el Salam Abou el Seoud söz aldı. Her iki sendikacı, “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin arkasındaki sınıf hareketini, Bin Ali ve Mübarek rejimleri karşısında sokağı işaret eden mücadele programları hakkında aktarımlar yaptı, tamamlanmayan devrim sürecine ilişkin yeni dönem politikalarına ilişkin görüşlerini sundu. Her iki isim de konuşmalarını “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” diyerek noktaladı.

Kıbrıs Baraka Kültür Merkezi’nden Ali Şahin ise “ülkenin sadece kuzey bölümünden geldim, çünkü ülkemiz bölünmüş bir ülke” diyerek başladığı konuşmasında halkların bağımlılık politikasına, emekçilerin ise güvencesizleştirme dalgasına karşı yürüttükleri mücadelelerden söz etti.

Direnişçi İşçiler, Sorunlarını ve Mücadele Deneyimlerini Aktardı

Uluslararası katılımcılar sonrasında söz Türkiye’de farklı saldırı biçimlerine karşı direnişler sergileyenlerin oldu. 322 gündür direnen Hava üyesi THY işçileri, 21 gündür direnen Tek Gıda-İş üyesi Pakmaya işçileri, Koç Üniversitesi işçileri, 807 gündür direnen Devrimci Sağlık-İş üyesi Samsun Gazi Hastanesi sağlık işçileri, 164 günlük bir direniş sergileyen Devrimci Sağlık-İş üyesi Koşuyolu Hastanesi sağlık işçisi Ziya İncedere, Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçileri direnişlerinin aktarımlarını yaptı. Özellikle Devrimci Sağlık-İş üyesi işçilerin “Yaşasın sosyalizm” sözleriyle sonlandırdığı coşkulu konuşmaları salondan büyük alkış aldı.

Ismaco’da 114 gündür, Kuzu Deri’de ise 116 gündür direnen Deri-İş üyesi işçiler ise foruma katılamadıklarından görüntülü mesajlar ile deneyimlerini aktardı ve forumdaki diğer işçileri selamladı. Bu bölümde Süreyyapaşa’daki Devrimci Sağlık-İş üyesi sağlık işçilerine de selam gönderildi. Konuşmaların ardından foruma çay arası verildi.

Güvencesizleştirme Dalgasına Karşı Birleşik Emek Mücadelesi

İTÜ’lü araştırma görevlileri, Politeknik’ten mühendisler, avukatlar, kamu çalışanları ve ataması yapılmayan öğretmenler adına yapılan konuşmalarda güvencesizleştirme ve işçileştirme dalgalarına karşı birleşik emek mücadelesinin önemine dikkat çekildi.

Özgün bir alanda örgütlenme çabasında olan Devrimci Turizm-İş’in genel başkanı Mustafa Yahyaoğlu da yeni bir sendikal hareketin kurucu ilkeleri arasında sendikal demokrasi sorununa dikkat çekti. Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği de görüntülü sunumlarında örgütlenme sorununu aşmak gerekliliğinin altını çizdi.

‘Emeğin Hakları Mücadelesi ve Hak Mücadeleleri İç İçe Yürümeli’

Fındıklı Dereleri Koruma Platformu adına yapılan konuşmada çevre ve su hakkı mücadelesi yürüten Karadeniz halkının, aynı zamanda tarım politikalarında yaşadığı sömürüyü aktardı. Çiğdem Çidamlı, Sarıyer Yaşam Platformu ve Koç Üniversitesi direnişi arasındaki ilişki üzerinden kentsel yağmaya karşı yükselen tepkinin emek hareketi ile iç içe bir mücadele yürütmesi gerektiğini ifade etti. Emekliler adına söz alan Mehmet Zülküf Laçin ise emeklilerin hakları üzerine geliştirilmesi gereken bir mücadele programına işaret etti.

Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’nden Devrimci Sağlık-İş üyesi sağlık işçileri ve İstanbul BEDAŞ’taki direnişlerini kazanımla sonuçlandıran Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçileri de yürüttükleri uzun erimli mücadele sürecine ilişkin bilgiler vererek yeni mücadele biçimlerine dair fikirlerini sundu.

Sendikal program ve strateji ile ilgili bölümde ise Sendika.Org yazarı Ferda Koç geniş çaplı bir değerlendirmede bulundu. Toplumsal hareket sendikacılığının güvencesizlik ve taşeronlaştırma karşısında tabandan örgütlenecek birleşik emek hareketini esas alan çizgisinin doğrulandığını söyleyen Koç, ilerleyen dönemde yeni bir işçi sınıfı hareketinin bu eksende daha da gelişeceğini dile getirdi. İzzettin Önder ise neoliberal politikaların kapitalizmden bağımsız düşünülmemesi ve işçi sınıfı hareketinin sosyal demokrasi tuzağına düşmemesi gerektiğine dikkat çekti.

Yapılandırılmış forumun sonlandırılmasının ardından işçi korosu sahne aldı. Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini, Grev Halayı ve 1 Mayıs parçalarını söyleyen koroya salonda bulunanlar da eşlik etti.

Forum, Enerji-Sen Genel Başkanı Ali Duman’ın sonuç bildirgesini okumasıyla son buldu.

 

Sendika.Org’dan Derlenmiştir


Spread the love