Elektrik mühendisleri Aziz Sancar’a Akkuyu Nükleer Santralı’nın gerçeklerini anlattı
Spread the love

Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, nükleer santrallarla ilgili kamu spotunda yer alan Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar’a mektup gönderdi. Mektupta nükleer santrallarlarla ilgili gerçekler anlatılıyor.

Akkuyu Nükleer Santralı’nın temel atma töreninden önce yayımlanan ‘Nükleer enerji güçlü Türkiye’ isimli kamu spotunda 2015 Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar’ın yer alması tepkilere neden olmuştu. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi tepkisini Sancar’a gönderdiği bir mektup ile gerçekleştirdi. Mektupta Akkuyu Nükleer Santralı’yla ilgili gerçeklerin yanı sıra nükleer santralların tehlikeleri Aziz Sancar’a hatırlatılıyor.

EMO Ankara Şubesi gönderdiği mektuptan notlar şu şekilde:

Nükleer patlama felakettir, etkisi yıllarca geçmemektedir
Size bu mektubu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın “Türkiye enerjide nükleer güç istiyor” sloganıyla yayınladığı tanıtım filminde rol almanız üzerine kaleme alıyoruz. Başta Akkuyu`da olmak üzere ülkemizde kurulması hedeflenen nükleer santraller konusundaki görüşlerimizi paylaşmak isteriz:

Sizin de bildiğiniz gibi 26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil Nükleer Santrali kazası ile dünya büyük bir nükleer felaketi yaşamak zorunda kaldı. Çernobil kenti ve çevresindeki geniş bir alan 30 yıldır insan yerleşimine kapalı. İnsan yaşamadığı için elektrik kullanımına da artık gerek kalmadı!

Çernobil`de radyoaktif kirlenme nedeniyle kanser, doğum kusuru gibi pek çok sıkıntı ile karşı karşıya kalınmasının sarsıntılarını atlatamadan 11 Mart 2011`de Japonya`da Fukuşima nükleer santral kazası meydana geldi. Eminiz ki patlamanın ardından nükleer serpintinin etkilerini gözlemlemek için karantina altına alınan bir kadın ve onun annesinin yer aldığı fotoğrafı siz de görmüşsünüzdür. Ne kadar dramatik bir görüntü değil mi? Nükleer patlama bir felakettir, etkisi yıllarca geçmemektedir.

Türkiye uzun bir zamandan bu yana nükleer santral belasıyla karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Son olarak sizin de yakından bildiğiniz gibi Akkuyu`da nükleer santralin temeli atıldı. “Türkiye Enerjide Nükleer Güç İstiyor” konulu kamu spotu filminde söylediğiniz “hayat kurtaran tıp teknolojilerini geliştirmek için…” diye başladığınız konuşma “temiz ve bağımsız enerji istiyoruz” diye sona ermekte.

Nükleer santral enerjisi temiz değildir…
Radyasyon ve nükleer atıkların yarattığı kirliliği görmezden gelemeyiz. Sizin de bildiğiniz gibi nükleer santralden elektrik üreten ülkeler nükleer atıkların bertarafı ya da depolanması konusunu çözemediler. Rusya ile yapılan nükleer santral sözleşmesinde nükleer atıkların akıbetine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu atıklardan kurtulmak için gömme yoluna gidilmektedir. Akkuyu Nükleer Santrali`nin hayata geçmesinin ardından Karacaoğlan`ın türküler yaktığı Toroslar nükleer atık deposu olarak kullanılacaktır.

Nükleer santralden üretilen enerjide bağımsız değiliz…
Nükleer santralden üretilen enerji ile Türkiye bağımsız olmayacak, tam tersine Rusya`ya göbekten bağlanacaktır… Santralin inşasını üstlenen Rusya aynı zamanda santralin yüzde 51 hisseli sahibi olacak, 15 yıllık alım garantisi ile kendi topraklarımızda Rusya`nın ürettiği elektriği almak zorunda kalacağız…

Akkuyu Nükleer Santrali güvenli değildir!
Akkuyu`nun yer aldığı bölge Ecemiş fay hattına oldukça yakın bir bölgedir, bu yüzden de deprem riski taşımaktadır. Nükleer santral konusunda hiçbir tecrübesi bulunmayan, daha önce meydana gelen daha küçük çaplı kazalarda mizahçılara malzeme olan bu cahillik halinin ülkeyi büyük bir felaketin eşiğine sürükleyeceğinden korkmaktayız. Türkiye üç bir yandan nükleer santral ile çevrilmek istenmektedir. Akkuyu`nun ardından Sinop ve İnce Ada`da yapılmak istenen nükleer santral sonrası ülkemiz ve dünya nükleer bir bombanın piminin çekilmesi sonucunu yaşayacaktır.

Sizin de “kamu spotu” filminde yer alarak bu politikalara destek vermenizi anlamakta zorluk çekiyoruz.

Size bu mektubu yazma gerekçemiz nükleer santrallerle ilgili gerçekleri bir de bizim penceremizden görmenizi sağlamaktır. Halen yaşadığınız topraklarda uzun yıllar doğayla, canlılarla içi içe yaşayan Kızılderililerin şu sözünü hatırlatmak isteriz; “Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.”

politeknik.org.tr


Spread the love