9 Kasım’da Ankara’ya Politeknik-genç Kortejine
Spread the love

12 Eylül Darbesi’nin ardından neoliberal politikaların uygulanmasıyla birlikte ülke genelinde başlayan piyasalaşmadan üniversitelerimiz de nasibini aldı. Darbenin bir uzantısı olarak kurulan ve neoliberalizmin üniversitelerimize yansıması olan Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), 32 yıldır üniversitelerimizde yaptığı dönüşümlerle, piyasalaştırmayla, harçlarla ve Bologna Süreci uygulamalarıyla bugün üniversiteleri yaşanmaz hale getirmiştir.

AKP ise “YÖK’ü kapatacağım” diyerek iktidara gelmiş fakat 10 yıllık iktidarı boyunca YÖK’ü kapatmak bir yana, YÖK’ü ele geçirme ve kullanma politikası izlemiştir. Şimdi de YÖK’te reform adı altında hazırladığı YÖK Yasa Taslağı ile üniversitelere mütevelli heyetleri getirerek üniversiteleri demokratikleştireceğini iddia etmektedir. Mütevelli heyetlerinde ise sanayicilerden, emniyet müdürlerine kadar birçok üniversite dışı aktör bulunurken, öğrenciler ve diğer üniversite bileşenlerine yer yoktur. AKP hükümeti çıkardığı yasalarla, üniversite yönetimini mütevelli heyetlerine devrederek, üniversiteleri piyasalaştırma ve sermayeyi üniversitede söz sahibi yapma yolunda bir adım daha atmaya çalışmaktadır. Yeni YÖK Yasa Taslağı’nda, üniversitenin bulunduğu şehirde en çok vergi veren işadamının üniversite yönetiminde yer alması öngörülmekte. Paraya endeksli bir yönetim biçimi üniversitelere oturtulmaya çalışılmaktadır. 

Öte yandan uygulanmaya çalışılan Bologna Süreci ile üniversiteler sermayenin hizmetine sunulmaktadır. Bu kapsamda üniversitelere ayrılan ödenekler mali özerklik adı altında azaltılıp, üniversitelerden kendi kaynaklarını kendi yaratması istenmektedir. Üniversiteler sermayenin kollarına bırakılarak sermaye için para ettiği koşulda “bilim” yapılması arzulanmaktadır.

Mühendislik fakülteleri özelinde de durum değişmemekte ve şirketlerle ortak çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Şirketlerin finansman olduğu çalışmaların ne kadar tarafsız ve bilimsel olduğu ise ayrı bir tartışma konusudur. Bologna Süreci uygulamaları ile mühendislik ve mimarlık fakültelerinde bilimsel içerikli dersler azaltılmış, ders programları piyasaya kalifiye ara eleman yetiştirme mantığıyla düzenlenmiştir. Bilimsel eğitimden uzak olan piyasacı anlayışla düzenlenen bu ders programlarıyla nitelikli bir mühendislik eğitimi verilemeyeceği ortadadır.

Halkın mühendisleri olarak, üniversite eğitiminin sermayenin çıkarları doğrultusunda değil, halk yararına yapılması gerektiğini düşünüyor, bu doğrultuda üniversitelerde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Üniversite eğitiminin bilimsel ve nitelikli olması gerektiğini vurgulayarak Bologna Süreci uygulamalarını reddediyoruz. Akademik kadro ve teknik donanımdan yoksun bir biçimde mühendislik fakültelerinin sayısı her geçen gün artarken, yetkin mühendislik gibi eşitlikçi olmayan uygulamalar hayata geçerken, mühendislik ünvanlarımız diplomalarımızdan kaldırılırken kariyer vaatlerine inanmıyoruz.

Mühendislik ve mimarlık öğrencileri olarak Bologna Süreci uygulamalarına, üniversitelerimizin ve hayatlarımızın piyasalaştırılmasına karşı bilimsel ve nitelikli eğitim, güvenli gelecek talepleriyle diğer üniversite bileşenleriyle birlikte 9 Kasım’da Ankara’da olacağız.

Politeknik-genç


Spread the love