17 Ağustos Marmara Depremi’nin 17’nci yılı: Yıllar geçiyor, depremde ‘afet’ tehlikesi sürüyor
Spread the love

Ülke tarihinin en büyük depremi, Kocaeli Gölcük merkezli Marmara Depremi’nin ardından 17 yıl geçti. Yıkıma neden olan plansız, denetimsiz, bilim dışı kent politikaları değişmedi, deprem güvenli kentler adına adım atılmadı. Kentler sınır tanımaksızın inşaata büründü, denizler dolduruldu ‘meydan’lar inşa edildi. Parklar, toplanma alanları üzerine proje yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Deprem sonrasında geçici barınma sağlamanın önemli parametresi olan kamusal alanlar özelleştiriliyor. Yıllar geçiyor, depremde ‘afet’ tehlikesi sürüyor.

Marmara Bölgesi’nde 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Kocaeli Gölcük merkezli depremin üzerinden 17 yıl geçti. Resmi rakamlara göre 17.480 kişinin hayatını kaybetti, 23.781 kişinin yaralandı. Marmara Depremi’nde, Gölcük’te, Kocaeli’nde, İstanbul’un bazı ilçe sınırlarında birçok yapı yıkıldı, binlercesi hasar aldı. Zemini, yapı özellikleri, yapım süreçleri uygun olmayan, siyasi iktidarlar ve yerel yönetimler tarafından yapılmasına göz yumulmuş yapılar halka mezar oldu. Meslek odalarının, bilim insanlarının uyarılarına, önlem çağrılarına rağmen rant odaklı kent politikalarının sürdürülmesi 17 Ağustos Marmara Depremi’nde olduğu gibi bugün de felaketlere, afetlere davetiye çıkarıyor.

“Deprem ne ki, denize dolgu, parka inşaat var”
Depremin 17’inci yılında İstanbul’da Kabataş İskelesi, Yenikapı, Maltepe’de denize dolgular yapıldı/yapılıyor. Oysa deniz dolguları deprem anında sıvılaşma/çökme eğiliminde. Marmara Depremi’nde Kocaeli Değirmendere’de dolgu alanlardaki konutlar, iskeleler ve işyerleri sular altında kalmıştı.

Kent içindeki park, koru gibi yapı içermeyen kamusal alanlar deprem sonrası yaşam güvenliği için toplanma noktası görevi görüyor. Marmara Depremi sonrası İstanbul Afet Koordinasyon Kurulu’nun 1999-2003 yılları arasında olası bir deprem sonrasında afet toplanma alanı olarak belirlediği 480 yer, AKP iktidarı tarafından imara açılarak 2009’da 280’e, 2010’da 240’a ve 2014’te 210 düştü. Kamuya ait bu alanlara ticari fonksiyonlu yapılar inşa edildi.
Parklar, korular bir bir yok ediliyor. İstanbul’da Üsküdar Hüseyin Avni Paşa Korusu Cengiz Holding’e verildi. İstanbul Beşiktaş’ta mahalle içindeki Ihlamur Parkı’na inşaat yapılmak isteniyor. Kanlıca Mihrabat Korusu, Büyükçekmece Albatros Parkı da imar tehdidi altında.

Yapı güvenliği değil, dönüşüm rantı öncelik
Marmara Depremi’nin sonuçları yapı güvenliğinin önemini en acı şekilde ortaya koysa da bugün de yapı güvenliği yok. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında devam eden kentsel dönüşüm projeleri, planlı, güvenli barınma hakkını hayata geçirmek üzere değil kentin emlak ederine göre şekillendi. Altyapısı değişmeyen, yapı yoğunluğunun arttığı yerleşim alanlarında yüksek katlı ve ticari fonksiyonu olan yapılarla risk arttırıldı.

Yapı denetimi müteahhite terk edilmeye devam ediliyor
Marmara Depremi sonrası çıkarılan 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, yapı üretim sürecinin güvenliği için çıkarılmış sayılsa da, müteahhitlere(veya yapı sahibine) binasının güvenliği olduğunun belgesini yine kendisinin seçtiği ve kendisinin finanse ettiği şirketlerden alması istendi. Yapı güvenliği sermayenin inisiyatifine bırakıldı.

Afet Yasası, güvenli barınma için çıkarılmadı
Marmara Depremi örnek verilerek depremden 13 yıl sonra, 2012’de ülke genelinde kentsel dönüşüm uygulamalarının kolaylaşması için 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Yasa ile birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na riskli ve rezerv alanlarda plan yapma ve imar hakkını dilediğince kullanma yetkisi verildi. Bakanlık bu yetkiyi afet riski taşıyan alanlarda halkın barınma hakkını garanti etmek yerine, kentin merkezinde emlak değeri yüksek ya da ana ulaşım aksında yer alan bina ya da yerleşim alanlarını “riskli” ilan etti. Deprem gerçeği kullanılarak çıkarılan Afet Yasası, AKP’nin inşaat sermayesine armağanı oldu.

Varlık Fonu Yasası ve KHK’ler kent içi kamusal alanlara göz dikti
Bugünlerde ise AKP-Saray iktidarı OHAL koşullarında peşi sıra kentlerde pek çok alanı imara açmakla, özelleştirmekle meşgul. Ankara’da Maliye Hazinesi’ne ait 249 taşınmazın özelleştirilme kapsamına ve programına alındı, kent içindeki askeri alanlar da yapılaşma tehdidi altında. Darbe girişimi esnasında bile mega inşaatlara dem vuran, inşaat sermayesine seslenen AKP-Saray iktidarının bugünlerde çıkarmakta olduğu yasalar da güvenli barınma hakkını, deprem güvenliğini sağlamaktan uzak.


*Deprem Güvenliği ve Kentler Broşürü 19 Ağustos 2015 tarihinde yayımlandı

politeknik.org.tr


Spread the love