Yaşamın tüm alanları gibi üniversiteler de piyasanın gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlemektedir. Bu süreçte toplumun diğer alanları gibi üniversitelerde de düşünce ve ifade özgürlüğü engellenmekte; akademisyenlerin, öğrencilerin, üniversite emekçilerinin en temel hakkı olan güvenceli çalışma ve akademik/bilimsel faaliyetlerin özgürce yerine getirilmesi için gerekli koşullar sistemli biçimde ortadan kaldırılmaktadır.
AKP iktidarı döneminde, 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK de kullanılarak üniversiteler ve bilimi piyasalaştırma yönündeki çabalar artmış; bu doğrultuda üniversitedeki hak ihlalleri yoğunlaşmıştır. Bir yandan keyfi soruşturmalar ve atama-yükseltme konusunda cezalandırmaya dönüşen uygulamalar; diğer yandan iş güvencesinin ortadan kaldırılması, sendikal özgürlüklerin sınırlandırılması ve üniversitedeki ya da toplumdaki diğer sorunlara karşı tepki gösteren öğrencilerin tutuklanması gibi biçimlerde ortaya çıkan üniversitedeki hak ihlalleriyle birlikte akademik/bilimsel özgürlükler ortadan kaldırılmaktadır.
Akademik özgürlüğün olmadığı bir üniversitede bilimsel faaliyetler, toplumun gereksinimlerini karşılamaktan uzaklaşmakta ve egemen ideolojiyi yeniden üretmenin bir aracı haline gelmektedir.
Bu sürece karşı direnerek toplumu, doğayı bilimsel faaliyetlerinin öznesi haline getiren akademisyenler ise siyasi iktidar ile sermaye çevrelerinin yönlendirmesiyle idari soruşturmalara tabi tutulmakta ve üniversiteden uzaklaştırılmaya varan tehditlerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Sanayiden kaynaklı çevre kirliliğinin insan sağlığındaki etkilerini açığa çıkaran; suyu ticarileştirerek su havzalarını sermaye birikimine açan enerji politikalarının nedenlerini ve yaşam alanlarında yarattığı tahribatı toplumla paylaşan; YÖK’ü ve getirilmek istenen yasal düzenlemeleri eleştiren bilim insanlarının karşı karşıya kaldığı soruşturmalar, yasaklamalar ve tehditler bunun en somut örnekleridir. Öte yandan Kürt sorunu, Ortadoğu’da yıllardır devam eden savaş ya da azınlık hakları gibi Türkiye’nin en temel sorunlarına dair resmi ideoloji dışında, çözüm için düşüncesini ifade eden bilim insanları işlerinden atılırken; öğrencilerin eğitim hakları ellerinden alınmakta ve hatta tutuklanmakta
Türkiye Yükseköğretim Kurulu Yasası (TYÖK) adı altında YÖK tarafından hazırlanan yasa önerisi, YÖK’ün temel amacı olan üniversiteyi ve bilimi, sermayenin ve siyasi iktidarın egemenliği altına sokmak konusunda bir adım daha ileri gitmekte ve hem kamu hem de vakıf üniversitelerindeki hak ihlallerinin daha da artmasının yolunu açmaktadır. TYÖK, üniversitenin finansmanını tamamen araştırma ve eğitim faaliyetlerinden sağlanacak gelirlere bağlamakta; diğer bir söyleyişle üniversiteyi bütünüyle piyasa kuralları içinde hizmet gören bir işletme haline sokmaktadır. Üniversitenin işletme haline dönüşmesiyle bilim, tamamen toplumdan uzaklaşacağı gibi akademik özgürlüğün temel unsuru olan iş güvencesi bütünüyle ortadan kalkacak; başta akademisyenler olmak üzere üniversite emekçileri üzerindeki baskı ve tehditler daha da yoğunlaşacaktır.
Üniversitede yaşanan hak ihlallerine karşı durmanın ve akademik özgürlüğü teminat altına alabilmenin yolu, başta sendikalarda olmak üzere örgütlenerek; üniversitenin ve bilimin özgürleşmesi için mücadeleyi ortaklaştırmaktır. İTÜ Asistan Girişimi, ODTÜ bileşenleri ve Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi gibi mücadelenin ortaklaştığı oluşumlar, tüm baskılara rağmen üniversitede yaşanan hak ihlallerine karşı mücadele edilerek başarı kazanılabileceğini göstermiştir. Söz konusu mücadele deneyimlerinin de yol göstericiliğinde bir araya gelen örgütlenmeler olarak; akademisyenler, öğrenciler ve üniversite emekçilerinin karşı karşıya kaldığı çeşitli düzeylerdeki hak ihlallerine karşı toplumun bütün kesimleriyle birlikte, uluslar arası dayanışmayı da oluşturarak; toplum için, doğa için, akademik özgürlükler sağlanana kadar örgütlü mücadelemizi sürdüreceğiz.