Derelerin Kardeşliği Plaformu Yeni Yürütme Kurulu Kuruldu
Spread the love

Derelerin Kardeşliği Platformu 1. Meclis toplantısını 5 Şubat 2011 tarihinde Rize’de gerçekleştirdi. Toplantıda yapılan konuşmalarda vurgulandığı gibi mücadelenin geldiği nitel ve nicel aşama nedeniyle bir Meclis’in oluşturulmasına karar verilmiş ve Derelerin Kardeşliği Platformu’nun dönemsel olarak yapılan Bölge Koordinasyon Kurulu Toplantıları’nın  5.’si bu kez Meclis Toplantısı haline dönüştürülmüştü.  Vadilerden ve anakentlerden delegelerin katıldığı Meclis toplantısında Derelerin Kardeşliği Platformu’nun yeni Yürütme Kurulu da oluşturuldu.

Rize Tek Gıda-İş Sendikası Konferans Salonunda yapılan Derelerin Kardeşliği Platformu Meclis toplantısına, bölgedeki Rize, Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Kars, Ardahan, Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Tokat, Amasya, Samsun, Sinop, Bartın ev Zonguldak’taki 41 vadiden gelen 105 temsilci katıldı.

Meclis katılımcılarının söz alarak bugün mücadelenin geldiği aşamayı, sorun ve hedefleri; Derelerin Kardeşliği Platformu örgütlenmesinin durumunu tartıştıkları, öneriler getirdikleri toplantı sonunda Derelerin Kardeşliği Platformu yeni dönem yürütmesi de belirlendi.

Mehmet Gürkan, Ömer Şan, Yaşar Aydın, Saltuk Deniz, Kamile Kaya ile Ethem Kara yeniden DEKAP Yürütme Kurulunda görev alırken; “Giresun’dan Arzu Yeşil, Trabzon’dan Taylan Kaya, Hopa’dan Kamil Ustabaş, Kemalpaşa’dan Şenol Çevik, Fındıklı’dan Avni Ertaş, Çayeli’nden Hızır Kadıoğlu, ile Ordu Fatsa’dan Osman Güvenalp” ise Yürütme Kurulu’nun yeni üyeleri oldular.

Vadi temsilcileri konuştu
Meclis toplantısında Divan Başkanlığı’na Saltuk Deniz ile Divan Üyeliklerine Kamile Kaya, Hüseyin Acar ile Gülpaşa Korkmaz’ın seçildi. Toplantıda açılış konuşmasını Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Başkanı Mehmet Gürkan yaptı. Gürkan konuşmasında; sulara yönelen saldırının suyu ticarileştirme saldırısı olduğunu; geleceğimize, yurdumuza, yüzyıllardır korunan kültüre de yöneldiğini ve aynı zamanda bölgeyi insansızlaştırma, göçe zorlama, verimli tarım arazilerine el koyma planlarının yapıldığını belirtti. Gürkan,  “Tam da bu nedenle direnmekten başka çaremiz yok Bu mücadeleyi kazanmak zorundayız” dedi.  Derelerin Kardeşliği Platformu’nun bağımsız olduğunu, gücünü işadamlarından, lobilerden, şirketlerden almadığını, halktan, köylülerden aldığını söyleyen Gürkan temel birkaç ilkenin altını çizdi. Platform tarafından, HES’lerin tamamen reddedildiğini, yenilenebilir olduğunu kabul etmediklerini, lobilerle, sermayeyle bağlantıyı kabul etmediklerini, can suyu tartışmasını/pazarlığını reddettiklerini, bütünleşik havza planlamasını reddettiklerini ifade etti. “Can suyu derelerimizin kendisidir” diyen Gürkan; “Derelerin kardeşliği halkla, hukuk ayağıyla, bilim ayağıyla gelişen bir inisiyatiftir. Bugün burada yeni bir yürütme oluşacak. Nasıl oluşacağına birlikte karar vereceğiz. Bu saldırıya göğüs gerecek, hızla hareket edecek biçimde kurulmalı” diye ekledi. Gürkan’ın konuşmasında bir diğer vurgu da HES saldırısına direnirken karşılarına birçok başka saldırının da karşılarına çıktığı oldu. Gürkan binlerce maden ruhsatının dağıtıldığını, yerel yolları birleştirme ve turizm amaçlı yapıyoruz diye madenlere giden yollar açılacağını, yayla yolları projesiyle yaylaların yok edileceğini vurguladı. “Su için mücadele ederken tüm bunlar için de mücadele etmek zorundayız” dedi.

Meclis gündemi için hazırlanan önerge ile gündeme alınması istenen önerilerin değerlendirilmesinin ardından Derelerin Kardeşliği Platformu’nun çalışmalarına ilişkin raporu okuyan Platformun Dönem Sözcüsü Ömer Şan, Platformun oluşumundan, örgütlenme anlayışına kadar geçen süreçte yapılan çalışmalara ilişkin bilgiler verdi.

Bağımsız, Yerel Halk Haykırışı…

Derelerin Kardeşliği Platformu’nun tamamen bağımsız bir yerel halk hareketi olduğunun altını çizen Şan, “Derelerin Kardeşliği Platformu, bağımsız, yerel bir halk hareketi olarak hepimizin el emeği, göz nuru ile oluşan bir haykırıştır. ..Politik tutum alıştan teorik çerçeve çizmeye kadar, aynı dili konuşarak aynı doğrultuda mücadele eden dostları ile tartışmayı, etkileşime açık olmayı bir prensip olarak kabul eden Derelerin Kardeşliği, bundan sonra da yoluna böyle devam edecektir. Bu anlamda toprak, su ve yaşam mücadelesi veren hiçbir çevreyi, oluşumu, platformu veya grubu rakip, düşman ya da karşıt olarak göremeyiz, görmeyiz. Aksine, mücadele cephesini genişleteceğimiz bu oluşumları, dost ve mücadele gücümüze güç katacak ortak savunucular olarak değerlendirip, mutlak dayanışmayı öngörme hedefindeyiz.” diye konuştu.

Sonuna Kadar Mücadele…
HES karşıtı mücadelenin, suyun ticarileşmesinden ayrı görülemeyeceğini, HES adı altında yapılan saldırıların aynı zamanda suya, toprağa sahip olma girişimi olduğunu savunan Şan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu nedenle HES karşıtı mücadelemiz aynı zamanda su hakkı, toprak hakkı, yaşam hakkı mücadelesinden bağımsız düşünülemez…Şimdi yeni hazırlanan yasalarla elimiz kolumuz bağlanmaya çalışılıyor. Her türlü hukuksuzluğa, bilim dışılığa, akıl dışılığa; Anayasal ve demokratik haklarımız, adaletin ve bilimin ışığı ile halkla birlikte karşı koymaya çalışıyoruz…” TBMM’de devam eden yeni yasa çalışmalarıyla halkın kazanımlarını yok etme veya engelleme çalışmaları yapıldığını, bunlarla birlikte siyasi iktidarın ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ oyunu içerisinde olduğunu anlatan Şan, “28 Aralık 2010 Tarihinde, TBMM’de onaylanan 6094 sayılı “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kullanımı Yasası”nda ve Mecliste bekleyen “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” böyle bir ‘arkadan dolanma’ hikâyesinden başka bir şey değildir. Bunlarla birlikte Doğal SİT Alanı ilan edilmiş alanların statüsü sona erdirilerek, SİT Alanı ilan etme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığı’na devredilmek isteniyor. Değiştirilmeye çalışılan bu yasalara karşı vadilerimizde topyekûn direnişimiz devam edecektir. Vadilerde hayatı savunanlar olarak bu yasalarla boşuna uğraştıklarını herkese göstermenin zamanıdır…Bu yasalar asla hayat bulmayacaktır. Halkımızın bu yasaları vadilerinde direnecek uygulatmayacaktır” dedi.

Ömer Şan’dan sonra söz alan Trabzon delegesi Taylan Kaya eğer herkes söz almazsa başbakanın Meclis’ine döneriz diyerek tüm delegeleri mücadelelerini anlatmaya, sorunlarını ve önerilerini paylaşmaya çağırdı.

DEKAP Meclis çalışmaları daha sonra bölgedeki vadilerden gelen temsilcilerin bölgelerindeki HES çalışmaları ve mücadele süreçlerini anlatarak, bundan sonraki mücadelede izlenmesi gereken mücadele yöntemleri konusundaki önerilerle devam etti.

Pazarlığı reddediyoruz
Vadilerden yapılan konuşmalarda katılımcılar; birçok vadi halkının ancak şirketler kendi vadilerine geldiğinde duyarlı hale geldiklerini, süreci anlayana kadar bazı HES inşaatlarının başladığını belirttiler. Artvin Ardanuç’tan Elyasa Uygun, projelerin iyileştirilmesi değil tüm işlemlerin toptan reddedilmesi bunları yapanların da reddedilmesinin kritik olduğunu; Şavşat Derelerin Kardeşliği’nden Mümtaz Temiz; HES’lerin önünü almanın ilk adımının ilk baştan şirketleri bölgeye sokmamak, ÇED toplantılarını yaptırmamak olduğunu belirtti.

Fatsa’dan katılan delege konuşmasında; “Dere yataklarından köylü bir çakıl alamıyor ya da akşam yemek için bir balık tutamıyor. Jandarma geliyor ekolojik denge bozuluyor diye ona müdahale ediyor oysa şirketler gelip aynı yere HES yapıyorlar. Bu mücadelenin keskin olması gerekir” dedi.  

Milliyetçiliği de körüklüyorlar
Giresun Derlerin Kardeşliği Platformu’ndan birden fazla delege söz aldı Yağlıdere Muhtarı başbakanın kendi bölgelerini pilot olarak seçtiğini vurgularken, Evren Baltacı yerel basının HES karşıtlarına karşı tutum aldığını, bilgilendirme için çıktıkları televizyon kanallarında söyleminizi değiştirin AKP’li şirketler reklamlarını kesiyor diye uyarıldıklarını ifade etti. Giresun’da aynı zamanda işçi ölümleriyle karşılaştıklarını vurgulayan Baltacı,  “Ucuza çalıştıracak işçilerin Kürt illerinden getirilmesi ile bir de milliyetçiliğin körüklenmeye çalışıldığını” ifade etti.

Samsun’dan söz alan Nuray Erçağan; Samsun’un Kızılırmak ve Yeşilırmak arasında olduğunu HES projelerinin yanında  seçimlerden sonra dev baraj yapımı projelerinin devreye sokulacağını, deltalara, kuş cennetine sanayi merkezi yapılmak istendiğini,  Yeşilırmak deltası, sulak alanda bir termik santral yapımı projesi olduğunu vurguladı. “Biz vadilerimizin yok edilmesine karşı mücadeleyi büyütmek için derelerin kardeşliği içindeyiz” dedi.

Trabzon Tonya’dan Bekir Uzunoğlu söz aldı ve  “Biz daha önce mücadeleye başlamış yerlerden destek aldık. Eğer iş makineleri Tonya’ya gelirse anında müdahale edecek 100 kişinin telefonlarını merkezi bir yerden iletişime geçmek için topladık. .. DEKAP’tan nasıl yararlanıyoruz? Bu parayı nerden alıyoruz diye soruyorlar ben 685 tl maaş alıyorum…cebimdeki harçlıkla bu mücadeleyi yürütüyorum herkesi kendileri gibi satılık kabul etmesinler. Bu mücadeleyi yürüten arkadaşların maddi bedeli yoktur” dedi.

Hemşin’den katılan Ali Sabuncuoğlu konuşmasında “Bizim yaşam tarzımızla, değerlerimizle oynandı…Bu salonda kadınların olması gerekirdi. Kadınlar öncü ama bazı sıkıntılarla uğraştıkları için gelemiyorlar. Tabiat ve biyolojik çeşitlilik yasası gündemde …herkes kendi vadisinde kendini korumak zorunda kalacak belki bugün ki gibi platformlarda birlikte olmamızı da engelleyecekler… mücadeleyi büyütmeliyiz” dedi.

Senoz Vadisi’nden gelen delege elektrik mühendisi olduğunu ve zamanında ulusal kaynaklardan enerji ihtiyacı karşılansın diye HES projelerini savunduğunu bugün geldiği aşamada ise topyekün HES’lere karşı çıktığını vurguladı.

Derelerin kardeşliği halkların da kardeşliğini sağlamalı
Artvin Hopa delegesi Kamil Ustabaş, Hopa Derelerini Koruma Platformu bileşenleri olarak gelen tehlikeyi gördüklerini,  henüz vadilerinde bir proje dahi olmadan etkinliklerde, şenliklerde HES karşıtı mücadeleyi, HES’lerin etkilerini ve suyun ticarileştirilmesi sürecini işlediklerini ifade etti. Derelerin Kardeşliği Platformu örgütlenmesinin mutlaka HES karşıtı mücadeleyi suyun ticarileştirilmesine karşı mücadeleyle, su hakkı mücadelesiyle birlikte ele alması gerektiğini ifade etti. Ustabaş, DEKAP’ın diğer HES karşıtı mücadele veren platformlarla ilişki düzeyini belirlemesi ve bu ilişkinin mücadele ilkeleri üzerinden tanımlanması gerektiğini vurguladı.  Yine derelerin kardeşliğinin halkların kardeşliğine de zemin olması gerektiğini bugün Munzur’da Hasankeyf’de ya da Anadolu’nun başka coğrafyalarında mücadele eden halklarla ortak hareket edilmesi gerektiğini belirtti.

Rize Fındıklı delegesi Avni Ertaş konuşmasında “Bilmemiz gereken nokta bu salondan çıktıktan sonra yani vadilerimize köylerimize döndüğümüz zaman buradaki fikirleri oralara taşımak ve mücadeleyi yükseltmek zorunda oluşumuzdur.  Önümüzdeki dönem su hakkı – yaşam hakkı mücadeleleri veren bu konuda söz söyleyen herkes büyük saldırılarla karşı karşıya kalacak. Biz tabiat ve biyolojik çeşitlilik yasasını tehdit olarak konuşurken yenilenebilir enerji yasası ile daha büyük bir saldırıyı göz açıp kapatana kadar geçirdiler. Bugün meclisten öyle yasalar çıkarılıyor öyle hazırlıklar yapılıyor ki AKP iktidarı eliyle vadilerimize girmeye çalışanlar Ankara’da mecliste gizli toplantılarda taş biriktiriyorlar.  Bundan sonra ne yapacağımız konusunda  somut durumun somut tahliline ihtiyaç var. Bugüne kadar projelerin iptali için dava açmadık…bundan sonra şirketlere devredilen suyun kullanım hakkının yeniden kamuya yeniden devredilmesi için dava açmak gerekiyor. Bugün mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Tıpki Mısır’da “Mübarek gidene kadar” diyen halk gibi vadilerimizde “HESçiler gidene kadar” diyen bir mücadele çizgisi örmek gerekiyor. Bugün kürsüye çıkan arkadaşlardan görünen şu ki DEKAP içinde farklı durumda olan vadiler var. Yani kimi yeni mücadeleye başlamış kimi kazmayı vurdurmamış. DEKAP saldırılara karşı mücadele düzeyini ortaklaştırmak, ortak bir mücadeleyi sağlamak için büyük bir çaba göstermeli. Farklı özellikler taşıyan yerlerin ortak mücadelesini yürütmek için çaba göstermeliyiz” dedi.  Ertaş “Biz Fındıklı’da mücadeleyi ilk başlattığımız an bize denirdi ki miting yaparak ne olacak, bütün yanlışları biz mi düzelteceğiz,  devlet yapmak istiyor da biz mi engelleyeceğiz. Ve biz gece gündüz çalışarak Fındıklı’da bir zihniyet değişimi yarattık. O halk artık mücadele ederek bir şeyleri kazanmanın tadına vardı. Artık kimse durduramaz” dedi.

Trabzon delegesi Taylan Kaya yaptığı konuşmada bölgede HES karşıtı mücadelede Trabzon’un en tepkisiz yerlerden biri olduğunu bunun temel nedeninin ise çok uzun yıllardır sistematik bir biçimde Trabzon’da bir toplum mühendisliği projesinin yürürlükte olması olduğunu, şovenizm ve milliyetçiliğin bir devlet politikası olarak Trabzon’da örgütlendiğini ifade etti. Trabzon’da ilk HES projelerinin Trabzon halkının çok sevdiği Trabzonspor eliyle yapılmasının gündeme geldiğini, önemli bir ticaret merkezi olan Trabzon’a yatırımcı çekme söyleminin tetiklendiğini ifade etti. Tüm bu zorluklara rağmen panel ve etkinliklerle ve HES yapılan bölgelerle ilişkiye geçerek mücadeleyi büyütmeye çalıştıklarını ifade etti.

İstanbul’dan katılan Bekir Altun  kentte yerelle sürekli bir bütünlük kurduklarını, hukuk ve bilim ayağını oluşturmaya çalıştıklarını,  ama bütünlüklü bir çalışma kurmakta zorlandıklarını ifade etti.  Yerelin önemli olduğunu ancak küresel saldırıya sadece yerelden direnilemeyeceği, özellikle su mücadelesinin işçi mücadelesiyle birleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Bugün emekçilere dönük saldırıların etkilerini özetleyen Altun  başarıya ulaşmak için küresel saldırıya karşı ortak mücadele gerektiğini ifade etti. Altun aynı zamanda artık suyu, yaşamı, vadisi için mücadele edenlerin bir büyük boy gösterisi yapması gerektiğini bunun ya merkezi ya da aynı tarihlerde bölgelerde yapılacak eylemlerle mümkün olacağını ifade etti. Bu eylemlerin yapılmasını önerdi. Ayrıca kentlere göç edenlerin derneklerine,  yerelden basınç uygulamak gerektiğini ifade etti. 

Ankara delegesi Mustafa Eberliköse Ankara’da 19 Ocak ve 24 Ocak’ta toplantı yapıldığını ve 5 kişilik bir yürütme seçildiğini, bundan sonraki adımın komisyonlar kurmak olduğunu söyledi. Ankara’da yaptıkları tartışmada kent çapında su mücadelesine duyarlı tüm kesimleri kapsayacak bir çalışma örmeyi planladıklarını;  bilim ve hukuk ayağının örüleceğini,  Ankara’dan yerel yöre derneklerinin dolaşılacağını,  Mart ayında bir dayanışma şenliğinin yapılarak tüm duyarlı kitlelerle buluşulmasının planlandığını, nisan ayında bir forumun planlandığını belirtti. Eberliköse sermayenin/devletin kentlilere dönük HES savunusu için enerji tartışmasını gündeme getirdiğini ve bu söylemi kıran bir mücadele yürütülmesi ifade etti.  Öneri olarak kentlerde derelerin kardeşliği kent yürütmelerinin kurulması ve yerele dair özel bir çalışma yapmak isteyen vadilerin kentlerde bu yürütmeye bağlı çalışmasını önerdi.

Saldırı büyüyorsa biz de büyüyor, güçleniyoruz

DEKAP yürütmesinden Yaşar Aydın söz alarak konuşmasında; “Vadilerde HES karşıtı mücadeleler kendiliğinden gelişti ve büyüdü ve bugünkü duruma geldi. Bu mücadele giderek popüler hale geldi bunun olumlu ve olumsuz etkileri var. Çok sayıda grup insan ve kurum bu işin sözcülüğüne soyundu, bu mücadele adına konuşmaya başladı. Bunun yarattığı sıkıntılar var. Bunun çözülmesi gerekiyor” dedi.  Yerel hareketler olarak köylü hareketi olarak başladıklarını ama kullandıkları dilin hep sermayenin genel saldırılarına dair olduğunu,  ulusal– uluslararası dayanışmayı da içeren bir dil olduğunu ama yine de hep kökünü kendi toprağına sıkı sıkı bağladığını söyledi. Aydın; “biz yürütme olarak önümüzdeki dönemi konuşurken şunu söyledik DEKAP, geldiği nitel ve nicel birikim açısından önceki durumda değil dedik yeni şeyler söylemek lazım dedik ancak bunu yaparken de abartmaya gerek yok aslında bugüne kadar çok şey biriktirdik çok fazla şey açığa çıktı bunları derleyip toplayıp bir çerçeve haline getirmek lazım” dedi. Saldırı büyüyorsa biz de eskisinden daha güçlüyüz diyen Aydın,  “bugün HES mücadelesi akademisyenlerin, hukukçuların,  siyasi partilerin gündemine girdi,  DEKAP yani HES mücadelesini başlatan örgüt yani bu mücadelenin ağabeyi bu durumda hem bu süreci planlama, programlama ve bunu yaparken tüm ülkeyi düşünmek zorunda” dedi.  Yine hata yapanlara karşı da uyarıcı olmak ama aynı zamanda da birleştirici unsur olmak zorunda olduğunu belirtti. Büyük kentlerle dolayımlı bir ilişki kuruyoruz diyen Aydın, yerelden örerken mücadeleyi memleketin tamamına dair de laf edebilmeliyiz ancak kentler lojistik destek düzeyinde olmalı” dedi. Aydın, konuşmasında dinamik ve hareketli bir yürütmenin oluşturulması gerektiğini belirtirken; iletişim kanalları, deneyim aktarımı kanalları, birbirinden haberdar olma kanalları vadileri direnişleri birleştirme zeminlerinin arttırılması gerektiğini vurguladı.

İstanbul’dan katılan Özge Ozan konuşmasında “Konuşmalarda genel olarak kent örgütlenmesi sadece vadilere lojistik destek alan olarak tanımlandı, elbette bugün HES’lere karşı mücadelede vadilerdeki halkın örgütlü mücadelesi temel mücadeledir ve çok önemlidir. Ancak yine bu kürsüden ifade edilen başka bir şeyi unutmayalım HES’lere karşı mücadelenin, mücadelemizin suyun ticarileştirilmesine karşı olduğunu söylüyoruz. Açık ki suyun ticarileştirilmesi çok boyutlu bir saldırı olarak ilerliyor. Belki şu an burada en canımızı yakan biçimi HES’lerdir. Su havzalarının ticarileştirilmesidir. Ancak saldırının diğer yanı köylünün su borcu yüzünden tarlasını ekemez hale gelmesidir, su hizmetlerinin özelleştirilmesidir, ön ödemeli sayaçlardır, sürekli artan su fiyatlarıdır…ve bugün vadilerden kentlere göçen milyonlarca emekçi  kentlerde bu sorunların hepsini gün be gün artan biçimlerde yaşıyor…kısaca eğer diyorsak ki mücadelemiz suyun ticarileştirilmesine karşı o zaman kentlerde insanları sadece vadilere desteğe çağırmayacak aynı zamanda suyun ticarileştirilmesine karşı ortak bir mücadelenin öznesi haline getireceğiz. Kentlerde yaşanan suyun piyasalaştırılması saldırısının bugün vadileri talan ederek kurulan HES’lerle bağlantısını kurmak zorundayız. Şunu bilelim ki evet şirketleri vadilerde engelleyeceğiz ama bu şirketlerin merkezleri kentlerde, HES kararlarını alanlar, vadileri satışa çıkaranlar, siyasal iktidarın temsilcileri, kentlerde ellerini kollarını sallayarak geziyor. İşte Meclis Ankara’da. Bu nedenle kent mücadelesini basit dayanışma etkinliğine sıkıştıramayız. Şirketleri, siyasal iktidarın temsilcilerini, bürokratları kentlerde rahat gezemez hale getirmek kent örgütlenmesinin boynunun borcu olmalıdır. Kısaca burada halkı vincin önüne yatarken bizler kentlerde şenlik yapmakla sınırlı kalmayacağız.” Ozan, DEKAP örgütlenmesine dair de şunları söyledi. “öncü olmak aynı zamanda kapsayıcı olmayı gerektirir. Hiçbirimizin, ne kişisel ne grupsal çıkarları doğanın, emeğin, insanlığın ortak çıkarlarından üstün değildir. DEKAP vadileri birleştirme hedefinde olduğu gibi kırda ve kentte de su mücadelesi ilkelerine bağlı herkesi kapsayan bir mücadele süreci ve örgütlenme yaratmak, temsil ilişkilerini gerçek örgütlenmeler üzerinden oluşturmak, temsilcilerin hesap verdiği, geri çağrılabildiği bir düzenek kurmak zorundadır. İstanbul’da bu kapsayıcılıkta ve açıklıkta toplantılar yapılarak buraya gelinmedi, bu mücadelede varım diyen insanlarla İstanbul’a dair bir program çıkarılmadı. Bundan sonra yapılacak olan bunu sağlamaktır. Bir sonraki buluşmamızda bu değiştirip umarız bir İstanbul mücadele planıyla sizlerle buluşuruz” dedi.

Kürsü’ye gelen Ethem Kaya,  köylü hareketi olarak gelişim seyrini aktarırken,  mücadelenin özelliklerini ve köylü mücadelesi olarak gelişeceği zemini tartışmaya açtı. 

HES’lere karşı mücadele suyun ticarileştirilmesine karşı mücadeledir

HES karşıtı mücadelenin Derelerin Kardeşliği önümüzdeki dönem örgütlenmesine dair öneriler kısmında söz alan Taylan Kaya; öncelikle su hakkı mücadelesinin HES karşıtlığına indirgenemeyecek onu içeren bir mücadele olduğunu vurguladı. DEKAP’ın mücadele ufkunun suyun ticarileştirilmesine karşı ortak mücadelenin ufku olması gerektiğini ifade etti ve birçok konuşmada bir köylü hareketi kapsamının çizildiğini belirterek “bugün derelerin aktığı yerler kentlerdir. Hopa’da Artvin’de Rize’de kenttir ve bu süreçten, suyun ticarileştirilmesinden etkilenmektedir” bunu unutmayalım, suyun ticarileştirilmesine karşı mücadeleyi de kırla sınırlamayalım, suyun ticarileştirilmesinin bütün boyutlarını, kendi özgünlüklerini de göz önüne alarak içeren bir mücadele, suyun piyasalaştırılmasının her alandaki mağdurlarının da bir araya gelmesini sağlayacaktır” dedi. Kaya, bir sürü direnişin sergilendiğini, birçok yere bariyer konulduğunu ancak uzun vadede mücadele çıtasını HES yapılan yerlerde HES’lere ortadan kaldırma hedefine göre konulması gerektiğini vurguladı. Bu Meclis’in kendisini aktif hale getirmesi gerekir diyen Kaya, “Saldırı büyük, kenarda kimse kalmayacak şekilde bir tazelenmeye ihtiyaç var” dedi.  Kaya konuşmasında “Bu toplantının ardından yerel platformların köy temsilcilerini seçmesi, onların düzenli geldiği, bilgi alışverişinin yapıldığı düzenli toplantılar organize edilmesi, bu toplantıların geniş çağrılı yapılması ve mutlaka mücadeleye sonradan ikna olanların da katılımına açık olması, yerel çalışmaların düzenli toplantılar yapmasının gelen önerilerle birlikte DEKAP yürütmesini de aktif harekete zorlayacağı ve güçlendireceği, yerel çalışmaların kendi çalışma ekiplerini de kurmak zorunda oldukları ve bunun sadece buraya gelen 3 temsilciye bırakılmaması gerektiği” vurgularını yaptı.  Ayrıca; “Yürütme kurulu yaptığı tartışmaları yerel temsilcilere aktarmalı, temsilciler de yerellere geriye dönük bilgilendirme yapmalı; mail grubu üzerinden güncel tartışmalar yapılmalı tüm meclis üyeleri mail gruplarına dahil edilmeli, yereller temsilcilerini geri çağırabilmeli” dedi.  Bugün Derelerin Kardeşliği Platformu adına yürütmenin ortak onayı olmadan açıklamalar yapılabildiğini belirten Kaya; yeni seçilecek yürütme kurulunun kendi arasında, meclise ve yürütmenin kendi içine dair sorumluluklarını içeren bir taahhütnamesi olması gerektiğini, yürütme kurulunun ortak onayı olmadan Platform adına açıklama yapılmamasının, DEKAP ilkeleriyle çelişen tutumların alınmamasının garanti altına alınması gerektiğini; bu sorumluluklara aykırı davranan yürütme üyesinin yürütme üyeliğinin düşürülerek yerine yenisin seçilmesi gerektiğini vurguladı. Kaya, çalışma programı için önerilerini şu şekilde sıraladı; HES projesi yapılması planlanan yerlere ulaşmak, deneyim paylaşımını arttırmak için periyodik yayın faaliyetinin yapılması, internet ağı ve sosyal paylaşımların aktif kullanılması, periyodik olarak duyuru, ilan, afiş sticer gibi  materyallerinin güncellenmesi ve yaygın kullanımı, önümüzdeki dönemde metropollerde yapılacak dayanışma etkinliklerine yürütmenin kendisinin karar altına alması, paneller dışında köylerde toplantıların, köy ziyaretleri ve kahve toplantılarının yapılması, logonun yürütme olarak belirlenmesi ve tüm destekçilere dağıtılacak bir ortak, iş yerlerine, köylere asılacak sticerın basılması, HES yapılan yerellerde uygulanan suyun ticarileştirilmesinin diğer biçimlerine karşı da bir örnek çalışma yapılması, seçim öncesi merkezi bir miting yapılması”.

Söz alan bir delege şiirlerle kürsüden kendini ifade ederken, İHD temsilcisi  DEKAP’ın emek örgütleriyle ve demokratik kitle örgütleri ile ilişki kurması ve ortak bir mücadeleyi büyütmesi gerektiğini ifade etti. Yine Fındıklı’dan söz alan Hüseyin Acar mücadelelerinin kendini savunamayan tüm canlılar için de verildiğini belirtti. Ekosistemin sürdürülebilirliği için de mücadele ettiklerini kendileri için “çevreci tipler” diyen Başbakan’ın bu mücadeleden çekinmesi gerektiğini ifade etti. Ömer Şan tekrar söz alarak Derelerin Kardeşliği’nin bugüne kadar ki çalışmaları için dile getirilen eleştirileri yanıtladı. Mücadelenin 3-5 kişiyle başladığı günlerden bugünlere kadar geldiğini, çeşitli zorluklar yaşandığını ve yaşam içinde her şeyin dile getirildiği kadar kolay olmadığını vurgularken, sorunların herkesin aynı duyarlılıkları göstermesi ile aşılacağını, birçok planlanan çalışmanın bu duyarlılıkla ancak yaşama geçirileceğini belirtti.

Yeni Yürütme Kurulu Oluşturuldu
DEKAP Meclisinde, Divan Başkanlığına verilen önergelerle oluşturulan 13 kişilik yeni Yürütme Kurulu göreve getirildi. Yeni yürütme kurulu kürsüye elele çıkarken salon tarafından alkışlarla selamlandı. Derelerin Kardeşliği Platformu Meclisi’nin 2 yıl görev yapacağı, Meclis’in gerek görülen haller dışında 6 ayda bir başka bir ilde toplanacağı kaydedilirken; yeni seçilen Yürütme Kurulu’nun ise bir yıl süresince görev yapacağı bildirildi. Meclis toplantısının tamamlanmasının ardından ilk bir araya gelişini yapan yeni yürütme kurulu, Meclis’teki çalışma ve konuşmalarla oluşturulacak olan sonuç bildirisinin hazırlanarak, oluşturulan yeni Yürütme Kurulundaki görev dağılımı ile birlikte kamuoyuna açıklanacağını kaydetti. DEKAP Yürütme Kurulu hafta içerisinde Trabzon’da toplanarak kendi arasında görev bölümü yapacak ve önümüzdeki süreç içerisinde de eylem planı oluşturacak.

 

kaynak: halkevleri.org.tr

 

 

 


Spread the love