İşyerinize roket isabet ederse iş kazası sayılır mı? – Emre Gürcanlı (Özgür Gündem)
Spread the love

Nereden çıktı böyle saçma bir soru denebilir. Veya başka bir soru soralım, işyerinizde silahlı saldırıya uğramanız, işyerinize giderken kim vurduya gitmeniz… Bankadan falan söz etmiyoruz, sıradan bir fırında silahlı saldırıya uğramanız örneğin… Tüm bunlar çok düşük bir olasılıktır ve bu gibi olaylar yalnızca derslerde veya hukuk tartışmalarında istisnai durumlara veya beklenmedik durumlara örnek olarak verilebilir. Peki Türkiye’de yaşıyorsanız ve işyeriniz Kürt halkının yoğun olarak yaşadığı bir il veya ilçedeyse? Böyle bir durumda pek istisnai bir durumdan söz etmek mümkün olmayacaktır: “Kahraman ailesi ayrıca, 14 ve 18 yaşındaki fırın işçisi Aydemir ile Aslan’ın “çatışmada ölü olarak ele geçirildikleri” resmi açıklamasının aksine, duydukları silah seslerinden gençlerin taranarak infaz edildikleri izlenimini edindiklerini ifade etmişlerdir… Çatışmaya delalet edecek yoğunlukta kurşun izi görmemiş; tavan ve duvarlara yapışan kemik ve et parçalarının ancak baş bölgesine yakın mesafeden ateş edilmek suretiyle infaz edilmiş oldukları… Keza, maktulleri teşhis eden babalar Hanifi Aydemir ve Şükrü Aydemir’in cesetlerdeki tahrifata dair tasvirleri bu izlenimleri doğrular niteliktedir.”

“Benzin istasyonunda çalışan Cabbar Acar, Şırnak’ın İdil ilçesinde çatışma sırasında arada kalarak yaşamını yitirdi”

“Cizre Devlet hastanesine roket isabet etti”

Hadi oradan duygu sömürüsü yapma diyorsanız, tamam diyelim. Resmi ve hukuki bir dille konuşalım:

“İş Kazası” 6331 sayılı İSG Yasası’nda “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olay” olarak tanımlanırken, 5510 sayılı SSGSS Kanunu, iş kazaları ile ilgili düzenleme yaparken iş kazasının tanımını yapmak yerine iş kazası sayılacak halleri belirtmiştir. Kanun’un 13. Maddesinde;

“İş kazası;

-sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

-işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

-bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

-bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

-sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır”

Dolayısıyla bir işyerinde, işyeri eklentisinde roketle, kurşunla, bombayla ölüyorsanız bu hukuken bir iş kazasıdır. Peki bu kadar mı? Biz İSİG Meclisi olarak zaten en basit bir “iş kazası”nı bile “iş cinayeti” olarak nitelendirirken, Kürt coğrafyasında gerçekleşen bu “iş kazaları” için ne diyeceğiz; cinayet mi, katliam mı, insanlık suçu mu, soykırım mı? Belki de hepsi.

Şantiyelerde, fabrikalarda, madenlerde, depolarda, enerji üretim tesislerinde artık teker teker değil, onlarcası bir günde ölen işçi sınıfının o güzel insanları öldüğünde hiç birimiz Türk mü, Kürt mü, Laz mı, Çerkes mi olduğunu sormadık, sormuyoruz. Ama bugün Sûr’da, Cizre’de, Silopi’de, Şırnak’ta, Lice’de kimi zaman işyerine atılan roketle, kimi zaman işyerine yapılan baskında onlarca mermiyle, kimi zaman evinin içinde, kimi zaman çocuğuyla evinin hemen önünde yaşamını yitiren Kürt kardeşlerimizin acısına ortak olmaz ve ortak bir mücadeleyi örmezsek, AKP faşizmi İstanbul’da Küçük Armutlu’da, Okmeydanı’nda, belki İzmir’de belki Eskişehir’in bir ara sokağında fırıncının hemen önünde nice insanımızı yok edecek. Yalnız iş cinayetleriyle değil, sıradan faşizmle ülkenin üzerine karabasan gibi çökecek.

Ağrı Diyadin’deki o iki çocuğun acısını ve daha onlarcasını yüreğinde duymadığın ve anlatmadığın sürece, şantiyelerde, fabrikalarda, madenlerde onar onar ölen işçiler için de aman bu da bir şey mi “kader, fıtrat” işte denip geçilecek…


Spread the love