Ankara Gar Meydanı’ndan ’Demokrasi’ Meydanı’na – Fevzi Özlüer (Evrensel)
Spread the love

Ankara Gar önünü ‘meydana getiren’ ona anlam katan işçi ve emekçilerin bir araya, göz göze, omuz omuza gelmesiydi. Kortejler, halaylar, omuz başlarıydı, taşları ve kara asfaltı meydan yapan. Toplumsal direnişin ve mücadelenin bizzat kendisi, kamusal mekanı ve bu anlamda meydanı inşa etti. Meydanları, Belediye Meclisleri değil, meydanları asfalt ve peyzaj şirketleri değil, meydanları emekçi halkların teri inşa etti.

Demokrasi bizim için bir trendi ve varacağımız durağa geldiğimizde inecek miydik?. Varacağımız durağa hızlı girmek için de bir hızlı tren projesi ile beslemiştik olanı biteni. Ankara Garı’nın hemen içine 2006 yılında hızlı tren garı planlanmaya başladı. Hızlı trenin ihtiyaçlarını gerekçe göstererek de Gar ve Gençlik Parkı önündeki geniş meydana bir battı-çıktı katlı kavşak kararı aldı Ankara Büyükşehir Belediyesi. O dönem, Akara Gar alanın meydan olduğunu ileri sürmüş ve meydanın göbeğine katlı kavşak kararına davalar açmıştık. Üç aşağı beş yukarı şuydu derdimiz: Ankara Garı, 1937 yılında hizmete açıldığında, Jansen tarafından Ankara için yapılan planda kırı ve kenti birbirine bağlayan bir aksı temsil ediyordu. Gar Gazinosu’nun bitişiğe yapılan saat kulesi de modern Ankara’nın sırtını tarihi kent merkezine yaslıyor, kaleyi siluetine alıyor ve önünden geçen raylarla Orman Çiftliğini selamlayarak geleceğe akıyordu.

Gar Meydanı’nı tanımlayan Saat Kulesi’nin tepesinden de Ankara, geçmişi, geleneği, kültürüyle modern ve genç cumhuriyet mekanının ifadesi ve çizgisel zamanın nirengisiydi. Tarımsal kalkınmayı, sanayiye taşıyan bir uygarlık motifinin resmini çiziyordu bu meydan. Demiryollarını yapan işçiler, köylüler, sanayi toplumuna gidecek sanayiciler, bürokratlar ve tüm milli değerlerle “imtiyazsız, ayrıcalıksız” Türk ulusunun köşe taşları olacaktı. Bu yukardan aşağıya uygarlaşma motifinin meydanıydı Ankara Garı.
Yüzlerce işçinin dokuduğu bu meydanı, katlı kavşak kararıyla tarumar etmeye başladıklarında, Cumhuriyet’in mekânsal kurucu diliyle de bir hesaplaşma içine girdiklerini açıkça söylüyordu iktidarın yeni sahipleri. Lakin, cumhuriyetin bu egemen-tekçi dili payidar kaldı, İslamcı motiflerle refüj aralarına taşındı ve fakat bu tekçi dilin temsil ettiği söylenen mekanlar teker teker yıkıldı, yol yapıldı.O nedenle “Gar Meydanı” iddialarımızı reddediyorlardı. Neticede jakoben ve burjuva karakteri ön planda olan bir anlayışla Cumhuriyet rejiminin yüzlerce işçinin emeğiyle inşa ettiği meydan, 2007 yılında yıkılmış, katlı kavşak haline gelmişti.

Meydanları kurmak

Cumhuriyet ideolojisinin temsil mekanlarının tek tek yol haline getirilmesi, sembolik ve gerçek bir ideolojik savaşın ürünüydü. Egemen sınıfların meydan yaratmasının artık olanağı yoktu. Meydanlar, yönetenlerin varlık sebebine aykırıydı. Hijyen ve Hitit Heykeliyle tanımlı Sıhhiye Meydanı nasıl ki, emekçi sınıfların mücadelesi ve eylemlerinin olduğu günlerde bir otoban olmaktan ve iktidarın egemenlik alanından çıkıyor, ona bağlanan sokakları özgürleştiriyor, insana, hayvana, hayata dair mekanlar haline geliyorsa; Ankara Gar alanı da böyleydi. Artık, Cumhuriyet tarafından tanımlanmış bir meydandan bahsetmek mümkün değildi. Ankara Gar önünü “meydana getiren” ona anlam katan işçi ve emekçilerin bir araya, göz göze, omuz omuza gelmesiydi. Kortejler, halaylar, omuz başlarıydı, taşları ve kara asfaltı meydan yapan. Toplumsal direnişin ve mücadelenin bizzat kendisi, kamusal mekanı ve bu anlamda meydanı inşa etti. Meydanları, Belediye Meclisleri değil, meydanları asfalt ve peyzaj şirketleri değil, meydanları emekçi halkların teri inşa etti. Ankara’da eylem günleri dışında kimse, Gar Meydanı’na gitmezdi, Gar Gazinosu’nu bilmez ve başını göğe çevirip saat kulesinden yönünü bulmazdı. Kimse o günler dışında, yüz yüze gelmezdi bu yolda..

Meydana gelmek

10 Ekim 2015 günü Gar Meydanı’nı kuranlar kimlerdi? Kimler meydana getirdi o taştan topraktan barışı, emeği ve demokrasiyi. Kimleri vurdular sahiden, kimlerin üzerine bomba attılar? Tahminimi söylemem gerekirse, Sokrates’ti bir kısmı, bir kısmı ibn-i Haldun, ileri de bir kaçı Hacivat, Karagöz, Şurada beride duran Vedat, Hacı, Ekin.. Dünü getirdiler, geleceği elleriyle yaptılar.. Meydana gelenlerdi onlar, meydana getirenler.. Bu saat kulesinin önünde akrep yelkovanını soktu neticede. Meydan kurmak isteyenler bombalandı. Lakin meydan yine de kuruldu. “Şimdiyi” Ankara Gar Meydanı’nı kuranları unutturmak, meydanı tarihinden silmek ve sırtını yasladığı demirden, çelikten, terden, ölümlerden kopartmak için “boş bir levha” ismiyle donatıyorlar. Ankara Gar Meydanı’nı yüz yüze baktıklarımız kurdu oysa, inecekleri durağa isim seçenler, geçmişi silmek için Demokrasi Meydanı adını verenler değil.. Ne onların meydan kuracak hali var; ne de meydan böyle kurulur..Geçmişin şimdi de yaşaması için yeni meydanlar kurulacak, geleceği meydana getireceğiz geçmişimizle. “Şimdi” çok yakınımızda, omuz başımızda, ismiyle, cismiyle..


Spread the love