Yeni yıl geldi ve 1 Ocak’ta yeni zam tarifesi açıklandı. Meskenlerde tüketilen elektriğe %6,4 oranında zam yapıldığı açıklandı. Ekim 2020 zammından sonra Ocak 2021 zammı. Bir yıla bakacak olursak 1 Ocak 2020’den itibaren mesken elektriğine yapılan zam %12,13 oldu. Vergi ve fonlar dahil 1 kWh elektriğin fatura bedeli 1 Ocak 2020’de 73,199 krş/kWh iken, 1 Ocak 2021’de 82,08 krş/kWh oldu. Elektrik
Sisam Adası’nda 30 Ekim 2020 tarihinde oluşan ve İzmir’de yıkıma neden olan depremden sonra ‘’Fay Yasası’’ adı verilen yasa önerisi tekrar gündeme geldi. Fay Yasası özünde şunları öneriyor: Yüzey kırıkları tespit edilecek, sakınım bantları oluşturulacak (yapılaşma için faydan uzaklaşma ölçütü), bu kapsamdaki bölgeler imara kapatılacak, mevcut yerleşim var ise yıkılıp
Kötülüğü, çürümüşlüğü organize yaşayan bir dönemin insanlarıyız. Bir deprem daha yüzümüze vurdu bunu, yeniden ve yeniden. İzmir Depremi’nden dakikalar sonra başladı hamaset, hakikati yok etme çabası. Tıpkı her depremden sonra olduğu gibi… Yitirdiklerimizin, yıkılan yapıların, deprem güvenliği olmayan kentlerin müsebbipleri, ‘kahramanlığa’ soyundular. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bayraklı ilçesinde
Halkın mühendisleri, mimarları, şehir plancıları, İzmir’de meydana gelen deprem sonrası kurulan çadır kentlerde barınmak zorunda kalan İzmirliler için koronavirüs (COVID-19) tehdidine karşı siperlik üretiyor. AKP iktidarının inşaat rantına ve patronların çıkarlarına göre şekillendirdiği kent politikalarıyla barınma güvenliğinin olmadığı koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Bu defa İzmir depremi ile sarsıldık. 30 Ekim’de
Ermenek Cenne Madencilik’te çalışan işçiler, 13 aydır ücretlerini ve haklarını alamadıkları için Bağımsız Maden-İş Sendikası’yla direnişe başladı. Direniş 14 Eylül tarihi itibari ile 15. gününe girdi. Madencilerin direnişine ocağın maden mühendisi Emel Tunçdemir de katıldı. Tunçdemir hakları için mesai arkadaşları ile birlikte mücadele ediyor. Direnişe bir mühendisin gözünden bakmak, seslerini
Ant Yapı, Galataport şantiyesinde adı işçilere ücretlerini ödememesiyle gündeme gelen, Bodrum’da 1. derece arkeolojik sit alanının da içinde yer aldığı Anthaven projesiyle kent suçu işleyen, bu yıl Türkiye’nin en büyük 10 müteahhitlik şirketi arasında beşinci sırada olan inşaat şirketi. Röportaj ise Ant Yapı’nın, cinsel tacize uğrayan bir kadın mimar çalışanına
Bir süredir belleğin üzerine beton dökülerek hafızanın mekan üzerinde nasıl silinmeye çalışıldığını konuşuyorken kötü bir şaka gibi Pınar Gültekin cinayetini öğrendik. Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i eski sevgilisi öldürdü, beton dökerek yok etmek istedi. Sanki ülke büyük bir matruşka ve her an içinden bir diğerinin bir benzerini çıkarmaya hazır bekliyor. Cinayetin
Tarihi, kültürel ve çevresel yıkımlar kapitalizmin, iktidar eliyle büyük bir örgütlenmenin sahibi olarak işbirlikçileriyle saldırma ve yok etme politikasının bir kanıtı. Peki her mekan üretimi illaki bir yıkımı da beraberinde mi getirir? Elbette hayır Dünyanın ilahi belleği tanrıça Mnemosyne’in yorgun ve yaşlı hafızasına ne kadar güvenebiliriz bilmiyorum ancak Mnemosyne’in güç
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şubesi Yönetim Kurulu 11 Haziran 2020 tarihinde bir açıklama yaparak ”İnşaat Mühendisliği bölümlerinde eğitim alınabilmesi için asgari başarı sırasının 50.000 olarak değiştirilmesi ve yeterli akademisyen kadrosu ve imkânları olmayan bölümlerin kapatılması ve kontenjanların azaltılması gerektiğini Yüksek Öğretim Kurulu’na hatırlatıyor…” dedi ve konuyla ilgili kampanya başlattı.
Mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlara sormak istiyorum, doğanızla aranız nasıl? Doğrudan söze girmek gerekirse; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kadınların daha fazla yer aldığı, kadın istihdamının arttırıldığı bir akademik hayatı hedeflediklerini açıklamak isterken yine derinlerde duran toplumsal cinsiyet rollerinden hanemize yazılmış olan kısmı arzı endam etti: “Kadın doğasına en uygun
Son yıllarda Amerikan şehirlerinde birçok mahalle ‘konut hakkı’ temalı örgütlenmelere ve protestolara sahne oldu. Los Angeles, yerel yönetim ve yatırımcıların işbirliği ile sakinlerini mülksüzleştirerek ‘geliştirilen’ şehirlerin belki de başında geliyor. Şehirde başlayan protestolar son günlerde giderek büyüdü ve kent hareketlerinin bu gösterilerde başı çektiğini söyleyebiliriz Soylulaştırma kavramının nasıl ve nerede
Koronavirüs gidiyor mu, gidecek mi, vakalar azalıyor mu, dalga dalga dalgalanacak mı derken; salgının Türkiye’de resmi olarak açıklanmasının üzerine üç ayı devirdik. Geriye dönüp şöyle bir bakınca, hepimizin hayatında kalıcı etkiler bırakacak üç aydan bahsettiğimiz kesin. Üstelik üç ayla sınırlı kalacak gibi de görünmüyor. En azından ikinci dalga teorileri gerçekleşene
High Line Park için kontrolden çıkmış bir ‘başarı’ denilebilir ama aynı zamanda Manhattan’daki artan eşitsizliğin sembolü haline geldi. New York’taki bu soylulaştırma anıtının mimarı diğer şehirlerde meslektaşlarının yapacağı muhtemel hataların önüne geçebilir mi? Sanayi sonrası kentlerinde oluşan endüstriyel boşlukları(!) yeniden kullanıma sunarak ‘kentsel canlandırma’ adı altında yapılan kültürel ya da
Mimarlar ve plancılar olarak tasarladığımız mekanlarda sağlık, güvenlik ve refahı sağlamakla yükümlüyüz. George Floyd protestoları gösterdi ki başaramadık Washington’da 1 Haziran Pazartesi gecesi yaşanan güç suistimali kadar ABD’yi tarif eden bir şeyle karşılaşmak zordur. Başkan Donald Trump Amerikan şehirlerinin günlerce yanışını izledikten sonra, Beyaz Saray’ın altındaki sığınağından çıkıp, Siyah Hayatlar
İnsanlığın ilk çağlarında atık sular sokaklara ve derelere atılarak tasfiye edilirdi. Bu nedenle salgınlar ve bulaşıcı hastalıklar yaygınlaştı. Ortaçağın sonuna doğru açılan kanallarla atık suların en çabuk şekilde yerleşim merkezlerinden uzaklaştırılmasına çalışıldı. Sanayi devrimiyle birlikte kentleşme, atık suların tasfiyesi ve suların korunması önem kazandı. Ülkemizde ise atık suların arıtılmadan alıcı
Koronavirüs (Covid-19), Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıktı, sonra hızla yaygınlaşarak milyonlarca insanı etkiledi. Covid-19’un küreselleşmesine bağlı olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) pandemi ilan etmek zorunda kaldı. Dünya ülkeleri pandemi sonucu, ekonomik, sosyal ve kültürel durumuna, vaka sayısına bağlı olarak farklı önlemler aldı, hayata geçirdi. Bilim insanları Covid-19’u önlemek için aşı
Koronavirüs günlerinde salgının yayılımının önlenmesi ülkenin en önemli gündemi. Halk bir yanda sağlığını korumaya çalışırken bir yanda hayatta kalmaya çalışıyor. Milyonlarca insanın salgın şartlarında geçim derdine düştüğü bir gerçek. İhtiyaçların başında gelen gıda, gerek fiyatlardaki artış, gerek üretim koşullarındaki krizle yine gündemimizde. Salgınla birlikte tarımsal üretimde sorunların derinleştiği ve gıda
Dünya Sağlık Örgütü, 13 Nisan 2019’da yayımladığı pandemi genelgesi ile bütün ülkeleri uyardı, fakat Türkiye’nin de aralarında bulunduğu kapitalist ülkeler salgını önleyecek düzeyde önlem almadılar. Peki Türkiye’de ne oluyor? Öncelikle sağlık alanı böyle salgınlar için hazır mıydı, ne tür önlemler alınmıştı, kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu noktada ben hastanelerin durumlarıyla ilgili
Koronavirüs salgınında yüzbinlerce kişinin enfekte olduğu ve henüz salgının etkilerini sürdürdüğü bir dönemde devasa kapalı alanlarıyla bilinen alışveriş merkezleri için 11 Mayıs’ta açılma kararı verildi. Peki bu halk sağlığı açısından ne anlama geliyor, AVM’lerin havalandırma sistemleri halk sağlığını nasıl tehdit ediyor, çalışanlar açısından sağlıklı mı, iç hava kalitesi standartları sağlıyor
Koronavirüs salgını dünya genelinde milyonlarca kişinin hastalanmasına, yüzbinlerce kişinin ölümüne neden oldu, olmaya devam ediyor. Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve yayılan virüsle birlikte ülkeler farklı önlemler ve salgın yönetimleri uyguladı. Sağlık sistemlerinin neoliberal dönüşümle çökertildiği, halk sağlığının piyasalaştırıldığı, özetle sistemin çürümüşlüğü görüldü, görülmeye devam ediyor. Bu yazıda üç farklı ülkede