Her dönemin vazgeçilmez gözdağı imgesi: ODTÜ – Ragıp Varol
Spread the love

“Yani bugün dört ODTÜ’lünün tutuklanması kriminal bir olay değil, yeni rejimin tesisine zeval getirmemek adına çanak tutulan toplumsal bir infaz hadisesidir. Her şeyden önce bu noktanın anlaşılması gerekir”Hür düşünceyle ona tahammülsüzlüğün Türkiye ölçeğinde her dönem belirgin olmayı başarmış bir örneği olarak, ODTÜ ve ODTÜ’lülük üzerine bir şeyler söylemek, maalesef yine bir ihtiyaç haline dönüştü. Hiç sözü uzatmadan, peşinen söylersek: 2017-18 eğitim-öğretim dönemi mezuniyet töreninde taşıdıkları pankartlar gerekçe gösterilerek dört ODTÜ’lünün Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla tutuklanması, asgari vicdan taşıyan her bünye tarafından öğrencisiyle, işçisiyle, mezunuyla, öğretim görevlisiyle, mensuplarıyla köklü bir camiaya verilen bir gözdağı olarak değerlendirilmelidir. Ki tutuklayanlar ve onları kayıtsız şartsız alkışlayanlar da bunun farkındadır, yapılanı –hukuki ya da hukuksuz olmasını önemsemeden- sorgusuz sualsiz onaylamaktadır. Yani bugün dört ODTÜ’lünün tutuklanması kriminal bir olay değil, yeni rejimin tesisine zeval getirmemek adına çanak tutulan toplumsal bir infaz hadisesidir. Her şeyden önce bu noktanın anlaşılması gerekir.

Tutuklanan ODTÜ’lülerin taşıdığı pankart

Anlaşılması gereken bir diğer nokta, karikatürün kendisidir. 2005 yılında Penguen dergisinde Musa Kart ile dayanışma amacıyla ve iktidarın eleştirilebileceğini göstermek adına çizildiğini hatırlayanlarınız olacaktır. Resmedilen şeyin ironisi hakkında ise en basit ifadeyle şunlar söylenebilir sanırım: ortada bir alem var, fakat herkes tek kişi. Çeşitlilik yalnızca görüntüde var, özünde teklik, tek kelimeyle teklik var. Diyelim ki bu basitlikte dahi anlaşılmıyor, o durumda da söz konusu şekilde resmedilmiş olmak hakaret midir, orası da ayrı bir tartışma konusu. Ki niyetin bu olmadığı, olamayacağı, ODTÜ gibi bir yerde bu kadar ucuz bir eleştiri biçiminin tarihte hiç var olmadığı düşünülürse, daha sağlıklı bir noktaya varılabilir.

Bu açıklamanın yeterli olduğunu düşünerek, meselenin hukuki boyutunu basitçe ifade edelim: Arkadaşlarımızı demir parmaklıkların ardına koyma bahanesi edilen karikatür, yıllar yıllar önce Penguen dergisinde çıkan, hakkında dava açılan ve beraat eden bir çizimdir. Dolayısıyla, hukuk söz konusu karikatür hakkında emsal kararını vereli çok olmuştur ve o kadar beraattir. Başka bir deyişle, suç unsuru olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla, mesele yalnızca ODTÜ’lülere gözdağı verilmesi de değildir; daha büyük ölçekte, dün beraat edenin bugün tutuklanıyor olmasıdır. Türkiye’nin o karikatürün yargılandığı yıllardan günümüze kadar geçen süre içerisinde yaşadığı yargı dönüşümünün en belirgin göstergelerinden biri, bizzat bu olaydır.

Fakat bu yazı ODTÜ özelinde devam edecek.

Hatırlayalım, bir zamanlar Melih adında muzip bir karakterimiz vardı, en büyük hobisi sürekli şirinler köyüne saldırmak, kepçe, kamyon, ne bulursa tatil sabahları ODTÜ ormanlarına salıp ağaç, dal, budak demeden kazımaktı. O dönemler söz konusu karikatürün de özgür olduğu zamanlardı; ancak sermayenin halka ait olan SİT alanları ve ormanlardan yol geçirme özgürlüğü daha baskındı.

Doğal olarak, ODTÜ’lü buna sonuna kadar direndi.

Daha da önceleri, örneğin 1980 öncesi, dönemin YÖK’ünü temsil eden Mütevelli Heyeti tarafından ODTÜ’ye Hasan Tan adında bir rektör atandı. Doğrudan istifa vermeyen 838 öğretim görevlisinin 828’i tarafından boykot edildi, öğrenciler ‘Hasan Tan ODTÜ’ye Rektör Olamaz’ sloganı ile katılımı %90’ı aşan büyük bir kampanya başlattı. Boykota evrilen süreç tam 9 ay sürdü ve bastırmak adına okula tam anlamıyla korkunç şeyler yaşatıldı. Sürecin sonlarına doğru A1 kapısında ÖTK sözcüsü ODTÜ öğrencisi Ertuğrul Karakaya öldürülünce, Hasan Tan istifa etti. Ancak, okula temizlik işçisi statüsüyle soktuğu 400 kadar silahlı faşist militan, akademisyenlerin yaşadığı evlere silahlar ve bombalarla saldırı düzenlemeyi sürdürdü.

Durmadılar; 2 Aralık 1977 günü yeni alınan bu ‘işçiler’ rektörlüğün 5. katından namlularını aşağıdaki kalabalığa doğrulttular ve rastgele yaylım ateşi açtılar. 52 öğrenciyi yaraladılar, İbrahim Baloğlu hayatını kaybetti.

9 aylık boykot anısına Rektörlük önüne dikilen ve 9 direkten oluşan anıt

Sonuç olarak, Hasan Tan tarihin çöplüğüne gömüldü, ODTÜ çelik gibi yerinde duruyor.[1]

Bugün, seçimlerde ikinci olmasına rağmen ODTÜ’ye rektör olarak atandığından beri protestolardan kurtulamayan bir rektörümüz daha var: Verşan Kök. Göreve geldiği günden beri ODTÜ’ye ilişkin en önemli icraatları özel güvenlik sayısını arttırmak, belli saatlerde –ki amacı ve neye göre belirlendiği hala tartışma konusudur- ODTÜ mezunlarının okula girişini yasaklamak, bahar şenliklerinin süresini kısaltmak gibi işler oldu. Bütün bunlar sonucunda öğrencisiyle mezunuyla kısa sürede bütün ODTÜ camiasının tepkisini çekmeyi başardı. Sonra herkese icraatlarının amacının ODTÜ’yü iyi yerlere getirmek olduğunu son derece bilimsel argümanlarla açıklayan uzun mailler atmaya başladı, cevaben giden maillere akılcı açıklamalar getiremeyince o işi de bıraktı. Nihayetinde mezuniyet törenleri geldi ve büyük bir protestoyla karşılaştı, yanıt olarak ÖGB’yi öğrencinin üzerine saldırttı. Olaylar ODTÜ mezunlarının sağduyusu sayesinde kısa sürede sönümlendi ve tören kendisi konuşmasını yapamayıp terk edince olağan akışıyla devam etti.

Velhasıl, ODTÜ Saray’dan atanan Verşan Kök’e de temsil ettiği şeye de sonuna kadar direndi, direniyor, direnecek. Konuşmasını yapamadan törenden kovulmuş olması, ertesi gün gelen gözaltı ve tutuklamalar ODTÜ’lünün haklılığını yeterince açıklıyor.

Yazımı bir ODTÜ mezunu olarak şu cümle ile tamamlamak isterim, adalet sağlanana dek her birimiz sorumlu davranmalı ve arkadaşlarımızın özgürlüğüne kavuşması adına bulunduğumuz her yerde elimizden gelen neyse yapmalıyız. Bu gereklilik, yazıdaki genel kaygı doğrultusunda ODTÜ’ye, ODTÜ’lüye sahip çıkma nezdinde olduğu kadar, kendi özgürlüklerimiz için atacağımız adımlar açısından da hayatidir.

Dayanışma ile.

Ragıp Varol / Maden Mühendisi

[1] ODTÜ’de söz konusu 9 aylık boykotun anısına rektörlüğün önünde 9 direkten oluşan bir anıt bulunmaktadır. Ayrıca, A1 kapısına katledilen devrimci öğrenci Ertuğrul Karakaya’nın ismi verilmiştir.


Spread the love