Depremler, enkazlar, TOKİ ve barınma hakkı – Meryem Taşdemir / Ersin Kiriş
Spread the love

Kötülüğü, çürümüşlüğü organize yaşayan bir dönemin insanlarıyız. Bir deprem daha yüzümüze vurdu bunu, yeniden ve yeniden. İzmir Depremi’nden dakikalar sonra başladı hamaset, hakikati yok etme çabası. Tıpkı her depremden sonra olduğu gibi… Yitirdiklerimizin, yıkılan yapıların, deprem güvenliği olmayan kentlerin müsebbipleri, ‘kahramanlığa’ soyundular.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bayraklı ilçesinde yıkılan bir evin enkazı üzerine çıktı, arama kurtarma ‘şovu’ yaptı. Saray şürekası sıraya girdi ekranlarda görülmek için.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum “Tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Riskli binalarımızın tespitlerini yaptıralım, riskli binalarda oturmayalım” dedi. Murat Kurum, İzmir depreminden 2 hafta önce “Vatandaşımıza bir kez daha duyurmak gerekirse riskli binalarda oturmayalım. Enkaz altında can aramak istemiyoruz” diye açıklama yapmıştı. Çürük yapılarda oturmak gibi vazgeçilmez “zevkleri” olan bizlere (!) seslenmişti.

Çok değil 2 yıl önce, 10 Mayıs 2018’de seçime giderken oy rüşveti için İmar Affı çıkaran, teknik inceleme olmaksızın yapı sahibinin ‘yapım sağlam’ beyanını esas alarak 672 bin 211’i İzmir’de olmak üzere toplamda 10 milyon 250 bin başvuruya onay veren iktidarın bakanı olarak yaptı Murat Kurum bu açıklamaları. İmar Affı’ndan topladıkları 24 milyar 744 milyon liradan da deprem güvenli kentler kurmak adına 1 kuruş harcamayan bir rejimin, oturacağı yapının sağlamlığını belirleyemeyecek durumdaki binlerce insanı depremde yaşadığı kayıplardan sorumlu gören bakanı idi Murat Kurum.

Karşı karşıya olduğumuz gerçeklik bu.

Deprem güvenli yapılara, kentlere neden kavuşamıyoruz?

99’ Marmara Depremi’nin sonrası geçirdiğimiz 21 yılda sağlıklı bir çevre, nitelikli ve güvenli konutlar için ne yapıldı? Deprem güvenli yapılara kavuşmak bu kadar zor mu? Elbette değil.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, 17 Eylül 2020’de Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada “Türkiye’de riskli gördüğümüz, dönüşmesi gereken 6,7 milyon konut var. Yaklaşık 1,5-2 milyonu İstanbul’da” ifadelerini kullandı. Doğrudan döviz girdisine bağlı yapı maliyetleri göz önüne alındığında 90 m2 bir konut için ortalama maliyet 67 bin TL. Bakanlığın verisine göre yapıların tamamı yenilendiğinde 450 milyar TL civarında bir bütçe gerekiyor. Bazı yapıların güçlendirme yapılarak güvenli hale getirilebileceği düşünüldüğünde maliyet daha da düşer. Hesap kaba ama gerçek çok net. Sadece Kanal İstanbul için öngördükleri bütçe 170 milyar TL. Örneğin, şirketlere garanti edilen araç sayısı tutmadığı için sadece 2020 yılı bütçesinde köprü ve otoyollara ödenecek miktar 7,8 milyar TL. Kamudan enerji şirketlerine sadece 2019’da 25 milyar TL teşvik sağlandı.
Özetle deprem güvenli yapılar için ayrılabilecek bütçe, Saray’a yakın şirketlerin inşa edeceği, yıllarca işleterek fahiş karlar elde edeceği altyapı, enerji, maden projelerine aktarılıyor.

Soylulaştırma, kentsel dönüşüm ve TOKİ eliyle uydu kentler

Gecekondudan arındırılmış kentler yaratma hedefiyle 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” rant mı üretiyor yoksa depreme dayanıklı konut stoku mu?

TOKİ’nin dönüşüm çerçevesindeki sözümüz ona hedefleri arasında; ekonomik dengesizliklerin, sosyal eşitsizliğin ve konut sıkıntısının ortadan kalkması, yaşam kalitesinin arttırılması gibi bahisler var. Ancak sosyal konut projeleri, devlet tarafından sübvanse edilmesi gereken bir kamu yatırımı iken kamu-özel ortaklığı ile kent merkezinde rant üretilip kar edilen projeler bütününe dönüştü.

İlk bakışta düşük gelir grubuna bir armağan gibi sunulan bu toplu konut projelerinde, görece düşük maliyetlerle ev sahibi olunabilecek, güvenlik ve refah seviyesi artacaktı. Ancak kentsel dönüşüm yasası uygulanırken özellikle merkezi mevkilerde arazi spekülasyonu ön plana çıktı ve bu alanlar son derece seçkin mülkler olarak emlak piyasasında pazarlanmaya başlandı.

Merkez bölgelerde karşılanabilir değerdeki konutların kaybı, halk için evsizlik ve kent çeperlerinde yaşamaya mecbur bırakılmaktan başka bir sonuç getirmedi. Kentsel dönüşüm yasasına ayrılan fonlar sadece vurguncu inşaat şirketlerine yeni servetler kazandırmakla kaldı.

Her depremin ardından yeni konut yapmanın da adı oldu TOKİ. Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum son yaşadığımız İzmir depremi sonrası “Rezerv alan, İzmir Şehir Hastanemizin hemen yanında yer alan 1 milyon 300 bin metrekarelik bir alan. Bu alanda ilk etapta 3 bin konut planlıyoruz, zemin artı 4 katı, 5 katı geçmeyecek şekliyle bir projelendirme yaptık’’ açıklamasını yaptı. Kentin mevcut yapılarını, planlama esaslarını baz alarak yerinde iyileştirmek yerine bir kez daha kentin çeperlerine sürgün vardı özünde. Kamu kurumu TOKİ, kent içinde planlı, sağlıklı yapılaşmanın, barınma hakkının garantörü olmak yerine, kimliksiz, kentteki dokuyu gözetmeyen, kopya edilmiş projeleri kent çeperlerinde uygulayacak ana müteahhit konumundadır. Zaten AKP iktidarının kentsel dönüşüm diye diline doladığı sürecin özü de budur.

Deprem güvenli yapılarda oturmak hakkımız

Herkesin barınma hakkı vardır. İnsanca bir yaşam standardının bir bileşeni olarak barınma; tüm ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan yararlanmak için esastır. Devletler, konuta yönelik acil talepleri ele almak, değişen nüfusların uzun vadeli konut ihtiyaçlarına yanıt vermek için politikalar ve uygulamalar geliştirmelidir. Fakat küresel neoliberal politikalar ile birlikte kent toprağındaki rant değerinin giderek yükselmesi güvenli barınma ihtiyacını karşılanamaz, ulaşılamaz bir hakka dönüştürdü.

Denetimi yok eden, kuralsız inşaat düzeni kuran, depremi kendi çıkarları için kullanan bir rejimde barınma hakkımızı arıyoruz.

Standartların altında riskli yapılar, gerekli tesisler ve altyapılar olmadan genişleyen metropoller, imtiyazlı yandaş şirketlere aktarılan kamu kaynakları, yerel sakinlerden değil inşaat şirketlerinden taraf hukuki düzenlemeler, imar afları, Kanal İstanbul ihaleleri, deprem toplanma alanlarına inşa edilen AVM’ler… Hepsinin toplamı büyük bir enkaz oluşturuyor. Bu haksız düzen üzerimize devriliyor.

Meryem Taşdemir / Mimar
Ersin Kiriş / İnşaat Mühendisi – Politeknik YK Başkanı


Spread the love