Özgür Yazılım ve Cinsiyet Ayrımı * – İzlem Gözükeleş
Spread the love

Geçen yazıda, özgür yazılımın belirlenmiş, değişmez bir olgu olmayıp, farklı çıkar ilişkilerini barındıran dinamik bir süreç olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bu sayıda ise özgür yazılımdaki ve diğer özgür kültürel çalışmalardaki (Wikipedia gibi) cinsiyetçi eğilimleri tartışacağım.

 

2004-2006 yılları arasında, Türkiye’de özgür yazılımın gelişimini araştırırken çok sayıda GNU/Linux kullanıcısı ve geliştiricisi ile yüz yüze ya da e-posta aracılığıyla görüştüm. Asıl merak ettiğim konu, üretim araçlarının özel mülkiyetinin ve zorunlu iş bölümünün olmadığı şartlarda insanların işle ve birbirleriyle ilişkisinin nasıl olacağıydı. Hem özgür hem de özel mülk yazılımın içerdiği mülkiyet ilişkilerinin, geliştiricilere ve geliştiricilerin birbirleriyle olan ilişkilerine etkisini inceledim. İnsanların sadece bazı çalışmalardan vebadan kaçar gibi kaçtığını, çalışmanın bir ihtiyaç olduğunu gözlemlemek heyecan vericiydi. Demek ki usta haklıymış!

1990larda internetin yaygınlaşmasıyla beraber demokrasi,  ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü vs üzerine yazılar yazılıyor, reel sosyalizmin çökmesi sonrasında oluşan umutsuzluk, internet ile ikame ediliyordu. İnternet bize güzel günler getirecekti. Özgür yazılım felsefesi, başka alanlara doğru yayılıyordu. Yazılımdaki özgürlük, farklı çalışmaları ve ifadeleri (bir diğer deyişle sayısal olarak ifade edilebilecek her şeyi) de kapsayacak şekilde genişletiliyordu. Özgür yazılımda olduğu gibi, tüm kültürel çalışmalar için geçerli olması gereken özgürlükler şunlardı:

  •  Bir çalışmayı kullanma ve çalışmadan faydalanma özgürlüğü
  •  Bir çalışmayı inceleme ve ondan edinilen bilgiyi uygulama özgürlüğü
  •  Bir çalışmanın ya da ifadenin, tamamını ya da bir kısmını özgürce dağıtma  özgürlüğü
  •  Bir çalışmayı, değiştirme, eklemelerle iyileştirme ve yeni haliyle dağıtma özgürlüğü

Özgür kültürel çalışmalar, internetin en hassas ve çatışmalı bölgesi olan telif hakları alanına toplumdan yana bir müdahale olarak ortaya çıkıyordu.

Ancak araştırmamda özgür yazılımın devrimci yanı beni o kadar heyecanlandırmıştı ki bazı olguları görmezden geldim, kim bilir belki de o zaman önemsiz buldum. Joseph Reagle’ın başta özgür yazılım olmak üzere özgür kültürel çalışmalarda  cinsiyet ayrımını ele alan yazısı [1] tekrar geriye dönmeme neden oldu.

Araştırmamda görüştüğüm kişilerin neredeyse tamamı erkekti. Bir gariplik olduğu kesindi. Türkiye’de özgür yazılım, neredeyse tamamen erkeklerden oluşuyordu. Bunu nasıl açıklayabilirdik?Aynı durum, dünyadaki özgür yazılım geliştiricileri ve kullanıcıları için de geçerliydi. Türk kadınları bu durumu çoğunlukla kültür ile açıklıyorlardı. Daha doğar doğmaz cinsiyete göre farklı yollar çiziliyordu: Maviye ya da pembeye bürünen kız çocuklar, cinsiyete göre seçilen oyuncaklar… Özgür yazılımda kadınların yerinin tartışıldığı bir söyleşide, bir kadın katılımcı, gündelik hayatta  uygulanan küçük ve bilinçsiz ayrımların kadınların toplumsallaşmasında belirleyici olduğunu ifade etmekteydi. Özgür yazılım, gökten zembille inmediğine göre toplumda var olan eşitsizliklerin ve ayrımcılığın özgür yazılıma yansıması olağan bir durumdu. Özgür yazılım, dünyadaki toplumsal ilişkilerden kopuk bir ada değil, onun bir parçasıydı.

Blum ve arkadaşlarının, bilgisayar bilimi ve ilgili alanlardaki cinsiyet farklılıklarını ele aldıkları çalışmada cinsiyet farklılarıyla ilişkilendirilen sorunların gerçekte çevresel ve kültürel koşullardan kaynaklı olduğu vurgulanıyordu. Bu nedenle sorunların aşılması için, cinsiyetler arasındaki farklılara odaklanmak yerine çevresel ve kültürel etkenleri dikkate almayı öneriyorlardı. Makalelerinde, bu çerçevede yaptıkları örnek olay incelemelerini (case study) sunuyorlardı. Blum ve arkadaşlarının makalesi, özgür yazılım ile ilgili olmayıp kadınların bilgisayar bilimine olan ilgisini değerlendiriyor olsa da  biyolojik cinsiyetle ilişkilendirilen bir sorunun kültürel boyutunu göstermesi açısından anlamlıydı [2].

Blum ve arkadaşlarının ilk örnek olay incelemesi ABD’deki Carnegie Mellon Üniversitesi’nin Bilgisayar Bölümü’ndeki kadın öğrenciler ile ilgiliydi. 1990ların ortalarına kadar kadın öğrencilerin sadece oranı %10 iken, bu oran 1990ların sonlarına doğru daha dengeli bir hale gelmişti. Üniversitenin ders programının kadınlara daha cazip hale gelmesi için bir değişiklik yapılmamıştı. Ama üniversiteye girişte istenen programcılık tecrübesine olan vurgu azaltılmıştı. Bu değişiklikle beraber, erkeklerle kadınların şansları eşitlenmişti. Tabi üniversiteye girişte yapılan bu değişikliğin üniversitedeki başarı oranlarına olumsuz bir yansıması olmadığını da belirtmek gerek. Ayrıca, 1999 yılında kurulan Women@SCS (Women at School Of Computer Science – Bilgisayar Bilimi Okulu’nda Kadınlar) adlı örgütün lisans ve yüksek lisans öğrencilerine kampüs içinde ve kampüs dışında sunduğu dayanışma ortamının da kadınların okuldaki konumunun güçlendirilmesinde önemli bir katkısı oldu. Örneğin, erkeklerin akşam geç saatlere kadar ödev konularını tartışabilecekleri ortamları vardı. Ya da üst sınıfta yer alan erkekler, alt sınıftakilere dersler ve iş olanakları konusunda  yardımcı olabiliyordu. Women@SCS üniversitede kadınlara bu yönde sunduğu olanaklarla kadınların üniversitedeki başarılarına ve öz güvenlerinin yükselmesine önemli katkılarda bulundu.

Blum ve arkadaşlarının ikinci örnek olay incelemesi ise çevik yazılım geliştirme (agile software development) metodunun yaygınlık kazanmasıyla kadınların bilişim sektöründeki pozisyonlarının güçlenmesi ile ilgili. Çevik yazılım geliştirme metodu, yazılım geliştirmenin diğer üretim faaliyetlerinden farklılığından yola çıkar. Örneğin, bir bina inşa ederken önce tasarım yapılır, sonra tasarım uygulanır ve ufak tefek değişiklikler dışında hiçbir şey yapmadan yıllarca içinde oturulur. Bir yazılım ise inşa edilmez, geliştirilir. Yazılım, analiz, tasarım, test, gerçekleştirim anında her an değiştirilebileceği gibi kullanılmaya başlandıktan sonra bile sürekli değiştirilir; yeni sürümleri yayınlanır. Çevik yazılım geliştirme metodu, hem bu değişimi yönetebilmek hem de proje ekibi (çevik süreçte, yazılımı geliştirenlerin yanında kullanıcı  temsilcileri de ekipte yer alır) arasındaki iletişimin daha başarılı gerçekleşebilmesi için önerilen bir çözümdür. Blum ve arkadaşlarına göre çevik metotların kullanımı kadınların yazılım geliştirme projelerindeki çalışma oranını ve pozisyonunu güçlendirdi. Güçlü iletişimi  ve fikir alışverişini zorunlu kılan çevik metotlar, kadınlar için geliştirilmedi. Fakat iletişime, etkileşime daha açık iş ortamları kadınlara daha uygun geldi ve  iş yerindeki çevresel faktörlerin değişimi kadınlar lehine bir sonuç ortaya çıkardı.

Blum ve arkadaşları, İsrail okullarındaki İsrailli ve Arap öğrencilerin bilgisayar bilimine olan ilgisini araştırdıkları örnek olay incelemesinde ise Arap kadın öğrencilerin özellikle ailelerinin teşvikiyle bilgisayar bilimine daha çok yöneldiği görülüyordu. Blum ve arkadaşları bu durumdan, bilgisayar bilimine karşı olumlu yaklaşan bir kültürde bilgisayar bilimine kadınların daha çok çekilebileceği sonucunu çıkarıyorlardı.

Acaba Blum ve arkadaşlarının yaklaşımını, özgür yazılıma ve diğer özgür kültürel çalışmalara uyarlayabilir miyiz? Bir diğer deyişle, kadınların bu özgür ağlardaki yokluğunu, sadece çevresel ve kültürel etkenlere bağlayabilir miyiz? İfade özgürlüğünü ve bilgiye eşit erişim hakkını baş ilkeleri olarak gören bu özgür ağların kendi iç dinamikleri cinsiyet ayrımcılığını güçlendiriyor olabilir mi?

Aurora’nın, kadınların özgür yazılım konusunda nasıl cesaretlendirilebileceği üzerine yazdığı yazının “Linux’ta neden çok az kadın var?” başlıklı bölümünde, kadınların Linux ortamlarından uzak durma nedenleri tartışılıyor. Fakat bu dokuz nedenden sadece biri doğrudan özgür yazılım ile ilgili[3]. Aurora’nın listelediği nedenlere bakalım.

Linux’ta Neden Çok Az Kadın Var

1. Kadınların özgüveni daha az
Kadınların bir çok alanda, özellikle de bilgisayar alanında, özgüvenleri erkeklere göre daha azdır. Örneğin bilgisayar bilimi birinci sınıf öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada erkeklerin %53’ü kendilerinin bilgisayar bilimi derslerine oldukça hazır olduklarını söylerken kadınlarda ise bu oran %0 olmuştur. Yıl sonunda ise araştırmaya katılan yedi kadından altısı A veya B notunu almıştır. Nesnel kriterler (notlar ve programlama becerileri), kadınların hiç de erkeklerden geri kalır yanı olmadığını göstermektedir.

2. Kadınların arkadaşlık kurma veya başkaların rehberliğinden faydalanma şansı daha az
Bilgisayar biliminde birçok disiplinden çok daha fazla arkadaşlığa ve danışmaya gereksinim vardır. Bilginin tek başına elde edilmesi zor ve zahmetlidir. Bir başkasının rehberliğinde hızla yol alınabilir. Çeşitli nedenlerden dolayı erkekler bilgi paylaşımını daha çok erkeklerle, kadınlarsa kadınlarla yapmayı tercih etmektedir. Kadın sayısı az olduğu için kadınların bilgi paylaşımından daha az faydalanabilmesini doğurmakta, bu da bilgisayar bilimini kadınlar için daha az cazip hale getirmektedir. Dolayısıyla, bir kısır döngü oluşmaktadır. Tabi ki kadınlar, erkeklerle de dost olabilmektedir. Ancak erkeklerin yoğun oldukları topluluklarda tutunabilmeleri oldukça zor olmaktadır.
Bu sorunun giderilmesi amacıyla, Blum ve arkadaşlarının yazısında yer alan  Women@SCS ile benzer (kadın dayanışması) amaçlarla kurulmuş çok sayıda örgütlenme var. Bunlardan bazıları, The Ada Initiative (http://adainitiative.org/), LinuxChix (http://www.linuxchix.org), Debian Women (http://www.debian.org/women/), Fedora Women (http://fedoraproject.org/wiki/Women), PHP Women (http://phpwomen.org/).

3. Kadınların daha çocukluktan cesaretleri kırılıyor
Çocukluktan itibaren kadınlar ve erkekler hangi meslekleri seçmeleri gerektiği konusunda koşullandırılıyor: Bilgisayarlar hep evdeki erkek çocuğun odasına yerleştiriliyor.
Türkiye’deki internet kafelere baktığımızda da müdavimlerinin erkek çocuklar olduğu görülüyor.

4. Bilgisayarla uğraşmak anti-sosyal bir davranış olarak görülüyor
Sabahtan akşama kadar bilgisayar başında olmak, hatta bilgisayar başında sabahlamak, daha sosyal ve insanlar arası etkileşime daha açık olarak değerlendirilen kadınlar için pek cazip gelmiyor. Hatta sürekli bilgisayar başında oturmaktan kilo almış, saçı başı darmadağın programcı figürü itici gelebiliyor.
Ayrıca özgür yazılımla uğraşan birçok yazılımcı, özgür yazılıma yönelik çalışmalarını boş zamanlarında yaptığını da unutmamak gerekiyor. Erkeklerle kadınların boş zaman tercihleri farklı olabilir.

5. Kadın rol modellerin azlığı
Bilgisayar bilimi alanında ya da bilişim sektöründe göz önünde bulunan çok az sayıda kadın var.  Yalnız bilgisayar biliminde değil, günlük hayatta da böyle. Bilgisayardan anlayan hep erkekler oluyor. Kadınlar ise bilgisayara daha temkinli yaklaşıyor. Bunda kadınların daha alçak gönüllü veya ılımlı olmaları yönünde toplumsal olarak koşullandırılmış olmalarının payı da var.

6. Oyunlar hep erkeklere yönelik
Oyunların büyük bir kısmının hedef kitlesi erkekler. Yalnız  normal kullanıcıların değil,  programcıların da bilgisayarla ilişkisi oyunlarla başlıyor. Oyunlar, hoşça vakit geçirmenin yanında çocukların bilgisayarı daha yakından tanımalarını sağlıyor. Fakat şiddet/dövüş içeren oyunların, araba yarışlarının, futbolun yoğun olduğu oyun piyasası daha çok erkek çocuklarına yönelik hazırlanıyor.

7. Medya ve reklamlar  bilgisayarların erkekler için olduğunu söylüyor
Gündelik hayatta, medyada veya reklamlarda, üstü kapalı olarak bilgisayarların erkekler için olduğu mesajı veriliyor. Sıradan erkekler bilgisayar kullanabiliyor, ama Hackers (1995) filminde olduğu gibi bilgisayar konusunda uzman bir kadın varsa onun uzmanlığından çok fiziksel yönü ön plana çıkıyor.
Güncel bir örnek de Toplusam Ağ (2010) adlı film. “Filmdeki tek boyutlu kadın karakterler sadece zengin koca avcıları, sarhoş hafif meşrep kadınlar  ve çekip giden fahişeler” (bkz. http://www.salon.com/life/broadsheet/2010/10/04/social_network_women/index.html).

8. İş hayat dengesi kadınlar için daha önemli
Bilgisayar alanında başarılı olmak için çoğu zaman mesai saatleri yetmez. Yenilikleri takip etmek zaman ister. İş hayattan çalar. Birçok kadın bilgisayarlardan iş hayat dengesinin bozulmasından korktuklarından dolayı bu alandan geri durur.

9. Kadınların özellikle Linux’tan uzak durma nedenleri
Linux programcısı olmak birçok programlama alanından daha rekabetçi ve ateşli bir ortamdır. Alabileceğiniz tek ödül ise genellikle başkalarınca takdir edilmektir. İğneleyici sözlerle ya da umursamazlıkla karşılaşmak ise daha olasıdır. Rekabetçi olmama ve çatışmalardan kaçınma biçiminde toplumsallaşmış olan kadınların düşük özgüvenleri de dikkate alındığında özgür yazılım ortamlarının pek cazip olmadığı fark edilir.

Kısacası, Aurora kadınların Linux’a ilgisizliğini, bilgisayar bilimine ve programcılığa ilgisizliğiyle ilişkilendiriyor ve dokuzuncu madde dışında bu durumun çevresel ve kültürel faktörlerden kaynaklandığını iddia ediyor. Dokuzuncu madde, özgür yazılımın iç dinamikleri, sanıldığından daha belirleyici olabilir mi?

Wikipedia’daki Cinsel Ayrım

Wall Street Journal’da 31 Ağustos 2009’da yayınlanan bir makalede (http://blogs.wsj.com/digits/2009/08/31/only-13-of-wikipedia-contributors-are-women-study-says/) Wikipedia’ya katkıda bulunduğunu söyleyen 53888 kişinin katılımıyla yapılan araştırmanın sonuçlarına göre katkıda bulunanlardan sadece %13’ünün kadın olduğu duyuruluyordu.

Sıradışı bir durumdu. Yazının başında belirtildiği gibi, özgür yazılım ilkeleri birçok kültürel çalışmaya da uygulanmıştı ve Wikipedia da bu çalışmalardan biriydi. Yıllarca, özgür yazılımda kadınların azlığı özellikle bilgisayar alanında kadınların azlığı ile ilişkilendirilmişken araştırma bambaşka bir sorun alanına işaret ediyordu.

Antin ve arkadaşlarının araştırmasında Wikipedia’daki cinsiyet ayrımı ayrıntılandırılıyordu. Editör sayısının yanında Wikipedia’ya olan katkıları da değerlendirildiğinde erkeklerin oranı yine çok daha fazlaydı [4]. Daha ilginci, cinsiyet oranı birçok sosyal ağda dengelenme eğilimi içindeyken Wikipedia için aynı durum geçerli değildi [5].

Wikipedia Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Sue Gardner kendi blogunda, kadınların Wikipedia’ya katkıda bulunmama gerekçelerini yayımladı (bkz. http://suegardner.org/2011/02/19/nine-reasons-why-women-dont-edit-wikipedia-in-their-own-words/). Bu gerekçelerin, Aurora’nın Linux için yazdığı gerekçelerle benzerlikleri olmasına rağmen iç dinamiklere daha çok önem verdiği görülüyor:

1.    Wikipedia’nın düzenleme arayüzü yeterince kullanıcı dostu değil.

2.    Kadınlar erkeklerden daha yoğunlar, yazmak için daha az vakitleri oluyor.

3.    Wikipedia’da yazmak özgüven gerektiriyor. Fakat kadınların yeterli özgüveni yok

4.    Kadınlar, erkeklerden farklı olarak kavgadan daha çok sakınma eğilimi içindedirler ve Wikipedia’nın ara sıra kızışan ortamından hoşlanmıyorlar.

5.    Cinsiyet ayrımcılığı hakkında yazdıkları sayfaların diğer kullanıcılar tarafından silinmesinden ya da geriye döndürülmesinden rahatsızlık duyuyorlar (bkz. http://www.fugitivus.net/2010/07/17/a-thing-to-do/). Wikipedia’daki cinsiyetçi bakış açısıyla mücadele etmektense geri durmayı tercih ediyorlar

6.    Wikipedia’nın kadın düşmanı bir atmosferi var.

7.    Wikipedia kültürü kimi zaman itici oranda cinsellik yüklü olabiliyor

8.    Bazı dillerde kelimeler cinsiyet bilgisini de içeriyor. Örneğin, Portekizce’de Usuário erkek kullanıcıyı ifade etmek için  kullanılıyor. Kadın kullanıcılar için ise Usuária kullanılıyor. Wikipedia’nın tüm kullanıcıları erkek olarak varsayıp  Usuário demesi itici olabiliyor.

9.    Toplumsal ilişkiler ve davetkar bir ton kadınlar için önemli. Wikipedia ise bu özelliklerden yoksun.

Reagle ise özgür yazılımı ve diğer özgür kültürel çalışmaları bir arada değerlendirdiği çalışmasında cinsiyet ayrımcılığının kısmen bu toplulukların kültürünün, dinamiklerinin ve değerlerinin bir sonucu olduğunu iddia ediyor [1]. Birincisi, bilgisayar kurtlarının özgürlük  kültürü rahatsız edici veya anlaşılmaz gelebiliyor. İkincisi, bu toplulukların herkese açık olması problemli (örneğin bir kadın düşmanı ya da amacı sadece ortamı  kızıştırmak olan  biri provokatör) birkaç kişinin nicelikleriyle orantısız olarak topluluğun ve topluluk içi iletişimin niteliğini olumsuz etkileyebiliyor. Üçüncüsü ise bu toplulukların liberal anarşist ideolojisi ile  özgürlük ve açıklık üzerine kurulu retoriği ayrımcılık konusundaki duyarlılıkları sansür olarak nitelendirip etkisizleştirebiliyor veya kadınların düşük katılımını, kadınların kendi tercihi olarak rasyonelleştirebiliyor. Reagle’ın bu konudaki düşüncelerine tamamen katılmamakla beraber önemli konulara dikkat çektiğini ve daha ayrıntılı tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Özgürlükçü ve Kavgacı Kültür

Bilgisayarla fazlaca haşır neşir olmak bireyin diğer insanlarla ilişkisini olumsuz etkiliyor mu? Her mesleğin insan üzerinde farklı, olumlu ya da olumsuz, etkileri vardır. İnsanın yaptığı işin onun algısını, hayata ve diğer insanlara bakışını, kendini ifade edişi şeklini etkilemesi olağan bir durumdur. Belki de bunun en çapıcı örneği Hobsbawm’ın ayakkabıcıları. Bir doktorun ölüm karşısındaki görece duyarsızlığı veya bir öğretmenin diğer ilişkilerinde de “öğreten adam” kimliğine bürünmesi gibi programcılarda, genel olarak bilgisayar kurtlarında,  farklı, toplumsal kabulü zor  özellikleri olabilir. Örneğin, herhangi bir GNU/Linux kullanıcı listesinde, arama motorlarında araştırma yapma zahmetine girmeden bir soru sorarsanız en iyimser ihtimalle kibarca uyarılırsınız: “Google’da bunun yanıtı var. Neden araştırma yapmadan doğrudan listeye soruyorsunuz?.” Zaten kullanım kılavuzlarında yer alan bir bilgiyi e-posta listelerinden ya da haber gruplarından öğrenmeye kalkarsanız kibarca RTFM kısaltması ile yanıtlanabilirsiniz. E-posta listelerinin veya tartışma gruplarının atmosferinin neden böyle olduğu ayrı bir tartışma konusu. Fakat anonimliğin de verdiği özgüvenle erkekler tartışmalarda daha da agresifleşebiliyorlar. Aurora’nın vurguladığı gibi “ Rekabetçi olmama ve çatışmalardan kaçınma biçiminde toplumsallaşmış olan kadınlar”, çoğu zaman mücadele etmektense ortamı terk etmeyi tercih ediyorlar.

Reagle, Richard Stallman’ın Steve Jobs’ın ölümü sonrası yazdığı eleştirel yazıyı da bu kapsamda değerlendiriyor. Egemen kültür, ölünün, hele “başarılı” bir kapitalistin ardından konuşmamayı uygun bulurken Stallman’ın bunu özgürlük adına çiğnemiş olması rahatsızlık verebiliyor.

Açıklığın Olumsuz Etkileri

Özgür yazılım ve özgür kültürel çalışmalar, katkıda bulunmak isteyen herkese açık ortamlar. Fakat bazı listelerdeki kuralsızlık, bir ya da birkaç kişinin tüm iletişimi sabote etmesiyle sonuçlanabiliyor. Çoğunluk arkadaş canlısı ve ılımlı olmasına rağmen sadece bir kişi bile kaba ve saldırgan bir üslupla ortamı gerebiliyorlar. İfade özgürlüğü adına bu kişilere müdahale edilmemesi ya da kadınların tartışmadan kaçınarak ortamı terk etmesi kavgacı azınlığın grupta belirleyici olmasına neden olabiliyor.

Ayrıca anonimlik, korkakları cesaretlendirip, daha saldırgan hale getirebiliyor. Anonimlik maskesi altında, cinsiyetçi bir üslubun kullanımı da kolaylaşıyor.

Liberal Anarşizm

Özgür yazılıma ve diğer özgür kültürel çalışmalardaki belli başlı isimlere baktığımızda genel söylemlerin özgürlük üzerine kurulu olduğu görülür. Stallman, özgür yazılımı ifade özgürlüğü yardımıyla tanımlama gayreti içindedir. Açık Kaynak Kod’un kurucularından Eric Raymond kendini liberal ve anarşist olarak tanımlar. Wikipedia’nın kurucuları Jimmy Wales ve Larry Sanger Ayn Rand hayranıdırlar. Ubuntu’nun kurucusu Mark Shuttleworth ise Ayn Rand’ın yanında Adam Smith’e olan hayranlığını ifade eder. Tüm bu isimler arasında önemli ideolojik farklılıklar olmasına rağmen her biri özgür internet kültürünün mimarıdır.

İlk başta olumlu gibi görünen, her görüşe hoşgörülü olmak, yukarıda “açıklığın olumsuz etkileri” başlığı altında belirtildiği gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilmektedir. Bu nedenle, daha yapılandırılmış bir topluluk yönetimi ve davranış esasları rehberi gibi öneriler özgür internet kültürü ile çatışabilmekte ve sansür olarak algılanabilmektedir. Schroder, özgürlüğün tanımının daha yardımsever davranışları teşvik edecek şekilde genişletilmesini ve yeniden tanımlanması talep etmektedir (bkz.  http://www.linuxtoday.com/news_story.php3?ltsn=2009-09-26-001-35-OP-CY).

Buna karşın, özgür yazılım içinde bir cinsiyet ayrımcılığının önemli bir sorun olmadığını görenler de vardır. Cinsiyet ayrımcılığı ne zaman gündeme gelse cinsiyetçi tepkilerle karşı karşıya kalmaktadır. Reagle’a göre açıklığın ve özgürlüğün ayrımcılığı ortadan kaldıracağına dair olan inanç özgür kültür hareketinin erkek merkezcil bakış açısıyla açıklanabilir. Erkeklere göre bir ayrımcılıktan çok kadınların tercih etmemesi söz konusudur. Buna paralel olarak 2006  yılında yapılan bir çalışmada erkeklerin %20’si ayrımcılığın varlığını kabul ederken bu oran kadınlarda %75 olmuştur. Reagle burada Aurora’nın bir anısını aktarmaktadır. Bir erkek kullanıcı, kendi grubunun bu ayrımcı davranışları kesinlikle sergilemediğini belirtir. Aynı ortamda bulunan bir kadın ise erkeğin bu sözlerinin doğru olmadığını ifade eder. Erkek ısrarla herhangi bir ayrımcılık yapmadıklarını söylemektedir. Aurora, bu durumla sık sık karşılaştığını belirtir: Erkekler yalan söylememektedir, sadece yaptıklarının farkında değiller. Buna güzel bir örnek ise  Shuttleworth’un topluluk üyelerinden adamlar (guys) diye bahsedip onlardan çalışmalarını kızlar için daha anlaşılabilir hale getirmesini istemesi. (bkz. http://www.uic.edu/htbin/cgiwrap/bin/ojs/index.php/fm/article/view/4291/3381)

Bu bağlamda, ayrımcılığa karşı bir şey yapılacaksa önce sorunun kabulü gerekiyor. Fakat özgür yazılımdan ve diğer özgür kültürel çalışmalardan toplumda var olan ayrımcılığın üstesinden gelmesini beklemek de bana biraz haksızlık gibi geliyor. Özgür yazılım, üretim özgürlüğü ve bilginin eşit paylaşımı anlamına geliyor. Bunu bilinçli olarak etik kaygılarla savunan ufak bir kesim var. Çoğunluk ise özgür yazılıma sadece pragmatik nedenlerle katkıda bulunuyor. Ama her iki kesim için de özgür yazılım, dünya sorunları üzerine  çalışma programı ve ilkeleri olan bir siyasi örgüt değil. Belki de şöyle düşünenler var: “Bu iyi insanlar, doğrudan bir maddi çıkar beklentisi olmadan üretiyorlar ve yardımlaşıyorlar. Kadınlara karşı davranışlarında neden bu kadar umursamaz ve kırıcılar? Bu iyi insanlardan, böylesine kötü bir davranışın gelmesi beklenmedik ve üzücü bir durum…”

Günümüz toplumunda, sınıf sorununun aşılmasının kadınların yaşadığı sorunları  da otomatik olarak çözeceğini söyleyebiliyor muyuz? Bunu söyleyemediğimiz için kadın sorununu, sınıf sorunu ile ilişkili ama ayrı olarak ele almıyor muyuz?

Yararlanılan Kaynaklar
[1] Reagle, J. (2013), “Free as in sexist?” Free culture and the gender gap, First Monday, Volume 18, Number 1, http://www.uic.edu/htbin/cgiwrap/bin/ojs/index.php/fm/article/view/4291/3381, son erişim 18/01/2013
[2] Blum, L., Frieze C., Hazzan O. ve Dias M.B. (2008) , A Cultural Perspective on Gender Diversity in Computing, Current Issues in Computing and Philosophy, http://www.cs.cmu.edu/~cfrieze/CrossingCultures.pdf, son erişim 19 Ocak 2013
[3] Aurora V. (2002). HOWTO encourage women in Linux,  http://tldp.org/HOWTO/Encourage-Women-Linux-HOWTO/, son erişim 19 Ocak 2013
[4] Antin, J., Yee, R. ve Cheshire, C. (2011). Gender Differences in Wikipedia Editing, The ACM Symposium on Wikis and Open Collaboration
[5] Lam, S. K., Uduwage, A., Dong, Z., Sen, S., Musicant, D. R., Terveen, L., Riedl, J. (2011), WP:Clubhouse? An Exploration of Wikipedia’s Gender Inbalance, http://grouplens.org/system/files/wp-gender-wikisym2011.pdf son erişim 19 Ocak 2013

* Bu yazı Bilim ve Gelecek dergisinin Şubat sayısında yayınlanmıştır.


Spread the love