Kriz ve kadın teknik elemanlar – Selma Eroğlu (BirGün)
Spread the love

Ekonomik krizin görünür olduğu ağustos ayından çok önce işyerlerinde ekonomik durgunluk kendini göstermiş, özellikle inşaat sektöründe yeni projeler ya beklemeye alınmış ya da oldukça yavaş ilerleyen bir süreç işletilmeye başlanmıştı. Kriz ile birlikte başta kadın teknik elemanlar olmak üzere işten çıkarılmalar arttı. Kendi aramızda oluşturduğumuz iletişim ağlarında son derece zor duruma düşen ve artık ne iş olsa yaparım diyen kadın teknik elemanlarla karşılaşıyoruz. Özellikle 40 yaş ve üstündeki kadın teknik elemanlar yeni bir iş bulmakta son derece zorlanıyorlar. En son hatırladığım gıda mühendisi bir kadın arkadaş, meslek alanı dışında sekreterlik, çocuk bakıcılık dahil iş bakıyordu.

Herhangi bir işyerinde çalışan kadın teknik elamanlar ise son derece tedirgin, her an işten çıkarılabileceklerini ve yeni bir iş bulmada zorlanacaklarını düşünüyorlar. KHK ile işten atılan meslektaşlarımız ise özelde dahi iş bulamadıkları gibi güvencesiz işlerde çalışmaya zorlanıyorlar. Dolayısıyla patronlar için Suriyeli göçmen işçi nasıl ucuz emekse, KHK’lı teknik elemanlar da nitelikli ucuz işgücü demek. Düzenli bir gelir elde edememenin, emeğinin karşılığını alamamanın KHK’lı kadın teknik elemanlarda ayrı bir psikolojik travmaya neden olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomik özgürlüğün yitimi, kadının aileye mahkûm edilmesinin altyapısını oluşturuyor ve patriyarkal ilişkileri bir nebze kırmış kadını yeniden o ilişkilerin içine girmeye zorluyor.

Yeni mezun teknik elemanlarda ise durum daha da vahimleşiyor, yasal olarak olmasa da fiili olarak uzun süreli staj, deneme süresi gibi dayatmalarla karşılaşıyorlar ve bedava emek olarak görülüyorlar. Genç teknik elemanlar arasında özellikle kadın işsizliği daha yüksek.

İşyerlerinde neler yaşıyoruz?

Dijital teknoloji ile birlikte işin parçalı hale getirildiği ve işin bütününe hâkim olmadığımız bir çalışma düzeni var. Deneyimin önemsizleştiği, toplumsal faydanın esamesinin okunmadığı, daha çok satış ve pazarlamanın ön plana çıkarıldığı bu dönemde, yapılan işin değersizleştirildiği bir süreç yaşamaya başladık. İşten çıkarılanların sayısı arttıkça, işler kalan çalışanların üstüne eklenmeye, fazla mesai yapmak normalleşmeye başladı. Hatta bazı işyerlerinde “Fazla mesai yapılmazsa bu iş alınmaz ve maaşlarınız ödenmez” tehditleri yapılıyor.

İş ilanlarında da durum hiç açıcı değil. On senede kazandığın tecrübeyi isteyen ama aynı zamanda da genç olmanı, düşük maaş almanı bekleyen iş ilanlarına daha çok rastlar olduk. Hatta iş ilanlarında konuklara ikram yapacak, misafirleri ağırlayacak gibi ibareler bile yer almaya başladı.

İş Kanunu’nda “sosyal yardım” olarak geçen servis ve yemek yardımlarında değişiklikler oldu. Kimi yerde servislerin sayısı azaltıldı, kimi yerde servisler komple kaldırıldı. Artık yemek ücreti vermeyen işyerlerinin yanı sıra, yemek ücretine zam yapmayan ve hatta porsiyonları küçültenler var.

Bazı işyerlerinde ücretlere zam yapılmayacağı ilan edildi. Bazı işyerlerinde ise maaşların geç ödenmesi standart hale geldi. Üst üste bir kaç aylık maaşını alamayan, zam istediği için kapı gösterilen arkadaşlarımız var. Bu da teknik elemanlar arasında daha çok kredi kartına yüklenme, kredi kartının ancak asgarisini ödeyebilme gibi borçlanmaya yol açıyor. Bireysel olarak iflas eden, borcunu ödeyemeyen ve çözümü intiharda bulan meslektaşlarımızın haberlerini okur olduk gazetelerde üzülerek.

Eskiden haftada birkaç kez arkadaşlarla dışarıda yemek yerken, şimdilerde bütçemiz zorlanıyor, evde yemeye, evde buluşmaya zorlanıyoruz. Bu da ev işi yükümüzü artırıyor. Tüm yaşadıklarımız bizleri bir araya gelmeye ve ortak sorunlarımıza karşı birlikte hareket etmeye zorluyor. Başta TMMOB olmak üzere, bu konuda çalışma yürüten çeşitli taban örgütlerinde bir araya gelmeye ve krizde ayakta kalmaya çalışıyoruz. Dayanışma ağlarına bir şekilde dahil olmayanlarda ise umutsuzluk hissine pararel olarak antidepresan kullananlara rastlıyoruz.

Krizle birlikte fiziki şiddet arttı

Eşit işe eşdeğer ücret alamadığımız, işyerinde yükselme şansımızın bir erkeğe göre düşük olduğu cam tavan uygulamaları hâlâ var. Şantiyeler, madenler gibi sektörlerde erkek teknik elemanlar tercih ediliyor; kadınlara satış pazarlama, ofis işi gibi alanlar önerilmeye devam ediliyor. İşyerleri birbiri ardına kadını güçlendirme, toplumsal cinsiyete duyarlı işyeri ödülleri alsa da bizler bu konularda çok ilerleme kaydedemedik. Şimdilerde mevcut hükümet uygulamalarının, diyanet politikalarının da etkisiyle, ulu orta “Kadın teknik eleman istemiyorum” diyenlere, mobbingin katlanarak artmasına daha çok rastlıyoruz.

Ayrıca krizle birlikte teknik eleman kadınlara yönelik fiziki şiddet olgusunun arttığına tanık olmaya başladık. Kimya mühendisi bir kadın arkadaşımız patronundan tokat yedi, mimar bir kadın arkadaşımız taşeron patronu tarafından firma ücretlerini ödemedi diye öldürüldü, makine mühendisi bir kadın arkadaşımız peryodik kontrol sırasında müşteri tarafından darp edildi, ziraat mühendisi bir arkadaşımız ve ailesi kendisine mobbing yapan eski patronu tarafından darp edildi. Kriz arttıkça kadın teknik elemanların yaşam koşulları da ağırlaştı, şiddet boyutuna ulaştı.


Spread the love